| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278 ) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a) İçişleri Bakanlığı b)Emniyet Genel Müdürlüğü c)Jandarma Genel Komutanlığı ç)Sahil Güvenlik Komutanlığı d)Göç İdaresi Genel Müdürlüğü e)Afet ve Acil Durum Yönetimi Müsteşarlığı f)Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı g)Özel İdareler ve Belediyeler Kefalet Sandığı Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 20 .11.2019 |
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli bürokratlar, sayın vekil arkadaşlarım, basınımızın değerli emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanım, öncelikle, bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.
Bu arada, sözlerime başlamadan önce, Sayın İbrahim Aydemir, size bir şey söylemek istiyorum, sürekli bir "ak kadrolar" "ak kadrolar" söyleminiz var, şunu söylemek istiyorum: Sayın Bakanın arkasında hizmet eden kadrolar Türkiye Cumhuriyeti'nin kadrolarıdır.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ben onları kastetmiyorum, bu kadroları kastediyorum hanımefendi.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Lütfen, dikkat edelim söylemlerimize.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Hayır, onları kastetmiyorum.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Siyasi kadroyu kastediyor.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Ama hep öyle işaret ediyorsunuz, bundan sonra dikkat edelim.
(Oturum Başkanlığına Sözcü Abdullah Nejat Koçer geçti)
BAŞKAN - Sayın Emecan, İbrahim Bey grup sözcüsü oldu bugün, grubu kastetti.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Tamam, bunu bir düzeltelim lütfen, sürekli öyle bir işaret yapıyorsunuz.
Neyse, süremden de çok fazla gitmesin, teşekkür ederim.
Sayın Bakan, tabii, kullandığınız bütçe Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütçesi ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütçesinin büyük bir çoğunluğunu da bu milletin vatandaşlarının ödediği vergilerden oluşuyor. Yani harcadığınız bütçe aslında bizim ödediğimiz vergiler, bizim paralarımızla oluşan bir bütçe. Bu anlamda da bütün bakanların ve en başta da sizin bu bütçeyi nasıl harcadığınız çok önemli; ne yönlere harcadığınız ve nasıl kullandığınız, bu sorumluluk çok önemli.
Şimdi, 2019-2023 Stratejik Plan'da "Amaç ve Hedefler Seti" diye bir bölüm var. Burada 5 amaç var. 1'inci amaç olarak "İç güvenlik, göç, sınır yönetimi, afet ve acil durum hizmetlerinin koordinasyonunu evrensel insan hakları çerçevesinde etkin bir şekilde yürüterek güven ve huzur ortamını sağlamak..." "Evrensel insan hakları çerçevesinde" diyorsunuz. Önemli bir tanım. Acaba bu tanımı ne kadar hayata geçirebiliyorsunuz, tabii, bunu da sorgulamak gerekiyor çünkü baktığımız zaman, özellikle 21 Temmuzda ülkenin tamamında o olağanüstü hâl ilan edildikten sonra üçer aylık sürelerle 7 defa uzatarak ülkeyi toplamda iki yıl boyunca OHAL koşulları altında KHK'lerle yönettiniz. Siyasi iktidar olarak OHAL'i maalesef muhalefetin ya da muhalif olanların üzerinde bir baskı aracı olarak kullandınız. Bu süreçte KHK'lerle yüzlerce insan, akademisyen ekonomik ve sosyal haklarından mahrum bırakıldı. Ayrıca düşünce ve ifade, basın, örgütlenme özgürlüğü gibi özgürlükler de çok ciddi bir şekilde ihlal edildi bu süreçte. Avrupa Komisyonu Raporu'na da yansıdı tabii bunlar. 2019 Raporu'nda OHAL'in kaldırılmasının memnuniyet verici olduğu ancak Türkiye'nin OHAL kapsamındaki birçok kısıtlayıcı unsuru mevzuatına eklediği belirtilmiştir. Yeni sistemle kamu yönetiminin ve yargının daha fazla siyasallaştığına, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığına ilişkin kötüleşen durumun rapor döneminde de devam ettiğine dikkat çekilmiştir. Elbette bu eleştirilerden, bu yukarıdaki bahsettiğim eleştirilerden en fazla sizin pay çıkarmanız gerekiyor İçişleri Bakanı olarak.
Yine bu raporda Dernekler Dairesi Başkanlığının kaldırılarak yerine Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü kurulduğu ve sivil toplum için kapsayıcı bir strateji hazırlanması ve yasal çerçevenin iyileştirilmesi dâhil bu birimin yetki ve önceliklerinin belirsizliğini koruduğu tespit edilmiş. Daha önceki konuşmacı arkadaşlarımız da değindiler bu konuya.
Yine rapordan bir iki şey daha okuyarak sonlandıracağım. Maalesef İstanbul'da üçüncü havalimanı inşaatında çalışan işçilere karşı yürütülmüş olan biber gazı kullanımı gibi uygulamalarla yani işçilere karşı uygulanan baskıyla patronun hakkını gözeten bir ülke konumuna soktunuz bu raporda bizi, onun da altını çizmek istiyorum.
Şimdi, Sayın Bakan, bunlar önemli şeyler, biraz önce söylediğim gibi, kimin parasını, kime, nasıl kullandığınızla ilgili. Öncelikle İçişleri Bakanlığımızın kadrolarının ülkemizin hem teröre karşı güvenliği hem asayiş güvenliğiyle ilgili yürütmüş oldukları bütün faaliyetler bizim için önemlidir. Bunun altını çizmek istiyorum. Gerçekten yürütülen hizmetlerin olumlu olmasını her zaman destekleriz ama bütçe hakkı ve bu toplumun bütçesi vatandaşın, halkın, siyasilerin ve muhalefetin üzerinde eğer bir sopa olarak kullanılıyorsa işte, buna karşı da bizim kesinlikle itirazımız olacaktır. Bunun altını çizmek istiyorum.
Tabii, bu bütçenin nasıl kullanıldığında sizin de vermiş olduğunuz emirler, almış olduğunuz tavırlar önemli. Şunu söylemek istiyorum: Öncelikle Çubuk'ta meydana gelen olaydan biraz önce Cavit Arı vekilimiz de bahsetti. Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'na Çubuk ilçesi Akkuzulu köyünde düzenlenen cenaze töreninde bir linç girişiminde bulunuldu ama ondan önce sizin bir söyleminiz vardı 27 Haziranda: "CHP il başkanlarını bundan sonra şehit cenazelerinde protokole kabul etmeyin." gibi. Asıl, sizin hedef göstermenizden sonra bu olay gerçekleşti. Detayına girmeyeceğim, olayları biliyoruz hepimiz ama soruşturmayı başlatan cumhuriyet savcısı bir buçuk ay sonra, Çubuk İlçe Jandarma Komutanıysa iki ay sonra görevinden alındı; bunu da burada hatırlatmak istiyorum.
Sayın Bakan, bu olay Türkiye siyasi tarihine geçecek, sizin siyasi tarihinize de geçecek; aslında birçok olay hem Türkiye'nin hem siyasi tarihinize geçecek. Bizler, siyasiler sadece dün ya da şu an yaptıklarımızdan şu an sorumlu değiliz; aslında bunlar yarına kayıt olarak gidiyor. Dün söylediklerinizin bugün tam tersi bir noktada olduğunuzu hepimiz biliyoruz; bunları şu anda dile getirmeyeceğim ama bugün yaptıklarınızın da yarın nasıl bir etki yaratacağını sizin takdirinize bırakıyorum. O yüzden, sizin, şu anda yürütmüş olduğunuz İçişleri Bakanlığı görevinde daha hakkaniyetli, daha tarafsız, daha eşitlikçi olmanız gerektiğini düşünüyorum ve size böyle davranmanızı da öneriyorum açıkçası çünkü baskı ve keyfilikle ilgili birçok uygulamanız var. Birkaç örnek vermek istiyorum kısaca. Zamanıma da bakıyorum, azalıyor tabii ki; bu zaman, bu on dakika bize bir türlü yetmiyor burada.
Şimdi, yakın zamanda şöyle bir olay oldu: Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun koruma polislerini aldınız; İl Başkanımızın koruma polislerini hem de gerekçesiz şekilde, ani bir tebligatla görevden aldınız. Bu görevden alma olayından yaklaşık bir ay kadar önce ise, kendisine ve ailesine yöneltilen ölüm tehditlerinden dolayı, özel koruma statüsüne yükseltilmişti ve Sayın İl Başkanımızın da koruma talebi olmamasına rağmen böyle bir koruma verilmişti ama gerekçesiz bir şekilde aldınız. Bu keyfi davranışınızın sebebini bize açıklar mısınız, niçin böyle bir şey yaptınız? Hemen arkasından, İYİ PARTİ İstanbul İl Başkanının korumalarını da geri çektiniz, onu da hatırlatmak istiyorum.
Şimdi, basına yeni yansıyan bir olay var yine, ilginç bir şekilde. Mardin'in Mazıdağı ilçesi Belediye Başkanı Nalan Özaydın'ın görevinden alınması üzerine oradaki Kaymakamın atanması gerekiyordu bildiğim kadarıyla, Mustafa Dinç'in atanması gerekiyordu ama "Oraya yapılan harekâttan haberim yok." dedikten sonra Kaymakamın görevden alındığını öğrendik, bunu bir doğrularsanız seviniriz. Görevden alındıktan sonra yerine Kastamonu Cide Kaymakamının atandığını öğrendik. Şimdi, kaymakamların belli bir hizmet bölgesinde kaç yıl görev yapacağı belli aslında. Yönetmelik değişikliğiyle bu kaldırıldı; İçişleri Bakanı olarak istediğiniz zaman yerini değiştirebiliyorsunuz, bu yetkiniz var, hakkınız var, dava da açılamıyor ama buradaki gerekçeniz nedir? Bir keyfilik midir, açıkçası merak ediyorum?
Yine sizin uygulamalarınızla ilgili bahsetmek istediğim bir iki olay daha var. Giresun'dan bahsetmek istiyorum, memleketimden. Rabia Naz Vatan olayı var orada, biliyorsunuz; 2 Nisanda Giresun'un Eynesil ilçesinde evinin önünde ölü bulunan 11 yaşındaki Rabia Naz. Adli tıp raporunda bile "trafik kazası sonrası ölüm" yazmasına rağmen polisler, çocuğun ölümünü "intihar" olarak kayda geçiriyorlar. Şu anda, bir araştırma komisyonu kuruldu Türkiye Büyük Millet Meclisinde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Biraz müsaade isteyeceğim...
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın Sayın Emecan.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - O yüzden konunun çok fazla detayına da girmek istemiyorum ama orada özellikle babasının, bu olayın örtbas edildiğine yönelik endişeleri varken hâlâ -bu kadar yatırımınıza, güvenlik önlemleriyle ilgili gerek teknolojik gerek kadro olarak bu kadar yoğun şekilde yatırım yapıp çok iyi işler yaptığınızı söylemenize rağmen- şu olayın çözülememiş olması... Şu şaibe gerçekten açıklanmaya muhtaç bir durum. Bir de bu arada, tabii, olayı araştıran gazetecileri, Şaban Vatan'ın -Rabia Naz'ın babasının- görevden alındığını öğreniyoruz.
Yine, bugün basına yansıyan bir olay; buna da bir açıklama getirirseniz... Yine, Giresun ilinin Alucra ilçesinde MHP'li Belediye Başkanı Suat Aybar, AKP'li Vekil, eski Bakan Nurettin Canikli'ye bir suçlama yönlendiriyor "Hizmetlerimizi engelliyor." diye ve bir suç duyurusunda bulunuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Emecan, tamamlayın lütfen.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Bu suç duyurusunda sizin göndermiş oldunuz müfettiş, on beş gün görevli olmasına rağmen, geldiği gün itibarıyla Sayın Canikli'nin onu görevden çektirdiğini ifade ediyor. Yani, Sayın Bakan, ben burada size şunu sormak istiyorum: Siz Türkiye Cumhuriyeti'nin Bakanı mısınız yoksa birilerinin Bakanı mısınız, lütfen bunun da cevabını bize verin. Bu uygulamalar şaibe getiriyor.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Bu nasıl bir laf ya! Yakışmadı.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) - Ne kadar ayıp ya!
BAŞKAN - Sayın Emecan, teşekkür ediyorum.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Bunlar bizim için de ülkemiz için de önemli.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Çok ayıp!
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) - Kullanmak ayıp söylemek ayıp değil efendim.
SALİH CORA (Trabzon) - Bu son cümlenizi söyleyip kapatın.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Lütfen, son cümlemi söyleyip kapatacak mıyım değil miyim, ona ben ve Başkan karar verir.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Çok ayıp!
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) - Hiç ayıp değil ya, eleştiriyor.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Hiç yakışmadı, hiç yakışmadı.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Siz karar veremezsiniz arkadaşlar, kusura bakmayın, hiç kusura bakmayın.
Teşekkür ediyorum, sağ olun.
Hayırlı olsun.