KOMİSYON KONUŞMASI

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Değerli Bakanım, şahsınızda yardımcılarınızı, bürokrat arkadaşları ve basın mensuplarımızı saygıyla selamlıyorum.

Efendim, bugün çok övgü aldınız. Bu övgüyü nereye koyacağınızı, ne yapacağınızı söylemek benim ne haddime ne de görevim, bunu siz biliyorsunuz. Yalnız bu övgüyle ilgili bir iki söz söylememe lütfen izin verin. Değerler hiyerarşisinin silsilesinin tepetaklak edildiği, popülizmin zirve yaptığı toplumlarda değer üretilmez, üretilmiş olan değerler tüketilir. Son birkaç on yılda olagelen bu, giderek de ivmeleniyor maalesef.

Hazreti Peygamber'in (AS) huzuruna bir zat geliyor. Orada bulunan diğer kişiyi övmeye kalkışınca Resulullah (AS) diyor ki: "Kardeşinin boynunu bıçaksız olarak kestin." Yüz yüze övgünün doğru olmadığını belirtiyor. Yine Müslim ve Tirmizi'den bir hadisten söz edeceğim: "Meddahların -parantez içi, benim değil, oradan aldım- (herkesin övenlerin, yağcıların) yüzüne toprak saçın." İbn Hibban'dan yine bir şey: "Meddahların ağzına toprak atın." İbn Mace: "Birbirinizi övmekten sakının çünkü övmek onu boğazlamaktır." İbn Ebi'd-Dünya: "Kişiyi yüzüne karşı övmek onu boğazlamaktır." İbn Lal: "Din kardeşinden bir ihtiyacını isterken onu övmekle söze başlamayın. Böyle yapan onun belini kırmış olur." Deylemi'nin bir sözü var, diyor ki: "Din işlerine insanların sizi övmeleri arzusunu karşılaştırmaktan sakının. Sonra amelleriniz boşa gider." Bunu da takdirinize bırakıyorum. Bugün epey övgü aldınız.

İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU - Buna söylenecek çok sözüm var da karşı hadislerle ama böyle bir tartışmaya...

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Hayır, hiç haddim değil, böyle bir şey değil ama bu karşı taraftan bize söylendiği için ben bunu söylüyorum.

İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU - Şahsıma değil.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Şahsınıza kesinlikle değil.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Bir de iftiralarla alakalı olanları söyleyin Sayın Yılmaz.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - İkinci bir husus: Bize doğru işler yapıldığını, dolayısıyla bizim bazı şeyleri taklit etmemiz söylendi, taklitçi olmamız söylendi. Efendim, içinde yaşadığı toplum Hazreti İbrahim'e (AS) toplumunu takip etmesi, onun değerlerini...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Özgün bir şey bulamıyorsanız bari taklit edin diyorum.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Dinle, dinle.

...onların takip etmesi gerektiğini söylediğinde, o doğan güneşe, batan yıldıza ve aya baktı, aklını kullandı, evrensel diyalektik içinde hakkı ve doğruyu buldu ve dolayısıyla taklit etmedi, Cenab-ı Hakk'ın verdiği aklı kullanarak hakikate ulaştı. Dolayısıyla taklit eşrefimahlukat olan insanın yapacağı bir şey değildir. Hiçbir bilimsel eserde, hiçbir bilimsel yerde taklit önerilmez. Gidin, Necip Fazıl'ın İdeolocya Örgüsü'ne bakın, orada bir fasıl var, onu okuyun.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Yani Efendimizin "Benim yaptığım gibi yapın." sözü...

BAŞKAN - Sayın Aydemir...

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Nurettin Topçu'nun İrade Davası'na bakın, Maarif Davası'na bakın; orada bunu görürsünüz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bana söylüyor da onun için diyorum.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Söyleyene söylüyorum. Buradaki bu heyete söylüyorum.

Taklit eşrefimahlukat olan insanın yapacağı şey değildir; o maymuna has bir şeydir, taklidi maymun yapar. Biz insanız ve dolayısıyla aklımızı kullanırız ve aklımızla analiz yaparız; yaptığımız analizin sonucunda geldiğimiz yerde kararımızı veririz. Şuna inanırız: Eğer samimiysek, yanlışsa 1 sevap, doğruyu bulduysak da 10 sevap alırız, buna inanırız.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Algı reseptörleri kapalıysa...

BAŞKAN - Lütfen... Lütfen...

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Ayrıca taklit şudur: Şu anda Çin çok önemli bir taklit yapıyor, uluslararası büyük şirketlerin geliştirdikleri teknolojiyi taklit ediyor; şu anda dünya ticaret savaşlarının önemli bir unsuru ve buna da "hırsızlık" deniyor. Dolayısıyla biz, eşrefimahlukat olarak aklımızı kullanırız, doğruyu aramaya çalışırız ve aklımız bize ne gösterdiyse onu yapmaya çalışırız. Dolayısıyla taklide vesaireye gidecek hiçbir eşrefimahlukatın olduğunu da düşünmüyorum.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bu, reseptörü kapalı olanlara ait, açıksa mesele yok.

BAŞKAN - Sayın Aydemir...

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Dinle, boş laflarla konuşma! Dinle kardeşim yahu! Dinle! Allah, Allah!

BAŞKAN - Sayın Aydemir, lütfen...

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Sayın Bakanım, şimdi sunumunuzun bir yerinde dediniz ki: "Bazı milletvekillerimiz haklı olarak morallerinin bozulduğunu ifade etmişlerdi." 3'üncü sayfaydı, geçen seneki sunumunuzda. O milletvekillerinden birisi benim, başkaları da söyledi mi bilmiyorum ama bu yılki sunumunuz benim içimi daha da kararttı açığını söylemek gerekirse.

Modern devletin karşı karşıya olduğu tehdit sayısı zaman içerisinde giderek arttı. Dolayısıyla bu tehdidi önlemek için elbette önlemler alınması lazım, tedbirler alınması lazım ve siz de bu tedbirler için, bizim Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak size tahsis ettiğimiz bütçe çerçevesinde birtakım harcamalar yaptınız ve bunu da yaptınız. Buralarda da hiçbir problem yok. Fakat burada bunları öne çıkarmaktan ziyade... Yani bunlar birer araç. Bu araçlarla biz nereye varmak istiyoruz, bizi toplum olarak nereye götürmek istiyorsunuz, onu bize söyleseydiniz de içimize biraz ferahlık verseydiniz, su serpseydiniz daha iyi olmaz mıydı?

Mesela, gece biz uyurken asayişin berkemal olduğunu, güvenlikte olduğumuzu, kamu düzeninin tıkır tıkır işlediğini, esenliğin var olduğunu, buradan da hareketle biz bireyler olarak, toplum olarak özgürlük alanlarımızın genişlediğini, genişletildiğini ve dolayısıyla da buradan hareketle işte "Ben şu yasada şu değişikliği yaptım, Anayasa'nın şurasında bunu yaptım ve dolayısıyla da şunu şunları ortadan kaldırdım, daha fazla özgürlük verdim." deseydiniz bu, çok daha iyi olacaktı.

Elbette bunun bir yönü de, paranın bir yönü de terör. Terörle ilgili olarak yaptıklarınız... Elbette yapılmalı ve dolayısıyla da bizim bu konuda da herhangi bir çekincemiz vesairemiz yok. Ama bunu yaparken özgürlük alanlarını da mutlaka genişletmeniz gerekirdi. Maalesef sizin sunumunuzda böyle bir şey duymadık ve görmedik.

Son olarak şunu söyleyeceğim: Şimdi, sunumunuzun 34'üncü sayfasında zannedersem aldığınız tedbirler sonucunda dediniz ki: "Örneğin, mal varlığına karşı işlenen suçlarda aydınlatma oranlarımız 2017'deki yüzde 39'luk seviyesinden 2019 itibarıyla yüzde 50'ye ulaşmıştır." Bu, çok güzel bir şey. O sözünü ettiğim araçların diğerleri de buna yardım ediyor. Şimdi, bunu yapabiliyorsunuz da Rabia Naz'la ilgili olarak, aradan geçen bunca zamana rağmen, burada bu yaptığınız bu araçlarla niye henüz bir çözüm bulamadınız?

İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU - Açıklayacağım merak etme, biraz sonra açıklayacağım.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - O zaman bu konudaki açıklamanızı dört gözle bekliyoruz. Ama maalesef sizin söylediklerinizi biz şu anda biliyoruz, karşı tarafın söylediklerini de biliyoruz ve gelinen noktada bir kısırdöngünün içerisine girmiş vaziyetteyiz. Bu insanlara lütfen yardımcı olun diyorum ve teşekkür ediyorum.

Bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.