| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278 ) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a)Dışişleri Bakanlığı b)Avrupa Birliği Başkanlığı c)Avrupa Birliği Bakanlığı ç)Türk Akreditasyon Kurumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 18 .11.2019 |
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Değeri Bakanım, şahsınızda bütün heyeti saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, efendim, sabahleyin Sayın Bakanımız çok yetkin bir biçimde sunum yaptı, öğreticiydi, istifade ettik. Volkan Bozkır Bakanımız da hakeza öyle, çok ciddi, tafsilatlı aktarımları, anlatımları oldu. Muhalefetten, bizim cenahtan dinlediklerimiz oldu, istifade ettiklerimiz oldu, herkese minnettarız, teşekkür ediyoruz. Ancak, her vesile altını çiziyorum ki geçmişe projekte olup gelecekte yürürken yolumuzu berraklaştırabiliriz, bu bir Sünnetullah gereği, bir kozmik kanun diyelim. Efendim, bunu nasıl yapıyoruz? Bunu şununla yapıyoruz: Daha önce yaşanmışlıkları, yani şu zeminde neler yaşanmış, neler konuşulmuş, neye göre hareket edilmiş, onları ortaya koyarak yapabiliriz. Bakın, bütçenin yetersizliğine işaret olsun diye birçok şey söylendi burada. Oysa çalışılıp gelinse, öncesine bakılsa yani AK PARTİ hükûmetlerinden önce neler yaşanmış, Dışişleri Bakanlığımızın bütçesi nasıl tanzim edilmiş, bakanlarımızın tarzı burada nasıl açığa çıkmış bakılsaydı zannediyorum ki biraz daha dikkat üzere konuşulurdu.
Şimdi, rahmetle anıyoruz, Allah gani gani rahmet eylesin, yakın zamanda rahmete uğurladık, Mümtaz Soysal; Dışişleri Bakanıyken şurada yaşadıkları, ben burada değildim ama tutanaklara bakınca, onun hakikaten çok sıkıntılı, çok hüzün veren bir hâlet içerisinde olduğunu hissediyorum. Bir defa, Sayın Bakanımız gibi neredeyse bir saate varan bir sunum yapmamış; iki, üç dakikalık bir sunumla iktifa etmiş ve şunu söylemiş, not düşmüş "Efendim, biz size metinleri dağıttık, oradan istifade ediniz, ben ayrıntıya girmiyorum." diyor; çok net. Peki, müzakereler nasıl geçmiş? Gene, Türkiye efkârının, hatta dünya efkârının çok yakından tanıdığı bir siyasetçimiz söz almış, son söz de ona ait olmuş, Güneş Taner Bey'in. Müsaade ederseniz onun düştüğü bir iki notu burada hatırlatmak istiyorum, kayda geçmek istiyorum. Dışişleri Bakanlığı bütçesinin yetersizliğine işaret olsun diye söylüyor, diyor ki: "Şimdi, bütçe rakamlarına geliyorum, keşke bu 22'nci sayfayı hiç yazdırmasaydınız. O kadar sığ, o kadar düşük bir bütçe ki..." Tabii, o arada özelleştirmeyle ilgili, o günkü Dışişleri Bakanlığının tutumuna da tenkit olsun diye birtakım notlar düşüyor, diyor ki: "Sayın Başbakanın yalancısıyım, Türkiye özelleştirme yapamadığı için ekonomisindeki tıkanıklıkları gideremediğinden ekonomisi daha kötüye gitmiştir, daha kötüye giden ekonomide tabii ki bütçeler azalmaktadır. Tabii, vatandaşlar sıkıntı çekmektedir; tabii, enflasyon yüzde 150'ye gelmektedir." Düştüğü not. Bir başka yerde aynen şunu söylüyor arkadaşlar, o günkü 24'üncü sayfaya vurgu yapıyor ve diyor ki: "'Türkiye'nin uluslararası kuruluşlara olan 1984 yılında ödeyeceği 30 milyon dolar borcun -30 milyon dolar arkadaşlar- bütçeye para konamadığı için sadece 16 milyon dolarını ödeyebileceğiz.' deme yanlışını bu Komisyon düzeltsin." Yani ızdırabını çekiyor. O vakitler "30 milyondan sadece 16 milyon ödeyebiliyoruz." diyor, Dışişleri Bakanlığında CHP'li bir Bakanımız var. Rahmetle anıyorum, kesinlikle onu naksetmek için söylemiyorum, tam tersi, onun ne derece zor duruma düşürüldüğünü ifade etmek için söylüyorum. Biz 18 bütçe yapmışız arkadaşlar, 18 bütçe; 6'sında ben varım elhamdülillah, hiçbir bütçede bu neviden bir tenkite muhatap olmadık.
Bakın, bir arkadaşımız, Savunma Bakanlığı bütçesi ile Dışişleri Bakanlığı bütçesini mukayese yaptılar burada. Yapılmaması lazımdı aslında. Niye yapılır, onu anlamıyorum. Yani "Terörle mücadele edilmesin." Zamirinde bu var, arka planında bu var; onu çok açık söyleyemedikleri için böylesine örtülü, zımni bir tenkit getiriyorlar. Bakın, Savunma Bakanlığıyla ilgili bir kıyas yapıyorum: Geçtiğimiz yıl yani 2019 yılı bütçesinde Savunma Bakanlığındaki artış yüzde 15 olmuş arkadaşlar oysa Dışişleri Bakanlığımızdaki artışın oranı yüzde 40. Geçtiğimiz yılki mukayeseye bakar mısınız, farka bakar mısınız: yüzde 15; yüzde 40. Efendim, bu yıl ne olmuş? Bu sene o bütçe kifayet etmiş ki aynı seviyede duruyor ama Savunma Bakanlığının bütçesi de yüzde 15 artmış, hepsi bu. Dolayısıyla, Dışişleri Bakanlığına geçtiğimiz yıl verdiğimiz artışa bile ulaşamamış. Kaldı ki bu mukayeseyi çok alil, çok düşük buluyorum arkadaşlar, çok net. Türkiye'nin içinde bulunduğu hâl, hâlet herkesin, bütün dünyanın aşikârı bir durum. Böyle bir durumda bize düşen nedir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ne lazım geliyorsa onu yapmaktır ve bunu yapmak için de gerekenler yapılıyor Sayın Cumhurbaşkanımızın dirayetli yaklaşımıyla. Daha önce "Sin, külahın kimse görmesin." politikaları berhava edildi. Buna bir türlü tahammül yok. Hatta diplomat arkadaşlarımız burada konuşurken bunu tenkit ettiler, hatta not düştüler "Efendim, daha önce biz böyle sahada olmazdık, niye sahada oluyoruz?" gibi bir yaklaşım sergilendi, çok net söylüyorum, burada ben bizatihi duydum. Sahada olacağız arkadaşlar, biz artık "Sin, külahın kimse görmesin." politikasında olamayız, olmadık çünkü AK PARTİ'nin yaklaşımı edilgen değil "Biz varız." diyen bir yaklaşımdır ve bunun en mütebariz görüntü yeri de Dışişleri Bakanlığı olmuştur. Bundan dolayı Sayın Bakanımızla iftihar ediyoruz ve arkasındaki şu yetkin kadro, hepsiyle iftihar ediyoruz. Dışarıya gittiğimizde, yurt dışına gittiğimizde Türkiye'nin saygınlığının nasıl zirve yaptığını, nasıl doruklara geldiğini bizatihi hepimiz görüyoruz.
Şimdi, burada bir arkadaşımız Cumhurbaşkanımızın rol modelliğine atıfta bulunup efendim, tenkit geliştirdi oysa doğrudur, rol modeldir, neyin rol modeli? Mazlumların hamisi olmanın rol modeli. Sayın Cumhurbaşkanımızla beraber Türkiye'de yeni bir politika açığa çıktı ve bütün dünya sathındaki muzlumlar tarafından bu politika kucaklanarak, kuşatılarak sahiplenildi. Burada hiç kimse kendi bulunduğu zaviyeden oranın haklılığını yukarı çıkarma adına hakikatleri ters yüz etmeyecek, yok böyle bir şey. Hele özellikle -daha önceki bütçelerde de ben söyledim, hep söyleyeceğim burada- Kürtlerin hamisi olmak, Kürtlerin sahibi olmak, Kürtler adına siyaset yapıyor görüntüsü vermek; bu, hadsizliğin daniskasıdır. Böyle bir şey yok arkadaşlar. Kürt'ün sahibi benim, ben; ben, milletvekili olarak. Onlar asla ve kata, Kürt'ü istismar edip, Kürt'ü öne çıkarıp kendi bireysel ya da küresel aktörlerin oyununu oynayanların yanında olmadılar, hiçbir zaman olmadılar. Kürt ile teröristi eş değer göstermek, konuşurken sanki müsaviymiş gibi bir not düşmek edepsizliktir, kim yapıyorsa, zinhar bu kabul edilemez ve etmiyoruz biz. O yüzden, Kürt'ün sahibi biziz.
Biraz önce bir şey söyledi Garo Bey, ona çok katılıyorum, söyleyeceğim onu: Bir teröristi millete teşmil etmek olmaz, mümkün değil; ben de kabul etmiyorum yani "Ermeni terörü" diye bir kavramı ben de kabul etmiyorum, etmedik biz, milletçe bugüne kadar etmedik ki biz. "Türk milletinin zaten mütebariz hâli budur." dedik hep. O yüzdendir ki Cenab-ı Hak inayetiyle, nusretiyle bu milleti kuşatmıştır ve ilanihaye de öyle olacaktır, hiç kimse hülya görmesin; görüyoruz biz bütün bunları.
Şimdi, efendim, bizim Erzurum'da, Naci Bey burada, o da bilir...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bu anekdotla bitireceksiniz herhâlde.
Buyurun.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bakanımız sert tahdit koyuyor bizim konuşmalara, buradaki herkese.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Hep de Erzurumlulara koyuyor ama.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Yok, yok; bizim gruba hep yapıyor onu, olsun; canı sağ olsun.
Şimdi, efendim, Hınçak çetelerinden bir "dığa" -"dığa"nın ne anlama geldiğini Garo Bey bilir- efendim, bir hançer elde etmiş Değerli Bakanım, mazlumlara, yaşlılara, çocuklara musallat olmuş Millî Mücadele dönemlerinde. Bunların önünü kesiyor, haraç alıyor filan, artık insanlar bizar olmuşlar, hırçınlığın, zulmün adı "Heço'nun hançeri" olmuş. Bir Dadaş bunu duymuş, gereğini yapmış, Heço'yu adam akıllı bir güzel dövmüş, hançerini de almış, münasip hâle getirdikten sonra "Git şimdi, desinler ki 'Heço'nun hançeri varmış.'" Arkadaşlar, Trump'ın mektubuna atıfta bulundunuz ya ha bire, biz hâl diliyle gereğini yaparız, öyle sözde yapmayız. O gün sahaya girdik, onun mektubunun geldiği gün, sözüm ona bizi tekdir ederken cevabını orada verdik askerimizle, sonrasında da dirayet sembolü, liderliğin zirvesi, doruk ismi Sayın Cumhurbaşkanımız o mektubu sahibine yedirerek, vererek Heço'nun hançeri hâlini hayata yansıtmıştır.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Olmadı, olmadı; ters tepti bu örnek.
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) - Örnek tutmadı.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Herkes bunu bilecek arkadaşlar. Şimdi, gidin siz de bu hâlden sonra "Trump'ın mektubu varmış." deyin neredeyse o mektup! Şunu bileceğiz arkadaşlar: Kişisel kin ve nefretle hakikatleri ters yüz etmek, son tahlilde kim yapıyorsa ona zarar veriyor. Mugalatayla kimse bir yere varamıyor. Bu millet Allah'ın izniyle, bütün bir millet, 80 küsur milyonuyla, Kürt'ü, Türk'ü, hangi etnik aidiyete mensup olursa olsun, Türk milleti şemsiyesiyle bizi zirvelere doğru taşıyacak, ülkemiz eski edilgen hâle asla dönmeyecek, küresel bir güç hâlinde inşallah yoluna devam edecek.
Sevgili Bakanım, sizinle hakikaten iftihar ediyoruz, kadronuzla öyle. Allah yolunuzu, izinizi açık etsin. Sizinle yurt dışına geldiğimizde görüyoruz orada size olan iltifatı, ülkemize olan yaklaşımı görüyoruz ve göğsümüz kabarıyor. Dolayısıyla Cenab-ı Hak yolunuzu hep açık etsin inşallah. Bütçeniz de hayır uğur getirsin.
Saygılar sunuyorum.