KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum. Ben de Bakan Yardımcılarımıza ayrıca teşekkür ediyorum.

Tabii, konuşmanın sonuna geldik. Ben, notlarımın büyük bir çoğunluğunun ifade edildiğini görmüş oldum ama birkaç cümle ben de ekleyip uzatmadan sözlerimi tamamlayayım.

Bakan Yardımcımızın söylediği gibi, 60 tane anlaşma zaten daha önce yapılmış. Bu anlaşma da o anlaşmalardan bir tanesi, en azından çerçeve olarak -motamot aynı olmasa bile- bu anlaşmalardan bir tanesi. Anlaşmaya baktığımız zaman, anlaşmanın içerisinde istikrar, güvenlik, terörle mücadele ve göç konularıyla mücadelenin vurgulandığını görüyoruz. Yani hiçbir yerde "Türkiye savaşa giriyor." diye bir ifade yok. Tam tersine, Türkiye barışa hizmet etmek için böyle bir hazırlığı, böyle bir çalışmayı ve böyle bir mutabakatı yapmış gözüküyor. Hâliyle, şimdi Türkiye'nin mevcut durumunu değerlendirdiğimiz zaman Doğu Akdeniz'de kendi millî çıkarları olan bir ülke. Yine, Serrac Hükûmetiyle bir anlaşma yapmış bir ülke. Şimdi bu ülkenin, Libya'yla anlaşma yapması, Libya'yla ilişkilerini güçlendirmesi hatta mevcut Hükûmetin orada kalması noktasında o Hükûmeti desteklemesi -çünkü tüm dünyanın meşru Hükûmet olarak bildiği bir Hükûmet- son derece normal çünkü meşru bir Hükûmetle iş birliği yapıyoruz. Bizim, deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasıyla ilgili anlaşmamızın orada devam etmesi de yine bu Hükûmetin orada kalmasına bağlı, az önce Haluk Hocam söyledi "Eğer o Hükûmet giderse bu anlaşma da kadük kalacak." dedi. Yani biz kendi çıkarlarımızı korumak istiyorsak, Türkiye'nin millî çıkarlarını, ulusal çıkarlarını korumak istiyorsak, elbette ki son derece meşru olan bu anlaşmayı, bu mutabakatı imzalamamız normaldir.

Az önce Kamil Hocam bahsetti, Sayın Utku Çakırözer'in sorduğu bir soru vardı "Türkiye, bölgede yalnızlaşıyor, bölge ülkeleriyle ilişkilerini güçlü tutmuyor, ilişkilerini güçlendirmiyor." diye. Verdiği örnekte "Rum Yönetimi'yle ve Yunanistan'la biz niye bugün bu durumdayız?" ifadesini kullandı. Şimdi neden biz bu durumdayız? Yani biz, Yunanistan'a bir şey mi söyledik ya da Yunanistan'a, Rum Kesimine bir şey mi yaptık? Bence bu sorunun cevabının verilmesi gerekiyor. Hem Rum Yönetimi hem de Yunanistan bizim Doğu Akdeniz'deki sınırlarımızı ihlal ediyorlar, bizim çıkarlarımızı ihlal ediyorlar, millî çıkarlarımızı ihlal ediyorlar. Biz de kendi pozisyonumuzu alıyoruz. Kendi pozisyonumuzu aldıktan sonra Yunanistan ve Rum Yönetimi bizimle anlaşmaya devam etmek istemiyorsa, bizimle yol yürümek istemiyorsa, Türkiye'yle ilişkilerini güçlü tutmak istemiyorsa bu bizim bileceğimiz iş değil, bu onların bileceği iştir. Çünkü biz, millî çıkarlarımızı, ulusal çıkarlarımızı en iyi şekilde korumakla mükellefiz.

Tabii, benim anlaşmadan ve Sayın Bakan Yardımcılarımızın söylediği ifadelerden anladığım şey şudur: Önümüzdeki dönemde bu anlaşma, caydırıcılık etkisi sağlasın diye yapılmış bir anlaşmadır. Savaşa girebilmek için -Komisyon Başkanımızın da söylediği gibi- tezkere gerekmektedir. Biz de Türkiye olarak kendi ulusal çıkarlarımızı önümüzdeki dönemde yapacağımız bu tür anlaşmalarla korumaya devam edeceğiz. 60 anlaşma yapmışız, 1 anlaşma daha yapmış olmanın açıkçası Türkiye'ye yararlı olacağını düşünüyorum. Kaldı ki Türkiye bu anlaşmadan, az önce anlatıldığı gibi -ki abartılarak anlatıldı- çok zararlı çıkacak bir durumda da değildir.

Teşekkür ederim.