| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | A)KANUN TEKLİFLERİ 1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278 ) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a)Millî Eğitim Bakanlığı b)Yükseköğretim Kurulu c)Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı ç)Yükseköğretim Kalite Kurulu d)Üniversiteler e)Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü f)İTÜNOVA Teknoloji AŞ |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 15 .11.2019 |
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ben şunu söyleyeyim arkadaşlar: Bakın, arkadaşlar, bunu söylerim. Ben adalet duygusuna sahip bir insanım. Ben 90'lı yıllarda başörtülü arkadaşlarım üniversiteden atılırken onlarla beraber eylemde cop yemiş bir insanım, şahitlerini getiririm buraya. Ben onlar için de mücadele ettim, her türlü de mücadele etmeye devam ederim. Ama şimdi gadre uğrayan insanlar var, ayrımcılığa uğrayan insanlar var ve burada vicdansızlık var arkadaşlar, bu bir vicdansızlıktır. Buna hepimiz imza atıyoruz değil mi?
BAŞKAN - Tamam.
SALİH CORA (Trabzon) - Ne alakası var?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yani önemli olan... Şunu demek istiyorum: "Dindarlık" tabirinin "dindar neslin" yanına "vicdanlı nesil, adaletli nesil, demokrat nesil" koymamız lazım diyorum.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Paylan, devam edin, kesmeyeceğim Sayın Paylan. Yalnız şunu yaptınız, bakın, belki de bilmeyerek yaptınız, "Vicdansız!" dediniz, "Dindar yönetici ama vicdansız." dediniz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hayır "Dindar olabilir." dedim.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Hayır.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hayır, hayır "Belki dindar olabilir." dedim.
BAŞKAN - Bir saniye arkadaşlar...
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Sayın Başkan, tutanakları getirtin.
BAŞKAN - Bir saniye arkadaşlar... Tutanakları getirteceğim arkadaşlar.
Evet, lütfen tamamlayınız.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya arkadaşlar, bunda bir şey yok. "Dindarlık"ın yanına "vicdan" koyarız, olur biter.
BAŞKAN - Lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
Arkadaşlar, tutanakları getirteceğim.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, sekiz dakikam vardı.
BAŞKAN - Buyurun.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Değerli arkadaşlar, bakın, Sayın Bakanım, eğitimde fırsat eşitliğini yaratmamız lazım, çok önemli. Bu konuda adım atamadığınızı düşünüyorum. Neden biliyor musunuz? Bakın, siz dershaneleri kapattınız evet ama her mahallede, zengin mahallelerde yalnızca, işte efendim "etüt merkezi" adı altında bu dershaneler devam ediyor, bunu biliyorsunuz. Zenginler özel öğretmenler tutabiliyor, bunu biliyorsunuz ama yoksullar bu şansa sahip değiller ve "iyi okullar" dediğimiz -tırnak içinde söylüyorum- önceki Bakanın söylediği "nitelikli okullar" dediğiniz okullara yalnızca varsıl aileler gidiyor.
Sayın Bakan, doğu illeri neden eğitimde en gerideler? Neden PISA sonuçlarında bizim doğu illeri, Kürtlerin yoğun yaşadığı iller en sonuncular? Bununla ilgili sunumunuzda herhangi bir şey duyamadık. Doğu illerinin bu makûs talihini değiştirmek üzere illüzyon duyamadık. Neden Sayın Bakan, neden mesela ana dili temelli çok dilli eğitimin bizim eğitimimizi daha iyi bir noktaya vardırabileceğiyle ilgili bir vizyon sizden duyamadık?
"İki Dil Bir Bavul" filmini seyrettiniz mi Sayın Bakan? Eminim seyretmişsinizdir. Ben inanın geçenlerde Diyarbakır'ın bir köyüne gittim, bir öğretmenle konuştum. Yeni atanmış, çocukların hepsi çok ağırlıklı olarak Kürtçe biliyorlar. Türkçeyi de biliyorlar ama çok yarım yamalak çünkü televizyon izlediğinde ancak öğreniyor ama annesinden babasından Kürtçe öğrenmiş. "Aynı 'İki Dil Bir Bavul' filmini yaşadım." dedi öğretmen, biliyor musunuz? "Sınıfa girdim, çocuklar aralarında Kürtçe konuşuyorlar. Ben girdim, tek kelime Kürtçe bilmiyorum. Ne çocuk beni anlıyor ne ben çocuğu anlıyorum." Büyük bir travma. Pedagojik anlamda gerçekten çok büyük bir travma yaşıyor. Oysa o çocuk iki dilli eğitim alsa, ana dili temelli çok dilli eğitim alsa, tıpkı benim gibi, azınlık okulunda yaptığım gibi, ülkede uygulaması da var. Ben önce Ermenice öğrendim arkadaşlar anaokulunda. İlkokulda hayatıma Türkçe girdi. İki dil kardeş, birlikte yürüdü. Hiç dillerin hiyerarşisi olduğunu da bilmiyorduk. İki dilde kardeş olduk. Sonra hayatıma İngilizce girdi, onu da çok iyi öğrendim, en az Türkçem kadar iyidir. İspanyolcayı da daha kolay öğrendim. Bugünlerde de Kürtçeyi öğreniyorum. Hani dil öğrenmeyi bilen bir çocuk daha kolay diğer dilleri öğrenir Sayın Bakan. Ama siz "tek dil" derseniz o çocuğun İngilizceyi de belki öğrenememesine sebebiyet verirsiniz. Ana dili temelli çok dilli eğitim, eğitim reformu girişiminin... Yıllarca beraber çalışma yaptık, çok önemli bir modeldir.
Sayın Bakan, bir azınlık okulunu ziyaret etmediniz bugüne kadar. Sizi bir Ermeni veya Rum azınlık okuluna davet ediyorum. Orada ana dili temelli çok dilli eğitimin nasıl yapıldığını incelemenizi talep ediyorum. Hani gitmeyin İngiltere'ye, İspanya'ya; orada var bu modeller. Gelin Türkiye'de azınlık okulunda bu modeli tartışalım sizinle. Nasıl çocuklara pedagojik anlamda faydası olacağını, Kürtçeyi öğrenmenin Türkçeye bir zarar vermeyeceğini, tam tersine onu daha iyi öğreneceğini ve toplumsal barışa da büyük bir katkısı olacağını lütfen beraber çalışalım. Bunu sizden geçen sene de istirham etmiştim ama bu konuda bir adım maalesef atamadık.
Sayın Bakan, inovatif bir toplum hayali kurduğunuzu söylemiştiniz Vizyon Belgesi'nde. Vallahi solunuzda oturan şahsı asla kastetmiyorum, YÖK kurumuyla asla inovatif bir toplum kuramazsınız. O kurum öyle var olduğu sürece inovatif bir toplum olmaz. Özgür üniversite olmadığı sürece inovatif bir toplum kuramayız. Üniversiteyi şu bütçesinde dahi özgür kılamıyoruz Sayın Bakanım.
Bakın, barış bildirisi imzaladı öğretim görevlileri, bu Mecliste dahi linç edildiler onlar. Barış istemek suç değildir Sayın Bakan, tam tersine savaş istemek suçtur. Bir öğretmen barış isteyebilir. Bunu da Anayasa Mahkemesi biliyorsunuz geçtiğimiz aylarda tescil etti ama üniversitelerde atılmış binlerce öğretim görevlisi var barış bildirisine imza attığı için. Hâlâ YÖK bu konuda bir adım atmıyor; bu öğretmenlerin, bu eğitim görevlilerinin geri alınmasıyla ilgili bir adım atmıyor. Attıysanız lütfen söyleyin, sizden özür dileyeceğim. Ama eğer Anayasa Mahkemesi tescil etmişse o konuda hakkı teslim etmek lazım.
Bir "tweet" atıyor diye öğrenciler gece yataklarından alınıyor Sayın Bakan. Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz? Bakın, bir "tweet" atıyor. Hepimiz delikanlı olduk değil mi? Eminim siz de gençliğinizde pek çok yöneticiye kızmışsınızdır, ben de kızdım, hiç kuşkum yok ki siz de kızmışsınızdır. "Ya, bu böyle olur mu arkadaş?" deyip bir sesinizi yükseltmişsinizdir, belki benim gibi eylemlere katılmışsınızdır. Çünkü gençlik itirazdır. Yeni kuşağı anlamamız lazım. Onların itirazı daha sert de olabilir. Eleştiriye tahammülümüz olması gerekmez mi?
Peki, siz Süleyman Soylu'nun yakasına yapışmıyor musunuz bir öğrenciyi gece yatağından aldığınız zaman bir "tweet" atıyor diye?
BAŞKAN - Ya, arkadaşlar, Sayın Soylu geldiğinde siz düşüncenizi ifade edebilirsiniz ama böyle bir ifade kullanılamaz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, böyle mi yeni kuşağı özgür düşünceye kavuşturacağız? O öğrenciler geldiğinde ne yapıyor biliyor musunuz sonra, çıktığında, en yetenekli gençlerimizi Harvard'da buluyoruz, en yetenekli gençlerimizi Silikon Vadisi'nde buluyoruz. Çünkü diyor ki o gençler: "Burada ben düşüncemi daha iyi ifade edemiyorsam nasıl kendi fikrimi geliştirip de yaratıcı bir şey yapabilirim bu ülkede?" İşte, bir "tweet" atıyor diye gece öğrenciyi yatağından almamalıyız Sayın Bakan.
Sayın Bakan, bu bütçede öğretmen ataması var mı? Yok. Yok, bütçemiz yok çünkü sizin en az 150 bin öğretmene ihtiyacınız var, bizim tespitlerimize göre 200 bin ek öğretmene ihtiyacımız var. Ama bunları atayabilecek bir bütçe size verilmemiş. Tekrar bütçenizi bence iyi savunamamışsınız. Sebebi şu: Sayın Bakan, bakın, tercihlerimiz S-400 füzesi olduğu zaman siz öğretmen atayamıyorsunuz. Şu sırf ABD'ye blöf olsun diye alınan S-400 füzesi var ya, hani şimdi vazgeçilecek -büyük olasılıkla, sırf blöf olsun diye alındı- 2,5 milyar dolar, parasını da ödedik yani 15 milyar TL. Sayın Bakan, siz bu 15 milyar TL'yle 200 bin öğretmen ataması yapabilirdiniz.
İşte, bütçeler bir ülkenin vicdanıdır. Vicdanımızı o intihar eden, ataması yapılamayan öğretmenlerden yana mı kullanıyoruz, yoksa S-400 füzesinden yana mı kullanıyoruz? Toplumsal barış ve bölgesel barış vizyonumuz olursa bu kadar silaha, savaşa bütçe ayırmamıza gerek kalmaz, öğretmenlerimizi de atarız, diğer kamu emekçilerine de hak ettikleri ücretleri verebiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen tamamlayalım efendim.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Bakan, sizden istirhamım... Evet, zor bir dönemden geçiyoruz, farkındayım, hayalleriniz var, bunları gerçekleştirme konusunda zorlanıyorsunuz. Ancak en azından... Bakın, biz bu kuşaklar, üç kuşaktır toplumsal barışı yakalayamadık.
Bakın, birbirimize bağırışıyoruz çağırışıyoruz değil mi, iyi anlaşamıyoruz ama kompartıman kompartıman bu toplum, bakın; kutuplaşmalar var, fay hatlarında çok ciddi enerji var. Bu enerjinin deprem üretmemesi için Sayın Bakan, tıpkı, maalesef başka bölge ve ülkelerinde olduğu gibi bu fay hatlarındaki enerjiyi azaltmamız lazım. Bu da sizin yeni kuşağı kurtarmanızdan geçiyor. Yeni kuşağa, barış düşüncesini, kardeşlik düşüncesini, adalet ve vicdan düşüncesini mutlaka zerk etmemiz gerekiyor. O kuşaklar bu değerlerle eğer ki dolu olursa emin olun birbirleriyle konuşurlar, belki biraz bağırışırlar ama mutlaka anlaşırlar, "Kardeşimsin." derler, kardeşlik hukukunu yaratırlar, demokratik bir anayasayı ortaya koyarlar belki on yıl sonra. Bu hayallerimizi gerçekleştirirsek hep beraber barış içinde yaşayabiliriz. Sizin bence tarihe düşülebilecek en önemli göreviniz bu Sayın Bakan.