| Komisyon Adı | : | (10 / 937, 938, 939, 940, 941, 942, 943, 944, 945, 946, 947) Esas Numaralı Meclis Araştırma Komisyonu |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 22 .10.2014 |
BAŞKAN - Yani söylemeye çalıştığım şu: Yani böyle bir risk var orada ama bunların hepsi bir varsayım üzerine. "Biz arkayı göçerttik." diyorlar. Göçmüyor belki de. Hepsi böyle "Göçerttik." diyorsa biz bu 301 insanla yaşadığımız riski diğer panolarda, diğer ocaklarda yaşama sıkıntımız var. Tabii, biz, o işçilerin söylediklerini Sakine Hanım, göz ardı edemeyiz. "Basınçlı geliyor." diyorsa yani bir noktaya kadar... Şurada hava 30 metreküp geliyor, 15 metreküp yaklaşık buraya geliyor, 15 metreküp hava şuradan buraya kadar geliyor, bu tarafı basamıyor. Bu şu demektir: Oradan çıkan basınçlı hava 30 metreküpten daha az saniye olarak ama 15 metreküpten fazla 15 metreküplük havayı geriye ittiği için. Bunları biz mühendis olarak yorumlayıp, bir şeyler çıkartmak durumundayız ve "İlk çıktığı hava beyaz çıktı, birdenbire siyah duman çıktı." diyorlar. Ben defalarca okuduğum için... Dün gece iki buçuğa kadar da bunu okudum, tekrar bir daha baktım, altını çiziyorum, not alıyorum. Sağ olsun, Mehmet Bey de onları, ifadeleri tek tek çıkartıyor. Bir uyum içerisinde, istiyoruz ki bir mantık örgüsü içerisinde işçilerin çelişkili şeyleri oldu mu göz ardı ediyoruz ama benzer şeyleri hapishanedekiler de söyledi diye biz de onlara yanlış bir şey yaptınız da diyemeyiz. Biz kesinlikle böyle bir algı şeyinde de değiliz. Onları da göz ardı etmeyelim, Hasan ağabeyin de söylediğini göz ardı etmeyelim, sizlerin de önereceğinizi göz ardı etmeyelim ama keşke kamera olsa da olayın nasıl olduğunu görsek, şöyle olsa desek. Yani tek şeritli bir yolda arabanın biri geçti sağ tarafa da burnuna vurdu, kaza oldu. Bunu böyle diyeceğimiz bir ortam değil veyahut da -Özgür Bey'in kaygılarına katılıyorum ama- madenin kapısını kapattık, burası hiç göçmeyecek değil, burası altı ay kapatırsanız ancak tozlanır, göçük olmaz, bir şey olmaz. Ama yer altı madeni böyle değil, maalesef sıkıntılarımız o.
Haluk Hocam, buyurun.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Başkan.
Şimdi, tabii, aslında Soma konusunda jeolojik ve bir miktar da jeofizik veriler, araştırmalar var. Birçok jeolojik özelliği zaten Soma'nın biliniyor. Biliyorsunuz, bu Soma olayıyla ilgili çok sayıda raporlar yayınlandı. Bir tanesi de Jeoloji Mühendisleri Odasının raporu şu anda elimde.
BAŞKAN - İnternet'ten indirdim ben.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Orada da o tespit tekrarlanıyor. İsterseniz okuyayım: "Soma Eynez kömürleri yüksek kömürleşme derecesine -yani yüksek ranklı kömürler sınıfında- sahip oldukları için uçucu madde miktarları yüksektir. Uçucu kömür gazları patlayıcı ve yüksek yanıcı özellik gösterirler." Biliyorsunuz, daha önce burayı işleten firma, işte, A firması baş edemediği için yangınlarla bıraktı, gitti. Hatta o olayı, biliyorsunuz, yani raporu da var. Neden bıraktı o firma? Kömürün yanıcı olması ve güvenli işletme maliyetinin yüksek olması nedeniyle o firma redevans ön ödemesini de yakarak yani bir kaçış şeklinde durumu Türkiye Kömür İşletmelerine rapor ederek bırakmış. Redevans ödemesini de yakarak -miktarı ne kadar bilmiyorum- sahadan çekiliyor. Sonra da 2009'da biliyorsunuz Soma Kömürleri AŞ devreye giriyor ve işte, işçi sayısı, üretim miktarı 5 milyon ton/yıla çıkarılıyor falan.
Şimdi, böyle bir özelliği var. Diyor ki Jeoloji Mühendisleri Odası: "Yüksek yanıcı özellik gösterirler." Zaten bugüne kadar yaşanan, orada, olaylar da bunu teyit ediyor, bilinen bir şey.
Ha, burada siyah duman mı gelir, beyaz duman mı gelir, bunlar zaten sürpriz değil, yani öyle bir vaka olduğu zaman o girilemeyen bölümde -ki orada çökme mi vardır -çökme nedeniyle, Sayın Vekilimizin biraz önce ifade ettiği, fotoğraflardan gördüğüm manzaralara neden olan yanma mıdır, gaz mıdır, tahkimat çökmesi midir, onlar anlaşılacak ama yani bu kadar hızlı yanıcı bir özellik gösteren kömürün, işte tabii, yanması sonucu duman çıkmaması mümkün değil.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - 300-400 metre bant yanması var.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Şimdi, burada şöyle bir tespit de var: "Yanıcı özellikleri bulunan kömürlerin yer altı işletmelerinde ağaç tahkimat kullanılmaması gerekir." diyor. Şimdi burada ağaç tahkimat kullanılmışsa bu yangın tabii, çok yüksek sıcaklıkta her yere hızla yayılacak ve çok kötü sonuçlar doğuracak.
BAŞKAN - Haluk Hocam, ağaç tahkimat yok da bu demir TH bağları arasında ağaç kamalar var.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Yani diyor ki: "Kömürün oksidasyonu sonucu kızışmasıyla ocak yangınlarını önlenemez boyuta çıkarır." Yani buradaki olaylar, özellikle Soma'ya özgü böyle zaten önceden tespit edilmiş tehlikeler var ama bunu görüyoruz ki risk yönetimi yapılmamış, tehlikeler tespit edilmiş.
Siz biraz önce bir cümle ifade ettiniz, "Keşke kamera olsa da olayın şeklini görseydik." dediniz. Yani ben biraz önce onu ifade etmeye çalışmıştım. Yani "tehlike izleme, risk yönetimi, denetim" başlıklarının mutlaka yani "monitoring" dediğimiz SCADA'ya malzeme oluşturacak tehlike izleme sistemlerinin mutlaka olması lazım bu tür madenlerde; hele hele Soma'da. Bunların yeterli olmadığını görüyoruz. Nitekim, olay sonrası günlerce karbonmonoksit gazının seviyesi neydi, işte, grafikler -televizyonda da- yükseldi mi, alçaldı mı... Bugün bir rapor gördüm, yine bir sürü grafikler koymuşlar, işte "Şu saatten sonra ölçü alınamadı." falan deniyor. Bunlara mahal vermemek için bizim burada işletme yapan firmaların -ister kamu olsun ister özel olsun- bu tür izleme "monitoring" SCADA, tehlike izleme ve risk yönetim sistemlerini mutlaka yapmaları lazım.
Yani burada şunu da söyleyeyim: Türkiye genelinde jeofizik uygulamalar madenlerde maalesef istediğimiz düzeyde değildir ve çok gerilerdedir. Onu da bu şekilde meslek erbabı olarak ileteyim.
O yer hareketleri konusu da, yerin hareket etmediği yer yok dünyada, her yer, her şey hareket hâlinde. Faylar da hareket hâlinde, yer de hareket hâlinde. Yani siz biraz önce ifade ettiniz, eğer bir yere bir delik açıyorsanız, bir çukur açıyorsanız, bir şey yapıyorsanız, zaten oradaki gerilme alanını bozuyorsunuz demektir. Bir gün ben İstanbul'da bir büyük mühendislik yapısının temel kazısına gittim, kazmışlar, işte bilmem kaç yüz metre uzunluğunda, bilmem kaç metre derinliğinde bir temel çukuru; oraya işte AVM rezidans yapacaklarmış. Gecikmişler temeli atmaya, taban kabarıyor. Bu doğanın gereği yani. "Bir an evvel binayı yap, yoksa ben kabarıp patlayacağım." diyor kaya; paleozoik kayalar yani. Düşünün, İstanbul'un en yaşlı kayaları.
Dolayısıyla, yer böyle bir şey, tünel açtığınız zaman... Örneğin bütün Zonguldak'ta "sübsidans" dediğimiz, şu anda seviye alçalması var, metrelerce. Bunların bir kısmı ölçülmüyor maalesef. Soma'da da ölçüldüğünü sanmıyorum tasmanın, genel tasmanın, bölgesel tasmanın ölçüldüğünü sanmıyorum.
Şimdi, elimizde veri olmayınca, tabii, söylem üretmek kolay. Buna değinmek istemiştim.
Bir de depremle ilişkilendirmek isteyenler var. Bu, çok afaki bir şey yani bir sismolog olarak oradaki kazanın, böyle söylenti yayarak,"İşte, orada mikro deprem oldu, orada deprem oldu, bilmem ne oldu." onlarla ilişkilendirilmeleri afaki. Onu zaten Kandilli'ye sorarsanız size söyler.
Şimdi, bir konuya daha değinmek istiyorum bu vesileyle. Lafı uzattım. Şu ana kadar savcılığa birçok rapor sunuldu, değil mi?
BAŞKAN - Evet.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - TBMM'de birçok görüşmeler yapıldı, sunular, bilirkişi raporları... Bunların bir kısmı bende var, çoğu sizde var. Bütün bunlar olay yeri, olay durumu ve sonuç hükmünü sağlayacak olay yeri incelemesi yapılmadan yazılan raporlar. Öyle değil midir?
BAŞKAN - Evet.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Çünkü olay yerine -biraz önce ifade ettiniz- girilemedi. Dolayısıyla, bugüne kadar yazılan her şey, elde veriler neyse, olay mahallî görülmeden yazılan raporlar. Dolayısıyla, hâl böyle olunca bugüne kadar savcılığa sunulan raporlar genelde denetim eksikliği tespitiyle yetinen raporlar. İçinde teknik veriler var ya da başka şeyler var. Olay yeri gözlem ve değerlendirme içermeyen raporlar bu raporlar. Bu durumda bugüne kadar sunulan her türlü rapor, ön rapor niteliği kazanır mı kazanmaz mı? Çünkü olay yerini göreceksiniz ve çok geç kalınmış vaziyette. Benim madenci hocalardan aldığım bilgilere göre bir kere çok gecikmiş. Yani bu yanma yerini hadi bir ay bekleriz, hadi iki ay bekleriz. Kaç ay oldu?
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - Beş ay.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Beş ay oldu. İçeride ne kaldı bilmiyorum. Tabii, bunu açmak da basınç farklılıkları, bilmem ne, şunlar bunlar, onları bilmiyorum, o da kolay bir şey değil, teknik isteyen bir şeydir; öyle hurra, kazmayla falan açılacak bir şey değildir herhâlde. Ama zaten teknik olarak benim, İTÜ Maden Fakültesi hocalarından öğrendiğim kadarıyla, açma konusu gecikmiştir ve neden gecikmiştir, ben bilmiyorum, mühendis olarak bilmiyorum. Bunun bir teknik izahı gerekiyor. Hocaların, maden fakültesi hocalarının konuşması lazım bu anlamda. Bunu da ifade etmek istiyorum tırnak içinde.
Yani bu, bugüne kadar olan bu raporları da bu anlamda olay yerini, mahalli gördükten sonra yeniden bir değerlendirmek gerektiğine inanıyorum ve o zaman belki gerçeği daha iyi görmüş olacağız.
Ölenlere Allah'tan rahmet diliyorum. Her hatırladığımızda yüreğimiz acıyor, acı hissediyoruz yani. İnşallah, bu ülkeye bu son olur. Ülkenin bilim insanlarını, teknokratlarını dinler siyasetçiler, yöneticiler ve Soma çok zengin bir linyit kömür maden yatağı. İşletilecektir tabii. Çünkü hem istihdam yaratacaktır hem katma değer yaratacaktır ülke ekonomisine, elektrik üretecektir falan. Burası işletilecektir ama bugüne kadar yapılan hataların yapılmamasını özellikle diliyorum huzurunuzda.
Teşekkür ediyorum.