KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan Yardımcıları, sayın bürokratlar, değerli Komisyon üyelerimiz; hoş geldiniz.

Bu teklif, değerli sözcümüzün belirttiği gibi, bana da son dakikada intikal etti. Keşke bu kadar önemli bir çalışma daha önceden intikal etseydi ve bunu ayrıntılı olarak yeterince inceleyebilseydik.

Benim hemen ilk gözlemim şu: Tabii, bir tür torba kanun klasiği oluştu, oysa burada -İçişleri Bakanlığı nezdinde çok değerli temsilciler ama farklı genel müdürlükler, farklı birimler- pekâlâ bu kadar önemli konular tek torbaya doldurulmak yerine kendi kanunlarında ayrı ayrı düzenleme yapmak suretiyle hem Anayasa'mıza hem yasa yapma tekniğine daha uygun bir çalışma yapılabilirdi çünkü bu konuların her biri çok önemli konular. Bu açıdan, Sayın Başkan, takdim ederken "teknik düzenlemeler" biçiminde belirtti, doğru, birçoğu teknik düzenleme ama zaten Jandarma Genel Komutanlığı olsun, Emniyet olsun, Göç İdaresi olsun, her birine tekabül eden kanun tikel olarak ele alınsaydı yasa yapma tekniğine daha uygun olurdu. Çünkü bizim amacımız, Mecliste nitelikli yasa yapmak olduğuna göre -dileyelim, bu son olsun, temennimiz son torba olsun ama- tabii ki bunda da torba tekniği uygulandığı hâlde son dakika geldiği için ayrıntılı incelemek ve bunu yasa tekniğine dönüştürmek de her zaman kolay olmuyor. Mamafih, Sayın Başkan, buna rağmen, muhtemelen, teklif sahibi olarak bunun esas emeği İçişleri Bakanlığının ilgili birimlerinin çalışmalarına dayanıyor. Hepsine emekleri için teşekkür etmek gerekiyor.

Ben ise sizin bu "teknik düzenleme" dediğiniz metnin öbür tarafından bakmayı uygun buldum yani teknik açıdan ama anayasal açıdan bakarak birkaç saptama, hemen ilk okuyuşta göze çarpan ve "Anayasa'da yer alan yetkiler düzeni ve özgürlükler açısından bunlar düzeltilmez ise Anayasa'ya aykırılık söz konusu olabilir." şeklinde saptamalarımı paylaşmakla yetineceğim. Gerçi ilgili maddelere sıra gelince bunlar ayrıntılı olarak ele alınacak ama ben bulunamayacağım çünkü bu, muhtemelen birkaç gün sürecek, ayrıntılı bir görüşmeyi gerektirecek bir metindir. Bu açıdan, hemen başlıyorum. Ben sadece birkaç maddeye ilişkin gözlemlerimi paylaşacağım.

Madde 68'e yapılan eklemede "Eşlerden birinin çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybetmesi diğer eşin vatandaşlığına tesir etmez." Doğru. "Türk vatandaşlığını kaybeden ana ya da babanın talebinin bulunması ve diğer ebeveynin de muvafakat etmesi hâlinde çocukları da kendileriyle birlikte Türk vatandaşlığını kaybederler." Bu bana sorunlu geldi. Bir anne, babanın hatası çocukların bu kadar doğal hakkı olan vatandaşlık hakkı kaybını beraberinde getirmemeli. Bu bakımdan -"ebeveynin muvafakat etmesi" deniyor- ben bunu, özellikle Anayasa madde 66 açısından sorunlu görüyorum, bunun revize edilebileceğini düşünüyorum ve edilmesini temenni ediyorum .

Madde 69'da ise "daha verimli kullanılabilmesi için" ibaresinden sonra gelmek üzere "uyuşturucu ve zararlı alışkanlıklar..." Evet, uyuşturucu tamam ama "zararlı alışkanlıklar" kavramı devletin bir tür ahlakçılık misyonunu üstlenmesi riskini beraberinde getirebileceği için hukuki kavram olmaktan uzak. Bu kavram da en azından diğer kavramlar yanında öznel değerlendirmeye açık bir kavram olarak anayasal düzen açısından sorunludur.

Bunu belirttikten sonra, madde 72'de esasen "İkamet izni başvuruları yetkili aracı kurum tarafından da yapılabilir. İçişleri Bakanlığı tarafından gerekli görülen durumlarda ikamet izni başvurularında azami üç yıl geçerli sözleşmelerle ve ikamet izni aracılık hizmet bedelinin yüzde 20'sinin genel bütçeye aktarılması kaydıyla, ikamet izni aracılık hizmeti sunacak yetkili aracı kurumlar Bakan onayıyla görevlendirilebilir." diyor. Şimdi, burada başlıca sorun, bir tür ikamet iznine ilişkin idari süreçte devlet dışında, resmî birim dışında kamusal olmayan bir kurumun, bir şirketin, bir birimin görevlendirilmesi. Bu, sorunlu geliyor özellikle bütçe gelirlerinin temelini oluşturması bakımından. Hani kamusallığı bu kadar önemsediğimiz bir süreçte neden bunu resmî bir birim yerine bir tür taşeron diyebileceğimiz özel şirkete, statüsü belli olmayan şirkete veriyoruz? Zannediyorum, bu da anayasal açıdan, özellikle bizim idare geleneğimiz açısından, kamu hizmeti ve kamu yönetimi anlayışı açısından sorunlu bir düzenlemedir. Bunun gözden geçirileceğini umuyorum.

Sonra 74'üncü maddede "Bakanlığın onayı alınmak ve en fazla birer yıllık sürelerle olmak kaydıyla," ibaresi "Bakanlıkça belirlenen sürelerle sınırlı olmak kaydıyla ve Genel Müdürlüğün onayı alınarak" şeklinde değiştiriliyor. Bu da keyfîliğe açık bir düzenleme çünkü hani sürenin başı ve sonu belirtilir ve bu şekilde daha kesin bir kavram getirilebilir. Bu da ne kadar uzatılabileceği belirsiz olması bakımından sorunlu bir düzenlemedir.

76'ncı maddede, sınır dışı konusunda "bu hükümleri ihlal eden" "bu hükümleri ihlale teşebbüs edenler..." Sınır dışı etme kararı alınacaklar listesine yapılacak olan ekte; bu, ihlale teşebbüs etmek... Doğrusu, hani bir tür suç ihdas ediliyor ama "Bu suçun yeri Ceza Kanunu olabilir." denebilirdi. Böyle bir suçun ihdas edilmesi başlı başına sorun gibi geliyor. Belirsiz, keyfîliğe yol açacak ve dolayısıyla bununla amaçlanan, varılmak istenen amaçla orantısız sonuçlar doğurabilecek bir düzenlemedir. Bunun da gözden geçirileceğini umut ediyorum. Bizim heyetimiz zannediyorum bunu da dercetmiş bulunuyor.

Bunun dışında, madde 81'e yapılan eklemede -gönüllü geri dönüş- "Hakkında sınır dışı etme kararı alınmış ve menşe ülkesine gönüllü olarak geri dönmek isteyen düzensiz göçmenlerden Genel Müdürlüğün uygun gördüğü kişilere ayni veya nakdi destek sağlanabilir." Burada da hani Genel Müdürlük neye göre uygun görecek? Bu uygunluk da belirli bir kritere bağlanmalı hukukilik açısından çünkü Anayasa'mızın 2'nci maddesi "hukuk devleti" şeklinde tanımlandığına göre, hukuk devletinin en önemli ögesi, bilindiği gibi, keyfîliği önlemek, hukuki güvenlik ilkesi ve hukuki belirlilik ilkesi olduğuna göre, bu şekilde -kayıtlar özellikle- burada bunun düzeltilmesinde ve hukuki bir ölçütle takviye edilmesinde gereklilik var diye düşünüyorum.

Bunun yanı sıra, madde 82'de (ç) bendi çıkarılmış. Madde 82: "Uluslararası koruma başvurusunda bulunan refakatsiz çocuklar hakkında aşağıdaki hükümler uygulanır." biçiminde (a), (b), (c)... (ç) bendi niye çıkarılıyor? Bu anlaşılır gibi değil çünkü mümkün olduğu ölçüde çocukların yararı... "Yaşları ve olgunluk düzeyleri dikkate alınarak kardeşler bir arada bulundurulur." Kardeşlerin bir arada bulundurulması esasen amaç olması gerektiğine göre, burada bir başka bilinmeyen veyahut da gerekçesi açıklanmaya muhtaç (ç) bendinin çıkarılma nedenini anlayabilmiş değilim.

Bir başka husus, atladığım iki nokta daha var Sayın Başkan, onları da belirttikten sonra sözlerime son vereceğim. Bunlardan biri, idari gözetime alternatif hükümlülükler, yine yabancılar açısından... Birincisi 77'nci madde. 77'nci maddenin (8)'inci fıkrasında "İdari gözetim altına alınan yabancıların uyruklarının tespit edilmesi amacıyla elektronik ve iletişim cihazları incelenebilir. İnceleme sonucunda elde edilen veriler bu amaç dışında kullanılamaz." deniyor. Bu verilerin ne kadar saklanacağı, ne zaman silineceği konusunda kötüye kullanımı önlemek açısından bir ekleme yapmakta yarar var çünkü fıkranın kendisi oldukça somut bir biçimde yazılmış. Onun eklenmesi bu kişi özgürlüğünün mahremiyetinin güvencelenmesi açısından önemli.

Bir de izleyen maddede, 78'inci maddede, idari gözetime alternatif hükümlülükler maddesinde, (f) bendi olarak eklenen elektronik izleme... Bunda da bir tür, hani sürekli takipte olunduğu hissini vermesi bakımından belki bir sarahate, açıklığa kavuşturulmaya ihtiyaç var çünkü o kadar belirli, ayrıntılı düzenlemeler yapılıyor. Bu açıdan, bu, önemli bir husus gibi geldi.

Sayın Başkanlar, son olarak değinmek istediğim husus derneklerle ilgili. Dernekler, bilindiği gibi, Türkiye'de çok katı kurallara tabi tutuluyor ve Türkiye'de dernek kurmak ve derneği yönetmek çok çok zor, çok fazla bürokrasi söz konusu. Madde 59'la dernekleri çok daha katı bir sisteme yerleştirmeye çalışıyoruz. Burada "Dernek yöneticilerini değil de dernek üyelerine yönelik bir tür fişleme süreci başlatılacak." diye bir açıklamada bulunmak ön yargılı davranmak olabilir ama böyle bir hissin verilmesi Sayın Bakan Yardımcıları, gerçekten dernek üyeliğini caydırır çünkü bugün Türkiye'de, evet, Anayasa'mıza göre herkes istediği derneğe üye olabilir, ayrılabilir. Bu açıdan baktığımız zaman özgürlük ilkesine, bırakın derneğe üyelikler derneğin sorumluluğunda olsun yani üyelerin listesi, onların özel bilgileri Bakanlığın peşine düşmekle yükümlü olduğu bir alan olmasın. O zaman, biz, Anayasa madde 33'teki dernek üyeliğini istediği biçimde değil de bir tür korkmayanlar açısından, böyle bir üyeliğin açık süreç olduğu şeklinde bir daraltıma gideriz. O bakımdan, bence şu anda -birçok dernek kurmuş ve yönetmiş birisi olarak, şu anda da Anayasa-Der kurucusu ve Başkanı olarak- gerçekten bir cenderedir. Kamu görevine ilk kez İçişleri Bakanlığında başlamış ve dört yıl İçişleri Bakanlığında görev yapmış bir kişi olarak, dernek özgürlüğü konusunda tez yazmış kişi olarak, Türkiye'de dernek yaşamı başka ülkelerle karşılaştırılamayacak derecede aşırı bürokrasi altındadır. Ben gerçekten dernek yaşamına katılan yurttaşları kutluyorum yani bu kadar sıkı düzen karşısında dernekleşmek gerçekten bir cesaret işidir. Bu bakımdan, şu anda zaten Dernekler Kanunu yeterince sıkıdır, yöneticiler çok sıkıntılı bir biçimde derneklerini yönetiyorlar. Üyelere yönelik bu tür düzenlemelerden kaçınmakta yarar var diye düşünüyorum. Son olarak da bu nedenle bu maddenin çıkarılacağı umudunu taşıyorum.

Son olarak 55'inci maddeye de değinerek sözlerimi şimdilik noktalamak istiyorum. 55'inci madde "4721 sayılı Kanun'un 436'ncı maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinin ikinci cümlesi yürürlükten kaldırılmış ve fıkraya aşağıdaki bentler eklenmiştir: "Resmî Sağlık Kurulu raporunun alınabilmesini temin amacıyla kişinin vücudundan kan veya benzeri biyolojik örneklerle kıl, tükürük, tırnak gibi örnekler alınabilir, kişiye gerekli tıbbi müdahaleler yapılabilir ve gerektiğinde kişi, hekim ön raporu üzerine en fazla yirmi gün süreyle sağlık kuruluşuna yerleştirilebilir." Bu da özellikle Anayasa madde 17 açısından çok ciddi bir sıkıntı yaratmakta, kişinin bedensel bütünlüğüne müdahale teşkil etmektedir çünkü esasen, burada, rızadır. Bu 55'inci maddeye eklenen (6)'ncı fıkranın da değiştirileceği, gözden geçirileceği umuduyla...

Teşekkür ediyorum dikkatiniz ve dinlediğiniz için.