KOMİSYON KONUŞMASI

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, kurumların değerli başkanları, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Türk devletinin iki bin yıllık bir devlet geleneği var, Türk devlet geleneği için bunu söylüyorlar ve bu Türk devlet geleneği daima ikili bir sisteme sahip olmuş yani kağan-vezir -başvezir- hakan-veziriazam, padişah-sadrazam, reisicumhur-başvekil, Cumhurbaşkanı-Başbakan yani böyle ikili bir sisteme sahip. Şimdi, biz iki bin yıllık bu devlet geleneğini değiştirdik, Başbakanlığı kaldırdık. Neden kaldırdık, soruyorum, inanın, şimdiye kadar kimse bunun cevabını veremedi. "Çatal kazık batmaz, yere çakılmaz." dediler, kalktı. Zaten biz yere batsın istemiyorduk ki. Yani bunu gerçekten anlayamadım. "Çatal kazık yere batmaz, toprağa saplanmaz." dedik Başbakanlığı kaldırdık, gerekçesi belli değil. Başbakanın olmadığı bir dönem yaşıyoruz ilk defa, ikili olmayan bir dönem yaşıyoruz. Yani herkes parlamenter sisteme takmış ama Parlamento yerinde duruyor, yetkileri alınmış vaziyette ama sistem çalışmıyor, sıkıntı orada yani asıl ikili bir sisteme sahiptik. Şu anda "yürütme erki, yürütme" deyince sadece seçilmiş tek kişi var; Cumhurbaşkanı. Hâlbuki daha önceki sistemde Cumhurbaşkanıyla birlikte yürütme erkinde Başbakan, bakanlar seçilmişlerdi bürokrasiyle beraber yani seçilmiş insanlardan oluşuyordu yürütme erki, şimdi sadece tek bir kişi var seçilmiş, o da Cumhurbaşkanı. Bakanların millî iradeden aldıkları bir siyasi güç yok, seçilmiş değiller. Tabii, bunun birçok şekilde etkisi de var. Bakanlar daha önceki sistemde, Anayasa'da, kendi işlerinden ve emirleri altındakilerin eylem ve işlemlerinden sorumluydular ve kendi yetkileri içindeki işlemlerden de siyaseten sorumluydular. Bu bir siyaset-idare hukuku ayrımını da getirebiliyordu. Yani bakanlardan başlayarak siyasi, müsteşardan başlayarak da idari bir yapılanma vardı, idare hukuku müsteşardan başlıyordu, idari sorumluluk müsteşardan başlıyordu, siyasi sorumluluk bakandan başlıyordu. Şimdi, bizim kamu hukukumuz ile idare hukukumuz da altüst oldu. Nereden başladığını bilemiyoruz; bakandan mı, bakan yardımcısından mı, Cumhurbaşkanından sonra mı, nereden başlıyor bilmiyoruz. Yani şu anda idari anlamda da ne yaptığımız belli değil. Eskiden valiler Cumhurbaşkanını temsil ederlerdi yani devleti temsil ederlerdi, devletin temsilcisinin temsilcisiydiler; hükûmeti değil, devleti temsil ederlerdi. Şimdi o da kalktı, valilerde artık devleti temsil edenler değiller.

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, bir de şu süre içerisinde gördüğüm kadarıyla, bu bakanlıkların yeniden yapılandırılması bazı bakanlıkları hantal hâle getirmiş vaziyette. Mesela, Aile, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı çok büyük bir bakanlık olmuş, bütçesi de müthiş. Çok fazla kurum var, birbirinden çok farklı işlev var. Birçok bakanlık için bunlar geçerli, çok fazla büyümüş, bakanlığı toparlamak mümkün değil. Yani tamam, bakanlık sayısı azalsın ama bu arada hantal bir yapının da olmaması lazım. Bazı bakanlıklar için bunu söyleyebiliriz, böyle kısa bir zamanda bunun detayına giremem ama böyle bir durum da söz konusu. Ayrıca, bakanlıkları azalttık ama Cumhurbaşkanlığı içerisinde ofislerle ve politika kurullarıyla yapıyı yine genişlettik, hem de biraz da çok başlı hâle getirdik; orada da sorun var, sıkıntı var.

İlk defa Maliye ve Hazine Bakanlıkları dışında Cumhurbaşkanlığı tarafından yani bir başka kurum tarafından hazırlanan, sunulan ve takip edilen bir bütçe var. Ben bilmiyorum, Türkiye dışında var mı? Ama Türkiye'de bu ilk defa oluyor. Türkiye dışında, hazine ve maliye bakanlıkları dışında -yani bazı yerlerde hazine bakanlıkları maliyeyi de temsil ederler, mesela Amerika'da- maliye veya hazine dururken bir başka bakanlık tarafından bütçenin hazırlandığı bir ülke var mı bilmiyorum. Tabii, Sayın Bakanım Naci Bey daha iyi bilir. Yani bu anlamda sistemin çok iyi çalıştığını düşünmüyoruz.

Ben Diyanet İşleri Başkanlığı konusuna çok fazla girmeyeceğim ama şunu söyleyeceğim: Bazı hocalarımızın, imamlarımızın -hepsine saygım sonsuz- Dinimübiniislam konusunda daha iyi yetiştirilmesi lazım, bunu söyleyeceğim. Siz de bunun farkındasınızdır, biliyorsunuzdur. Bilmiyorum, bir şekilde eğitim verilmesi lazım diye düşünüyorum.

Sayın Başkanım, dün siz yoktunuz, ben konuşmalarımda, düzenleyici ve denetleyici kurumlarla ilgili Sayıştay raporunda bir konu vardı. Düzenleyici ve denetleyici kurumların 5018 sayılı Kanun'a, iç kontrol sistemine tabi olmaması nedeniyle, bazılarının kendi mevzuatının da olmaması nedeniyle boşluk olduğunu anlatmıştım, Sayıştayda bu konuda bir mevzuat üretilmesi gerektiğini söylüyor. Sayıştay "Ya 5018 sayılı Kanun'a tabi olsunlar ya kendilerinin mevzuatı tamamlansın." diyor raporunda da. Böyle bir şey yapmamız lazım bu dönemde.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Sayın Ağbal burada.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Zaten ona da söylüyorum ama bizim de belki yazmamız gerekir. Bilmiyorum, Sayıştay tarafından böyle bildiriliyor, sizin de bir göreviniz diye düşünüyorum.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Peki efendim.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Bir de TMSF'yle ilgili Sayıştay raporu çok iddialı bir rapor. Daha önceki dönemde Sayıştay raporları yoktu bu kadar, ilk defa bu dönemde daha farklı bir tarzımız var, bu dönemde yeni bir kültür, yeni bir tarz oluşturmamız lazım. Bu Sayıştay raporunda çok önemli bulgular var. Bir tanesinde, kamu zararı olduğunu söylüyor. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, Fon mülkiyetine geçen bir grup şirketinin gayrimenkulleri için ihale ve duyuru yapılmaksızın bir başka firmayla hasılat paylaşımı esaslı bir anlaşma yapılıyor mevzuata aykırı bir şekilde. Ondan sonra da oradaki sözleşmenin damga vergisini bile ödemekten yoksun bir firma, o kadar potansiyeli olmayan bir firma birçok işlemden sonra TMSF'yi zarar ettiriyor. Usulsüzlükler söz konusu. İş tasfiye ediliyor 275 sayılı Fon Kurulu Kararı'yla. Belli bir kârı söz konusu oluyor bu destek çıkılan şirketin. İş tasfiye ediliyor ama kurum zarara uğruyor. Sayıştay raporunda bu durum çok ayrıntılı olarak anlatılıyor. Hangi firmalar olduğunu bilmiyorum, orada da yok zaten.

Değerli Başkanım, bizim bununla ilgili bir şey yapmamız lazım.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - İnternete girerseniz, raporda nokta, nokta denilenlerin ismi çıkıyor.

BAŞKAN - Bununla ilgili olarak Cumhurbaşkanı Yardımcımıza biraz önce de konuyu aktarmıştım, gerekli açıklamaya yapacak.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Tabii ama bizim de bununla ilgili bir şey yapmamız lazım. Yani ya Sayıştayın TMSF'yle birlikte burada konuşması ya da bizim ayrı bir oturum yapıp bu konuyu ele almamız lazım, ne yapılabilecekse o tavrımızı göstermememiz lazım.

İkinci bir bulgusu var Sayıştayın yine raporda. Fon'un kayyum olarak görevlendirildiği bir şirketin hisseleri bir başka anonim şirkete satılıyor, ardından Fon kararıyla yüzde 50'si üçüncü kişilere satılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN LÜFTİ ELVAN - Tamamlayın lütfen.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim.

Hisse devri sözleşmesi hükümlerine aykırı olarak muvafakat veriliyor. 6158 sayılı Kanun'a yani TMSF'nin kendi kanununa aykırı işlemler yapılmış. TMSF'ye bu konu sorulduğu zaman Sayıştay tarafından, TMSF demiş ki: "Senin bir ilgin yok, karışamazsın, bu senin işin değil." Ama şöyle bir genel kural vardır, siz de bilirsiniz: Devlet memurları kendi işleriyle ilgili olmasa bile herhangi bir hukuka, kanuna aykırılık gördükleri zaman o tespiti yapıp ilgililere bildirmek durumundadırlar. Burada Sayıştayı tebrik etmek lazım aslında, kendi işi dışında bir tespiti varsa da bilmiyorum. Ama bu konunun da değerlendirilmesi lazım mutlaka. Bu da karar vermemiz gereken konulardan biri. Bu ikisi çok önemli.

Bir konuda üçüncü olarak: Daha önceki yıllarda da bu konu gelmişti. Fon yönetim ve denetiminde bulunmayan bir başka üçüncü bir şirketin kamuya olan borcu, 1 milyon 283 bin lira, TMSF tarafından ödeniyor, ödettiriliyor. Böyle bir husus var. 2016 ve 2017'nin raporlarında da olan bu hususla ilgili olarak TMSF hiçbir işlem yapmamış, durumu düzeltmemiş bile. Onun için, izlemeye almış Sayıştay, bu yılın, 2018'in raporuna da dercetmiş. Bizim bunlarla ilgili işlem yapmamız lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcıma bir cümleyle şunu söyleyeyim: Bir de Yatırım Ofisi Başkanlığının 140'a yakın personeli var ama burada bütçe de yapmamış, 10 milyon liraya yakın, 9 küsur milyon liralık bir yabancı danışman gideri var, yabancı danışman harcamaları var, kendisinde de 140 personel var, dışarıdan da sözleşmeli hizmet alıyor. Nedir yaptığı iş, bununla ilgili bilgi verebilirlerse memnun olurum.

Tekrar teşekkür ederim.

Bütçelerinizin hayırlı olmasını diliyorum.

Teşekkür ederim müsamahanız için Başkanım.