KOMİSYON KONUŞMASI

HASAN BALTACI (Kastamonu) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli konuklar, değerli üyeler; tabii tekrara düşmeden konuşacağım ama bazı şeylerin de tekrar edilmesinde fayda olduğunu görüyorum.

Geneli üzerinde görüşmeler yapıyoruz ama bir torba kanun teklifi olduğu için ve buradaki maddeler birbirleriyle bütünlüklü olmadığı için bütünü üzerinde genel bir değerlendirme yapmaktan herkes zaten kaçındı çünkü madde madde değerlendirmek gerekiyor. Örneğin, şimdi hiç kimse değinmedi. Belki kendi meslek alanıyla ilgili olmadığı için, çok da fazla hâkim olmadığı için bilmiyor. Mesela, lisanslı harita kadastro mühendislik bürolarıyla ilgili burada bir değişiklik yapılacak, 3 madde ekleniyor. Bunun Kıyı Kanunu'yla bir ilgisi yok ya da Kıyı Kanunu'nun 3194 sayılı İmar Kanunu'yla bir ilişkisi yok, onun coğrafi bilgi sistemiyle bir ilişkisi yok; bütünlüklü değerlendirmek mümkün değil, madde madde ele almak gerekiyor. Zaman da uzadı, maddelere geçildiğinde ayrıntılı olarak değerlendireceğiz. Ama ben her şeyden önce şunu söylüyorum: Burada harita mühendisi 3 milletvekili var: Baki Bey var, İlyas Bey var, ben varım. Öncelikle, bu lisanslı harita ve kadastro mühendislik bürolarıyla ilgili buraya eklenen 3 tane madde var. Maddenin gerekçelerine bakıyorum, maddenin gerekçelerinde lisanslı harita ve kadastro mühendislik bürolarının tekelleşmesinin önüne geçebilmek için bu maddeleri eklediğiniz söyleniyor. Hâlbuki harita mühendisi milletvekillerinin dâhil olduğu, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün dâhil olduğu, lisanslı harita bürolarının temsilcilerinin de dâhil olduğu ve serbest çalışanların da iştirak ettiği birkaç tane toplantıyı biz Mecliste yaptık. Bu konuyla ilgili yürüyen bir süreç var, bu yürüyen sürecin önünü tıkamış oldunuz şimdi bu maddelerle çünkü sektörde istihdam edilen özellikle 30-40 bin kişinin bizden beklentilerini biz burada yaptığımız toplantılarda defalarca oturduk konuştuk, bu sürecin önüne geçmiş oldunuz. Şimdi, Türkiye'de 225 tane lisanslı büro var -belki birkaç tanesi kapatılmıştır, 221 olmuştur falan- 3.050'ye yakın da serbest çalışan harita ve kadastro mühendislik bürosu var. Özellikle serbest çalışan arkadaşların itirazları lisanslı bürolarının kendi iş alanlarına değil de serbest çalışan harita mühendislerinin iş alanlarına da müdahil olmalarıyla ilgili çok büyük sıkıntıları var. Ayrıca, lisanslı bürolar sanki diplomaları geçerliymiş de diğerlerinin diplomaları geçersizmiş gibi bir algı yarattığından, geriye kalan mühendis arkadaşlar işsizlikle ve yoksullukla karşı karşıya kalmış durumdalar. Biz bunu samimiyetle ele aldığımız toplantılar gerçekleştirdik. AK PARTİ'den milletvekili arkadaşlarımız, MHP'den milletvekili arkadaşımız, ben, sektörün temsilcileri yan yana geldik ve bir çözüm üretme noktasında yol aldığımızı da düşünüyorum. Şimdi siz bu 3 maddeyi getirerek bu sürecin önünü tıkayabilirsiniz. Bu sektörün temsilcilerine "Ya, biz gerekli düzenlemeyi yaptık, 65 yaşını dolduran lisans sahibi lisansını artık kullanamayacak." dedikten sonra sorunun çözüldüğünü düşünebilirsiniz ama esas sorun orada değil. 2005 yılında bir yasa çıktı. 2009 yılında bir tane sınav yapıldı, sonra o sınav iptal edildi, bir başka sınav yapıldı, o sınavdaki sorular iptal edildi, sonra sınav komisyonundan FETÖ'den tutuklanmalar oldu, sonra yönetmelik değişti, 1, 2, 3 yönetmelik derken süreç buraya kadar geldi. En başta kanunda konulan 5 tane iş vardı, lisanslı büroların yapabileceği iş, daha sonra yönetmelik değiştirildi, bu süreçte iş sayısı 12'ye çıkarıldı; sonra o yönetmelikten vazgeçildi -şu anda biz kanunu görüşüyoruz- birkaç gün önce bir yönetmelik çıkarıldı, iş sayısı 8'e çıkarılmış bu sefer. Yani yürüyen bir süreci bu kanun teklifiyle sabote etmiş olduk. O zaman, biz, burada milletvekilleri, sektör temsilcileri, idare niye oturduk, toplandık, inanın anlayamıyorum. Torba kanun teklifi vermenin sakıncalarından bir tanesi de bu. En azından -bu yürüyen süreç hakkında arkadaşlarım mutlaka bilgilenmişlerdir -bu süreçle ilgili bilgi sahibi olup da o sürecin nasıl gittiğini tespit edip ondan sonra bu kanun teklifi getirilseydi bence çok daha iyi olurdu çünkü bu kanun teklifi hiçbir sorunu çözmeyecek.

Bakın, Türkiye'de böyle bir yasa var mıdır, bilmiyorum. Birisi mezun oluyor, şartını sağlıyor, beş yıllık mühendis oluyor ya da on yıllık mühendis oluyor, 2009 yılında bir sınav yapılıyor, bu sınavla kendisine bir lisans veriliyor, bu lisansta deniliyor ki: "Git, Türkiye'nin tespit ettiğin herhangi bir ilinde lisanslı büro aç." Atıyorum, Kastamonu'da lisanslı büro açıyor vatandaş. Daha sonra sınav yapılmayınca hiç kimse orada lisanslı büro açamıyor. Sınav yapmış olsa bile o lisanslı büronun hâkim olduğu yerde de sınavı yapamıyor. Diyelim ki bu adam 30 yaşında girdi. Otuz beş sene, 65 yaşını doldurana kadar kimse orada böyle bir faaliyette bulunamıyor. Zaten tekelleşmiş oluyor. Bir lisans bir sektörde idari sınırlar içerisinde başka hiç kimsenin çalışmasına izin vermeyecek şekilde nasıl düzenlenebilir, anlamıyorum. Bu, serbest rekabeti de engelliyor. Yapın her sene sınavı, herkes alsın lisansını, lisansını alan herkes istediği her yerde açabilsin. Eğer bir nüfus şartı getirilecekse bu nüfus şartını da oturup konuşalım. Ama işte bütün bunları konuşurken bu yasanın önümüze gelmiş olması -işte idareciler de burada- bence samimiyetle yürüyen bir süreci tıkamıştır. Bu maddelerin yasadan çıkarılması gerektiğini düşünüyorum çünkü daha büyük zorluklara yol açacak.

Bununla birlikte -yine arkadaşlarım bahsetti- ben harita mühendisi olmam sebebiyle uygulamanın içerisinden geliyorum. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim: 18 uygulamalarının yapım süreçlerinde, 18 uygulamalarının kesinleşme süreçlerinde, imar planlarının yapım ve kesinleşme süreçlerinde birçok itiraz geliyor. Burayla ilgili bir süre sınırlaması yapılmasının gayet normal olduğunu düşünüyorum ama bu süre sınırlaması beş yıl mıdır, değil midir? Az önce Mahmut Bey bahsetti, borçlar hukukunda on yıllık bir süre sınırı varken bu hak meselesini beş yıla indirmek doğru mudur, değil midir, onu bilmiyorum. Gönül ister ki altı ayda bitsin yargılama. Şimdi ivedi yargılama usulü getirildi. Evet, bu uygulamalarda yargılamanın hızlı olması lazım. Zaten hak kaybını önlemek için adaletin hızlı tecelli etmesi lazım. Çabuk tecelli etmeyen adalet, adalet değildir ama ivedi yargılama usulüne -ben hukukçu değilim, baktım, arkadaşlara da sordum- itiraz yolu kapalı. Yani itiraz yolu kapalıyken istinaf mahkemesine, Yargıtaya gitmek, temyiz etmek... Hak gasbını nasıl önleyeceğiz? Bir harita mühendisi bin hektarlık bir alanın 18 uygulamasını altı ay, bir senede yapar; bir başkası kontrolünü yine altı ayda yapar. Mahkeme buna on beş günde nasıl karar verecek, bir ayda nasıl karar verecek? Çok ilginç. O hâkimin harita mühendisi olmuş olması gerekir, bu uygulamayı başından sonuna takip etmiş olması gerekir, on beş günde karar vermesi gerekir. Ya, bir ay olsun, hadi iki ay olsun, mümkün değil. Öyle bir şey ki, İmar Kanunu'nda bir değişiklik yapıldı. Düzenleme ve ortaklık payının hesaplanmasıyla ilgili değer artış modeli getirildi. Geçen gün arkadaşlarla oturuyoruz, 18 uygulaması yapıyor bu arkadaşlar "Ya, Hasan, düzenleme ortaklık payını hesaplıyoruz, bir değer artışı çıkıyor, değer artışı çıkınca geriye dönüp tekrar hesaplamamız gerekiyor, tekrar hesaplıyoruz, bir daha..." Sonsuzca bir DOP hesaplama yöntemi ortaya çıktı. Yani arkadaşlar, sonsuza uzanan bir DOP hesaplama yöntemi varken bir hâkimin bu hesabın doğru ya da yanlış olduğunu tespit etmesi çok zor. Onun için, itiraz yolu bence kapatılmamalı, daha büyük hak kayıplarına sebebiyet verebilir. İtiraz edildikten sonra kök parsele dönmekle ilgili çok büyük sıkıntılar var. Kök parsele dönmekle ilgili bir model geliştirilmeli; bir takas yöntemi geliştirilebilir, muvafakat alınabilir ama burada, kök parsele döndüğümüzde kök parselin değerini nasıl hesaplayacağız? Sorun burada. Bunun değer hesaplama yönteminin kesinleştirilmesi lazım çünkü "kök parsel" dediğimizde ya bu adamın kök parseli yeşil alanda kalacak...

BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Hasan Bey, toparlayın desem yakışık almayacak ama Kâmil Bey'in uçağı kalkacakmış ama toparlayalım.

HASAN BALTACI (Kastamonu) - Konu, konut yapımı olunca birkaç şeyi söylemekte yarar var çünkü bunu...

Siz belediye başkanlığından geldiniz Sayın Vekilim, belediyelerde imar işlerinin en çok kafa yorduğu konular bu konular. Yani burada 1 santimetrelik hatada iş geri dönüyor tekrar. Bunların hesaplama yöntemlerinin, değer artış yöntemlerinin bence kesinleştirilmesi lazım çünkü vatandaşa yönelik kök parselde de yeşil alanda kalacaksak değer tespiti nasıl olacak? Ya da kök parseli beş yıl geriye dönük nasıl hesaplayacağız? Bunun da yöntemlerinin baştan tespit edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Burada, parsel bazlı değişikliğin önüne geçilmiş ama bu, aslında, on yedi yıldır bizim yaptığımız eleştirilerin ne kadar doğru olduğunu gösteriyor. Aslında, bir itiraf "Biz, on yedi yıldır parsel bazlı değişikliklere izin verdik, şimdi bu parsel bazlı değişikliklerden vazgeçiyoruz." demek. Soru şu: Ben geçen gün Meclis kürsüsünde konuşma yaptım ve orada dedim ki...

BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - On yedi yıl değil bu ya, birkaç yıldır Baki Bey.

Emine Hanım belediye vurgusu yaptı. Yani AK PARTİ ve MHP belediye sayısı herhâlde binden fazla yani diğerlerinden çok daha fazla.

HASAN BALTACI (Kastamonu) - Başkanım, şunu söylüyorum, bizim on yedi yıllık süreçle ilgili vurgumuz hep şuna dönük bir vurgu: On yedi yıldır bu kanunları tek başına değiştirebilecek sayısal çoğunluğa sahip olmuş olmanız size "On yedi yıldır niye bunu değiştirmediniz?" dememize yetiyor.

BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Yani "Şu anda değiştirilmesi gecikmiş de olsa iyi bir şey." mi diyorsunuz?

HASAN BALTACI (Kastamonu) - Meclis kürsüsündeki konuşmamda şöyle söylemiştim, parsel bazlı yapılan değişiklikleri biliyoruz demiştim, bir arkadaş da dedi ki: "Ya, kimi biliyorsun?" Şimdi, bu değişiklikle birlikte önüne geçildi. Bu, aslında bir itiraf, bizim yaptığımız eleştirilerin doğru olduğunu gösteriyor.

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Yapılan kanunun doğru olduğunu gösteriyor.

HASAN BALTACI (Kastamonu) - Şöyle, bizim eleştirilerimizin de doğru olduğunu gösteriyor aslında, on yedi yıldır yaptığımız eleştirilerimizin doğru olduğunu gösteriyor.

Şimdi, burada, hemen arkasından şöyle bir şey söyleniyor: "Ada bazında yapılacak değişikliklerde değer artışları olursa değer artış payı oranında hesaplama yapılacak. Bu arsanın artışından hesaplanan değer artış payı kamu kurumlarına kalacak." deniliyor. Soru şu: Bugüne kadar yapılan parsel bazlı değişikliklerden elde edilen rant ne olacak?

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Onları nasıl alacak?

HASAN BALTACI (Kastamonu) - Yani onları nasıl alacağız? Hani 1 kat, 2 kat belki anlaşılabilir bir şey de -sayın vekilim örnek verdi- 10 bin metrekare arazide 100 bin-110 bin metrekarelik yapı yapılmış. Bunun hesabını verecek?

BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Sayın Vekilim, telaşa gerek yok. Soruların süresi kadar cevap hakkı bakidir.

HASAN BALTACI (Kastamonu) - Tamam.

Şimdi şunu söyleyeceğim: Şu madde gerçekten önemli, tapuya şerh meselesi. Yani bir parselin üzerinde bir bina var. Bu binanın imara aykırı olduğunu, ruhsatında sıkıntı olduğunu tespit ettiniz, bunu tapuya tescil edeceksiniz. Almak isteyen vatandaş ya da bu konuda tasarrufta bulunmak isteyen vatandaş gittiğinde projeyi hiç incelemeksizin tapuda bu parselin üzerinde yapılan binanın ruhsatının imara aykırı olduğunu görecek. Birinci soru şu: İmara aykırı ruhsat bundan sonra nasıl verilecek? Verilmemesi lazım, engellenmesi lazım. İkincisi: Ruhsat verildikten sonra yapılacak bir değişiklikle imara aykırı bir durum oluşacaksa bunu kim tespit edecek? Üçüncüsü: Bundan önceki imara aykırı durumlar tespit edilip işlenecek mi buraya? Yani Türkiye'de milyonlarca konut var, bundan öncesiyle ilgili bir çalışma yapılacak mı? Ben yapılması gerektiğini düşünüyorum, güzel de olur ama bu kapsamda, imar barışıyla birlikte diye imar barışıyla birlikte değerlendirmemiz lazım. Yani imar barışına giren parseller, binalar bu şeyin içerisine girecek mi, girmeyecek mi? Sorulardan bir tanesi de bu.

Bir diğer konu da bu yükseklik en çok, eskiden "Hmax" dediğimiz konuya bir sınırlandırma getirilecek; daha doğrusu, sınırlandırma getirilmeyecek, bir buçuk yıl içerisinde yükseklik tespit edilecek. Ama şimdi, burada şöyle bir sorun var: Mesele yüksekliğin tespit edilmesi değil ki mesele, emsalle ilgili bir mesele. Yani emsallere bir sınırlandırma getirilmedikten sonra, tamam, binanın alçaklığı, yüksekliği o kentin siluetiyle ilgili birçok hususu gündeme getirebilir, çarpık yapılaşmayı gündeme getirebilir ama esası yapının yoğunluğu. Yani yapının yukarıya doğru yoğunluğunun artması ile yatay olarak yoğunluğunun artması arasında çok büyük bir fark yok ki. Her ikisi de çevreyi yaşanmaz hâle getirecek.

Ayrıca, bu parsel bazındaki değişiklik maddesine nüfus artışı, şu, bu eklenmiş ama fonksiyon değişikliğinin de kesinlikle eklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Yani parsel bazlı yapılacak imar değişikliğinde fonksiyon değişikliği de olacaksa onun da yapılmaması gerekiyor. Yani konuttan ticarete dönecek bir değişikliğin parsel bazlı yapılmaması gerekiyor. Bizde imar planlarında nüfus artışı ancak konut alanları üzerinden hesaplanıyor yani ticari alanlar üzerinden nüfus artışı hesaplanmadığı için "fonksiyon" ibaresinin de o maddeye eklenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Zamanımız az, aslında konuşacak çok şey var maddelerle ilgili.

BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Ama maddelerde konuşma hakkınızı kullandınız gibi geliyor bana Hasan Bey.

HASAN BALTACI (Kastamonu) - Başkanım, son bir şey söyleyeceğim.

Kıyı Kanunu'nda bir değişiklik yapılıyor. Kıyı Kanunu'nda yapılan değişiklikte "millet bahçeleri" ifadesi oraya ekleniyor. Bu millet bahçelerinin diğer park, bahçe ve yeşil alanlardan fonksiyon anlamında bir farkı var mı? Bir farkı yoksa niye ekleniyor? Bir farkı varsa nedir yani bu fark? Daha farklı bir yapılaşma mı olacak yoksa...

BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - O planlamalar yönetmelik gibi, orada "millet bahçesi" ibaresi...

HASAN BALTACI (Kastamonu) - ..."Biz millet bahçesi yapıyoruz." diye ideolojik bir sebep mi var?

BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Hasan Bey, bitiriyor musunuz?

HASAN BALTACI (Kastamonu) - Millet bahçeleri ile diğer park ve bahçelerin arasına bir fark koyuyorsunuz ki millet bahçeleri...

BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Hasan Bey, Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği'nde millet bahçesi tarifi var bildiğim kadarıyla.

HASAN BALTACI (Kastamonu) - İşte bu husus konuşulmalı.

Ayrıca "Ben mi yanlış biliyorum?" diye baktım, Kıyı Kanunu'nu aldım, geldim. Yeşil alan, park, bahçe, bunlardan zaten bahsetmiyor, turizm amaçlı kısımlardan bahsediyor. Yani buradaki kanunun gerekçesi var ya, açık yeşil alanlar gerekçesi aslında bu kanunda yok.

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Projelerin uygulanabilmesi...

HASAN BALTACI (Kastamonu) - "Açık yeşil alan" ibaresi burada yok ki.

BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Cevaba başlamadık daha.

HASAN BALTACI (Kastamonu) - Teşekkür ediyorum Başkanım.