KOMİSYON KONUŞMASI

YUNUS EMRE (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi tabii, bir tespit yapmak gerek diye düşünüyorum. Şöyle ki, gerek Sayın Kaymakcı'nın gerek Sayın Avcıoğlu'nun açıklamaları, aslında buradaki iktidar partisi mensubu değerli milletvekillerinin açıklamalarından da Sayın Cumhurbaşkanının bugün gazetelere yansıyan açıklamalarından da önemli farklılıklar içeriyor. Şimdi, ben, Sayın Avcıoğlu'nu dinlediğimde Türk Silahlı Kuvvetlerinin disiplin anlayışının Libya ordusunda geçerli olması gibi oldukça bir yanıyla sınırlı ve bir kardeş millet için önemli, yararlı bir konu olarak düşündüm ya da Sayın Kaymakcı'nın açıklamalarında Türkiye'nin kesinlikle Libya'daki çatışmanın bir tarafı olmak istemediği, bu anlaşmayla, bu Mutabakat Muhtırası ile daha önce 5 aralıkta Komisyonumuzda görüşülen anlaşma arasında bir eş zamanlılık, bir ilişki, bir koşul bulunmadığını bilgilerine aktardılar. Ancak, Sayın Salıcı da az önce söyledi, özellikle bugünkü iktidara yakın basın kuruluşlarına baktığınızda tam aksi bir manzarayla karşı karşıyayız. Şimdi, Yeni Şafak gazetesi örneğin "Davet gelmiş gibi hazırız." manşetiyle çıkıyor "Libya'da Hafter terör örgütünün saldırılarına maruz kalan Ulusal Mutabakat Hükûmetine asker gönderme teklifinde bulunun Türkiye, davet gelmiş gibi hazırlıklara başladı. Hükûmet TSK'den asker sevki için gerekli gemi ve uçaklarla ilgili çalışmalara başlamasını istedi." haberini okuduk.

Aynı şekilde, Sayın Başkan, bugün Komisyonumuzda, çarşamba günü, eğer kabul edilirse anlaşmanın Genel Kurula geleceğini belirtti. Ancak aynı gazetede jet hızıyla Meclisten geçeceğini ve çarşamba günü Genel Kurula geleceği bilgisini de okuduk. Bu, anladığım kadarıyla, sizin ya da çalışma arkadaşlarınızın bu habere kaynak olduğuna işaret ediyor.

Şimdi, yine, deneyimli milletvekili arkadaşlarıma sorduğumda daha önceki dönemlerde bulunmuş; bir defa bütçe görüşmeleri sürerken Genel Kurul gündemine böyle bir anlaşmanın getirilmesi, hemen herkes tarafından, tecrübeli milletvekilleri tarafından yadırgandığını, Meclisin geleneklerine, bütçe konusundaki partiler arası uzlaşma kültürüne -yani Meclisin işleyişi bakımından uzlaşma kültürüne- oldukça karşı bir girişim olduğunu da öğrenmiş oldum ki bugün, sanıyorum üç saati birazdan doldurmuş olacağız, Genel Kurul çalışmaları sürerken bütçeyle ilgili bu toplantımızı sürdürüyoruz. Yani, Meclisin gelenekleriyle de pek uyuşmayan bir durumla karşı karşıyayız. Cumartesi gecesi pazartesi toplantısı olacağını öğrendik ve çarşamba günü de Genel Kurulda bu anlaşmanın görüşüleceğini öğrenmiş bulunuyoruz. Özetle bu acelenin bir açıklamaya kavuşturulması gerekli diye düşünüyorum.

Şimdi, bugün gerçekleşen ya da gerçekleştiği uluslararası basında iddia olunan birkaç haber var. Bunların içerisinde en önemlisi sanıyorum, Mısır havaalanlarından kalkarak Birleşik Arap Emirlikleri uçaklarının Libya'da bazı hedefleri bombaladığı yolunda haberler var. Bunu şunun için söylüyorum: Yani karşı karşıya bulunduğumuz durum, Libya'daki taraflar arası bir çatışmayı da aşan bir şekilde bütün bölgede kapsamlı bir çatışmaya dönüşme potansiyelini, riskini de içinde barındırıyor. Yani, bu açıklamalar çerçevesinde, Sayın Cumhurbaşkanının "Libya'ya da isterlerse gideriz." yaklaşımı içerisinde bunu bir soru olarak yöneltmek istiyorum. Böyle bir bölgesel çatışmanın tarafı olmak istiyor muyuz? Ulusal önceliklerimiz, çıkarlarımız bakımından Dışişleri Bakanlığımız, bunun Türkiye'nin Mısır'la, başka ülkelerle karşı karşıya gelmesini, askerî olarak karşı karşıya gelmesini nasıl değerlendiriyor bu kapsam içerisinde, onu da sormak istiyorum.

Şimdi, burada, iktidar partisi ile partimiz arasındaki çok temel bir farklılığı belirtmek istiyorum: Bakın, burada yapılan konuşmalarda bizim, bölgenin sorunlarıyla ilgilenmemiz gerektiği, bölgeye uzak durmamamız gerektiği türünde ifadeler sıralandı. Tabii ki biz, Türkiye'nin bu bölgeyle ilgisiz olması gibi bir politikayı savunmuyoruz. Ancak taraf olmaması gibi -ulusların içerisindeki çatışmalara taraf olmaması gibi- bir politikayı uzun süredir savunuyoruz. Özellikle Suriye bağlamında bunu çok gündeme getirdik ve bugün ne kadar haklı olduğumuz da görülüyor. Bu ayrımı yapmak zorundayız. Oradaki çatışmaların aktif olarak içine katılmak ne bize ne o ülkelere bir şey kazandırmadı ve bütün bu sorunların biz Türkiye olarak kendi geleneğimizle de Dışişleri Bakanlığımızın da geleneğiyle uyumlu şekilde askerî çözümlerle değil, siyasi çözümlerle ele alınması gerektiğini düşünüyoruz yani buradaki meselelere taraflardan birisinin yanında konumlandırmak, askerî güç tehditlerini devreye sokmak bu kardeşlik anlayışıyla, kardeşlik hukukuyla, bölgedeki şimdiye kadar yaşanan ve derinleşen çatışma ortamıyla beraber düşünüldüğünde çok önemli olduğu kanaatindeyiz.

Son olarak bir konuyu daha hatırlatmak istiyorum: Bizim güvenliğimiz Türkiye'nin dışında başlar, çok uzaklarda başlar, Libya'da başlar, başka yerlerde başlar diye yola çıktığınız zaman dünyada onun bir ismi var. Size hatırlatmak istiyorum: Amerika Birleşik Devletleri 60'lı yıllarda "ABD'nin güvenliği Vietnam'dan başlar." diye yola çıktı ve Amerikan askerleri Vietnam'a -yine bu anlaşma bağlamında önemli olduğunu hatırlatmak istiyorum- askerî danışmanlar olarak gittiler. Yani binlerce Amerikan askeri Vietnam'a savaşmak için falan değil, askerî danışman, askerî eğitim verecek uzmanlar olarak gittiler ve az önce burada dinlediğimiz bir söylem, ABD'de de o yıllarda çoklukla, sıklıkla dile getirildi, "ABD'nin güvenliği oralarda başlar." dendi.

KAMİL AYDIN (Erzurum) - Merkel hâlâ diyor, hâlâ kullanılan bir jargon.

YUNUS EMRE (İstanbul) - Aynı zamanda, şunu da tabii hatırlatmam gerekli, sizin de tabii gündeme getirdiğiniz, bir yanıyla önleyici diskuru bu, Bush'un "preemptive strike" diye söylediği ve bizim bölgemizi mahveden, önce Afganistan'ı, sonra Irak'ı bugün karşı karşıya bulunduğu kapsamlı sorunlarla karşı karşıya bırakan girişimler oldu. O yüzden bunlara öykünmememiz gerekir diye düşünüyorum.

Özetle -toparlayayım- gerçekten biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bölgemizdeki sorunlarla ilgisiz değiliz. CHP olarak "Türkiye bunlarla ilgilenmesin." demiyoruz. Türkiye aktif bir çatışma alanı içerisinde, çatışan tarafların birisiyle birlikte ve bir büyük savaşa dönme potansiyeli de içeren olaylar karşısında daha sağduyulu hareket etmelidir diye düşünüyoruz.

Teşekkür ediyorum.