KOMİSYON KONUŞMASI

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız, çok değerli bürokratlar, kurum başkanları, değerli milletvekili arkadaşlar, basınımızın değerli emekçileri; öncelikle hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız, ben Sayıştay raporuyla giriş yapacağım konuşmama. Sona kalınca zaman yetmiyor, fazla üzerinde duramıyoruz çünkü önemli olduğunu düşündüğüm bir konu.

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'yla ilgili bulgulardan birkaçına Sayın Bülent Kuşoğlu değindi. Ben raporda yer alan bulgulara değil de başka bir şeye değinmek istiyorum. Şimdi, raporun ek 2 izleme bölümünde, tam olarak yerine getirilen ya da getirilmeyen bulgular tekrar veriliyor ve bunların içinde de tam olarak yerine getirilmeyenler o yılın Sayıştay raporunda yer alıyor. Fakat benim dikkatimi 2 tane madde çekti burada. Bir tanesi, Fon'u zarara uğratan Fon personelinin tamamının müşterek ve müteselsil sorumluluk kapsamında takip edilmemesi. Diyor ki: "Bu konuda işlem tesis edilmediği için bulgu aynen 2018 yılı raporuna tahvil edilmiştir." Fakat 2018 raporunu incelediğimiz zaman bu bulgunun bu raporda olmadığını görüyoruz, olması gerekirken. Ben de merak ettim açıkçası "Nedir bu madde, neyle ilgili?" tekrar 2017 Sayıştay raporuna döndüm ve baktım. Yani önemli bir konu olduğunu düşünüyorum, tekrar gündeme getireceğim. Şimdi diyor ki "Bulgu 5" olarak belirlenmiş: "... Yatçılık Turizm ve Tic. A.Ş.'nin, kuruma olan bu borcunun kaynağının ne olduğunun araştırılması neticesinde, bu borcun kaynağının, söz konusu firmaya 2005 ve 2006 yıllarında usulsüz kullandırılan avanslar ile bu avansların kapatılma şekli olduğu ve bu sebeple TMSF Denetim Daire Başkanlığınca bir mütalaa ile iki denetim raporu ve Başbakanlık Teftiş Kurulunca da bir teftiş raporu hazırlandığı, ardından yargı süreçlerinin başladığı anlaşılmış ve/fakat eylemleri ile Fon'un zarara uğratılmasında doğrudan sorumlulukları bulunduğu halde kimi Fon yöneticilerinin bu soruşturmalarda ifadelerinin dahi alınmadığı ve oluşan Fon zararına, müşterek ve müteselsil sorumlulukları bulunan bu kişilerin ortak edilmediği görülmüştür."

"Sonuç olarak bahse konu yatçılık firmasından hizmet alınmasına, 05.05.2005 tarihli Fon Kurul Kararından önce başlanıldığı, hatta söz konusu firma sahibinin dönemin Fon Başkanı AE'ye hitaben yazdığı 16.06.2004 tarihli yazıdan da anlaşılacağı üzere 28.05.2004 tarihinde bahse konu işlerin ... Yatçılık tarafından yürütüleceğinin ilgili şahsa, başka bir şahsın huzurunda dönemin Fon Başkanı tarafından ifade edildiği ama yine bu yazıdan ve ilgili firma sahibi ünlü armatörün Başbakanlık müfettişlerine yazdığı yazıdan, 07.10.2002 tarihinden itibaren hizmetinden faydalanıldığı fakat bunun resmi bir hizmet alma sürecine dönüşmediği, en nihayet 2005/176 sayılı Fon Kurulu Kararıyla ilgili firma ile sözleşme yapılmasına karar verildiği, fakat bu sözleşme metninde, Kurul'un kararından sonra tahrifat yapılmak suretiyle Kurul'un karar verdiği ile imzalanan sözleşme arasında Fon aleyhine farklar yaratıldığı anlaşılmaktadır."

Son olarak şunu da söyleyerek bitireceğim: "Bulguda yer alan gerekçeler ve burada ifade edilen sebeplerle... Yatçılık lehine Fon'un zarara uğratılmasında dahli olan diğer kişilerin sorumluluğa dâhil edilmemesi nedeniyle, Fon zararının tahsil ve tazmini risk altına sokulduğu gibi, 5411 sayılı Kanun'un 127'nci maddesi hükmüne de aykırı işlem yapılmıştır." diyor.

Burada tabii rakamlara baktığımızda da çok ciddi rakamlar var. 700 bin dolarları bulan kullandırılmış bir fondan bahsediyoruz. Bu kadar önemli bir konu tahlil edilmişken neden 2018 raporuna alınmadı? Bu konuda çok hızlı bir şekilde bir işlem mi yapıldı? Bunu sormak istiyorum.

Teşekkür ederim.

Şimdi, Cumhurbaşkanlığıyla ilgili -kalan süremde- ben de birkaç görüşümü belirteceğim sizlere.

Tabii, yeni yönetim sistemine geçmemizle birlikte Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, çift başlılık ortadan kalkacak, istikrarsızlık ve krizlere yol açan vesayet sistemi tamamen son bulacak denildi. Ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve diğer bütün kurumların üzerinde... Burada Türkiye Büyük Millet Meclisini özellikle basa basa vurgulamak istiyorum çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisinin üzerinde de bir vesayet oluşmuş durumda aslında. Yani çift başlılık kalkmış değil, tam tersine, daha da artmış ve kesinleşmiş durumda şu andaki yeni yönetim sistemiyle. "Kanunları Meclis yapacak." diyordu Cumhurbaşkanı ama Hükûmetin, yoğun şekilde çıkardığı kararnamelerle bu sürece girdiğini de hepimiz hep birlikte gördük.

Ekonominin de çift başlı olduğunu bu sistemde görüyoruz, çift başlı hâle geldi çünkü bir tarafta Hazine ve Maliye Bakanlığı varken diğer yanda Strateji ve Bütçe Başkanlığı var. Tabii, bu arada 5 tane ofis, 9 tane politika kurulu kuruldu. Arkadaşlarımız değindi, onlara girmeyeceğim fazla.

Şimdi, bu "Bütçe Başkanlığının bütçesinin yüzde 96,58'i yedek ödeneklerin tertibi için kullanılacak." dediniz konuşmanızda. Yani Bakanlıkların bütçeyi aşması, ihtiyaç duyması durumunda Bütçe Kanunu'nun 5'inci ve 6'ncı maddesinde de belirtildiği gibi, bu aktarımlar tamamen Cumhurbaşkanının yetkisinde olacak. Yani bu bir örnek sadece. Neye örnek? Aslında sistemin tam bir tek adam rejimi olduğunun bir tanecik örneği. Çünkü burada da her şeye yani bir bakanlık olmasına rağmen her şeye Cumhurbaşkanı tek başına; hangi bakanlığa ne kadar ödenek gidecek, kimin neye ihtiyacı var; canı isterse gönderir, istemezse kendi önceliklerine göre belki paylaşım yapacak; orada ülkenin menfaati mi, kendi menfaati mi, onu bilemeyeceğiz.

Ekonomik süreç olumsuz etkilendi tabii yeni yönetim sistemi döneminde. Özelikle hukukun üstünlüğü kavramının zarar görmüş olması; yargı bağımsızlığı, adil yargılama hakkının siyasal yargılamaya dönüşmüş olması da özellikle yabancı sermayenin bırakın yeni yatırımlara girmesini, ülkeden kaçıyor yabancı sermaye.

Şimdi, sunumunuzun yine 11'inci sayfasında diyorsunuz ki: 2002 yılına kadar Türkiye'ye gelen doğrudan yatırım tutarı 15 milyar dolar olarak gerçekleşmişken, 2002-2018 arası dönemde bu rakam toplam 2.209,9 milyar dolara ulaşmış. Sergilenen bu güçlü performans, uluslararası yatırımcıların Türkiye ekonomisine olan güveninin güçlü bir işaretidir. Ama gerçekler öyle değil. 2018 yılı ilk aylarında 12 milyar dolar tutarında bir dış kaynak girmişken ülkemize, 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçiminden hemen sonra, 2018 Ağustosunda, 15 milyar bir dış kaynak çıktığını da görüyoruz. Aslında burada ülkenin güvenirliğinin ne kadar zedelendiğini, aslında soru işaretlerinin nasıl oluştuğunu da gösteren bir işaret bu. Tabii, bu süreçte kişi başı gelir 2013 yılından bu yana 3.173 dolar erimiş durumda. Yine aynı yıl 950 milyar dolarlık millî gelirle 16'ncı büyük ekonomi olan ülkemiz, bugün G20'den düşme noktasına gelmiş durumda.

Süremi de dikkate alarak, birkaç noktaya daha değineceğim. Tabii, program, bütçe varsayımları gerçekliklerden çok kopuk şekilde belirleniyor. Bütçe açığı tüm kurtarma tedbirlerine rağmen kontrol edilemiyor, istihdam artırılamıyor, işsizlik kontrol altına alınamıyor, gayri safi yurtiçi hasıla eriyor. Bunu yani listeyi o kadar çok uzatabiliriz ki keşke zamanım olsa ve uzun uzun konuşsak. Ama ben Diyanetle ilgili de çok kısa birkaç şey söylemek istiyorum. Sistemle ilgili son olarak Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız, aslında 2023'te yapılacak olan, yapılacağını düşündüğümüz seçimlerde Sayın Cumhurbaşkanının görev süresi tamamlanıyor, 2023'ten sonra artık kimin Cumhurbaşkanı seçileceğini bilmiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Lütfen tamamlayınız.

Buyurun.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Önümüzde böyle çok sorunlu bir sistem var. "Gelin, bu sistemi o zamana kadar tekrar bir gözden geçirelim." diyoruz. Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuda bir Anayasa çalışması var. En azından bu çalışma üzerinde tartışılır, konuşulur, tekrar bir görüşülür ve sistem tekrar gündeme alınır, en azından 2023'e kadar yeniden güçlendirilmiş parlamenter sisteme belki dönüş gereklilikleri yerine getirilir. Aslında Cumhurbaşkanının bile bu süreçten rahatsız olduğunu oy oranlarıyla ilgili değişiklik teklif etmesinden de anlamış bulunduk geçmiş günlerde, geçmiş aylarda. O yüzden bu sistemi gelin tekrar gözden geçirelim. 2023'te Cumhurbaşkanının görev süresi, Cumhurbaşkanlığı süresi tamamlanıyor, tekrar aday olamayacak. O yüzden hep birlikte bu süreci gözden geçirelim diyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Lütfen son sözlerinizi alalım.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - O zaman bir cümleyle bitireyim.

Diyanet İşleri Başkanlığının bütçesi gerçekten geniş bir bütçe ve bu bütçenin hakkıyla kullanılması lazım ama Diyanet İşleri Başkanlığı maalesef hakkını vererek tarikatlarla mücadele etmiyor. Bir taraftan "FETÖ'nün cemaatlere, öğrencilerimize, çocuklarımıza nüfuz etmesiyle mücadele edelim." derken diğer taraftan bugün hüküm süren tarikat ve cemaatlerle yeterli mücadele verilmiyor, onlarla ilgili hiçbir şey söylemiyor, vakıflarla ilgili, dinî motifli vakıflarla ilgili hiçbir şey söylemiyor. O yüzden bu konuda Diyanetin tekrar kendini gözden geçirmesi gerektiğini düşünüyorum.

Ben bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.

Teşekkür ediyorum.