| Komisyon Adı | : | BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU |
| Konu | : | Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2512) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 15 .01.2020 |
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; öncelikle hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Başkan...
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Mahmut Bey, sonra söz verelim, Mustafa Bey konuşsun da.
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Önce kanun hakkında genel bir bilgi vermeyi arzu ederim, daha sonra da önemli bulduğumuz kanundaki maddelerle ilgili de vaktinizi de fazla almadan biraz da derin ve detaylı bilgi vermeyi arzu ediyorum.
Teklifimizin geneli hakkında bilgi olacak: Coğrafi Bilgi Sistemleri Kanunu 1'inci kanunumuz. 775 sayılı Gecekondu Kanunu, 1164 sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, 3194 sayılı İmar Kanunu, 3414 sayılı Gecekondu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 3621 sayılı Kıyı Kanunu, 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun, 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu, 5368 sayılı Lisanslı Harita Kadastro Mühendisleri ve Büroları Hakkında Kanun, 5543 sayılı İskân Kanunu.
Teklif, sizin de söylediğiniz gibi, 37 maddeden oluşmaktadır. 1'i yeni kanun olmak üzere toplam 17 kanunda düzenleme yapılıyor. Teklifle şehircilik alanında coğrafi veri altyapısı hayata geçirilmek ve uygulamada yaşanan sorunları çözmek ve mahkeme kararları doğrultusunda ihtiyaç duyulan düzenlemeleri yapmak amaçlanmaktadır.
Değerli Başkanım, saygıdeğer arkadaşlar; Komisyonumuza sunmuş olduğumuz Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'mizle insan odaklı bir anlayış çerçevesinde sürdürülebilir şehirler ve yaşam alanlarını oluşturarak şehirlerimizin kültürel kimliğini canlandıran ve yatay mimariyi esas alan planlama ilkelerini günümüz teknolojisinin verileriyle harmanlayarak hayata geçirmeyi hedefliyoruz.
Madde görüşmelerine geçilmeden önce maddeler hakkında kısa bilgi vermek istiyorum: Bildiğiniz üzere, 1'inci madde coğrafi bilgi sistemleriyle ilgili madde. 7/11/2019 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanan 49 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'yle artık ülkemizde coğrafi verilerin oluşturulması, kullanılması, belirli standartlara bağlanarak bu verilerden elde edilen bilgelerin sistematik bir düzenleme doğrultusunda oluşturulması gerekmektedir. Söz konusu kararnamedeki düzenlemelere uyumlu olarak kanunda yer alması gereken maddeler teklifimize işlenmiş, aynı zamanda planlama alanlarındaki coğrafi verilerin kullanım alanları ve standartları belirlenmiştir. Böylece şehirlerimizin öncesi ve sonrası planlama süreçleri veri olarak elimizde olacağından bir kent hafızası olması için büyük fayda olacaktır.
Değerli arkadaşlar, yine bu düzenlemeler neticesinde oluşan coğrafi veriler kurumlarımızda bedelsiz olarak paylaşılacak, her kurumun ayrı ayrı coğrafi verilerini temin etmesi yerine, belli bir standart içerisinde tüm kurumlardan coğrafi verilerin alınıp işlenmesi anlamına gelmektedir. Ben eğer izniniz olursa bu coğrafi bilgi sisteminin aslında ne anlama geldiğini, sadece burada geçen bir maddenin uygulama sürecinde bu ülkeye nasıl bir katma değer sağlayacağıyla ilgili bazı bilgeleri paylaşmak isterim.
Saygıdeğer Başkanım, şimdi, e-devletin yani bütün iş ve işlemlerin, tüm süreçlerin elektronik ortamda yönetilebilmesi için bir e-devletin olması gerekiyor. E-devletin dayandığı iki tane temel var: Bunlardan bir tanesi yönetim bilgi sistemi, öbürü de coğrafi bilgi sistemi. Şu ana kadar ülkemizde Cumhurbaşkanlığımızın kararnamesinden, muhtarlıkların çalışmalarına kadar yaklaşık 5 milyon 150 bin işlem yapılmaktadır. Bu işlemler süreçleriyle takip edilmektedir. Buna biz büyük bir devlet mekanizması diyoruz ve her bir işlemin bir dişlinin tek bir dişi olduğunu düşünürsek, şu ana kadar yapılan bütün çalışmalar sadece yönetim bilgi sistemiyle yani sayısal ve sözel verilerle oluşan bir devlet anlayışı olduğu için 2 boyutlu bir çalışma söz konusudur. 2 boyuttan kastımız yani bir tarafında zaman... Çünkü tüm iş emirlerinin bir tarih ve sayısı var ve yapılan tüm çalışmaların da muhatabı olan insan var ama üçüncü dayanağımız yok. Bunu 3 boyuta taşıyacak olan mekânsal verilerle bütünleşirse o zaman biz gerçek anlamda e-devleti oluşturmuş olacağız. Bunu nasıl tarif edebiliriz? Aslında bunu saatlerce konuşabiliriz ama en basit tarifi coğrafi bilgi sisteminin yine sizinle paylaşmak isterim.
MURAT BAKAN (İzmir) - Yabancılarla niye paylaşıyorsunuz bu bilgileri? Dediğinizle ilgisi yok burada, yabancılar...
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Arkadaşlar, Mustafa Bey sunumunu tamamlasın, sonra söz isteyenlere söz verelim.
Mustafa Bey, siz Komisyona hitap edin.
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Şimdi, coğrafi bilgi sistemi aslında konuma dayalı teknik çalışmalarla edinilen grafik dataların, demin söylediğim yönetim bilgi sistemiyle elde edilmiş sözel ve sayısal verilerin bütünleşik olarak çalışmasıdır aslında. Bu verilerin toplanması, saklanması, işlenilmesi ve kullanıcıya, karar vericiye ürün olarak sunulmasıdır coğrafi bilgi sistemi, bu açıdan da son derece önemlidir.
Ben size basit bir örnek vermek istersem yani coğrafi bilgi sisteminin devlet yönetiminde veya karar alma süreçlerinde veya strateji oluştururken vazgeçilemeyecek en önemli bilgi kaynağı olması açısından çok basit bir örnek vermek istersem, mesela sadece yönetim bilgi sistemi yani sözel ve sayısal verilerle bir çalışma yaptığımızı düşünün. 2 insan üzerinde çalışma yapıyoruz. Zeki Gündoğdu ile Ahmet Akça hakkında çalışma yapıyoruz. Biz bunlara, sayısal verilere baktığımızda Ahmet Akça "A" harfinden başladığı için listenin başında görülür, Zeki Gündoğdu listenin en sonunda görülür "Z" harfinden dolayı. Biraz derinlemesine bakarsak sözel verilerle, belki aynı şehirde olduklarını görüyoruz. Daha sonrasına bakarsak aynı ilçede olduğunu görebiliyoruz. Ama eğer coğrafi bilgi sistemine hâkimseniz ve böyle bir altyapınız varsa bir tuşla Zeki Gündoğdu ile Ahmet Akça'nın aslında bir şehirde, aslında bir mahallede, aslında bir apartmanın karşılıklı iki dairesinde oturduğunu görebiliyorsunuz. Bunun bize ne faydası olacak? Bunun bize şöyle bir faydası olur: Düşünün ki kamu kurumları, bakanlıklar, yerel yönetimler herhangi bir konu hakkında veya bir alan hakkında fikir sahibi olabilmeleri, bilmeleri gerekiyor bir yere hizmet edebilmek için. Benim öğrendiğim şu: Bir yeri ne kadar çok iyi biliyorsanız o kadar hizmet edebilirsiniz. En pratik yol hizmet edeceğiniz alanla... Bu alan sadece insan değil, coğrafi bilgi sisteminin böyle özelliği var. Görünür, görünmeyen yani yer altında ve yer üstünde ülkenin bütün her tarafında jeolojik haritalarını görebiliyorsunuz; bütün kaynaklarını, tabii kaynaklarını görebiliyorsunuz; bütün altyapılarını görebiliyorsunuz; elektrik hattından doğal gaz hattına kadar herhangi bir yeri kazıdığınızda eğer elinizde coğrafi bilgi sistemi varsa hangi doğal gaz hattının kaç santimetre neresinden geçtiğini çok rahatlıkla görebilir, ona göre uygulama yapabilirsiniz. Bu açıdan devrim niteliğinde aslında coğrafi bilgi sistemi. Coğrafi bilgi sisteminin daha sonra inşallah uygulama sürecini hep beraber göreceğiz. Şu ana kadar bütün kurumlar, bilaistisna herkes kendiyle ilgili alanda coğrafi bilgi sistemi oluşturma gayreti içerisindeydi. Ama bunları bütünleşik olarak bir araya getirip devletin geneli, devletin genel menfaati açısından bir araya getirmenin mümkün olmadığını görmüştük. Ve dolayısıyla da çok ciddi bir zaman kaybı oldu şu ana kadar, çok ciddi bir kaynak israfına da neden olmuştu. Bu gerçekleşirse eğer -sorunuza cevap vereceğim- iddia ediyorum, dünyanın en gelişmiş ülkelerini sayarsak, bu uygulamayı yapan ülkelerin sayısı 2 elin parmaklarını geçmez. Biz bu anlamda bilişim teknolojisini, iletişim teknolojisini hizmete dönüştüren ve strateji oluştururken çabuk bilgiye ulaşmak ve çabuk karar verme açısından inanılmaz bir artı değer elde etmiş olacağız.
Bu bilgilerin paylaşılması, bakın, mesela şöyle: Siz Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığında olduğunuzu düşünün, bir tuşla engellilerin nerede yaşadığına çok rahatlıkla ulaşabilirsiniz, bir tuşla -şimdi depremden bahsediliyor- bütün binaların yapıldıkları tarihe bakabiliyorsunuz. Bütün binaların betonarme, kâgir veya yığma olduklarına rahatlıkla ulaşabiliyorsunuz ve dolayısıyla oturduğunuz yerden bütün bilgilere, canlı ve cansız hizmet etmek zorunda olduğumuz bütün bilgilere rahatlıkla ulaşabiliyoruz. Bunun sunumunu yaparken yurt dışında, Almanya'da özellikle şöyle bir şeyle karşılaşmıştık, demişler ki...
MURAT BAKAN (İzmir) - Bana cevap vereceksiniz o zaman sorumu tam sorayım, siz de tam cevap verin.
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Usulü bilmiyorum, Sayın Başkanım karar veriyor.
MURAT BAKAN (İzmir) - Cevap verecek misiniz? Hiç değilse sorumu sormuş olayım da...
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Sunum bittikten sonra.
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Sunumu bitirdikten sonra size cevap vereceğim.
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Bitsin, bitsin.
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Şimdi, ikinci şeye geçiyoruz: Değerli Başkanım, Türkiye'mizde yer alan bir diğer önemli düzenleme ise teklifin yasalaşmasıyla birlikte artık imar planlarında yükseklik serbest olarak belirlenmeyecektir. Yürürlükteki imar planlarında serbest olarak belirlenmiş yüksekliklerin yerel yönetimlerimize belirli bir süre tanıdıktan sonra onların da mevcut kanuna uydurulması konusunda zorunluluk getirilmiştir. Böylelikle başta Sayın Cumhurbaşkanımızın da belirttiği gibi, yatay mimarinin hayata geçirilmesi ve bir medeniyet iddiası olarak düşündüğümüz şehirlerimizin estetiğini bozan yapılardan arındırılması için gerekli hukuki altyapı süreçlerini de tamamlamış oluyoruz.
Bir başka düzenleme, imar planlarına uygun olarak yapılan uygulamalar yani 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18'inci maddesinden bahsediyorum. Bu vesileyle imar planlarının uygulamasını yapıyorsunuz ve yeni yerleşim yerleri oluşturuyorsunuz. Ancak parselasyon planlarında yani 18 uygulamalarına açılan davalarda mahkemece verilen iptal kararı sonrasında bu kararların fiilî ve hukuki imkânsızlıklar nedeniyle eski hâline getirilmesi mümkün olmayan durumlarda -bunu biraz sonra açıklarız- mağduriyetin önlenmesi, giderilmesi ve parselasyon planlarının kalıcılığının sağlanması amacıyla bir düzenleme yapılmıştır.
Şimdi, burada teknik arkadaşlarımız bilirler, bu 18 uygulamasından sonra yapılan itirazlarda mahkeme kararları doğrultusunda ilan edilmiş imar planları bölge olarak durdurulmaktadır. Ve müracaat sahibinin asıl parseline baktığımızda da bu mahkeme süreçleri ivedi yargılama usulüne tabi olmadığı için, Sayın Hocam, aradan en az beş veya on yıl geçmektedir.
Şimdi, düşünün, imar planı uygulaması geçmiş, üzerinde inşaatlar, ruhsata uygun inşaatlar yapılmış -yeni planlara göre, yeni parsel sınırlarına göre- bu inşaatlar bitirilmiş, yapı kullanma izin belgeleri alınmış, kat mülkiyetleri oluşturulmuş, bütün her tarafta şehir yaşamaya başlarken bir mahkeme kararıyla o bölgeyi âdeta "collapse" hâline getiriyorsunuz, durduruyorsunuz. Ve zaten mahkeme kararı doğrultusunda yaptığınız düzenlemelerde, yeniden yaptığınız düzenlemelerde şununla karşılaşıyorsunuz: Şikâyet sahibinin, mağdurun aslında isteseniz de kök parseline gidemiyorsunuz çünkü orada ya kamuya ait yapılmış bir çalışma var yani kamunun "düzenleme ortaklık payı" adı altında ya yeşil alandır ya meydandır veya başkasının mülkiyetine geçmiş ve orada inşaat faaliyetleri yapılmıştır. İşte, bu durumlarda bir mağduriyetin kısaca hemen önlenmesi, bu, bir. İkincisi, ben, mağduriyet yani kişi hakkı açısından, mülkiyet hakkı açısından baktığımızda bir de şehrin hak ve hukukunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. O süre içerisinde yani plansız kalmış şehrin hak ve hukukunu muhafaza etmek için, şehirlerde sürdürülebilirliğin önünü açabilmek için şikâyetçi olan, planı yapan idareyle karşılıklı rızaya dayalı asıl parselinden düzenleme ortaklık payı kesildikten sonra kamulaştırma yapılabilmesinin önü açılmaktadır. Bu da aslında şehir açısından ve oluşan mağduriyetler açısından devrim niteliğinde bir çalışmadır.
Bir başka önemli çalışma, düzenleme, İmar Kanunu'na aykırı yapılara karşı girişilen mücadele kapsamında ruhsata aykırı veya ruhsatsız yapılan binalar hakkında tapu kayıtlarına bilgilendirme yazısı yazılması usulü getirilmektedir. Böylece ruhsat ve eklerine aykırı yapılan yapıların önüne geçilmesi... Çünkü siz tapunun beyanlar hanesine, imar planına veya projeye aykırı bir yapı yaptığınızda bunun tapunun beyanlar hanesine geçeceğini bilseniz ve inşaatı yapacak biriyseniz bundan çekinirsiniz; bu, bir.
İkincisi, aslında bu süreçte satın almalar münasebetiyle üçüncü şahısların mağduriyetini önlüyorsunuz. Dolayısıyla inşaat hâlinde işte projeden satılma söz konusu olduğunda, insanlar bitmemiş projelerle, plana aykırı ve projeye aykırı herhangi bir yapı söz konusuysa... Çünkü yedi gün içerisinde yapı tatil tutanakları veya mevcut tutanakların Tapuya veya Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bildirilmek zorunluluğu var. Dolayısıyla oradan da üçüncü şahısların mağduriyetlerinin önüne geçilmiş olacaktır.
Bir başka madde, İmar Kanunu'nun yine 42'nci maddesinde düzenleme yapılarak imar mevzuatına aykırı yapılaşmanın önlenmesi amacıyla bu yapılara uygulanacak idari para cezaları da düzenlenmekte. Aynı değerde olmayan arsa ve yerlere farklı miktarda cezalar uygulanarak bizim açımızdan, bizim bakış açımıza göre daha adil, caydırıcı bir uygulama ön görüyoruz.
Şurada işin püf noktası şudur değerli arkadaşlar: Kaçak yapılan alanın -bir bina var, daireler var, dairede kaçak bir alan var- arsa payına isabet eden alanın oranı yani onun metrekaresi ile yine o alanın, o yerin, o arsanın emlak vergisi değerine esas kabul edilen metrekare birim fiyatıyla çarpımıyla oluşan ceza eklenir. Aslında şu ana kadar yapılan bu İmar Kanunu'nun 42'nci maddesine aykırı olan yapılarda zaten bir cezai müeyyide vardı. Ama bu cezai müeyyide -aslında cezai müeyyidenin süreci geldiğinde onu konuşabiliriz, daha iyi olur- caydırıcı olmaktan çıktı. Düşünebiliyor musunuz, siz, işte, çok konuşuldu diye söylüyorum, Bayburt'ta sabit birim metrekare...
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Ya, bu Bayburt'ta...
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - ...kaçak yapıya verilen ceza ile Maslak'ta birim metrekareye verilen cezanın caydırıcı olduğunu ve adil olduğunu savunan varsa eğer onu tekrar görüşürüz.
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Bak, buradan uyarılar var. "Devamlı Bayburt örneği verilmesin." diyorlar Mustafa Bey.
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Peki.
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Bayburt'un sahibi var ya, o kadar sahipsiz değil.
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Ankara var.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Iğdır var.
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Evet, Iğdır var, Çayyolu var.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Rayicin gerçekçi olması koşuluyla.
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Evet, şüphesiz rayicin gerçekçi olması koşuluyla.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Iğdır'ın milletvekilinin burada olmaması demek onu savunmuyor kimse demek değil, CHP varsa herkes için var, Iğdırlının da hakkını savunuruz.
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Sen Sayın Mahmut Tanal'dan fazla etkilenme, sürekli "devrim" kelimesini kullandın, o dikkatimi çekti, biraz etkilendin gibi.
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - "Reform" diyeyim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Değerli Başkanımız Diyarbakırlı, her Diyarbakırlı aynı zamanda bir devrimcidir.
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Biz reformcuyuz Sayın Başkanım.
Değerli Başkanım, hakikaten Mahmut Tanal'ı "ignore" etmem lazım buradan, yoksa iyice kafam karışacak.
Planların aleniyetinin tam anlamıyla sağlanması adına idarelere -muhtara bildirim ve plan değişikliği yapılan alanlarda görülebilecek yerlere tabela asılmak suretiyle- bildirim yükümlülüğü getirilmektedir. O bölgede yaşayan vatandaşlarımızın yapılan planlama süreçlerinde daha aktif olmalarını arzu ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu, bir reformdur, onu söyleyeyim. Ben on beş yıl belediye başkanlığı yaptım. Yapılan bütün plan düzenlemeleri, tadilatları veya yeni yapılmış planlar tamamen onaylandıktan sonra askı süreleri vardır, O dönemde de aynı askı süresi muhtarlar nezdinde de asılır. Ama inanın, normal vatandaş, işte, bir evi vardır, vesaire onu takip etmez veya kenarda, köşede bir arsası vardır, onu takip etme gereği bile duymaz. Ama bu işin peşinde koşturanlar da bunu yakından takip ederler. Ve sonradan gördüğümüz bu imar planı, özellikle parsel bazında yapılmış imar düzenlemeleri de... Otuz yıldır oturduğunuz yerde bakıyorsunuz, karşınıza çıkıyor, imar planı düzenlemelerinde 1 tane kuleyle karşı karşıya ve burun buruna gelebiliyorsunuz. Burada asıl bizim hedefimiz, orada oturan insanlar mülk sahibi olsun veya olmasın, o çevrede yapılacak bütün imar planlarına zamanında müdahale etme hakları elde edilsin. Bu aslında şehircilik açısından, bu aslında imar planlama tekniği açısından reform bir düzenlemedir, bunu da ayrıca paylaşmayı arzu ederim.
İvedi yargılama usulüne cevap verdiğim için bunu geçiyorum.
Bir de plansız ve çarpık yapılaşmanın önüne geçebilmek, planlama ilke ve hedeflerine uygun olarak şehirleşmenin her alanda aktif olarak uygulanabilmesi için imar planları yapılır. Bu tekliflerden en önemli olduğunu düşündüğümüz ve kamuoyunda çok karşılık bulan madde, artık parsel bazlı imar plan değişikliği olmayacaktır arkadaşlar. Ben CHP'den alkış bekliyordum bu konuda.
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Boş parsel kalmadı zaten.
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Hâlihazırda var olan ancak... Bakın, arkadaşlar, hâlihazırda plan ilkeleri var; planlar yapılırken sürdürülebilir olması, plan bütünlüğünün bozulmamış olması, planda kültürel ve teknik altyapının sürekliliğinin olması lazım. Bunlar planın anayasasıdır. Yani bunları aşmak mümkün değildir. Biraz sonra söyleyeceğimiz ada bazındaki düzenlemelerde yine planın anayasasına uygun olmak kaydıyla, Sayın Hocam, plan değişikliğinin parsel bazında değil, ancak ada bazında yapılabileceğini söylüyoruz ve aynı zamanda yine devamında şehir ihtiyaçlarına göre maliklerin talebi ve ada bazında tüm taşınmaz maliklerin muvaffakiyetleri alınarak yapılacak imar planı değişiklikleri sonucunda plan kapsamında kalan taşınmazların yeni imar plan durumunda meydana gelecek artışlarının tamamının kamuya döndürülmesi sağlanacaktır. Bununla birlikte kent siluetinin ve imar düzeninin korunmasının sağlanması, sağlıklı bir çevrenin devam ettirilebilmesi ve yaşam kalitesinin yükseltilmesini hedefliyoruz ve ben size söyleyeyim yine: Bu düzenlemede -biraz sonra belki madde planlarına geçeceğiz ama- şöyle bir şey yapıyoruz: Temel plan ilkelerinde, mesela, bir adada bütün maliklerin ortak talepleri doğrultusunda yapılacak plan değişikliğinde oluşacak değer artışını kamuya vermekle birlikte, yine plan gereği o bölgede bulunması gereken kültürel, sosyal ve teknik altyapısının da orada muhafaza edilmesinin şartı var. O kültürel altyapı, donatı alanlarının yani plan değişikliğinin yapılacağı yere 500 metre yarıçaplı dairenin içerisinde karşılanması zorunluluğu var. Bütün bunları üst üste koyduğumuzda sonuç şu açıkça: Biz, arkadaşlar, koruma kullanma dengesine sadığız bu süreç koruma kullanma dengesi üzerine bina edildi ancak görünen o ki -tecrübelerden biliyoruz, burada masanın etrafında oturan herkes de biliyor- ibre kullanma dengesi üzerine geçti. Şu anda yaptığımız çalışma koruma dengesinin, korumanın esas alındığı, şehrin -şehirdeki değer artışı veya rant peşinde koşanların değil- hak ve hukukunun muhafaza edilmesi, onun sürdürülebilmesi ama varsa yine şehrin ortak ihtiyaçları doğrultusunda -sürekli yaşayan, sürekli dönüşen bir canlı organizma olduğunu düşünüyoruz şehrin, şüphesiz ihtiyaçları olacaktır- bu ihtiyaçlara binaen eğer bir değişim söz konusu olacaksa yine hem ilkeleri muhafaza edeceğiz hem de oluşan değer artışını da kamuya yönlendireceğiz.
Güçlendirme: Bildiğiniz üzere, yine, Meclisimizin çıkarmış olduğu imar barışından faydalanan birçok vatandaşımız var. Yine alanda ve Sarıyer'de yaptığım gezilerde karşılaştığımız bir konu -buradaki bazı arkadaşlar da bundan haberdardır- maliklerin yani bu talebi üzerinde tüm maliklerin muvaffakiyetlerinin alınarak yapılan imar değişikliklerinin sonucunda plan... Affedersiniz. İmar barışı içerisinde bulunan ve o binada bütün mülk sahiplerinin, maliklerin ortak kararı, muvaffakiyetleri neticesinde o binalara güçlendirme yapılabilir. Bunun önünü açıyoruz.
Bir de Yapı Denetimi Hakkında Kanun var. Bahsetmiş olduğumuz tüm bu düzenlemelerin teklifimizde yer alan Yapı Denetimi Hakkında Kanun'da yapılan değişikliklerle de bir arada değerlendirildiğinde, insan odaklı, güvenilir yapılar, sürdürülebilir çevre anlayışı içerisinde yer alan şehirleşme olgusunun gelecek yüzyıllara taşınabilmesi açısından çok önemli olduğunu düşündüğümüz bir kanun. Bu Yapı Denetimi Hakkında Kanun'nda aslında -detaylarına biraz sonra bakacağız- uygulama esnasında karşılaştığımız bir sürü teknik sıkıntılar var. Küçücük müdahalelerle önünün açılacağı, hem denetimi yapan firmaların karşılaştığı sıkıntıların önünün açılması hem asıl hedeften uzaklaşılmış, işte, binaların, pencerelerin yani mimari detaylarından çok asıl statiği, asıl binanın statik yönde fokuslanması açısından önemli değişiklikler var, o açıdan da son derece önemli.
Yine, Sayın Başkanımızın başta söylediği gibi, yine başka bir düzenleme, kayalık olmayan kumluk ve çakıllık özellik gösteren sahillerimizin, kumsallarımızın vatandaşlarımızca rahatça kullanılabilmesi ve doğal yapının bozulmaması amacıyla artık rekreatif amaçlı iskele yapılamayacaktır. Böylece çevrenin korunması prensibi çerçevesinde kıyılarımızın bir, doğal yapısına uygun olarak muhafaza edilmesi, iki, tüm vatandaşlarımızın eşit olarak o kıyılardan faydalanması ilkesi getirilmiştir.
Ahlat'ı konuştuk, Ahlat'la ilgili konuşmayı tekrar devam ettirebiliriz. Bu maddeyi de geçiyorum.
Yine, kadimden beri köy olarak kullanıldığı bilinen ve 1992 yılında yapılan bir düzenlemeyle Kıyı Kanunu kapsamında kalan yapıların yani köy özelliğini devam ettiren ve kıyı kısmında bulunan yapıların korunmasının ve oradaki hayatın devamlılığının zorlaştığını görüyoruz. Bu nedenle Kıyı Kanunu'nda yaptığımız düzenlemeyle 1992 tarihinden önce yapılmış köy yerleşme alanlarının sahil şeridinde kalan kesimlerinin, köy hayatının ve yöreye özgü dokunun devamlılığının sağlanabilmesi amacıyla mevcut yapıların yöreye özgü mimariye uygun olarak cephe onarımlarının veya değişikliğinin, yine can ve mal kaybının önlenebilmesi için de bu bölgelerde güçlendirme yapılmasının önü açılıyor.
Bir başka madde, Türk soyundan ve Türk kültürüne bağlı olanların iskânını düzenleyen İskân Kanunu'nda yapılan değişikliklerle bu kanunun sağladığı haklardan daha fazla kişinin faydalanması amacıyla aile tanımı genişletilmiştir.
Aynı kanunda yapılan bir başka düzenlemeyle de Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın İskân Kanunu kapsamında verdiği konut kredileri bütçe imkânları dâhilinde tahsis edildiğinden, vatandaşlarımızın bu krediler ile konutlarının tamamının yapılabilmesi genel olarak mümkün olamamaktadır. Vatandaşlarımızın, yine, kendi iş gücü ve nakdî takviyesiyle yaptığı bu konutlarda diğer kurumlar nezdinde yaptıkları işlerle alakalı aşağı yukarı yüzde 7 ve yüzde 10 oranına varan bu kesintilerin, bu hizmet bedellerinin alınmamasını öngörüyoruz.
Değerli arkadaşlar, sözlerime son verirken şimdilik, değerli milletvekilleri, Saygıdeğer Başkanım, teklifte yer alan bazı düzenlemeleri kısaca size aktarmış bulunuyorum. Madde görüşmelerine geçtiğimizde her bir konuda sizleri bilgilendirmek -dilimizin döndüğünce bilgilendirmek- ve soruları yanıtlamak üzere konuşmama son veriyor, en kısa sürede tabii ki hepinizin desteğiyle yasalaşmasını bekliyoruz.
Teşekkür ederim.