KOMİSYON KONUŞMASI

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, değerli bürokratlar ve değerli Komisyon üyeleri; ben de saygıyla selamlıyorum.

Evet, Sayın Bakanım, açıkçası sunumda Avrupa Birliği üyeliği kısmıyla ilgili ben yorumlarda bulunacağım. Dört paragraf, kısa ve çok detaylı olmayan bir açıklamanız var Avrupa Birliğiyle ilgili. Açıkçası, burada en önemli açıklamanız karşılıklı güven bunalımı. Ben de Avrupa Birliği Uyum Komisyonu üyesiyim, aynı zamanda Karma Parlamento Komisyonunda da görev yapıyorum. Bugün de açıkçası bütün sunumlarda, konuşmalarda ortaya çıkan konu şu: Gerçekten dış politikada giderek daha yerleşik teamüllerimizden uzaklaşan, güven vermeyen açıkçası, biraz da tutarsız, iç politikaya dönük söylemlerle şekillenen ve kişisel bir dış politika sürecini yaşıyoruz. Bu da doğal olarak bizim açımızdan da bir güven kaybı yaratıyor. Benim Karma Parlamento Komisyonu üyesi olarak katıldığım toplantılarda oradaki mevkidaşlarımız da doğal olarak kişisel değerlendirmeler üzerinden Türkiye'yle ilgili üyelik sürecimize bakıyorlar ve doğal olarak objektif bir değerlendirme olamıyor ve sonuçta geldiğimiz noktada da Türkiye'nin o kazanımlardan giderek geriye gidişi ve bugün fon kesintisi, yaptırım ve üyeliğin askıya alınması gibi bir kısır döngü içerisinde üyeliğinin tartışıldığı noktadayız.

Burada özellikle Bakanlığınızın ve Avrupa Birliği Başkanlığının gerçekten, evet, Avrupa Birliği noktasında iyi bir kapasitesi var ama bu kapasite maalesef daha arka planda kalıyor ve pasifize bir görüntü çiziyor. Şöyle ki: Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte özellikle Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte, özellikle Cumhurbaşkanlığının -bugün de çok dile getirildi- oradaki kurumsal yapılar, kurullar, İletişim Başkanlığının sürece daha fazla, AB Başkanlığının ötesinde daha da müdahil olması gibi bir görüntü var. Katıldığım toplantılarda bu noktadaki benim de gözlemim açıkçası bu yönde.

Bir de şöyle üç aşamalı bir değerlendirme yaparsak Avrupa Birliği üyelik sürecimize, doğal olarak Kopenhag siyasi kriterlerindeki geriye gidişler ve ilerleme raporlarına yansıyan bu geriye gidişler noktasında işte hukuk devleti, hukukun üstünlüğü ve doğal olarak yeni sistemle birlikte kuvvetler ayrılığının tartışmaya açılması, yürütmenin yargı ve yasama üzerindeki etkisi, işte, yargı reformu paketi, REG toplantıları... Ben de o toplantılara katıldım muhalefet kanadı olarak, orada bunların olumlu sürece evrileceğini, adımlar atacağımızı, bu yasal düzenlemeyi hep beraber yapacağımızı... Ama uygulamada çelişkili ve bunlardan uzak bir görüntü hâlâ devam ediyor maalesef. Yani o beklenen olumlu beklenti vardı ama olumlu olarak onu yansıtamadık ve anlatamadık da açıkçası.

Ekonomik kriterlere gelince... Belki de ilerleme raporlarının bugüne kadar değinilen en olumlu noktaları ekonomik verilerdi. Ancak son zamanlarda bunlarda da geriye gidiyoruz. Bunda yine bağımsız demokratik kurumlar, özellikle ekonomideki kurumsal yapılarda tahribatlar var. İşte, bugün Meclise gelen birçok yasada BDDK'nin yetkilerini Merkez Bankasına devretmek, Merkez Bankası Başkanının atama süreci ve bütün kurumsal yapıları bir tek kişinin atayacağı bir noktaya getirmek. Bu da doğal olarak ekonomi noktasında da sıkıntılarla karşı karşıya getirecek; yatırım ortamı, güven ortamı.

Ve 3'üncü sacayağı ise müktesebat uyumu. Burada da bir ilerleme kaydedemiyoruz ki açılan fasıllarda, gelip burada Avrupa Konseyinin ilerleme raporu, bakanlıklarla ilgili yorumlar ya da oradaki incelemeleri aktarırken mevzuata açılan başlıklarda da geriye gidişler var, yani tam mevzuat uyumu orada da yapamıyoruz. Bunları da belki siz de değerlendirmelerinize aldınız. Bunlara da bakmak gerektiğini düşünüyorum.

Gerileme noktasında AB çıpasından uzaklaşmanın bize ekonomik ve sosyal anlamda gerçekten toplumsal maliyetlerinin de fazla olacağı gibi bir görüntü var doğal olarak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayınız.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Masada diplomasi ama bizim Avrupa Birliğiyle kurumlarımız var; Ortaklık Komitesi, Ortaklık Konseyimiz, Gümrük Birliği İstişare Komitesi. Bunlarda dahi biz olumlu bir sürece eviremiyoruz maalesef. Yani bu kurumları daha işletip daha teknik düzeyde oradaki ikili ilişkileri geliştirerek... Mesela, gümrük birliği noktasında "Önem veriyoruz." demişsiniz sadece. Ne aşamadayız? Hâlâ sizin Dışişleri Bakanlığınız döneminde bu konuda modernizasyon noktasında bir adım dahi atamadık.

Vize serbestisi keza öyle. Mülteci noktasına indirgenmiş bir yapı. Evet, Avrupa Birliğinin kendi içsel sorunları var; popülist söylemler, sağ eğilimler, genişleme tartışması, Brexit süreci ki sizin sunumunuzda hiç geçmedi. Ama bunların dışında mesela, biz bunlar varken bu süreci kendimize fırsata dönüştürmek...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, lütfen tamamlayınız.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Tabii ki.

Mesela, güvenlik ve terörle mücadele konusunda dahi bir ortaklaşamadık, anlatamadık kendimizi ve yalnız kaldık. Sadece mülteci konusuna indirgenmiş bir güvenlik politikası dışında, tamamen AB'nin dışındayız.

Helsinki Zirvesi'ni biliyorsunuz, çok önemli, adaylığımızı aldığımız. Oradaki Türkiye'nin konumu, güçlü olan nokta, Türkiye'nin güvenlik noktasında Avrupa Birliğine katkısıydı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Evet, teşekkür ediyoruz Sayın Özdemir.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Ve tamamen heba ettik, bu konuda yalnız bırakılma gibi bir konuma geldik.

BAŞKAN - Lütfen tamamlayınız. Kesmek istemiyorum ama bakın...

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Tamam Sayın Başkanım.