KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, eğer az sonra Sayın Başkan "Kabul edenler... Etmeyenler..." dediğinde el kaldırırsanız tarihe gerçekten...

Sayın Cora'nın burada bir kurban seçildiğini düşünüyorum, gerçekten öyle düşünüyorum.

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) - Bizde kurban yoktur, gönüllük esastır.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, tarihe, böyle bir maddeyi Meclise getiren teklif sahibi olarak geçecek Sayın Cora. Sizler de eğer "evet" derseniz böyle adaletsiz bir maddeyi onaylayanlar olarak geçeceksiniz. Vallahi, ben bu konuda boynunuzun bükük olacağını düşünüyorum, o anlamda tekrar düşünün diye son bir çağrı yapmak istiyorum çünkü çok ciddi hak ihlallerine yol açacak bir madde var.

Değerli arkadaşlar, bakın, neye yetki vereceksiniz tekrar okuyorum, diyor ki: "Devlete sadakat ve bağlılık, terör örgütleriyle eylem birliği içinde olmamak, terör örgütü propagandası yapmamak..." gibi subjektif değerlendirmelere "evet" diyeceksiniz. Arkadaşlar, bakın, en sonunda -lafzında var- bütün bu düzenlemelerin Cumhurbaşkanınca yürürlüğe konulacak yönetmelikle düzenlenmesine "evet" diyeceksiniz yani yürütmeye çok önemli bir yetki vereceksiniz, çok geniş bir alanda, son derece subjektif olarak değerlendirilebilecek bir alanda Sayın Cumhurbaşkanına yönetmelikle bunu değerlendirme, düzenleme yetkisi vereceksiniz. Bakın, ben size tekrar bir hatırlatma yapacağım.

Sayın Başkan, arkadaşlar; 93 yılında bir yasa teklifi verilmiş Meclise Sayın Süleyman Demirel tarafından, 94'te yasalaşmış. Bakın, onu çok geniş tartışmış Meclis; Adalet, Millî Savunma, İçişleri Komisyonunda tartışmış, geniş geniş raporlamış ve yasa çıkmış. Yasanın lafzında aslında çok bir şey yok, lafzı şunu söylüyor, diyor ki: "Arkadaş, güvenlik birimlerine, Emniyete, orduya personel alınırken sınırlama var." Yani güvenlik alanında sınırlamış. Ama biliyorsunuz, bu irticayla ilgili çıkmış bir yasa arkadaşlar. "Orduya aman da bu mütedeyyinler girmesin; oruç tutan, namaz kılan, eşi başörtülü girmesin." diye çıkmış bir yasa. Ama bakın, 2000 yılında, 28 Şubat sürecinden sonra -hani yönetmelik yetkisi veriyorsunuz ya- nasıl bir yönetmeliğe yol açmış, tekrar okumak istiyorum. 2000 yılında bir yönetmelik var. Sayın Salih Cora tam bu yönetmelikteki cümleleri -"copy" yazmış, hani "copy" yapıyorsunuz ya bilgisayarda, bir de "paste" yapıyorsunuz- aynen oradan kopyalamış, bu yasaya yapıştırmış, maalesef diyorum. Tam da irticayla ilgili, bakın "Orduya, devlete aman da irtica girmesin." diye çıkarılmış bir yönetmelik, Sayın Salih Cora'nın cümlelerinin de aynısı. Bakın, yönetmelik yetkisi veriyorsunuz, yasa çıktıktan beş yıl sonra nasıl kötüye kullanılmış bu yasa yönetmelik olarak? Aynı cümlelerle diyor ki: "Devletin ve cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmeye. temel hak ve hürriyetleri yok etmeyi hedefleyen faaliyetleri, terör örgütleriyle eylem birliği içinde olmayı, bu örgütlere yardım etmeyi, kamu imkân ve kaynaklarını bu örgütleri desteklemeye yönelik kullanmayı ya da kullandırmayı -aynı Salih Cora'nın dediği gibi ve ayni Salih Cora'nın dediği gibi- bu örgütlerin propagandasını yapmayı." diyor.

Değerli arkadaşlar, aynı cümlelerle altı yıl sonra "irtica" denen şeyin devlete girmemesi için böyle bir yönetmelikle birileri kötüye kullanmış 28 Şubattan sonra 1994'te çıkan yasayı. Yani bakın, siz bir yasa yapıyorsunuz, zannediyorsunuz ki bu yasa HDP'lilere, CHP'lilere, İYİ PARTİ'lilere karşı kullanılacak, öyle zannediyorsunuz, değil mi, öyle düşünüyorsunuz?

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Hayır, hiç öyle düşünmüyoruz.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hayır, öyle düşünüyorsunuz yani "Devlete aman da bu HDP'liler gelmesin yani bir tek AK PARTİ'liler, AK PARTİ üyeleri devlette olsun, parti devleti olsun devlet."

SALİH CORA (Trabzon) - Niyet okuma oluyor bu.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hayır, öyle.

"AK PARTİ üye kimliğini gösteren devlete girsin, diğerleri girmesin." diye yapıyorsunuz. Ama bakın, 94'te çıkan yasa burada, 2000'de çıkan yönetmelik burada.

Sayın Salih Cora, çok talihsiz bir şey yapmışsınız. Yani kopyaladığınız, bu yasaya yapıştırdığınız cümleler, sizin sosyolojik tabanınızın devlete girmemesi için kullanılan yönetmelikten; böyle bir talihsizliğe imza atmışsınız. Yüz binlerce, milyonlarca imam-hatipli bu yüzden mağdur oldu. O mağduriyeti yaşatan yönetmelikten "copy-paste" yapmışsınız. Ya, gerçekten, birazcık izan diyorum ya, gerçekten diyorum. Yani hep beraber biraz silkelenip kendimize gelelim milletin temsilcileri olarak arkadaşlar.

Bakın, olağanüstü bir dönemden geçiyoruz, evet, kabul ediyorum ama artık olağanlaşma zamanı arkadaşlar ya, normalleşme zamanı. Ya, darbenin üzerinden, darbe girişiminin üzerinden dört yıl geçti, farkında mısınız, dört yılı aşkın süre geçti; dört ay değil ya, dört yıl dört ay geçti üzerinden. Artık normalleşme zamanı.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Üç yıl dört ay.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Doğru, üç yıl dört ay geçti, haklısınız. Üç yıl dört ay geçti üzerinden. Değerli arkadaşlar, artık normalleşme zamanı, olağanlaşma zamanı.

Bakın, siz bu yetkiyi bu yürütmeye verin, bu yetkiyi -hani Süleyman Soylu "Onları tekrar devlete mi alalım arkadaş? Onlarla çalışmak zorunda değilim." dedi ya- bu yapıya verin, onlar daha da böyle güvenlikçi, istibdatçı bir anlayışı tahkim etsinler, devleti daha da homojenleştirsinler, tek bir ideolojiye, tek bir kimliğe, sadece kendisi gibi düşünenlere indirgesinler devleti; emin olun güvenlik bulamayacağız, emin olun huzurumuz olmayacak, toplumun belli kesimleri kendilerini dışlanmış hissedecekler ve ne huzurumuz olacak ne refahımız olacak. Güvenlik bütçesini 40 milyardan 160 milyara taşıdık. Bunun sonucunda ne olacak? Daha da güvenlikçi politikalar, daha da kaynaklar isteyecekler çünkü hep bir güvenlik algısı yaratacaklar, bütün kaynaklarımızı güvenlikçi politikalara aktaracaklar; vatandaşımız da açlıktan, işsizlikten intihar etmeye devam edecek arkadaşlar.

Bakın, bugün yine bir vatandaşımız -az önce haberi geldi- borçlarını bir listeye yazmış, bunalımdan dolayı Kocaeli'de intihar etmiş, kendini asmış arkadaşlar. Biz bunların dertlerini konuşacağımıza, burada daha da güvenlikçi politikaları tahkim etmekten bahsediyoruz.

Sayın Başkan, size az önce söylemiştim ama sanıyorum, siz bir değerlendirmede bulunmadınız, Sayın Başkan da gelip bir şey söylemedi.

Yani pek çok arkadaş burada Anayasa'ya aykırılık iddiasında bulundu ve burada devletin güvenliğini esas alan değil, vatandaşın özgürlüğünü, haklarını esas alan yasalar yapmıyoruz. Anayasa'ya pek çok madde yönünden aykırı, ucu bucağı olmayan ve her türlü anlamda kötüye kullanılabilecek bir yasa önerisiyle karşı karşıyayız. Bu konuda, mutlaka, milletin vekilleri olarak bir değerlendirmede bulunmak zorundayız ve ara değerlendirmeye ihtiyaç var diye düşünüyorum. Başkanlık Divanına tekrar çağrıda bulunuyorum: Bu talepleri, bu Anayasa'ya aykırılık iddialarını, bu çok geniş, subjektif olan tanımlamaları tekrar gözden geçirmeye ihtiyaç var, bir ara değerlendirmeye ihtiyaç var.

Bilmiyorum, son konuşmacı mıyım bu konuda?

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sadece madde üzerindeki son konuşmacı.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Tamam, madde üzerindeki son konuşmacı tabii ki.

Oylamaya geçmeden önce bir kez daha Başkanlık Divanına bu yönden değerlendirme yapma çağrısı yapıyorum.

Değerli arkadaşlar, son bir şey daha söyleyeyim, kayda geçsin. Şimdi, diyelim ki bir vatandaşımız iki buçuk yıl önce, üç yıl önce kamudan ihraç edilmiş olsun, mahkemede hakkını gidip aramış olsun, kazanmış olsun. Eğer ki bunu yürürlüğe koyarsanız Sayın Salih Cora'nın dediği gibi, bu kazanılmış hakkını kaybedecek yani idare kendisini yargının yerine koymuş olacak ve bu kazanılmış yargı hakkını donduracak arkadaşlar ve yeniden güvenlik soruşturması yapılacak. O güvenlik soruşturmasının da sonucunun ne olacağını biliyoruz Süleyman Soylu'nun tavrına göre, Süleyman Soylu'nun söylediklerine göre. Büyük bir adaletsizlik var arkadaşlar.

Bakın, size şunu söyleyeyim: Bu yasa sonucu huzurumuz olmayacak. Bakın, açıkça söyleyeyim, pek çok gencimiz intihar edecek bu yasa sonucu; kamuya dönemeyecek, iş bulamayacak, öğretmen olarak atanamayacak, sağlıkçı olarak atanamayacak, memur olamayacak.

Sayın Salih Cora, Sayın Vekilim, değerli arkadaşlar; hepsinin vebali boynunuza olur ve bunun vebali gerçekten çok büyük. Bunlar gerçekten hafife alınacak maddeler değil, gelin bunu bir daha değerlendirelim. Ya "İlla yapacağız." diyorsanız -ki tamamen karşıyız- "İlla, mutlaka yapmamız gerekiyor." diyorsanız da sınırlarını çok daha net, subjektif değerlendirilemeyecek noktada koymamız gerekir. Aksi takdirde, gerçekten pek çok mağduriyetle yüz yüze kalırsınız.

Ben eminim ki hepinizin telefonları bu konuda çalmıştır. "Bana şu haksızlık yapıldı." "Benim eniştem 'şucu bucu' diye bana iş vermiyorlar." "Ben Alevi'yim diye, ben Hristiyan'ım diye, ben şucuyum bucuyum, şu kimlikteyim, beni devlete sokmuyorlar." diye pek çok şikâyete eminim ki benim gibi sizler de daha çok belki maruz kalıyorsunuzdur.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Buyurun, devam edin.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bu anlamda, bunun tekrar değerlendirilmeye ihtiyacı var arkadaşlar.

Ben hiçbir arkadaşımın -az sonra eğer ellerinizi kaldırırsanız- içine sinerek bu ellerinin kalkmayacağını düşünüyorum.

Bu oylama yapılmadan önce Başkanlık Divanına tekrar çağrıda bulunuyorum: Gelin, bir kez daha bunu değerlendirelim diyorum arkadaşlar.