KOMİSYON KONUŞMASI

RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) - Efendim, teşekkür ediyoruz bilgi veriyorsunuz ve tabii siz de hem Bakanlığınızın çalışma perspektifi hem de elinizdekiyle yetinmek suretiyle bilgi veriyorsunuz. O yüzden biz bazen belki kafamızdaki soruları size yöneltiyoruz ama onların cevabının sizde olmadığını biz de biliyoruz. Bunları Bakanlığınızın bundan sonraki çalışmalarında bir perspektif olması açısından soruyoruz yoksa o cevaplar sizde yok. Çoğumuz ya bürokrasiden ya akademik hayattan geldik ve Türkiye'nin gerçeklerini de biliyoruz, dünyanın gerçeklerini de biliyoruz, Türkiye'nin de bu gerçeğin içinde nerede durduğuna da hepimiz vâkıfız.

Şimdi bu mevcut moda yasa üzerine söyleyeyim ben bir şeyi. Bu yasa görüşülürken Mecliste, çıkış şeklini hiç anlatmayacağım zaten, o başlı başına bir şiddet olayıydı ama yalnızca kadına değil yani Mecliste bir şiddet olayıydı. Farklı platformlarda ben "Bu yasama süreci nasıl işliyor?" diye sorduklarında o yasanın çıkış sürecini bir anekdot olarak anlatıyorum gittiğim yerlerde. Fakat şunu söylemek istiyorum: Yasanın çıkma süreci ve sonrasında aile mahkemelerindeki hâkimlere ben görüş sordum. Ben Milliyetçi Hareket Partisi milletvekiliyim ve ismim Ruhsar Demirel. Aslında ana konum tıp, doktorum ama tabii siyasetçi olunca her konudan bir şeyler anlamanız gerekiyor. Bana çoğunlukla hâkimler şöyle bir şey söyledi, onu soracağım, sizin aranızda da böyle duyanlar var mı -hiç söylenmedi- yok mu diye? Dediler ki: "Yasanın başında " 'Aileyi koruma' sonra 'kadına karşı şiddeti önleme' varsa hâkim olarak önceliğim aile birliğini korumak olur, sonra kadına şiddete bakarım." diyen aile mahkemesi hâkimleri az sayıda da değil idi. Farklı anlamda, fokus gruplarla çalıştık o ara kendi AR-GE'miz için bu tür sözler duydum ve ihtimal ki sizler de duyuyor olabilirsiniz. Sonra burada, değerli tetkik hâkimi sanıyorum beyefendi "bilimsel" adı altında birtakım bazı şeyler paylaştı ki bize verilen notlarda da var ama bir şeye bilimsel demek için tabii onun 5N1K'sını bilmek gerekiyor. Burada yalnızca özeti vardı o yüzden bilimsel olduğuna itimat etmemiz gerekir, kadın hâkime atıf yapılmış; öyle değil mi sonuçları içinde? Kadın hâkim olmasına. Suçlu diye tanımlanan yani sanık, mahkeme sırasında "Bana cezayı veren bir kadın hâkimdi." Yani kadın olduğu için kadını kolladı gibi bir meal çıkıyor oradan. Bu çok sık rastlanan bir şey; oysa -Var var, sunumunuzda da var; siz hem söylediniz hem burada da var- bu Türkiye'de bir bilimsel araştırma gerçekten yapılsa da çıkar. Bir kere, erkeklerin kadın otoritesine direncidir bu hâkim olup olmaması değil. Bakın burada biz birkaç hekim de varız, hasta gelir size "Doktor Bey" der çünkü otoriteyi erkek diye tanımlar. Dil budur, tutum budur. Bu küçümseme anlamında da değil bazen, sizi öylelikle yücelttiğini de düşünüyor. Hani "Erkek gibi kadın" lafı var ya o cümleden olmak üzere ama bu sanık konumundaki birçok erkeğin eleştirisi, kadınların da temennisi keşke bir kadın hâkim olsa da benim durumumu anlasa diye ama her kadın hâkim de her durumu anlamıyor, bazen bu eskinin kayınvalide modeli gibi "Ben dayak yedim gelinim de yesin." diyen kadın hâkimler de olabiliyor. Yani o da göz ardı edilmemeli ama sıklıkla duyduğumuz bu sözü ben araştırmalarınızda bir not ederseniz "Önceliğim ailenin korunması" diyen hâkimler var ve "O olur, işleyişte de bunu böyle götürürüm." dedi.

İstatistik konusunda bir şey söyleyeyim: Ben istatistiğe fazlaca meraklıyım. Dolayısıyla da Mecliste denetim faaliyetinin en önemli argümanı da soru önergesidir. Bakanlığınızda sizlerin cevapladığı ya da sizlerle çalışan arkadaşlarınızın cevapladığı soru önergeleri de var muhakkak. Bu soru önergelerinde sanıklarla ilgili hiçbir niteliksel araştırma yapılmadığını kendi soru önergelerime verilen cevaplardan biliyorum. İlgili Bakanlık, Adalet Bakanlığı şöyle söylüyor: "Bu konuda bir araştırmamız yoktur. Bu konuda hiçbir verimiz yoktur. Bu konuda hiçbir çalışmamız yoktur." Defaatle sorulmuş sorularım var özellikle sanık veya suçlu statüsündekilerin, kadına cinayet veya kadın şiddeti konusundakilerin kişisel özellikleri, madde bağımlılığı, işsizlik ve eğitim durumuna dair defaatle sordum bana aynen o cevap geliyor. Adalet Bakanı değişiyor ama cevap değişmiyor çünkü onu hazırlayan bürokrat aynı bürokrat, Bakan Bey de imzalıyor; o da yolluyor "Böyle bir çalışmamız yoktur, böyle bir veri yoktur." diye.

Şimdi niye istatistikler 2006'dan başlıyor? Avrupa Birliğine uyum için mevzuatta istatistik toplanması şeyi var uyum statüsünde. Dolayısıyla her bakanlık belli bir zamandan sonra AB'ye uyacağız diye istatistiklere başladı ama biz hâlâ soru önergelerine aldığımız cevaptan biliyoruz ki bakanlıklarımız bunu yapmıyorlar. Ben bunun somut delilini defaatle kürsüde de okudum. "Bakın, bu bir cevap olarak geliyor." Çünkü önerge cevaplanmış işlemi görüyor. Hâlbuki bu yapılan şey -Bir eleştiri değil, biz hepimiz aynı geminin yolcularıyız- bu ülkede bu istatistik yoksa bir kapıdan girer sanık bir kapıdan çıkar.

Nitekim Kadın Cinayetlerini Önleme Platformu adı altında bir platform var, etkin de çalışıyorlar. Onların yanındaki bir grup aileyle ben bir görüşme yaptım, dedim ki; nedir derdiniz? Ailelerin öncelikli şeyi -Sebepte de var, sizin o bilimsel diye atıf yaptığınız şeyde de var- namus. Diyor ki: "Kızım öldü." Tamam "Ama öldürürken kocası -eşi veya kimse o adam- savunmasında şunu söyledi diyor: 'Beni aldatıyordu.' Şimdi benim kızım öldü. Bunu kaldırıp da aldattı mı aldatmadı mı, namusuna bir şey oldu mu olmadı mı soramıyorum. Hem kızım ölmüş oluyor hem namusuma laf geliyor." diyor. Bu namus kavramının ne olduğunun anlatılmadığı toplumlarda biz çok cinayet görürüz. Bunu kızı için de yapar, karısı için de yapar, ablası için de yapar ve o kadar kanıksadık ki son yirmi yıldır falan hayatımızda "Töre cinayeti" lafı. Hani ben çocukluğumda hiç töre diye bir cinayet duymadım ve bu namussuzluktur. Cinayet namussuzluktur bizatihi bunun namusu mu olur? Ama Kadın Cinayeti Önleme Platformunda çocuğunun hakkını savunduğunu iddia eden ailelerin de atfı namus üzerinden. "Kızımın hem namusuna laf etti hem de öldürdü." diyor. Dolayısıyla bu namus meselesini çok iyi ele almak lazım ve burada toplumsal olarak namus kavramını doğru yere koymalıyız. Namus yalnızca insanın cinsiyetiyle ilgili değil, mesela hırsızlık aslında en büyük namussuzluk belki de ama olaya öyle bakmıyoruz.

Bugün gazetelerde bir haber var, bunu da toplumsal değerlendirme açısından ifade etmek istiyorum. Gazetede diyor ki: "İlk çocuğu 4 yaşında bir kızdı, ikinci çocuğu oldu o da kız olunca ertesi gün karısını -elektrikçiden gitmiş tornavida, vesaire almış- o kadının şakaklarına elektrik vererek öldürmüş."

BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) - Facia.

RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) - Şimdi bu bizim toplum olarak eğitim konusundaki ve öğretim konusundaki cehaletimiz; oysa doktor olan hepimiz biliyoruz ki cinsiyet babadan, çoğul gebelik anadan geçer. Bir çocuğun ikiz, üçüz, vesaire olması eğer dışarıdan bir şey yoksa laboratuvar anlamında bir üretim yoksa bu tamamen annedendir çoğul gebelik ama cinsiyet babadan geçer.

Şimdi bunu bu adam bilmez ki ama adam hakikaten eğitim anlamında alt seviyede bir adam. Bunu vermeyen okullarda belki sorumluluk. Toplumsal olarak da böyle. İşte "Erkek adamın erkek çocuğu olur, bilmem kimin bilmem ne..." Bizim müfredatlarla ilgili de ciddi sorunlarımız var, toplumsal bilgi edinme süreçlerimiz de problematik. Mesela dizilerde neler neler öğretiliyor, hâlbuki bu konu öğretilse belki bir çok şey halledilir.

Ben Sayın Uçma'ya da bir şey söyleyeyim, sonra kalanı çok uzayacak çünkü arkadaşların dikkati dağıldı sanıyorum, onu da söyleyeyim...

MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) - Evet. çok doğru.

RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) - Evet farkındayım ben dikkatinizin dağıldığının.

Sayın Uçma dedi ki "Çocuğu kaybetmemek için babaanneden başlamalı." Sayın Uçma, bu da cinsiyet atıflı bir şey. Biz halk sağlıkçılarda şöyle bir tabir vardır: "Bir kadının sağlığı ana rahmine kız çocuk düştüğünde başlar." Hani yumurtanın güvenliği anlamında diye. Dolayısıyla bunu belki çocuğu kaybetmemek için nineden başlasak iyi olur çünkü dünyada çok bilinen bir söz var deniliyor ki...

İSMET UÇMA (İstanbul) - Dedelerden başlayalım.

RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) - Tabii, tabii, elbette. Çok bilinen bir söz var, diyor ki: "Bir erkeği eğitirseniz bir kişiyi, bir kadını eğitirseniz bir kuşağı eğitmiş olursunuz." O yüzden kadın üzerinden eğitimi artırmak...

İSMET UÇMA (İstanbul) - Üstünlük, kadının üstünlüğü...

RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) - Üstünlük anlamında değil de işte, Adem'i de biz kandırdığımız için daha zekiyiz yani onu kabul etmek lazım. O zekâyla beraber üstünlüğü ...

İSMET UÇMA (İstanbul) - Onlar hurafe olduğu için arkadaşlar...

RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) - Üstünlüğü nereye... Fıkha da bakarız o konuda. Yani o yüzden eğitim hakikaten çok önemli.

Çok teşekkür ediyorum.