KOMİSYON KONUŞMASI

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, "kamu düzeni ve güvenliği açısından risk barındırması" diyor, istihbarat teşkilatı ve Dışişleri Bakanlığının şeyine bırakılıyor. Oysa bir hukuk devletinin olma gerekçesi, bunlara bağımsız mahkemelerde karar verilmeli. Özellikle de -ben, kendim biliyorum- yüzlerce, yüzlerce insanımız var, eğer Türk vatandaşı ise içeri alınıyor, yurt dışına tekrar çıkışına izin verilmiyor ya da Türk vatandaşı değilse sınırda hiçbir gerekçe, belge, bilgi veya fiziki bir takip gösterme... Bunların bir örneğini vereyim size: Can Hasan Kaplan Almanya'da doğan, göçmen bir ailenin çocuğu ve Türkiye'ye girişte durduruluyor, tekrar gönderiliyor; beş yıl ülkeye giriş yasağı konuluyor. Yani biz bu maddeyle... Şimdi, yürütmeyi durdurmak için başvurulmuş ama bu maddeyle biz onun o hakkını da elinden alıyoruz; yani yürütmeyi durdurma, itiraz etme hakkını da elinden alıyoruz. Bu, gerçekten, artık AKP iktidarının insanları sindirme, yıldırma politikasına dönüştü.

İçişleri Bakanlığı görevlilerimiz de biliyor, Bakanlığa da arz ettim. Bir örnek daha vereyim size, onların bilgileri var bunda. Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Onursal Başkanı 5 defa savcılığın talimatını aldı, yurt dışındaydı aynı gün geldi, savcılığa ifadesini verdi ama hep, 3 defa da kapıda gözaltına alınarak. Son gelişinde de çağrıya icabet etti ve yurt dışı yasağı konuldu ve kendisi çifte vatandaş. Almanya'da tedavi görüyor, 2 ağır ameliyat geçirdi, omurilik ameliyatı ve şimdi bu adam yurt dışına gidemiyor. Kaçma riski yok çünkü kendisi buraya savcının çağrısı üzerine geldi. Hani artık bunları izah etmenin, hukukla açıklamanın imkânı da kalmamıştır. Onun için, böyle, sadece MİT'in, istihbaratın veya Dışişleri Bakanlığının keyfiyetine bırakılacak bir konu değil.

Bizim yurt dışında Türkiyeli olarak 5 milyonun üzerinde insanımız var ve bu, gün geçtikçe çoğalıyor. Geçen hafta Alman Konsolosluğunun İstanbul'daki bir yemeğinde onlara sayı sordum, sayıyı bildirecekler yani gelip de durdurulan ama şunu ifade ediyorlar, diyorlar ki: "O kadar fazla artış var ki biz de anlamakta zorluk çekiyoruz." Nereye varılmak isteniyor bununla? Yani o Hasan Can Kaplan'a gerekçe şu gösteriliyor: Bu Türk vatandaşı değil, ailesi Türk vatandaşı. Diyorlar ki: "Siz Kuzey Irak veya Suriye'ye gideceksiniz." Hiçbir gerekçe yok, fiziki takip yok, bir mahkeme kararı yok, bilgi, belge yok, bunu demek yetiyor; beş yıl Türkiye yasağı konuluyor.

Bunlar önemli konular, bu konuda gereği yapılmalı ve herkesin itiraz hakkı olmalı. Sadece MİT'in, istihbaratın bilgileriyle veya Dışişlerinin bilgileriyle bu işi yürütürsek bu, sadece korku ve yıldırmaya dönük bir uygulamaya dönüşür.