KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değeri arkadaşlar; öncelikle bu Komisyona geç kaldım, çünkü daha önce aynı saatlerde Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının sunum yapacağı Güvenlik ve İstihbarat Komisyonunun bir toplantısı vardı. O toplantıdan ayrıldım. Ayrılma gerekçem: Artık Meclisin, muhabbetiyle, Meclisin ağırlığıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisinin önemiyle çok ilgili olmayan çalışmaların yapılmaya devam edildiğini görmekten üzüldüm. Bu üzüntümü de sizlerle paylaşmak istiyorum.

Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu, bundan önceki toplantısında Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinden brifing alınacağı konusunda bir toplantıya çağrılmıştı. O toplantıda Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri, bürokratlarıyla birlikte toplantıya katıldılar. Bize de bir bilgi notu dağıtıldı ve Sayın Genel Sekreter ve personeli, bize Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin kuruluş ve çalışmalarıyla ilgili kanunu okudular, biz de dinledik. Hâlbuki biz bu kanunlar kendimiz çıkarıyoruz, okuma yazmamız da var. Bunları okumak için Güvenlik ve İstihbarat Komisyonunu toplayıp Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterini de karşımıza alıp kanunu bize okutmasının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ağırlığıyla ciddiyetiyle hiçbir ilişkisi, alakası olmadığını düşündüğüm için çok ciddi şekilde protesto ettiğimi bildirmiştim.

Bugün, aynı şekilde Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu toplantısına çağrıldık, bu kez Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı bir brifing verecek, bir sunum yapacaktı. Sordum, usul hakkında söz aldım, sordum: Sayın Müsteşar, bize Kuruluş Kanununuzu, personel sayınızı, bütçenizi, yayınladığınız kitapları, kaç tane konferans topladığınızı, hangi panellere katıldığınızı anlatacaksanız bilgi notunda var, bizim de okuma yazmamız var, kanunu da biliyoruz, bunları okuruz, Güneydoğu'da ne oluyor? Bir Bakan "Saha hâkimiyetini kaybettik." diyor Güneydoğu'da. Cizre'de günlerdir iki taraf çatışıyor, 100 bin nüfuslu bir kent hendeklerle bölünmüş, devlet seyrediyor, burada ne oluyor? Bu konuda bilgi verecekseniz kalalım. Güneydoğu'da çözüm süreciyle ilgili bir sürü... "Devrim, sessiz devrim" diyor bilgi notunda, "Şu sessiz devrimde ne olmuş?" konusunda bilgi verecekseniz dinleyelim sizi dediğimde, "Usul, önce bunu okuyacağız filan." dendikten sonra benim bu Komisyondaki görevimin daha önemli olduğunu, orada Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu kadar hafife alınacağı bir Komisyon toplantısında, adı büyük kendi hiçbir yetkisi ve etkisi olmayan bir komisyon olarak orada kalınmayacağını görerek buraya geldim arkadaşlar.

Sayın Valim, o konuda "Çok sinirli." dediniz, yok, sinirliliğimden değil Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve komisyonların düşürülmüş olduğu hâlden dolayı.

CELAL DİNÇER (İstanbul) - Aynı siniri ben de gösteriyorum, tebrik ediyorum, doğru yapmışsın.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Ahmet Ağabey, kaçak sarayda çok oda var ya, orada küçük bir parlamento kurulur, biz de buradan...

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - Tabii, tabii, muhtemelen beklenti o ama yurttaş buna izin verecek mi, vermeyecek mi o meçhul.

Gelelim, 38'inci maddenin ek madde (1)'inci fıkrasına. Arkadaşlar, burada diyor ki: "Bu kanuna ya da başka kanunlara göre..." yani "başka kanunlara göre" dediğiniz zaman Türkiye'nin bütün yasalarını yatırıyorsunuz ortaya ve buna göre ön inceleme, disiplin soruşturması veya diğer idari soruşturmaları yapmakla görevlendirilenlerin görevleriyle ilgili olarak yaptıkları işlemlerden, yürüttükleri faaliyetlerden, düzenledikleri raporlar ile görüş yazılarında belirttikleri kanaatlerinden veya kanunla verilen yetkilere dayanarak aldıkları tedbirlerden dolayı ancak idare aleyhine tazminat davası açılabilir. Yani soruşturmacıları görevlendirecek iktidar, istediği raporu düzenlettirecek, haklı haksız, yanlı yansız, Cumhuriyet Halk Partili belediyelerde neredeyse kadrolu hâle geldi müfettişler ama yolsuzluk operasyonlarını yapan polis darmaduman, savcılar, hâkimler darmaduman. Neredeyse İzmir Büyükşehir Belediyesinde Sayın Büyükşehir Belediye Başkanımız "Oda vereyim, daire vereyim, Ankara'ya gidip gelmek zorunda kalmayın." diyecek noktaya geldi. Şimdi bir de bunlara sorumsuzluk ve dokunulmazlık veriyorsunuz bununla. Yani, değerli arkadaşlar, sorumsuzluk verdiğiniz müfettişlerle bütün kamu görevlilerini, muhalif olan, istediğinizi yapmayan, istediğiniz işlemi, eylemi yapmayan herkesi istediğiniz raporlarla halledip, bunlara da güvence veriyorsunuz, "Senin hakkında -haksız da yapsan bunu- herhangi bir tazminat davası açılamaz." diye o güvenceyi de veriyorsunuz, bundan sonra Türkiye'de kamu görevi yapan hiç kimsenin de güvencesi yok yani biz "Bu yasayla sokaktaki vatandaşın güvencesi yok." diyorduk ya, "Hani sokağa çıkan vatandaşı AKP iktidarı isterse evinden dışarı çıkarmaz, dükkandan dışarı çıkarmaz, sokakta dolaştırmaz." diyorduk ya burada memuru da kesinlikle çalıştırmama yetkisi veren bir yasal düzenleme yapıyorsunuz.

Bu, ne demokrasiyle ne hukuk devletiyle ne insan haklarıyla ne çalışma hürriyetiyle alakalı olmayan bir konu. Lütfen önergemiz lehinde oy kullanın da bu ülkede herkesin biraz umudu var, hepimiz umudumuzu tamamen kaybetmeyelim.

Teşekkür ederim.