| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278 ) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a)Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı b)GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı c)Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı ç)Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı d)Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı e)Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı f)Türk Standardları Enstitüsü g)Türk Patent ve Marka Kurumu ğ)Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu h)Türkiye Bilimler Akademisi Başkanlığı ı)Türkiye Uzay Ajansı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 26 .11.2019 |
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Sayın Bakan Yardımcılarımız, değerli bürokratlarımız, değerli arkadaşlar, basınımızın değerli emekçileri; öncelikle hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Sayın Bakan, ilerleyen saatlerde konuşmak biraz daha zor oluyor tabii, çok şey konuşulmuş, değinilmiş oluyor. Bazen tekrara düşme riski de olabiliyor bu durumlarda ama mümkün olduğunca tekrara düşmemeye çalışarak, biraz daha toparlamaya çalışarak bir değerlendirme yapmaya çalışacağım.
Tabii, küresel rekabetin içinde Türkiye'nin hak ettiği yeri alabilmesi için sanayi ve teknoloji üretiminin etkisinin yüksek oranda olduğunu söyleyebiliriz. Bunun yanında, tabii, ülkenin ekonomik görünümü, AR-GE yatırımları, yüksek teknolojili ürün üretimi, yerlileşme, markalaşma hedefleri de önemli.
Çok geniş kapsamlı bir bakanlığınız var Sayın Bakan. Bir tarafta sanayi, bir tarafta teknoloji, bir tarafta bilim; hepsi bir arada, aslında birbirini tamamlayan faktörler. Bazen aralarındaki dengeyi kurmak da zor olabilir ama tabii, ülkenin şu anda içinde bulunduğu ekonomik durumdan da en fazla Bakanlığınızın faaliyetlerinin etkilendiğini görmek mümkün. Geçen yılki sunumunuzu ben çok heyecanlı bulmuştum, böyle, motivasyonu çok yüksek, hedefleri yüksek bir sunumdu. Bu seneki sunumuz da aslında ona yakın ve daha kapsamlı olduğunu da söyleyebiliriz ancak bu seneki sunumunuza şöyle başladınız, sanki kendi projelerinize, çalışmalarınıza bir şerh koydunuz bu cümleyle: "Zorlu bir küresel ekonomik görünümle karşı karşıyayız." diyerek başladınız yani "zorlu"ğun altını çizerek. O zorluğun altını tabii ki hepimiz çiziyoruz aslında, değerlendirmelerimizi de mümkün olduğunca bu çerçeveden yapmaya çalışıyoruz.
Ben sanayicimizin ne durumda olduğuyla ilgili kısa bir iki not düşerek başlamak istiyorum. Tabii, sanayicimizin ne durumda olduğuna baktığımız zaman yüzde 130 oranına varmış bir elektrik zammıyla karşı karşıya kalmış durumda, piyasalarda kredi yükü artan sanayicimiz kur baskısını ve faiz yükünü, maliyetlerdeki artışı, o yükü sırtında çok yoğun bir şekilde hissetmekte.
Özel sektörün Ekim 2019 başında uzun vadeli toplam kredi borcuna baktığımızda 195 milyar dolardı. Bunun yüzde 53,5'inin finansal olmayan kuruluşlara ait olduğunu düşünürsek hakikaten yüksek bir oran.
Bir değerlendirme daha yapacağım: 2018'de kurulan şirket sayısı 83.409 iken 2019 itibarıyla kurulan şirket sayısı 59.361'de kalmış. Aslında bu da sanayinin içindeki daralmayı bize çok iyi şekilde gösteriyor. Sanayideki daralmayla ilgili birçok konuşmacımız rakamları paylaştı, tekrara girmeyeceğim o konuda.
Tabii, burada üretimle ilgili şu durumun da altını çizmeyi faydalı görüyorum ben: Ülkemiz düşük teknolojili üretimden ileri teknolojili üretime kaymaya çalıştığında -ki bunu yapmaya çalışıyorsunuz aslında, bunun da altını çizmek lazım ama- ithal ara malı bağımlılığımızın da arttığını görüyoruz, tabii, bunun yanında katma değerimiz oransal olarak düşüyor. Bunun sonucunda kâr oranlarımız hedeflerin altında kalıyor. İhracatımız artsa bile ara malı ithalatımız daha yüksek oranda arttığı için, kısmi büyüme elde etmek için cari açığımız da yüksek oranda artıyor. Bu aslında çok önemli ve çözülmesi gereken bir sarmal. İthal ettiğimiz ara malı üretimimize daha fazla odaklanmamız gerektiği de burada açıkça ortaya çıkıyor. Tabii, ona odaklanmak için de başka şeylere odaklanmak gerekiyor. Tabii, sanayi üretimindeki düşüşle birlikte işsizlik sayımız da çok artmış durumda. Eğitimli iş gücümüzde işsizlik artıp yüzde 30 oranına, sınırına dayanmış durumda. Bu veriyi özellikle paylaşmak istiyorum: İş bulma ümidini kaybedenler yüzde 15,6 olmuş. Şimdi, beyin göçü çok konuşuldu ama çok önemli yani tekrarda sıkıntı yok diye düşünüyorum. Şimdi, mesela, başka raporlara, araştırmalara göre 2016 yılıyla karşılaştırıldığında beyin göçünün yüzde 63 oranında arttığı, TÜİK'e göre de 2017 yılında beyin göçünün bir önceki yıla göre yüzde 42,5 oranında arttığı görülüyor. 2016 yılında 70 bin kişi gitmiş. Göç eden her 5 kişiden 2'si 20 ila 34 yaşları arasında ve baktığımız zaman, bu genç nüfusun Türkiye'den göçtüğünü görüyoruz Sayın Bakan ve beyin göçünün... Sizin Bakanlığınızın çalışmalarında, özellikle AR-GE yatırımlarınızda, teknoloji yatırımlarınızda; o kadar çok proje saydınız ki o projelerde çalışacak olanların -beyin göçü- yurt dışına gittiğini görüyoruz. Yani bu, hakikaten önemsenmesi gereken bir veri. Birtakım faaliyetler, teşvikler yapıldı beyin göçünü önlemek için ama çok yetersiz olduğunun da altını çizmem gerekiyor. Yani beyin göçünden dolayı bürokraside bir erime, üniversitelerde bilimsel bir erimeyle karşı karşıyayız ve yüksek teknoloji üretim, AR-GE geriliyor maalesef.
AR-GE deyince tabii, evet, AR-GE'ye ayrılan bütçeye baktığımızda o bütçenin yıllar içerisinde artmış olduğunu her ne kadar oransal olarak görsek de ülkemizde AR-GE için ayrılan kaynakların gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı büyüme ve kalkınmaya katkı sağlayacak miktarda mıdır diye sorduğumuzda, ben hemen ülkelerin gayrisafi yurt içi hasılalardaki AR-GE'ye ayırdıkları paylara bakınca Türkiye'nin ortalamanın çok altına olduğunu görüyorum yani Avrupa ortalaması 1,65'ken Türkiye'de 0,96. Biz, bu AR-GE payıyla teknolojimizi ne kadar geliştirebileceğiz, ne yapabileceğiz, bilemiyorum. Bu kıt kaynağın, tabii, nasıl değerlendirildiği ve nasıl kullanıldığı önemli. "Kıt kaynak" diyorum, gerçekten bizim için kıt. Dediğim gibi, her ne kadar artan oranda olsa da yeterli değil, bunun altını tekrar çizelim. Yani, rekabet içinde olduğumuz ülkelerle rekabet etmemize maalesef imkân vermiyor. Mesela, en çok AR-GE yatırımı yapan ilk bin şirket içinde 2 tane şirketimiz var. Belki söylendi, bilmiyorum, kaçırmış olabilirim. Yine, bütün listede, 2.500 şirket içinde ise 6 tane Türk firması olduğunun da altını çizmek istiyorum.
Şimdi, katma değerli üretime baktığımız zaman, tabii, onun içinde "fikir yaratma, araştırma, uygulama, ticarileştirme ve pazarlama" dörtlüsünden bahsediyoruz. Baktığımızda, yeni ürün pazarlamasının hemen hemen hiç desteklenmediğinin, ağırlıklı uygulama ve ticarileşmeye odaklanıldığının, fikir yaratma aşamasının da göz ardı edildiğinin altını çizmek lazım.
Sonuç itibarıyla, inşaat sektörüne yapılan sabit sermaye yatırımlarının bile bu yatırımların çok üstünde olduğunu, özellikle de eğitime yapılan sermaye yatırımlarının çok üstünde olduğunun da altını çizmek lazım.
Dediğim gibi, kıt kaynakların nasıl, nerede değerlendirildiği önemli. Onun altını çizmek için, AR-GE ve yenilik faaliyetlerini ve harcamalarını gerçekten artırıp artırmadığını bilmenin bir yolu da -yani bu kıt kaynakların gerçekten yerine ve doğru harcanıp harcanmadığını- etki analizi yapmak. Etki analizi yapıyor musunuz Sayın Bakan? Sunumunuzda bununla ilgili herhangi bir şeye ben rastlamadım.
Bir veriyi daha paylaşayım bu konuda: Özellikle bilgi ve iletişim, elektronik ve optik sektörüne yoğunlaşan desteklere rağmen bu sektörlerde dış ticaret açığımız son altı yılda neredeyse ikiye katlanmış, dünya ihracatındaki payımız 0,13'ten 0,10'a gerilemiş. Mesela bunun sebepleri araştırıldı mı? Bunu da sormak istiyorum. Sonuç itibarıyla, AR-GE yatırımlarının önemi çok vurgulandı, ben de tekrar vurgulayarak başka bir konuya geçmek istiyorum.
Bölgesel gelişme ve kalkınma idareleri, yine, önemli bir konu. Geçen seneki sunum konuşmanıza baktığım zaman özellikle GAP, DOKAP, KOP ve DAP Bölgeleriyle ilgili yapılan çalışmalara, projelere epeyce detaylı yer vermiştiniz.
OTURUM BAŞKANI ŞİRİN ÜNAL - Sayın Emecan, tamamlayalım lütfen.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Bu seferki, bugünkü konuşmanızda çok da fazla yer vermediğinizi görüyorum ve ben bunu bir kriter olarak alıyorum.
Bir de şunun altını çizeceğim: "Bölge kalkınma idarelerimizin yıl sonu itibarıyla tamamlanacak olan görev süreleri Cumhurbaşkanı kararıyla uzatıldı." diyorsunuz, doğrudur. Uzatılmasına rağmen bir vazgeçiş mi var bu projelerden?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ŞİRİN ÜNAL - Sayın Vekilim, tamamlayalım.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Çok kısa bir iki şeye daha değinip tamamlayacağım Başkanım. Bu arada, epey bekledim konuşmak için.
Yani gerekli ilginin gösterilmediği bu projelerde böyle bir yavaşlamanın olduğu görülüyor. Bu konuyu paylaşan, değerlendiren arkadaşlarımız oldu. Vaktim de yetmeyeceği için çok detayına girmeyeceğim ama bu projelerdeki personeller, yapılan yatırımlar konusunda ne düşünüyorsunuz? İleriye dönük bir projeksiyon yaptığımızda neredeyiz ve nerede olacağız? Bize bunu açıklarsanız seviniriz. Böyle havada ve ortada kalmış bir proje olarak görünüyor.
Bir konuya daha değinerek tamamlamak istiyorum. Türkiye Uzay Ajansı kuruldu, hayırlı olsun. Tabii, bu Uzay Ajansının kuruluşu biraz sorunlu başladı çünkü Komisyondan geçmişti ve öncelikle Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesi gerekiyordu. Fakat 23 sayılı Türkiye Uzay Ajansı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yayınlanarak bu ajans kuruldu. Bunun da altını çizmemiz lazım. Burada aslında Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesi ayaklar altına alınmış oluyor. Şimdi, baktığımız zaman, Cumhuriyet Halk Partisinin iptalini istediği bazı maddeler de var bu Uzay Ajansıyla ilgili. Uzay Ajansının kurulmasına karşı değiliz yani bu araştırmaların yapılmasına, böyle bir itirazımız söz konusu değil ama düzenlemelerin kararnamelerle yapılmasına karşıyız, bunun da altını çiziyoruz.
OTURUM BAŞKANI ŞİRİN ÜNAL - Sayın Vekilim, teşekkür ediyoruz.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Son cümle o zaman: Cumhuriyet Halk Partisinin iptalini istediği maddeleri vaktim olsa paylaşacaktım ama yok. Şunun altını çizeyim: Biraz eksik ve sorunlu başladı. Belki kadrosunda çok değerli arkadaşlar vardır, onların da biraz töhmet altında kalmasına neden oldu aslında.
Ben her şeye rağmen bu, altınızdaki kurumların çalışma alanlarının da daha fazla desteklenmesi gerektiğini düşünerek bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum.