KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi, bu salonda bulunan herkesi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, öncelikle şunu söyleyeyim: Arkadaşların tamamı bu teklifin Anayasa'ya aykırı olduğunu iddia ettiler, söylediler, ifade ettiler.

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) - Biz öyle bir şey demedik.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - "Arkadaşlar" derken, arkadaşların tamamı mı?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Peki, tamamı değil, tamamına yakını diyeyim, özür dilerim, tamamına yakını öyle söyledi. Bu anlamda, yeniden bir değerlendirme yapılması gerektiğini düşünüyoruz Komisyon Başkanlığınca, Divanca. Önce bu talebi iletiyorum. Yani ben kesinlikle pek çok aykırılığın olduğunu düşünüyorum ifadelerde, lafzında. Bu anlamda yeni bir değerlendirmeye ihtiyaç olduğunu düşünüyorum, bunu Divanın değerlendirmesini talep ediyorum. Önce konuşmama başlarken bunu da söyleyeyim.

Değerli arkadaşlar, düşünün, 18 maddelik bir torba yasa görüşüyoruz, torba yasanın içine öyle maddeler konmuş ki yalnızca onu konuşabiliyoruz, hâlbuki pek çok önemli maddeler var, pek çok bakanlığı ilgilendiren maddeler var, onlara gelemiyoruz bile. Bakın, bütünü üzerine hiçbirimiz konuşamadık. Neden bu kadar feveran ediyoruz? Çünkü arkadaşlar, bakın, Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca her dönem hep bir makbul vatandaş tanımlanmış. Çeşitli dönemlerde, kuruluş döneminde, sonrasında, 30'larda, 40'larda, 60'larda, 80'lerde, 90'larda hep bir makbul vatandaş tanımlanmış ve bu makbul vatandaş tanımı çerçevesinde hep o belli kesimler öncelenmiş, diğerleri dışlanmış ve bu yalnızca toplumda olmamış, kamuya da bu makbul vatandaş tanımına uygun insanlar istihdam edilmiş ve bu, toplumda dışlanmışlık hissi yaratmış, toplumsal barışa büyük zarar vermiş. Bunu gidermenin yolunu ararken 2019 Türkiye'sinde böyle bir yasa teklifinin gelmiş olmasından büyük bir üzüntü duyuyorum. Öncelikle onu söyleyeyim.

Değerli arkadaşlar, şu salonda, tabii, ikna edeceğimiz arkadaşlar son derece azaldı. Sonuç olarak biraz sonra onlar oy verecekler ama onları ikna etmemiz gerekiyor. "Bu yasaya oy vermeyin, buna yol vermeyin, bu büyük bir adaletsizlik yaratacak." diyeceğimiz arkadaşların çoğunluğu şu anda burada yoklar. Herhâlde Sayın Cora'yı ikna edersem, o kendilerini de ikna edecek, öyle düşünüyorum. Yani bu da doğru bir şey değil arkadaşlar, burada ikna edeceğimiz arkadaşların olması gerekiyor.

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) - Sayın Cora'yı kırmayız.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Salih Cora'yı ikna edersek belki o da sizi ikna eder.

Değerli arkadaşlar, bu salonda, ben iddia ediyorum, hangi partiden olursa olsun, hatta kamu görevlilerini de sayalım, basın emekçilerini de sayalım, yan tarafta oturan arkadaşlarımızın hepsini sayalım, kendisine ya da ailesinden herhangi birine ya da bir arkadaşından herhangi birine kimliğinden dolayı, inancından dolayı, düşüncesinden dolayı bu devletin ayrımcılıkla yaklaşmadığı hiç kimse yoktur. İddia ediyorum, tek bir kişi çıksın "Benim şahsıma, aileme veya herhangi bir arkadaşıma bu devlet kimliğinden, inancından, düşüncesinden dolayı ayrımcılık yapmadı." desin, ben şu anda konuşmamı bitireceğim. Diyemez, sanmıyorum, kolay kolay böyle bir şey olmamıştır. Bugün olmamışsa babasına olmuştur, babasına olmamışsa mutlaka dedesine olmuştur, nenesine olmuştur, ayrımcılıkla karşı karşıya kalmıştır. Yapmamız gereken bu ayrımcılıkları bitirmek.

Bakın, bir cumhuriyet meselesini tartışıyoruz, demokrasi meselesini tartışıyoruz ama ulaşmamız gereken, hayal ettiğimiz şey demokratik cumhuriyet. Bu yolla biz demokratik cumhuriyete falan ulaşamayız, mümkün değil çünkü geçmişte yapılan şeyleri yapıp da farklı sonuçlar beklemek hani Einstein'in lafı ancak sözüm meclisten dışarı "Ahmakların işidir." der. Biz aynı şeyleri yapıyoruz, farklı bir sonuca ulaşacağımızı düşünüyoruz. Tamamen güvenlikçi bir bakışla tamamen tekçi bir bakışla bir demokratik yapı kuracağımızı düşünüyorsak çok yanılıyoruz arkadaşlar. Ve şunu söyleyeyim: Bakın, zaten dört yıldır büyük bir türbülans yaşıyoruz, zaten kamuda büyük bir tekçilik var, bu yasa geçtiği takdirde yine toplumun belli kesimleri kamuda istihdam edilecekler, belli kesimler dışlanacaklar ve bu, toplumdaki fay hatlarına yeni bir enerji yükleyecek, daha çok bir dışlanmışlık hissi getirecek. Çünkü şu var arkadaşlar, hiçbiriniz duymuyor musunuz: "Ya, benim abim -atıyorum- FETÖ'den ihraç edilmiş diye beni kamuda işe almadılar." veya "Benim babam sendikacı diye kamudan uzaklaştırıldı." veya "Ben Alevi'yim diye kamuya alınmadım." diye insanlar söylüyorlar, biliyorlar, buna inanıyorlar veya "Ben Kürt'üm diye kamuda işe alınamadım." veya "Ben Hristiyan'ım diye benim başıma bu geldi, kamuda işe alınamadım." diye bir inanç var, bir realite var. Bu realiteyi kırmak milletin vekillerinin sorumluluğundadır. Eğer bunu derinleştirecek, bu algıyı derinleştirecek yasalar çıkarırsak bu toplumdaki adalet duygusunu daha da sarsar, dışlanmışlık duygusunu daha da derinleştirir ve "Güvenlik yaratalım." derken daha çok adaletsizlikle bu fay hatlarını tetikleriz ve yeni yeni depremlere yol açabiliriz.

Değerli arkadaşlar, bakın, bir de çok önemli bir konu var, bunun altını çizmek istiyorum. Şimdi, ben niye devletler heterojen olsun, neden bütün toplumsal kesimler orada yer alabilsin, neden bütün düşünceler yer alabilsin diye savunuyorum? Çünkü esas güvenliğin buradan geçtiğini düşünüyorum. Yani siz eğer ki -bütün kamu kuruluşları için söylüyorum- toplumun bütün kesimlerine yer verirseniz o kamu kuruluşlarında, bütün inançlara yer verirseniz, bütün kimliklere yer verirseniz, bütün düşüncelere kapısını açarsanız orada heterojen yapılar oluşur ve esas devlet içindeki denge denetleme oradan geçer. Bakın, kendi içinde bir denge denetleme oluşur. Düşünün ki yalnızca inançlılara, daha doğrusu mütedeyyinlere teslim ettiniz; onlar kendi içinde gruplaşabilirler, kendi içinde hizipleşebilirler ve o gruplar bir anda darbe dinamiklerini tetikleyebilirler, başka dinamikleri tetikleyebilirler veya yalnızca mütedeyyin olmayanlara teslim ederseniz; bunlar da kendi içinde gruplaşabilir, hizipleşebilir ve diğerlerine dönük suç girişimlerinde bulunabilirler, diğerlerini kamuya almamak için pek çok girişimde bulunabilirler. Bu da esas tehdittir. Neden FETÖ bir darbe girişimine girişebildi arkadaşlar, neden yapabildi? Çünkü devlette gruplaştı, belli noktalara yükseldi, sizler tarafından yükseltildi ve heterojen bir yapıdan çıkıp homojen bir yapıya geçildiği için böyle bir güce ulaşabildi. Oysa devlette bu heterojen yapı oluşabilseydi böyle bir güce de ulaşamayacaklardı arkadaşlar. Esas güvenlik çoğulcuysa yani bu devletin vatandaşları çoğulcuysa, çok kimlikliyse, çok kültürlü, çok inançlıysa bu yapının aynen devlete yansımasının devletin güvenliğini sağlayacağını ben düşünüyorum. Liyakatin esas alınıp herkesin bu devletin içinde konumlanmasının bir denge ve denetleme mekanizması getireceğini düşünüyorum. Toplumsal barışa ve normalleşmeye ihtiyacımız olan bir dönemde bu yasa şunu söylüyor arkadaşlar: "Biz normalleşmeyeceğiz. Biz istibdat rejimini, güvenlikçi devlet yapısını devam ettireceğiz. Güvenlikçi bakışa hapsolacağız." Güvenlikçi bakışa hapsolan devletler asla güvenliğini sağlayamazlar, huzur ve refahı vatandaşlarına sağlayamazlar.

Değerli arkadaşlar, maddenin bir lafzına bakalım. Bir de şunu söyleyeyim Sayın Başkan. 1993 yılında yapılan görüşmelerin raporu elime geçti. Sizin de elinizde var mı, bilmiyorum.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Yok, bende yok.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Şimdi, bakın, Sayın Cora, 1993 yılında nasıl görüşmüşler dönemin vekilleri ve siz nasıl bir yasa getirmişsiniz. Gördünüz mü 1993 yılındaki yasa teklifini?

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - 4045'i.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - 4045'i.

SALİH CORA (Trabzon) - Baktım.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Kod bir yasa getirmişler bir sefer. Kod yasa yani müstakil bir yasa getirmişler, bu bir. Ama niye Plan ve Bütçeye gelmiş? Çünkü kadro var içinde, ondan dolayı Plan Bütçeye gelmiş; içinde kadro var, kadro ihdası var, ondan dolayı Plan Bütçeye gelmiş çünkü para meselesi, kadro meselesi.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - İhraç edilenleri geri alıyorlar.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Değerli arkadaşlar, bu kanun Adalet Komisyonu, Millî Savunma Komisyonu ve İçişleri Komisyonlarında görüşülmüş, uzun uzun tartışılmış ve raporlanmış. Bu raporlar Plan ve Bütçe Komisyonuna ulaşmış, Plan ve Bütçe Komisyonu bu kod yasayı derinlemesine tartışmış ve yasalaştırmış arkadaşlar. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel imzalamış kanun tasarısını.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Buyurun, tamamlayın Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Arkadaşlar, bakın, burada yalnızca kamu kurum ve kuruluşlarının gizlilik işlev birimleri ile askerî ve Emniyet istihbarat teşkilatlarıyla ilgili soruşturma esas alınmış yani sınırlanmış, yalnızca güvenlik birimleriyle ilgili sınırlanmış. Düşünün ki bakın, 1993 yılında yapılmış ve sınırlanmış; çerçevesi belli, güvenlik birimleri olduğu belli. Düşünün, üzerinden yirmi altı yıl geçmiş, biz yirmi altı yıl sonra daha ileri gideceğimize maalesef, Dimyat'a pirince giderken eldeki bulgurdan da olmuşuz. O dönem de elbette demokratik bir dönem değildi ama biz çok daha gerilere düşmüşüz, tartışma usulümüz bile bunu gösteriyor. Ama o dönem bu yasa niye çıktı arkadaşlar? Niye çıktı? İrtica, irtica meselesiyle ilgili çıktı bu yasa yani şu sıralarda oturan arkadaşların akrabalarının, AK PARTİ Grubunda oturanların akrabalarının orduya geri dönememesi için çıktı bu yasalar, biliyor musunuz? "Efendim, şu kişinin eşinin başı örtülü." diye fişlenmesi için çıktı, "Şu kişinin ailesinde oruç tutanlar var." diye çıktı, "Şu kişinin sabah namazında ışığı yanıyor gördüm, onu fişleyelim." diye çıktı bu yasa. İşte, maalesef, yirmi altı yıl sonra -çok ironik bir durumdur- bu yasanın mağdurları -"başkalarını mağdur etmek amacıyla" diyorlar ama keser dönüyor, sap dönüyor, gün geliyor hesap dönüyor- belki de hepimizi mağdur etmek için bir yasal teklife "Evet." diyecekler. Bu çok ironik arkadaşlar.

Bakın "Bu mesele uzmanlık gerektiriyor diyorsunuz." ya, gerçekten bu meselenin uzmanları burada; illa hukukçu olmaya gerek yok, illa anayasa profesörü olmaya gerek yok. Hepimiz damdan düştük ve hepimiz bu devletin gadrine uğradık bu anlamda, güvenlik soruşturmalarıyla. Hepimiz bu devletin gadrine uğradıysak arkadaşlar, bu yasayı buraya gönderenlere -bakın, açıkça söylüyorum, ben bu yasayı Sayın Cora'nın hazırlamadığını biliyorum- bizim söyleyecek iki çift lafımız yok mu? Hepimiz gadre uğradıysak, hepimiz damdan düştüysek, hepimizin akrabaları irtica gerekçesiyle "şucu bucu" gerekçesiyle devletten uzak tutulmaya çalışılmışsa, bizim söyleyecek iki çift sözümüz yok mu? Mutlaka olmalı.

Bakın, bu maddenin lafzında ne diyor? Bakın arkadaşlar, çok önemli lafzı, o kadar geniş tanımlanmış ki. Anayasa'ya ve devlete sadakat ve bağlılık istiyor bu güvenlik soruşturması. Ya, devlete sadakat ve bağlılığın bugünlerde neye sadakat ve bağlılık olarak yorumlandığını sizler çok iyi biliyorsunuz. Bugünlerde -ki bugünlerde diyorum, bakın üç gün sonra değişebilir bu- Recep Tayyip Erdoğan'a sadakat ve bağlılık olarak yorumlanıyor bu; net. Devamında ne diyor? "Terör örgütleriyle eylem birliği içinde olmamak." Arkadaşlar, öyle güvenlik soruşturmaları ben size gösteririm ki bir partinin mitingine katılmış, bir sendikanın üyesi olmuş, bir "tweet" atmış, bir yorum yapmış, bir sosyal medya paylaşımı paylaşmış diye terör örgütleriyle eylem birliği içinde olmak olarak yorumlanıyor. Hayır, bakın, bu aynen böyle. Güvenlik soruşturmalarının sonucunu söylüyorum -okumayayım, vaktinizi almayayım diye söylemiyorum- aynen böyle yorumlanmış.

Devamında ne diyor? "Bu örgütlerin propagandasını yapmamak." Allah'ınızı severseniz, binlerce örnek gösterebilirim. Ya, bir "tweet" atmış, bir açıklamada bulunmuş, bir ifadede bulunmuş diye, "Terör örgütü propagandası yapıyorsun." diye mahkemelerde binlerce gencimizi süründürmedik mi biz arkadaşlar? Şimdi o sosyal medyalarını temizlemeye çalışıyor insanlar. Niye? Öğretmen olacak bilmem ne diye. Geçmişte Tayyip Erdoğan'ı eleştirmiş, şöyle demiş böyle demiş; bir partinin mitingine katılmış. Bunları temizlemeye çalışıyor kamuya girmeye çalışanlar, biliyor musunuz? Olacak iş mi? Yani gençlerimizi bu şekle getirerek mi kamuya sokacağız? Kendini ifade eden özgür bireyleri kamuya sokabilirsek kamuya katkı sunabilirler.

Daha sonra, arkadaşlar, bakın, Değerlendirme Komisyonuna bunlar iletilecek. Nereden iletilecek, ben size söyleyeyim. Bakın, ne diyor burada, ikinci bölümünde. "Değerlendirme Komisyonuna iletilecek." diyor. Kim iletecek? Kim iletecek, söyleyeyim: Süleyman Soylu iletecek Değerlendirme Komisyonlarına. Süleyman Soylu kimle ilgili güvenlik soruşturması yapıyorsa iki tane bekçi gönderecek mahalleye -size söyleyeyim, bekçi meselesi var ya, polis bile değil- bekçiden rapor gelecek bekçiden. Bekçilerden rapor gelecek göreceksiniz bakın! Bekçilerden rapor gelecek!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Hiç böyle bir şey olur mu? İşi sulandırmayın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Lütfen tamamlayalım efendim.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bekçi gidecek mahalleye. Hani geçen gün rakı meselesi oldu ya, "Bu arkadaş rakı içiyor." diyecek, tamam mı, raporuna geçirecek, "Bu namaz kılar, bu namaz kılmaz; şunu şununla gördüm, bunu bununla ettim." diye bekçi raporuyla gençlerimizin geleceğiyle oynanacak ya! Bekçi raporuyla diyorum bakın, gençlerimizin geleceğiyle oynanacak. Bu mudur hak, bu mudur adalet Sayın Cora? "Komisyon bu verilere ilişkin değerIendirmelerini atamaya yetkili amire sunar. "diyor. Kim bu yetkili amir, biliyor musunuz siz Sayın Cora? "Yetkili amire sunar." diyor. Kim bu yetkili amir? Yetkili amir de o gencin ya parmağını indirecek hayatını karartacak ya parmağını kaldıracak "Bu bana uygun." diyecek. Neye göre? subjektif, kendi dünya görüşüne göre, kendi inancına göre, kendi kimliğine göre.

Değerli arkadaşlar, böyle bir yola tevessül etmemenizi arzu ediyorum.

Bakın, 2000 yılında yine bir yönetmelik çıkmış, o da irticaya karşı çıkmış bir yönetmelik, biliyor musunuz, o da irticaya karşı çıkmış bir yönetmelik. Oradaki lafları aynen almışsınız Sayın Cora -siz hazırladıysanız bu yasayı- yasaya dercetmişsiniz. Ne diyor? "Terör örgütleriyle eylem birliği içinde olmamak, bu örgütlerin propagandasını yapmamak, falan filan..." Devamındaki lafzı aynı. Yani irticaya karşı alınmış, yapılmış bir yasanın, irticaya karşı yapılmış bir yönetmeliğin maddelerini alıp burada yasaya derceden, "Mağdurum." diyen bir sosyolojinin milletvekilisiniz ve bu yasanın da yalnızca muhaliflere karşı kullanılacağını düşünüyorsunuz. Ama arkadaşlar, bakın, eğer Süleyman Soylu'nun hayalleri tutarsa, -bakın nasıl ki geçmişte bir FETÖ tehdidi vardı- Süleyman Soylu devleti tek tipleştirmeyi başarırsa açıkça söyleyeyim -Tayyip Erdoğan bir fânidir, bunu unutmayın; Tayip Erdoğan, ölümsüz değil ya, sanki öyle davranıyorsunuz, bir fâni- bu devleti eğer ki yalnızca tek tipleştirirse yani Süleyman Soylu kafasında ki insanlara yalnızca bütün devleti emanet ederse emin olun, yarın hepimizin felaketi doğar, bu devlet yeni darbe dinamiklerine maalesef gebe olur. Bu anlamda, devleti heterojenleştirmemiz gerekiyor.

Bakın, bir arkadaşımızın verdiği bir örneği verip bitireceğim Sayın Başkanım: OHAL Komisyonu, bir öğretmenin işini geri istemesini devlete sadakatsizlik saymış, biliyor musunuz? KHK'yle atılmış, "İşimi geri istiyorum." diye eylem yapmış, bunu devlete sadakatsizlik saymış. Yani siz "sadakatsizlik" diye böyle bir şekilde yorumlarsanız, bu şekilde maalesef insanları dışlarsanız, bu toplumda adaleti sağlayamazsınız.

Değerli arkadaşlar, ben sözün bittiği yerde olduğumuzu düşünüyorum. Adalet ve Kalkınma Partisinin, gerçekten, kuruluş dönemi iddialarından tamamen saptığını düşünüyorum ve az sonra olacak oylamada bu maddeye oy verirken yüreğinin bir yeri titremeden oy verecek tek bir arkadaşımın olacağına inanmak istemiyorum. Yani Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca bu devlette tek bir memuru olmamış bir kimliğin temsilcisi olarak bunu söylüyorum. Bakın, raporlarda var: Ermeni diye, Hristiyan -Osmanlı'da, her yerde vardık devlette- bu devlette bir kişi olarak dahi olamadık. Niye? Ermeni'yiz diye, Hristiyan'ız diye. Ama hepiniz de belli dönemlerde bu devlette memur olamadınız, namaz kılıyorsunuz diye, oruç tutuyorsunuz diye, komünistsiniz diye, sosyalistsiniz diye olamadınız.

Gelin, bu yoldan geri dönelim diyorum arkadaşlar.

Saygılar sunarım.