| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278 ) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a)Cumhurbaşkanlığı b)Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı c)Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği ç)Diyanet İşleri Başkanlığı d)Devlet Arşivleri Başkanlığı e)Millî Saraylar İdaresi Başkanlığı f)Strateji ve Bütçe Başkanlığı g)Kalkınma Bakanlığı ğ)İletişim Başkanlığı h)Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü ı)Savunma Sanayii Başkanlığı i)Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu j)Yatırım Ofisi Başkanlığı k)Başbakanlık |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 29 .11.2019 |
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İşte, memleketin hâlipürmelal-i budur. Hiçbir fikre maalesef saygınız yok.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Hakaret ediyorsunuz, hakaret.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Lütfen...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bir tek kendi sözünüzün büyüsüne kapılmış durumdasınız. Ama demokrasi şöyle bir rejimdir: En aykırı düşüncelere bile tahammül edilir, saygı gösterilir ve arkadaşlar o düşüncede uzlaşırlar. Siz bir yankı odasında yaşıyorsunuz yani kendi sözünüzün büyüsüne kapılmış durumdasınız.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Sen kendini tarif ediyorsun.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Kendini tarif ediyorsun.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Arkadaşlar...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hiçbir eleştiriye tahammülünüz yok, o yüzden de hep hata yapıyorsunuz.
Bakın, darbeden önce ben, "Bir darbe dinamiği var." dedim. Pek çok bombalar patlıyordu. O darbeciler devletin bütün kurumlarına sızmıştı, istihbarat kurumları dâhil. Bir oyun oynadılar, başımıza çorap ördüler, bizler konuşamıyorduk, tartışamıyorduk, siz bize bağırıyordunuz, biz size bağırıyorduk. Ne oldu? O darbe gece üçte başlasaydı, bugün hepimiz yan yana mezarlarda yatıyorduk.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Oyun değil, darbe oldu, o, oyun değil.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bugün bu alçaklar ülkemizi maalesef ele geçirmişlerdi. İşte, fikirleri konuşamazsak, yürütmeyi eleştiremezsek arkadaşlar, yine aynı hataları yaparız. Darbe dinamikleri yine yetişir.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Eleştirin.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Sayın Aydemir...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, kurumlar işlemiyorsa, kurumlar birbirlerini dengeleyip denetleyemiyorsa, arkadaşlar, güç bir elde toplanmışsa güç kavgaları olur. Saraylarda o yüzden saray darbeleri olmuştur geçmişte. Güç yalnızca saraydaysa, sarayı kimse eleştiremiyorsa, basın yazamıyorsa, Meclis dengeleyemiyorsa, yargı, sarayın uygulamalarıyla ilgili objektif kararlar veremiyorsa, yalnızca "Padişahım çok yaşa!" diyorsa herkes, inanın, o padişah hep hatalar yapar. Hepimizin görevi, bize düşen Meclisin varlık sebebi dengeleyip denetlemek; yargının görevi, yürütmeyi vatandaşa karşı korumak çünkü yürütme vicdansız bir yola girebilir, vatandaşın hakkını gasbedebilir, ona karşı da yargı devreye geçer.
Basın yazar, bakın, arkadaşlar, basın özgürce yazar. Yürütmenin hatalarını yazar ki yürütmeye bir ayna tutsun, "Arkadaş, bak, sen şurada hata yapabiliyorsun." desin. Özgür üniversite olsa akademi yazar ama özgür üniversite bir Barış Bildirisi yayınladı, binlerce akademisyeni üniversiteden attınız. Bakın, Anayasa Mahkemesi dahi beraat kararı verdi, tahliye kararı verdi, hâlâ o akademisyen üniversiteye dönemiyorlar. Sivil toplum işlemiyor ya. Beş yıl önce her yerde biz sivil toplum cennetiydik, bütün sivil toplumu susturdunuz. Osman Kavala şu anda hapiste. Neden bahsediyoruz? Hiçbir kurum dengeleyip denetleyemiyor. Herkes "Padişahım çok yaşa!" derse emin olun, o padişah da abad olmaz, başka saray içi güç dengeleriyle dinamikleriyle yeni darbe dinamikleriyle karşı karşıya kalırız.
Emin olun, sizi bir kez daha uyarıyorum Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bırakın, kurumlar işlesin, dengelesin, denetlesin sizi, sizi eleştirebilsin. Eleştirilmediğiniz zaman korkun, bakın, eleştirildiğiniz zaman değil, yanlışlarınızı size söyleyebilsin.
Bakın, "demokrasi" dediğimiz şey niye padişahtan, krallardan yerele doğru verilmiş, niye ademimerkeziyetçilik tartışılmış? Niye biliyor musunuz? Ya, güç yalnızca Ankara'da olmasın, Londra'da, Paris'te olmasın, yerellere yetkiyi dağıtalım, yetkiyi, gücü yerellere dağıtalım ki darbe dinamikleri oluşmasın diye bunu yapmışlar.
Niye biz belediyelerime daha çok yetki vermeyi tartışıyorduk, ademimerkeziyetçiliği tartışıyorduk, bu yüzden. Şimdi ne oluyor? Belediyelerden yetkiyi almak üzere bir eğilim var tekrar. Ademimerkeziyetçilikten daha bir merkeziyetçi anlayışa doğru dönüyoruz. Bu, hiçbirimizi abad etmez.
Bakın, Selçuk Mızraklı, ya daha beş ay önce, arkadaşlar, beş ay önce yalnızca yüzde 63 oyla seçildi bu insan ya. Türkiye'nin rekortmen belediye başkanlarından birisi, Kayseri gibi, Trabzon gibi o da yüzde 60'ın üzerinde oyla seçildi.
Bakın, ben mahkeme dosyasından çıkardım "yalan" dediniz diye. Bakın, mahkeme dosyasından çıkardım arkadaşlar. Bir insan -Anayasa'nın temel hükmüdür- suçluluğu ispat edilinceye kadar masumdur, net, bu kadar açık. Dün İbrahim Kalın'ın düştüğü hâli gördünüz değil mi? Ne diyor?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Neye düştü?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ne diyor? "Bak, sen de Zaman'da yazıyordun, sana da bir gizli tanık uydursalardı seni de iltisaklı yapabilirlerdi." diyor. "Olur." diyor "Devran dönebilir." diyor. Ne oldu arkadaşlar?
Selçuk Mızraklı yüzde 63'le seçildi. Biz Diyarbakır'da halaya durduğumuz anda... Bakın, belgesini mahkeme dosyasından çıkardım İbrahim Bey. 31 Martta yüzde 63'le seçilmiş bu adam, 1 Nisan sabahı görevden alınma yazısı yazılmış.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Böyle bir şey olamaz, hep aynı şeyi söylüyorsun burada.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Var, var. Mahkeme dosyasından çıkardım, bakın. Valiliğin açıklaması var. 1 Nisan sabahı mahkeme dosyasında var. Mahkeme dosyasından çıkardım. Bakın, buyurun.
Arkadaşlar, 1 nisan sabahı...
BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) - Soruşturması vardır.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, hangi suçtan bahsediyorsunuz? Seçimden önce Cumhurbaşkanı demedi mi? "Seçilirlerse görevden alacağım." dedi.
Arkadaşlar, Selahattin Demirtaş'a yapılanlar... Geçen yıl, AİHM kararı sonrası dedi ki: "AİHM ne kadar verirse versin, tanımayız, biz karşı hamlemizi yaparız." ve uyduruk bir mahkeme kararı verildi. Bu yıl da yeniden tahliye kararı verildi Demirtaş'la ilgili, Sayın Cumhurbaşkanı dedi ki: "Onları bırakamayız." Ya, nerede kaldı o zaman mahkeme kararı? Nerede kaldı bağımsız, tarafsız yargı arkadaşlar? Var mı böyle bir şey? Sayın Cumhurbaşkanı talimat veriyor, yargı karar alıyor. İşte, denge ve denetleme yok. Kim ki eleştiriyorsa kendini hapiste buluyor ya da sessizliğe bürünmek zorunda kalıyor. Bu iyi bir şey değil; sizin için de iyi bir şey değil, sizin İktidarınız için de iyi bir şey değil, memleket için de iyi bir şey değil.
Bakın, bütçeler bir ülkenin vicdanı ve en siyasi belgeler. Bütün vatandaşlarımızdan vergi topluyoruz Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı. Ya, siz demiyorsunuz ki: "Biz HDP'liden vergi almayalım." CHP'liden, İYİ PARTİ'liden vergi almayalım demiyoruz. Herkesten alıyoruz, herkese hizmet etmeniz lazım. Herkese adaletle hizmet etmeniz lazım. Bunun için, biz, milletin vekilleri size yetki veriyoruz ama toplumun belli kesimlerine karşı, belli temsilcilerine karşı bir düşman hukuku uygulanması hiçbirimiz için iyi bir şey değil arkadaşlar.
Bakın, bütün bakanlar buraya geldiler. Niye toplumsal barışımızla ilgili sorunlarımız var biliyor musunuz Cumhurbaşkanı Yardımcısı? Bütün bakanlar geliyor, yurt dışındaki vatandaşlarımızla ilgili "soydaşlarımız" diyor mesela. Ben "Bu ne demektir, açıklayın." dedim Dışişleri Bakanına. "Bir soydaş var, bir vatandaş var, bir de akraba var, ben hangisine giriyorum?" dedim. Ben, soydaş değilim. Sonuç olarak, bir klasman koyuyorsunuz ortaya. İçeride de bu klasmanı koyuyoruz. Belli bir soyu esas alıp ona göre yürüyorsunuz ama diyorsunuz ki: "Herkes Türk'tür Anayasa'ya göre." ama orada da bir klasman var, belli bir hiyerarşi var. Bu hiyerarşiyi gelin kaldıralım. Devlet bütün kimliklere, bütün inançlara eşit mesafede yürüsün.
Bakın şöyle Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı: Sayın Cumhurbaşkanı dün bir açıklama yaptı -Diyanet İşleri Başkanlığı da burada- diyor ki: "Nefsimize ağır gelse de hayatımızın merkezine dinimizin hükümlerini yerleştireceğiz."
Bakın, sorun şurada: Sayın Cumhurbaşkanı Müslüman, biliyorum ama bu ülkede yalnızca Müslümanlar yok. Sonuç olarak, Müslümanlığın da çeşitli alt başlıkları var, Müslümanlığın çeşitli mezhepleri var. Hıristiyanlar da var bu ülkede.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Lütfen tamamlayalım.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Hıristiyanlar da var, Museviler de var.
Bakın, bir Cumhurbaşkanı "dinimizin" diyemez, eğer çok çeşitli inançlar varsa yani "dinlerimizin" diyebilir, belki dindar bir toplum yetiştirmek istiyorsa, Türkiye'de var olan bütün dinleri...
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Yüzde 99'u Müslüman bir ülke ya!
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bir de diğer bir mesele var. Bu ülkede dini hayatın merkezine yerleştirmek istemeyenler de var arkadaşlar ya.
SALİH CORA (Trabzon) - Din ve vicdan özgürlüğüne saygı duyuyoruz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bu ülkede, dini hayatının merkezine yerleştirmek istemeyenler de var, öyle yaşamak istemeyenler de var. Çeşitli inançlar var, çeşitli dünya görüşleri var, daha seküler bir yaşam tarzını benimseyen vatandaşlarımız var, ateistler var bu ülkede ama ne diyor bakın: "Dinimizi hayatımızın merkezine yerleştireceğiz." İşte, sorun, buralarda bir yerde.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sorun değil ki bu.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY - Bence sorun sizin onlara bakış açınızda.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sorun "soydaş" tanımında; sorun "dinimiz" tanımında. Çok kültürlü, çok inançlı, çok renkli bir ülkeyiz. İşte, bu çok renkliliği siz tek renge, griye ve betona indirgediğiniz zaman sorunlar orada yaşanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bu da toplumsal barışımıza zarar veriyor.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Teşekkür ediyoruz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Son bir cümle Sayın Başkan.
BAŞKAN LÜFTİ ELVAN - Son cümle, bağlama cümlesi.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bakın, dört yıldır bir türbülans içindeyiz. Artık yeter diyoruz. Bakın, bütün toplumun temsilcileri buradayız, hiçbirimiz KPSS'yle gelmedik, hepimiz milletin iradesiyle geldi, hem yereldeki iradeye hem merkezdeki, Meclisteki iradeye saygı duymalıyız ve demokratik siyaseti işletmeliyiz. Farklı fikirler burada oluşsun, tartışılsın, sizin tasarruflarınız eleştirilebilsin, basın sizi eleştirebilsin, yargı özgürce karar versin. Bu yargı, bağımsız ve tarafsız bir yargı yarın size de lazım olacak. Basın, yarın sizin de sesinize ses olmasına ihtiyacınız olacak. Meclis, sizin de hakkınızı yarın savunsun diye sizin de ihtiyacınız olacak. O koltuklarda ilelebet kalamayacaksınız. Çocuklarımız için, torunlarımız için daha demokratik bir ülkede yaşamak için hep beraber konuşmalıyız.
Son cümlem, konuşarak çözemeyeceğimiz hiçbir sorunumuz olmadığına inanıyorum ama bunun şartlarını hep beraber yaratmak hepimizin sorumluluğu, başka sizin sorumluluğunuz, sonra hepimizin sorumluluğu.