KOMİSYON KONUŞMASI

AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, sayın milletvekilleri, Dışişleri Bakanlığının çok değerli mensupları, kıymetli basın temsilcileri hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, takdiminizde millî çıkarlara atıfta bulunmanız "Yurtta barış, dünyada barış" ilkesine değinmiş olmanız çok sevindirici; elbette çok havzalı politika niyetiniz de doğru. Geçtiğimiz yıl Plan Bütçe Komisyonunda Dışişleri Bakanlığının bütçe müzakerelerinde "Türkiye'nin büyüklüğüne yakışan dış politikanın, demokrasinin, insan haklarına ve temel özgürlüklere saygının, hukukun üstünlüğü ilkesinin egemen olduğu ve ulusal çıkarları esas alan bir devletin dış politikası olmalıdır oysa maalesef bu değerlerden hayli uzaklaşılmıştır." demiştim.

Bu değerlerden uzaklaşılmasının üzücü sonuçlarını birlikte yaşıyoruz; otoriter vasfı tedricen artan tek adam rejimi hem Türkiye'de siyaseti ve yönetimi zedeliyor hem uluslararası itibarımızı sarsıyor hem de dış politikamızda savrulmalara, ciddi kazalara, anlamsız risklere yol açıyor, dış politikamızı hata düzeltmeye dayalı bir uluslararası ilişkiler egzersizine dönüştürüyor. İktidara mahsus zihniyet hem demokrasi açısından hem Türkiye'nin uluslararası ilişkileri bakımından topyekûn tahribat yaratmaktadır.

Sayın Bakan, Avrupa Birliği Başkanlığı 2019-2023 Stratejik Planı'na yazdığınız önsözde "AB'nin demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, temel hak ve özgürlüklerle birlikte Türkiye'nin hayat standartlarını ileriye taşıyacağını" belirtmişsiniz; elhak doğru yazmışsınız fakat her geçen gün Kopenhag Kriterleri'nin gerisine gidiyoruz ve hem uygulamada hem mevzuatta bunu yaşıyoruz.

Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri İlerleme Raporu'nda Türkiye'de demokrasi ve insan hakları alanında, bilhassa rejimin iğdiş edilmesi konusunda ifade edilenlerin tamamen yanlış olduğunu söyleyebilir miyiz? Rapor, başkanlık sisteminin mevcut hâliyle gerekli denge ve denetim mekanizmalarını barındırmadığını, yürütme erki ile yargı erki arasında bulunması gereken bağımsızlığa, ayrılığa uymadığını belirtiyor. Bu yalan mı? Tabii ki Avrupa Birliği de birçok hata yapıyor, bize karşı haksız tutum ve tavırları oluyor ama lütfen, tenakuzlarımızı da kabullenelim ve bunları düzeltmeye çalışalım.

Bakın, Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği'nin güncellenmesi hedefi vardı; orada da kilitlendik ve vize serbestisi keza zorda. Bunları sadece yükselen yabancı düşmanlığı, Türkofobi, İslamofobi ile açıklamaya kalkarsanız kendinizi ve kamuoyumuzu yanıltmış olursunuz.

Sayın Bakan hem siz hem Sayın Millî Savunma Bakanımız NATO'nun Türkiye'nin uluslararası kimliğinin bir parçası olduğunu söylediniz; buna benzer görüşler hem faaliyet raporunda var hem de az önce yinelediniz. Bu söylem uygulamadaki realiteyi gerçekten yansıtıyor mu? Evet, NATO operasyonlarına önemli katkılarda bulunuyoruz, kararlar oy birliğiyle alınıyor ama aynı zamanda bir kimlik sorunu yaşamıyor muyuz? NATO içinde bir Türkiye sorunu, Türkiye içinde bir NATO sorunu olduğu, teşkilat içinde ciddi gerginlikler yaşandığı belli değil mi? Biz sonuçta NATO'nun belirlediği ve bizim verdiğimiz oyla kabul ettiği stratejik, taktik hedeflere aykırı yaklaşımlar içine girmiyor muyuz? S400 alımımız ve ucu gittikçe daha belirginleşen muhtemel CAATSA yaptırımları tedricen Türkiye'nin Batı savunma ekosistemiyle bağlarını koparma olasılığı taşımıyor mu? Öte yandan, aceleci ve zamansız bir şekilde NATO'nun beyin ölümünden, çöküşünden söz edenler var. Madem ki NATO'yu iktidarınız bu denli önemsiyor bu tür eleştirilere ve saptamalara karşı ne öngörüyorsunuz; mesela, yeni bir NATO strateji konsepti hakkındaki görüşleriniz nelerdir?

Sayın Bakan, değerli arkadaşlar, İYİ Parti'nin Barış Pınarı Harekâtı ve bir yandan ABD, diğer yandan Rusya'yla varılan mutabakatlarla ilgili görüşleri bellidir; harekâtı destekledik tıpkı Afrin için, Cerablus için olduğu gibi.

Ordumuz, iktidarın 2011 Ağustos ayından beri izlediği berbat ve mağlup Suriye politikasının hasarlarından birini kısmen onarmak için üzerine düşeni yaptı. Evet, operasyonun başında ilan edilen hedeflere ulaşamadık ve bir ceple yetindik ama bunu da müspet mütalaa edelim ancak bu gelişmeleri zafer olarak nitelendirmek düpedüz yanılsamadır, yanıltmadır, yanlıştır. O metinlerde, 2 metinde de birçok belirsizliğe rağmen bazı olumlu unsurlar olabilir ama bu görüşmeler, mutabakatlar ve bunlarla ilgili bazı uygulamalar hatalı Suriye politikasının mağlubiyetini, millî güvenliğimiz üzerinde yarattığı ağır tehditleri hafifletme çabalarından ibarettir. Bunu sınırımızın başına uzaklardan gelmiş devletlerle ve onlara tabi şekilde yapıyoruz maalesef. 911 kilometrelik sınırımız olan Suriye'de uzaklardan gelmiş olan, oradaki konumlarını iktidarın hataları sonucu elde eden bazı devletlerin vassal devleti durumuna indirgendik. Süreç de devam etmektedir, ilerisi için taşıdığı tüm riskler sürmektedir; YPG, PKK tehdidi ortadan kalkmamıştır. Süreç devam ederken zafer naraları atmak fevkalade zararlıdır. Sonuçta hedefimiz, Suriye'de hayale, hezeyana, millî olmayan bir anlayışla Müslüman Kardeşler (İhvan) politikalarına teslim olduktan sonra şimdi 2011 koşullarına varmaktır ki bu hedef şu anda çok uzaklarda gözükmektedir.

İdlib sorunu her gün artan büyük bir risk olarak yanı başımızda durmaktadır. İdlib için nasıl bir çözüm tasavvur ediyorsunuz? İdlib'tekiler dâhil Suriye'deki cihatçı grupların sınır bölgemize yakın alanlara yerleştirilmesi ihtimali yarın o bölgeyi millî güvenliğimiz üzerinde sürekli bir tehdit hâline getirecek bir tür Peşaver'e dönüştürmeyecek midir?

Sayın Bakan, 2018 Faaliyet Raporunuzda Çin'le ilgili 5 kısa paragraf mevcut. Bunlardan biri bizim Doğu Türkistan, sizin raporda "Sincan Özerk Bölgesi" dediğiniz bölgede "soydaş" kavramını kullanmadan zikrettiğiniz Uygurlara ve diğer Müslüman topluluklara yönelik insan hakları ihlalleri konusuna kısaca değiniliyor. Ne tesadüftür ki dünkü New York Times, Uygur kardeşlerimizin ve Çin'de yaşayan diğer Müslümanların kapatıldıkları temerküz, endoktrinasyon kamplarında ve günlük hayatlarında yaşadıkları zulüm ve Beijing'in bu zulmü nasıl yönettiği hakkındaki politikalarına dair sızan resmi belgeleri yayınladı. Temelde ağır ve kitlesel bir insan hakları ihlali olan bu meselede, iktidarın izlediği utangaç tavır ilan etmiş olduğunuz insani dış politikayla uyuşmuyor. Umarım, müjdelediğiniz ziyaret sonuç verir, soydaşlarımızın yaşadığı baskının, zulmün azalmasına katkıda bulunur.

Kıbrıs, Güneydoğu Akdeniz gibi dış politikamızın temel sorunlarına, Irak ve Filistin meselelerine zaman darlığı nedeniyle girmeyeceğim. Ancak güneydoğu Akdeniz'de dostunuz Katar'la da ciddi bir gerginlik söz konusu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayınız.

Buyurun.

AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, uluslararası ilişkilerimiz iyi gitmiyor. Ülkemize sadece Batı Avrupa ve ABD'de değil, mücavir ülkelerde, doğuda, kuzeyde ve güneyde şüpheyle bakılıyor, hakkımızda güvensizlik ve öngörülmez ülke imajı yerleşmiş durumda. Geleceğimiz hakkında onlarca soru işareti var. Eminim ki bunda uzun bir tarihin taşıyıcısı ve hafızası, zengin ve sivrilmiş bir diplomasi geleneğinin, deneyiminin sahibi Dışişleri Bakanlığının ve çok değerli kadroların hırpalanmasının, devre dışı tutulmaya çalışılmasının da payı var. Diplomasi geleneğimizin tahrip edilmesi, ulusal çıkarlarımıza da aykırıdır. Bir tür diplomatsız diplomasi yapma arayışı gözlemliyoruz; bu, beyhudedir. Buna mukavemet etmenizi bekliyoruz Sayın Bakan. Bu bağlamda iki sorum olacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayın.

AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Çok teşekkür ederim.

Daha önce de soruldu, Dışişleri Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığına bağlı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu arasında görev ve yetki dağılımı nasıl şekillenmektedir?

Dışişleri Komisyonuna vaki son ziyaretinizle bizlere sayıları gittikçe artan şekilde Bakanlık dışından atanan büyükelçiler ile meslekten gelen, kurumun ve cumhuriyetin dış politika gelenekleri içinde yetişen büyükelçiler arasında bir başarı skalası, hiyerarşisi aktarmıştınız. Bu konudaki görüşlerinizi bugün de koruyor musunuz?

Sayın Bakan, bütçenizin hayırlı olmasını dilerim.