KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli üyeler; İçişleri Bakanlığı bütçesini dinledik. Ben kamu görevine İçişleri Bakanlığında başladığım için özel bir ilgim var ama hukukçu olduğum için, İçişleri Bakanlığı deyince ben hemen, Anayasa'yı, hukuk devletini ve yasayı hatırlıyorum çünkü esasen, devletin varlık nedeniyle özdeşleşen bir Bakanlık söz konusu.

Sayın Bakan, yaptığınız sunuşta çok güçlü bir Bakanlık, çok güçlü bir yönetim imajını yarattınız, verdiniz. Ben hemen olumlu açıdan bakarak diğer üyelerin de dile getirdiği gibi, bu güç esasen size Türkiye'de bireysel silahsızlanma için gerekli yetkiyi kullanma olanağını sunuyor. Bu konuda bir adım atarsanız, yaşam hakkı açısından çok önemli bir iş yapmış olursunuz.

Bu başlangıçta, sizin konuşmanızı, özellikle Anayasa madde 2, demokratik hukuk devleti açısından birkaç saptama yaparak değerlendirmek istiyorum.

Sayın Bakan, bu konuşmanızda özellikle dikkatimi çekti, Sayın Cumhurbaşkanına çok yollama yaptınız, bir kez hukukun üstünlüğüne yollama yaptınız ama tabii ki belki Anayasa'ya yollama yapsaydınız daha uygun olurdu diye düşünüyorum çünkü Cumhurbaşkanına yollama yapmak kuşkusuz meşru ama şöyle bir çelişki doğuyor: Kişiye dayalı bir siyasal rejim imajı doğuyor, oysa kişi sürekli değil, görevin sonu var ama esasen, anayasal düzenlemeye daha önem vermek gerekir, öncelik tanımak gerekir diye düşünüyorum. Yasallık temelinde ise bir ay önce çıkarılan 7188 sayılı Yasa'ya göre olağanüstü hâlin getirdikleri temizlenmiyor olmakla birlikte, Anayasa'ya aykırı olmakla birlikte, kolluk güçlerine yetki tanındığı için hâlâ pasaport verilmemesi ve İçişleri Bakanlığından bu konuda talimat beklenmesi yasallık ilkesi açısından anlaşılır değildir, bunu takdirlerinize ve bilgilerinize sunmak istiyorum.

Bunun yanında, ikinci olarak: Anayasa madde 127 Anayasa madde 2'yle okunduğunda kayyum atama yetkisine kapalı olduğunu söylemem gerekiyor çünkü olağanüstü hâl mevzuatı buna, Anayasa'ya aykırı bir biçimde uygulanamaz.

Üçüncü bir nokta Sayın Bakan: Niteleme olarak "aşırı sol terör örgütü" nitelemesi yaptınız, oysa eğer bu sıfat kullanılacak olursa pekâlâ "aşırı sağ" veyahut da "aşırı İslami" terör örgütü demek gerekir ki bence sağ ve sol için sıfat kullanmaktan kaçınmakta yarar var diye düşünüyorum.

Ama biraz daha önemli bir konu, özellikle, diğer üyelerin de değindiği gibi, madde 2 açısından, Anayasa'ya uygunluk açısından, Anayasa'nın öngördüğü hukuk devletinin temel gerekleri açısından esasen, yürürlükteki Anayasa hükümlerine uyulmaması, bu çerçevede, yürürlükteki yasa hükümlerine uyulmaması -başta 2911 sayılı Gösteri ve Toplantı Yürüyüşleri Yasası'na olmak üzere- çok önemli insan hakları ihlallerini yaratmaktadır. Kapalı salon toplantılarında olduğu gibi, barışçıl toplantıların da ihlal edilmesi, yasaklanması...

Bu bakımdan, sözlerimin başında belirttiğim gibi, İçişleri Bakanlığı devletle özdeşleşen bir bakanlıksa ve devletimiz insan haklarına dayanan bir hukuk devleti olduğuna göre yasallık ilkesine bağlılık ve bunun bekçiliği İçişleri Bakanlığının sadece görevi değil varlık nedenidir. O nedenle, yürürlükteki yasalara saygı gösterilmesi suretiyle özgürlüklerin boğulmasına lütfen göz yummayalım çünkü o zaman, Anayasa'nın üstünlüğü ilkesi kalmayacağı gibi, Anayasa'nın üstünlüğü ilkesinin kalmadığı bir toplumda bir hukuk devletinden ve devletten söz etmek zorlaşır, bizi çeteye yaklaştırır. Tabii ki burada hiçbirimizin amacı, devletimizin çeteye dönüşmesi değildir. Bu bakımdan, biz hukuktan vazgeçmeyelim, İçişleri Bakanlığı daha çok hukuk çerçevesinde eylem ve işlem tesis etsin temennisiyle sözlerimi noktalıyorum.