| Komisyon Adı | : | BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU |
| Konu | : | (2/2512) esas numaralı Kanun Teklifi'nin Anayasa'nın 43'üncü, 56'ncı ve 10'uncu maddelerine aykırılık teşkil ettiği gerekçesiyle reddedilmesi gerektiğine ilişkin verilen önerge hakkında görüşmeler |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 15 .01.2020 |
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Hocam da Komisyonumuza ilk defa katılıyor herhâlde.
Hoş geldiniz.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Evet efendim, çok teşekkür ederim, sağ olun.
Sayın Başkan, sayın üyeler; hepinizi selamlıyorum.
Öncelikle, teklif metnini hazırlayanlara emekleri için teşekkür ediyorum.
Bu metne ilk baktığımız zaman bir iki ön özelliğini belirtmek suretiyle, özellikle Anayasa'ya uygunluk açısından ele almayı uygun buluyorum. Bir torba yasa Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi. Eğer 1'inci madde olmasaydı yani coğrafi bilgi sistemleri maddesi olmasaydı bu, 36 maddelik adsız bir kanun olarak karşımıza çıkmış olacaktı ve tabii belirtildiği gibi 11 ayrı yasada değişiklik yapan bir teklif ve bu yasalar da gerçekten temel yasalar. Ne tür yasalar? Ülkemizle yani Türkiye'nin ülkesiyle, toprak parçasıyla, oradaki yapılarla, insan-eşya arasındaki ilişkiyle doğrudan bağlantılı yasalar. Şimdi, anayasal açıdan bunları değerlendirmeye girmeden önce, özellikle bizim muhalefet partileri dışında MHP'li sayın vekillerin çok hassas olduğu, AK PARTİ'li vekillerin de çoğu zaman katıldığı bir yakınmaya, yasanın niteliği açısından değinerek giriş yapmak istiyorum, o da torba yasa özelliği. 27'nci Dönemde 19 torba kanunla 665 madde görüşülmüş oldu ve tabii ki bu maddeler gerçekten hukuk sistemimizi, zaten iç tutarlılığı çok tartışmalı olan hukuk sistemimizi oldukça örseleyen ve bunu derinleştiren bir yasalar demeti olarak karşımıza çıkıyor. Toplam 57 yasa teklifi 1.046 maddeden oluşan önerileri yasalaştırmış bulunuyoruz, bunların 702'si demek ki torba kanunlardan oluşuyor. Tabii, biz sarayın gücüne yetişemiyoruz, 55 Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle 2.064 maddeyi gerekçesiz bir şekilde hazırlanan metinler yürürlüğe konularak... Orada da yarısından sonra torba Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yöntemi izlenmeye başlandı. Bu da gerçekten anayasal düzenimizin geleceği açısından "Yasalar Anayasa'ya aykırı olamaz." temel maddesi gereği üzerinde düşünülmesi, durulması gereken hususların başında geliyor.
Bu yaptığımız, şu anda görüşmekte olduğumuz 11 yasayı bir araya getiren ve bunlarda değişiklik yapan öneri aslında 4 kanunda tekrar tekrar değişiklik öngörüyor: İdari Yargılama Usulü Kanunu, bugüne kadar yine bu şekilde değiştirdik. İmar Kanunu hakeza, 2 kez; Kıyı Kanunu, 2 kezu; Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu, 1 kez olmak üzere, bunlar çeşitli defalar değiştirilmiş olan kanunlardır.
Şimdi, bu açıdan ayrıntıya girmiyorum, çok daha mevzuatımızı bozan yönleri var, özellikleri var ama benim özellikle biraz önce değindiğim, ülkemizin yeryüzü parçası, kentlerin, kırsal alanların ve kültürel çevrenin planlanmasına ilişkin, aynı zamanda doğal, kültürel ve tarihsel mekânların yapılaşmaya açılması ve planlanmasına ilişkin hususları itibarıyla Anayasa'nın ilgili maddeleri açısından şu üç grup maddeye uygunluk veya aykırılık testinden geçirebiliriz.
Birinci grup, doğrudan doğruya haklar alanı. 17'nci maddesinden 36'ncı maddesine kadar yani yaşam hakkı ve adil yargılanma hakkı.
İkincisi, kırsal, kentsel ve kültürel çevre alanı; 23'üncü maddeden başlayıp 43'üncü maddeyle devam eden; doğal, kültürel ve tarihsel miras, 63'üncü maddeye kadar uzanan alan.
Ve üçüncü grup ise, sayın konuşmacıların belirttiği gibi Anayasa Mahkemesi kararı varken 138 ve 153'üncü maddelerine aykırılık açısından.
Sayın vekiller, Değerli Başkan; mesela son günlerde Türkiye'nin gündeminde olan Kanal İstanbul Projesi, hepimizin yakından izlediği bu proje çok yönlü olarak belki tartışıldı ya da hiç tartışılamadı çünkü medyaya uzmanların erişim hakkı pek yok ülkemizde. O bakımdan az tartışılıyor fakat tartışılabildiği kadarıyla birçok yönü dile getirildi ama Anayasa hükümleri açısından bu konu dile getirilmedi. Ben sadece hani bu konuyla doğrudan ilgisi olduğu için ilgili Anayasa hükümlerini sadece başlık olarak sayıyorum: Sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak, madde 23. Mülkiyet hakkı, madde 35. Kıyılardan yararlanma ve kamu yararı, madde 43. Toprak mülkiyeti, madde 44. Tarım arazileri ve kamulaştırma, madde 45, 46. Çevre ve sağlık, madde 56. Planlı ve çevre koşullarına uygun kentleşme, madde 57. Tarih, kültür ve tabiat varlıkları, madde 63. Tabii servetler ve kaynaklar, madde 168. Ormanların korunması, geliştirilmesi ve orman köylüsünün korunması, madde 169, 170. Ben bir anayasacı olarak bu Kanal İstanbul Projesi ÇED raporuyla birlikte açıklandığı zaman anayasal açıdan incelediğimde bütün bu maddeler ışığında Anayasa'nın 3'üncü maddesi olan devletin bütünlüğü maddesi "Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür." şeklindeki maddenin özellikle "Türkiye Devleti, ülkesiyle bölünmez bir bütündür." kuralına aykırılık teşkil ettiğini görüyorum, saptıyorum yani bu parça parça ele aldığımız bu konu aslında anayasal açıdan, Anayasa'nın ülkemizle ilgili, Türkiye ülkesiyle ilgili maddeleri açısından bir bütün olarak değerlendirildiği zaman bu kadar değiştirilemez maddenin ihlal edilmekte olduğunu, böyle bir riskin ortaya çıktığını, Türkiye'nin Trakya Bölgesi'ni ikiye ayırıyoruz ve Anadolu ve Trakya olmak üzere iki büyük bölgeden oluşan ülkemizi üç bölge hâline yapay bir biçimde getirmeye teşebbüs ediyoruz. Anayasa madde 3 açısından gerçekten tartışılmaya değer, tartışılması gereken bir konu.
Şimdi, bu genel yaklaşımdan sonra ben biraz daha bunu bizim şu anda görüşmekte olduğumuz teklifi ve biraz önce Gökan Bey ve Mahmut Bey'in farklı açılardan dile getirdiği hususları maddeler temelinde, yasa önerisinin maddeleri temelinde değil, hani genel olarak Anayasa'ya uygunluk sorunu bakımından, Anayasa maddeleri temelinde biraz somutlaştırmak istiyorum.
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Hocam, hocamız olduğunuz için itiraz hakkımızı kullanmıyoruz, yanlış anlaşılmasın.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan, zaten görüştüğümüz konu gerçekten yaşam hakkı temelinde ülkemizin topraklarının, kentlerinin, kırlarının, kültürel alanın nasıl kullanılacağına dair hükümler söz konusu olduğu için ben de bunu...
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Kanal İstanbul konusunun ülkenin bölünmez bütünlüğüyle ilişki kurulması biraz zorlama oldu Hocam ama...
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Tabii, siz bunu farklı biçimde yorumlayabilirsiniz ama ben Anayasa'nın ilgili hükümlerini sadece "cite" etmek suretiyle... Bunu tabii ki ayrı bir mekânda, zamanda tartışabilirsek çok yararlı bir tartışma olur. Ben sadece bir iki dakika içerisinde değindim. Burada ise konuyu dağıtmadan, bu bizim yasayla doğrudan ilgili maddelere değinmek suretiyle sözlerimi toparlayacağım.
Bu düzenlemenin özellikle İmar Kanunu, İskân Kanunu, yapılaşmaya dair kanunların Anayasa'mıza göre devlete yüklediği yükümlülükler esasen üç başlık altında toplanılabilir:
Bir: Devletin düzenleme yükümlülüğü.
İki: Devletin denetleme ve bu düzenlemeleri izleme yükümlülüğü.
Üç: Yaptırım uygulama.
Şimdi, metne baktığımız zaman, aslında sondan başlıyor, yıktırmadan başlıyor. Oysa devletin yapması gereken imar planını etkili kılmak, imar planını bağlayıcı bir biçimde uygulamaya koymak ve yasaya ve Anayasa'ya aykırı yapılaşmanın önüne daha baştan geçmek. Ancak bu böyle bir varsayımla, tıpkı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye hakkında verdiği Maşallah Öner Yıldız kararında âdeta Türkiye'de şehircilik hukukunun nasıl ihlal edildiğini sürekli sergiler biçimde; evet, imar planlarına aykırı yapı yapılıyor, biz bunu ciddi biçimde düzenlemiyoruz, denetleyemiyoruz ve en sonunda karşımıza çıktığı zaman yıkmak zorunda kalıyoruz. Tabii ki hani Anayasa'nın ülke ekonomisiyle ilgili hükümlerine girmeye gerek yok ama esasen devletin bu özellikle yaşam hakkının merkezinde yer aldığı yeryüzü parçasının düzenlenme tarzı bakımından, insan-çevre, insan-doğa, insan-eşya ilişkisi bakımından üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir konu. "Bu, neden dikkate alınmamış, bu metni yazanlar bunu neden dikkate almamış?" biçiminde bir eleştiriden ziyade, bu şekilde, torba nitelikte olduğu için bunu öngörememişler. Eğer bu, bu şekilde değil de İmar Kanunu tematik olarak ele alınmış olsaydı veyahut burada yer alan temel kanunlardan bir başkası, yine Yapı Denetimi Hakkında Kanun başlı başına ele alınmış olsaydı o zaman bunu görmemiz mümkün olabilirdi fakat bu şekliyle görmemiz mümkün değil. O bakımdan, şahsınıza bir eleştiri yöneltmiyorum ben. Yöntem olarak çünkü ben de yaklaşık elli yıllık hukukçu olarak okuduğum zaman, mümkün değil, yarısına yakınını anlamakta güçlük çekiyorum çünkü yasa yapma tekniğine aykırı, zaten bu tekniğe bütün partilerin karşı olması bizim en başta, başlıca kazanımımız oluyor. O bakımdan, belki bu vesileyle bunu dikkate alabiliriz diye düşünüyorum.
Şimdi, biraz daha anayasal maddelere kayacak olursam, ben genel gerekçeyi okudum, maddeleri okudum, madde gerekçelerini okudum; sanki bu metin yok, Türkiye Cumhuriyeti bir anayasadan yoksun ve bir tür yasalar arası gezinti yapmak suretiyle böyle bir metin, böyle bir derleme metin yazılmış havasını, algısını çıkardım çünkü gerçekten Anayasa yok. Şimdi, Anayasa'nın olmaması belki yine kişisel bir hata değil ama o da yasa yapma yöntemimizin sakatlığına bağlı bir husus, Anayasa'ya aykırılığına bağlı bir husus çünkü burada mesela bir 23'üncü madde okunmadan, bir 57'nci madde okunmadan, hakeza 56'ncı madde, 63'üncü madde okunmadan böyle bir ciddi, iddialı bir yasal düzenlemenin yapılması gerçekten anayasal açıdan mümkün değildir.
Tabii ki zamanınızı almamak için bu maddeleri okumuyorum ama 23'üncü maddenin -biraz önce belirttiğim gibi- sağlıklı ve düzenli kentleşmeyle ilişkili olduğunu, 57'nci maddenin yine planlı ve çevre koşullarına uygun kentleşmeyle ilgili olduğunu sadece hatırlatmak adına, 43'üncü maddenin kıyılardan yararlanmayla ilgili olduğunu ve 63'üncü maddenin ise tarih, kültür ve tabiat varlıklarını korumaya ilişkin devlete temel görevler yükleyen madde olduğunu belirtmekle yetinmek istiyorum. Bu bakımdan, bu maddeler gerçekten mutlaka önümüze konup bu temel yasalarda ancak o şekilde değişiklik yapılabilecek, onlar ışığında değişiklik yapılabilecek maddelerdir. Bunlar açıktır. Neden ikinci kategoriyi saydım? Çünkü siz diyorsunuz ki: "Yıktırılabilir." "Şu kişiler denetler." "Şöyle olur." Peki, iyi de burada Anayasa madde 17, insan yaşamı söz konusu. İnsan yaşamının söz konusu olduğu bir alanda Türkiye'nin her tarafında gördüğümüz üzere, hemen hemen her gün olmasa bile her hafta bir binanın yıkılması, bu kadar sonradan müdahaleyi nasıl yasa maddesine geçirirsiniz önceden müdahale söz konusu iken?
Bu bakımdan, mesela "ivedi yargılama" demişsiniz bir maddede -örnek olarak söylüyorum- ivedi yargılama Anayasa'mıza aykırı. Şunu deseydiniz: "Anayasa madde 36'ya göre adil yargılanma hakkının asgari koşullarına saygı kaydıyla bir an önce bitirilmesi..." Bu olabilirdi ama siz onu söylemeden "ivedi yargılama" dediğiniz zaman Anayasa'ya açık bir aykırılık söz konusu olabiliyor. Şimdi, bu açıdan sistematik bir biçimde değerlendirdiğimiz zaman, gerek az önce belirttiğim 23'üncü maddeden 63'üncü maddeye kadar uzanan kurallar dizisi, düzenleme, denetim ve yaptırım zincirinin izlenemediğini görmekteyiz yani az önce belirttiğim nedenle ön bir ayrı yasanın burada bir yasa potasında eritilme çabası söz konusu.
Tabii, yine sayın vekiller değindiler, beni en çok bir anayasacı olarak yurttaş olarak, bizi vekil olarak, hepimizi etkiliyor ama anayasacı olarak ister istemez Anayasa'ya aykırılıkları en çok dile getiren kişi olarak beni etkileyen husus Anayasa Mahkemesi kararı varken ki bu Anayasa Mahkemesi kararını yine biz tartıştık, bu yüce çatının altında tartıştık, o sırada dile getirdik "Hayır, bunu oylamayalım sayın vekiller, lütfen." Yine saydım Anayasa maddelerini ama olmadı, dinletemedik ve 4/4/1990 tarihli ve 3621 sayılı Kıyı Kanunu'na 18/1/2019 tarihli ve 7162 sayılı Kanun'un 7'nci maddesiyle eklenen ek 2'nci madde ve ekli 1, 2, 3 ve 4 no.lu krokiler ile listelerin Anayasa'nın 2'nci, 43'üncü ve 56'ncı maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine ve yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi talep edildi. Anayasa Mahkemesi yürürlüğün durdurulmasına karar vermedi ama çabuk karar verdi önemi nedeniyle, yıl bitmeden, en erken verdiği kararlar arasında ve Anayasa Mahkemesinin verdiği ender, çevre hakkına ilişkin, 56'ncı maddeye ilişkin, 43'üncü maddeye ilişkin ve bunların ayrı ayrı ve birlikte yorumlanmasına dair ender kararlarından biridir. İyi bir karardır. Ben tabii, yazsaydım kuşkusuz daha ayrıntılı yazardım çünkü Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve mutlaka bunları dercederdim ama buna rağmen burada sorun Anayasa Mahkemesi kararının içeriğini tartışmak değil, burada sorun, Anayasa madde 138 ve madde 153, son çerçevesinde bu konuda bir kez daha düzenlemenin aynı konuda yapılmayacağına dairdir. Evet, bir kez Anayasa'ya aykırı düzenleme yapıldı, Anayasa Mahkemesi bunu iptal etti ama yüce Meclisimizin Anayasa Mahkemesi kararına karşın "Ben aynı konuda yeniden düzenleme yaparım." biçiminde bir iradesi keşke hiç bu şekilde dışa vurulmamış olsaydı çünkü sanki biz kendi kendimize bir Anayasa suçu kavramını ihdas etme girişimini burada dışa vurmuş oluyoruz irade olarak.
Sayın Başkan, bitiriyorum. Bu, maalesef birkaç hafta önce yılın son yasasıydı, yine adsız bir torba yasaya konulan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasıyla ilgili Anayasa Mahkemesi kararına rağmen bir yasal düzenleme söz konusu idi. O bakımdan, biz o gece sabahladık 19 Aralık gecesi ve sağ olsunlar, diğer vekiller, başta AK PARTİ'li vekiller olmak üzere, o 3 madde geri çekildi çünkü Anayasa Mahkemesi, biraz önce Sayın Tanal'ın belirttiği gibi, boşluk doğması durumunda "Boşluk çıkıyor, bu konuda size süre tanıyorum, bu konuyu düzenleyin." biçiminde Anayasa'ya göre karar verir ama bu şekilde kararlarda Meclisin yeniden düzenleme yapması, Anayasa'yı 2 kere ihlal etmesi, Anayasa'ya aykırılık ötesinde Anayasa ihlaliyle Anayasa suçunun birleşme durumu söz konusu. Şu tabii ki çok üzücü: Yılı böyle bir teşebbüsle tamamladık, ne iyi, vekiller ortak akılda buluştuk ve bu 3 madde geri çekildi derken yılın ilk yasa teklifinde yine bir Anayasa Mahkemesi kararına rağmen bir düzenlemenin bu yasanın içerisine, zaten derleme olan, torba olan yasaya sokuşturulmuş olması üzmektedir. Zannediyorum, bir biçimde bunu yazmak zorunda kalanların veyahut da onlara bu teklif metninin altyapısını getirenlerin belki -tırnak içerisinde- oyununa gelmiş olabilirler. Bu bakımdan "Evet, niçin öyle bir hata yapıldı?" şeklinde bir sorgulamadan çok, mademki İç Tüzük madde 38 bize bu yetkiyi veriyor, Anayasa'ya uygunluk incelemesi ve bizim grubumuz da bu konuda bir önerge verdiğine göre...
Sayın Başkan, değerli üyeler; bunu Anayasa'ya aykırılık nedeniyle, ben, bu konuda emin olun, çok daha somut gerekçelendirme yapabilirim ama heyetin vaktini daha fazla almamak için bu söylediklerimle yetiniyorum. Bunlar açıkça Anayasa'ya aykırılık teşkil eden hususlardır, dikkatlerinize ve takdirlerinize arz ederim.
Teşekkür ederim.