| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2452) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 18 .12.2019 |
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Şimdi, öncelikle Sayın Şener "11 kanun" dedi, 12 kanunda değişiklik var, bunu belirtelim.
İkinci olarak: Cora ve Adalet Bakanlığı temsilcilerinin dile getirdiği hususta "Anayasa Mahkemesi kararı gereği düzenleme yapıyoruz." biçimindeki açıklamada bir sorun var. Anayasa madde 153'e göre bu kararın hiçbir yerinde Anayasa Mahkemesi bir düzenlemeyi öngörmediği gibi, ima da etmiyor.
SALİH CORA (Trabzon) - "Kanun koyucunun takdiri vardır." diyor, kanun koyucunun takdirine karışılmıyor, o kastedilmiyor.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Şimdi burada, eğer bir düzenlenme gereği olsaydı, 153/3 ikinci cümle ve 153/4 gereği zaten belirtirdik. "Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazete'de yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez. İptal kararının yürürlüğe girişinin ertelendiği durumlarda Türkiye Büyük Millet Meclisi, iptal kararının ortaya çıkardığı hukuki boşluğu doğuracak kanun teklifini öncelikle görüşüp karara bağlar." Şimdi, bu Anayasa hükmü açık, böyle bir durum söz konusu değildir. Burada Anayasa Mahkemesinin verdiği iptal kararı, aslında, karşılaştırmalı anayasa yargısında birçok ülkede -başta Macaristan olmak üzere- tanık olduğumuz üzere, olağanüstü hâl dönemine ilişkin istisnai bir düzenlemenin iptal edilmesi ve hukukta olağanlaşmaya katkıda bulunmasından başka bir şey değildir. Bu düzenlemeyle -eğer bu maddeler geçerse- o zaman biz Anayasa Mahkemesi kararını fırsat bilerek olağanüstü dönem düzenlemesini genelleştirme riskini, sonucunu doğuracak bir düzenlemeye gideceğiz. Çünkü zaten burada sayın hatiplerin, vekillerin vurguladığı hususların -şu risk doğuyor mu, bu olursa ne olur- hepsi var yasada. 4045 sayılı Yasa'nın 1'inci maddesinde o meslekler, Anayasa'da belirtilen meslekler genişletici bir biçimde sayılıyor. Yani Anayasa Mahkemesinin "Düzenleyebilir." dediği alan sayılıyor ve bunlar, görüldüğü gibi, belirli mesleklere ilişkin. Sonra, yine aynı yasanın 48'inci maddesinin (5)'inci fıkrasında, Türk Ceza Kanunu'nun 53'üncü maddesinde belirtilen "Süreler geçmiş olsa bile kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıldan veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar..." diye başlayan ve aşağıda "hükümlü bulunmak..." Yani suç teşkil eden hususlar zaten var burada, şu anda yürürlüktedir ve dikkat ederseniz, yargı kararına bağlanmıştır.
Peki, şimdi biz ne yapıyoruz? Burada Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği husus -bilindiği gibi, siz de belirttiniz gerekçenizde- olağanüstü hâl döneminde OHAL kanun hükmünde kararnamesiyle yapılan düzenlemenin iptal edilmesi. Şimdi, 1'inci madde açısından risk şu: "Güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılmış olmak" cümlesi yerine ''26/10/1994 tarihli ve 4045 sayılı Kanuna göre güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılmış olmak" cümlesi önerilmekle, aslında, bu öneriyle 4045 sayılı Yasa'nın 1'inci maddesinde sayılı görevlerle sınırlı olarak güvenlik soruşturması yapılabileceğini ifade eden 1'inci maddenin tamamen genelleştirilmesi, genişletilmesidir ve hâliyle, burada bütün kamu görevlileri için bir de 3'üncü maddede ve 9'uncu maddede öngörülen düzenlemelerle, böylece bütün kamu görevlilerine yönelik olarak yeniden bir güvenlik soruşturması süreci de başlayabilecektir. Bu bakımdan, ben verdiğim söz üzere teknik konuşmaya çalışıyorum, gereği yok çünkü çok yönlü olarak konuşuldu. Ama bu var zaten, bunu yapmayalım. O zaman Anayasa Mahkemesinin kararının amacının ve yetkisinin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER- Sayın Kaboğlu, buyurun, tamamlayın.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Çok teşekkür ediyorum.
Dolayısıyla, burada çok ciddi bir risk var. Biraz sonra zaten Sayın Kuşoğlu önergeyle bunun şeyini yapacak. Bunun çıkarılması... Daha uzatmıyorum, uzatmaya gerek yok.
3'üncü maddeyle ilgili olarak Adalet Bakanlığı sayın yetkilisi açıklama yaptı ama esasen, güvenlik soruşturması konusunda yetkili organlar Adalet Bakanlığı değil; İçişler Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, MİT dolayısıyla onlar konuşmalıydı onun yerine. Tamam, Adalet Bakanlığı yargı değil ama yargının idari bir karar sonucu karar vermesi veyahut da kararını değiştirmesi adil yargılanma hakkının özünü ortadan kaldırıyor. Bu itibarla, 3'üncü maddenin getirilmesine hiçbir biçimde gerek yok arkadaşlar.
9'uncu maddeye gelince: 9'uncu maddede, bakın, en sivri aykırılığı dile getirmekle yetineceğim. Tabii, 9'uncu madde çok çok genişletilmiş yine, tekrar bütün kategorilere teşmil ve yenilenmesi riskinin yanı sıra, Anayasa Mahkemesi kararına eğer uyuyorsak "Kanunda belirtilir." denildiği hâlde "Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir." deniliyor. O da yeniden Anayasa Mahkemesi kararına aykırılık oluşturuyor. Bu itibarla, bu 3 maddenin aslında geri çekilmesi, hiç düzenleme yapılmaması... Bakın tekrar vurguluyorum: Güvenlik soruşturması yapılamayacağı, sona ereceği anlamına gelmiyor. Olağan hukuk düzeninde var olan güvenlik soruşturması ve benzeri işlemler zaten yapılacak, bu mevcuttur hukuk düzenimizde ama bunlar, belki, şu anda yasayı oylayanların da pişman olabileceği sonuçlar doğuracaktır. Belki bazı güvenlik kaygıları var ama şu andaki düzenlemeler bu güvenlik kaygılarını giderebilecek genişliktedir. Anayasa Mahkemesi şu anda 7148 ile 7151 -bildiğiniz gibi, hani çokça tekrar etmiştik komisyonlarda, Anayasa Mahkemesine götürdük- büyük bir olasılıkla bu verdiği karar doğrultusunda bunları da iptal edecektir. Ama biz, Anayasa Mahkemesi kararını, etki ve sonuçlarını öngördüğünün tersine genişletirsek o zaman Anayasa Mahkemesi bunu da hâliyle mahkeme kararlarının iç tutarlılığı sonucu iptal edecektir. Bunu yapmayalım. Yani burada ben hukukçu olarak söylüyorum. Bunlar mevzuatımızda var. Buna hiç gerek yok arkadaşlar. Boşuna mesai harcamayalım. Bunu bütün içtenliğimle söylüyorum, bunu bir parti mensubu olarak söylemiyorum. Biraz sonra Bülent Bey dile getirecek. Ben eğer İbrahim Kaboğlu olarak şey yapsaydım, hayır, hiçbir biçimde öyle bir düzenlemeyi önermezdim. "Eğer mutlaka yapacaksak Anayasa'yla bağdaşabilecek asgari metin budur." dedim ama açıkçası sizin "Anayasa Mahkemesinin vurguladığı" dediğiniz hususlar, esasen Anayasa'da belirtilen meslekler açısındandır. Yoksa Anayasa Mahkemesinin kararından hiçbir biçimde "Hadi, bir an önce düzenleme yapalım, hele hele gece yarılarında düzenleme yapalım, sabaha karşı, sabaha kadar oturarak." diye böyle bir sonuç çıkmaz arkadaşlar.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.