| Komisyon Adı | : | BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU |
| Konu | : | (2/2512) esas numaralı Kanun Teklifi'nin Anayasa'nın 43'üncü, 56'ncı ve 10'uncu maddelerine aykırılık teşkil ettiği gerekçesiyle reddedilmesi gerektiğine ilişkin verilen önerge hakkında görüşmeler |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 15 .01.2020 |
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Efendim, ben Anayasa'ya aykırılıkla ilgili meslektaşlarımızın getirdiği bütün önermelere katılıyorum. Özellikle ivedilik ile adil yargılanma arasındaki ikilemin ortadan kaldırılması gerekiyor. Uluslararası sözleşmelere, altına imzamızı attığımız uluslararası sözleşmelere ve mevcut mevzuatımıza göre aslolan adil yargılanmanın sağlanmasıdır, burada öyle bir kaygı taşınmadığı açıkça görülüyor. O yüzden bir anayasal aykırılık serüveni söz konusu ama üzerine konuşulduğu için sizi çok uzun tutmayacağım bu konuyla ilgili.
İkinci bir Anayasa'ya şeklî aykırılığın olduğu madde de 17'nci maddedir. 17'nci maddede kamu mülkiyetinde olan araziler ile özel mülkiyette olan arazilere uygulanacak yöntemin farklılığı tanımlanmıştır. Bu farklılık kuşkusuz ihtiyaçtan tanımlanmıştır. Yani kamu arazileri üzerinde yapılacak muamele ile özel hukuk tüzel kişileri üzerindeki araziler üzerinde yapılacak muamelenin aynı olma ihtimali fiilen mümkün olmadığından bu tanım yapılmıştır ama Anayasa'nın eşitlik ilkesi kamu tüzel kişiliği ile özel hukuk kişilerinin mülkiyet üzerindeki tasarrufları anlamında farklı uygulamalara tabi tutmuyor. Farklı uygulamalara tabi tutulan kanunlar farklıdır, kamulaştırma yapılan alanlardır, vesaire filan gibi yani müsadere, kamulaştırma vesaire gibi alanlardır. Bu anlamda 17'nci maddede her ne kadar ihtiyaçtan doğduğunu ben de anlıyor olsam da, Anayasa'ya şeklî bir aykırılığın olduğunu düşünüyorum. Ayrıca, yasanın tamamına bakıldığında, özellikle kamuya aktarılan değer artış payları açısından baktığımızda, büyükşehirlerde yüzde 50-yüzde 50, diğerlerinde yüzde 60-yüzde 40 şeklinde bir tarif söz konusu. Bakanlık tarafından uygulama yapıldığı zaman tamamının devlete aktarıldığı, kamuya aktarıldığı bir uygulama söz konusu. Bunlarla ilgili de Avrupa Birliği bünyesinde mevcut mevzuata göre "kent hakkı" tanımı vardır, altında imzamız olan anlaşmalarda da kent hakkının tarifi vardır. Bunlar bir anlamda anayasal iç hukuk düzenlememiz olarak kabul edilmesi gerekir, kent hakkına aykırı olduğunu düşünüyorum. O kentin, o kentte yaşayan insanlara aktarılması gereken değer artışlarının burada bir basit düzenlemeyle tamamını kamunun merkezî otoritesine aktarıyor olması dolaylı bir vergi ihdası gibi tabloyu hayata geçiriyor olması bir anayasal aykırılıktır aynı zamanda, bunu tespit etmemiz gerekiyor. Orada da şeklî bir durum olduğunu görüyorum, şeklî bir durum olduğunu... Pardon, bir öncekinde şeklî bir durum olduğunu görüyorum, onunla ilgili aykırılığı tarif ederken biraz dikkatli tarif ettim. Ama burada açıkça merkezî idarenin bir tahakkümü söz konusudur. Merkezî idarenin kent hakkını yok etmesi kabul edilebilir bir şey değildir, onun da bir Anayasa'ya aykırılık olarak göz önüne alınmasını talep ediyorum.
Teşekkür ederim.