| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278 ) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a)Hazine ve Maliye Bakanlığı b)Gelir İdaresi Başkanlığı c)Kamu İhale Kurumu ç)Özelleştirme İdaresi Başkanlığı d)Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu e)Türkiye İstatistik Kurumu f)Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu g)Hazine Müsteşarlığı ğ)Sermaye Piyasası Kurulu h)Yatırımcı Tazmin Merkezi ı)Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 27 .11.2019 |
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Evet, teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanı, değerli Komisyon üyelerini ve bürokratları saygıyla selamlıyorum.
Evet, aslında genel olarak vurgu yapılan konu Türkiye'nin gerçekten ciddi anlamda bir borç ve faiz yükü sarmalında olduğu ve ciddi anlamda bir kaynak yaratma sorunu olduğu ve bunun doğal sonucu olarak, bunun yansıması büyüme ve istihdamda yaşanan sorunlar ve gittikçe de derinleşen sorunlar. Son zamanlarda Plan ve Bütçe Komisyonu ve akabinde Meclis Genel Kuruluna gelen bütün yasalar bir kaynak sorunuyla ilgili ve doğal olarak vergi zamları ve yeni vergiler öngörülüyor. Bunlar, temel sorunumuz olan üretim ve istihdama dönük, maalesef, bir çözüm üretemiyor. İşte bugün bütçenin yüzde 20'ye yakınında vergi yükü olduğu söylendi. Vergi adaletsizliği ve gelir adaletsizliği daha da artmaktadır. Türkiye, 33 Avrupa ülkesi içinde, gelir dağılımı eşitsizliğinde 2'nci sıradadır. Yatırım ve güven ortamının iyileştirmesine dönük gerçekten yapısal değişiklikler ve uzun vadeli önlemler yerine, geçici ve vatandaşa yük getiren yeni düzenlemelerle içinde bulunduğumuz bu ekonomik kriz ve kaos ortamı giderek daha da ağırlaşmaktadır. Son zamanlarda dikkatimi çeken bir konu, gerek Sayın Cumhurbaşkanın gerekse ekonomi yönetiminin Maastricht Kriterlerine vurgu yapması ve siz de sunumunuzda genel borç yükü olarak belirttiniz.
Maastricht Kriterleri, Avrupa Birliğine üye olan ülkelerin euro alanına katılması için sağlaması gereken kriterler. Ancak, Sayın Bakan, bu kriterler sadece genel borç yükünden oluşmuyor; enflasyon oranı, faiz oranı, döviz kuru istikrarı, bütçe açığı gibi diğer alanlar var ve özellikle enflasyon oranında Avrupa Birliğinin bu kriterlerinden 10 kat fazla bir noktaya ulaştık neredeyse. Keza, faiz oranı öyle, döviz kuru istikrarsız yani TL'nin değer kaybında da ciddi bir ilerleme kaydedemedik. Ama burada benim asıl vurgulamak istediğim, asıl bizim Avrupa Birliğine üye olma kriterleri olan Kopenhag Kriterlerinde bir aşama kaydetmemiz gerekiyor ki bunlar ekonomiyle çok ilişkili; hukuk, adalet, özgürlükler ortamı, kuvvetler ayrılığı ilkesi ve dış yatırımcıya güven veren ortamı sağlayacak kriterlerde aşama kaydetmemiz gerekirken son yayınlanan ilerleme raporlarının hepsinde gerileme kaydediyoruz. Ve ciddi bir sorun da ilk defa ekonomi kriterlerinde de gerilemeden bahsediliyor. Neden mi? Bakın, özellikle Merkez Bankası başta olmak üzere, ekonomi ve mali kurumlara siyasi müdahalelerle bu kurumların uluslararası kredibilitesi ve bağımsızlığının zayıfladığı uyarıları yapılmakta, bunların ekonomideki güveni ve kırılganlığı daha da artırdığı belirtilmekte. Yine, Cumhurbaşkanlığı sistemiyle birlikte, operasyonel ve kurumsal bağımsızlık tartışmaları, mali sistemimizin denetim mekanizmalarının yeterli düzeyde olmaması ve Cumhurbaşkanının doğrudan atama -ki ekonomik anlamda bugün sizin de etrafınızda oturan, bağımsız olması gereken kurumsal yapılara atama kararları- kararları, ekonomide ulusal ve uluslararası alanda belirsizlik ve güvencesiz ortamı yaratmaktadır. Yine, makroekonomik verilerdeki öngörü ve hedeflerin gerçekleşmemesi, verilerin zamanında doğru yapılamaması, ulusal ve uluslararası güven ortamının zayıflamış olması Türkiye'de ekonomik krizi daha da derinleştirecektir. Ki bu yönetim sistemiyle vadedilen ekonomik ve refah anlamındaki hiçbir hedef gerçekleşmedi. Bakın, bugün uluslararası anlamda çok büyük ekonomik yatırımlar yapan bütün kurumlarımızın açıklamalarını takip ediyor musunuz, hepsi kurumsallaşmaya ve demokrasiye vurgu yapıyorlar ve bunlar ciddi anlamda uluslararası yatırım yapan kurumlar.
Sunumunuzla ilgili birkaç konuya değineceğim. Aslında bütçe konuşmalarının başından itibaren, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısının başladığı günden itibaren bütün bütçe görüşmelerinde "küresel yavaşlama" ve "küresel kriz" vurgusu var. Siz de alt başlık olarak şunları söylediniz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
(Oturum Başkanlığına Başkan Lütfi Elvan geçti)
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Lütfen tamamlayalım.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Çok özür dilerim Sayın Başkan.
Dış talep daralmaları, artan belirsizlik, üretici-tüketici güveninin bozulması, ekonomik aktivitenin yavaşlaması alt başlıkları. Bunlar uluslararası alanda. Ancak bu faktörlerin ulusal düzeydeki sorun... Bunu anlatmadınız. Bakın, ciddi bir talep daralması var Türkiye'de, alım gücü düşüklüğü var. İnsanlar zorunlu ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz düzeydedir. İç talep ve iç tasarruf daralmaları var. Güvensiz, belirsiz, öngörüsüz bir iş ortamı, hem üretici hem tüketici açısından ve ekonomik aktivitenin daralması... Vergi yükleri çok ağır. Talep daralmaları, maliyet artışları, bunlarla ilgili bir açıklama yapmadınız. Spekülatif döviz kurları, enflasyon faiz artışı, tüketici yatırım harcamalarının düşmesi ve bunun çıkış yolu için -burası çok önemli Sayın Başkan sizin deyiminizle- ihracat ve turizm gelirlerinde artışa bel bağladınız. Bunu nasıl gerçekleştireceksiniz? İhracatımızın yapısında -2009 bitti- 2020'de nasıl...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Teşekkür ediyorum.
Son cümlenizi alayım lütfen.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Teşekkür ederim.
İhracatımızın yapısında bir gelişme olmayacak. İhracatta fiyatsal değer ve katma değer anlamında yapısal bir değişiklik öngörülemiyor. 0,5'ten yüzde 5'e nasıl büyüme? Yani biz dış dünyadaki gelişmeleri mi takip edebileceğiz?