| Komisyon Adı | : | İÇİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 28 .01.2020 |
AYLİN CESUR (Isparta) - Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri, Sayın Bakan Yardımcılarım, emniyet teşkilatımızın ve jandarmamızın değerli temsilcileri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle ben de Elâzığımızın Sivrice'sinde ve merkezinde, ve Malatya'mızın Doğanyol'unda can kaybına yol açan ve memleketimizin başına gelen bu afetten duyduğum üzüntüyü dile getirmek istiyorum. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza ve yakınlarına taziyelerimi iletiyorum. Vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum, yaralılara da acil şifa diliyorum. İnşallah, Allah'ın yardımıyla, milletimizin gücüyle, devletimizin gücüyle, hep beraber bunu da aşacağız ama bu da başka bir konu, bugünün konusu değil. Biz millet olarak bunu aşarız ama bir kere daha hep beraber görüyoruz ki önümüzdeki süreçte -Türkiye'nin her yerinde de zaman zaman oluyor, bugün de yeni bir hadise daha olmuş- bu konuyla ilgili olarak da gerekli önlemlerin tam ve eksiksiz olarak alınması gerekiyor. Bu konudaki düşüncelerimi de söylemiş olayım.
Görüşmekte olduğumuz Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanun Teklifi'ne ilişkin olarak ben de şahsım ve partim adına görüşlerimi ifade etmeye çalışacağım.
Burada, çoğuna katıldığım değerli açıklamalar yapıldı ve hepimizin amacı buradaki teklifte eğer eksikler, kusurlar varsa onların tamamlanması ve düzeltilmesi. Yalnız, bu kanun teklifine baktığımız zaman, belirsiz, ucu açık ve tartışılabilir nitelikte olan kısımlar var, bunların değiştirilmesi veya tamamlanması gerekiyor çünkü eğer böyle kalırsa, yine buradaki ifadelere, benden önce konuşan arkadaşlarıma, değerli milletvekillerinin düşüncelerine bakınca, bu kanun teklifinde, çarşı ve mahalle bekçilerinin yetkilerinin genişletilerek kolluk kuvvetlerininkine benzer, polisin yetkilerine benzer bir hâle taşınması amacının olduğu gibi bir tartışma var burada. Şimdi bu kanun teklifiyle, toplumda tezahür eden bu rahatsızlığın ve bu belirsiz, geniş yetkilendirmeyle yaşanabilecek olan hak ihlallerinin bir sebebi olmamamız gerekiyor. Hâlihazırda var olan sistemde bile vatandaşların rahatsızlıkları ortadayken neden bu kadar rahatsızlık görmezden gelinerek çarşı ve mahalle bekçilerine polisteki haklar verilmekte, bunun mantıklı bir açıklamasının mutlaka bugün bu Komisyonda, tam olarak, buradaki herkese yapılması gerekiyor.
Öncelikli olarak, bu kanun tasarısıyla getirilen yeni bir özel kolluk kuvveti resmen doğuyor. Bu özel kolluk kuvveti, kişilerin özel yaşamlarına ve alanlarına sızabilecek konum ve yetkilerle mi donatılıyor? Bekçilerin, yeni yetkileriyle, özel yaşama müdahale edebileceği, dahası ahlak polisliği yapabileceği gibi eleştirilere yanıt vermemiz gerekiyor.
Şimdi birtakım hadiseler var, faydalı olabileceği düşüncesiyle onları da söylemek istiyorum burada mahalle ve çarşı bekçilerinin keyfî tutumunun vatandaşlar arasında ciddi rahatsızlık oluşturmasına ilişkin. Örneğin, İzmir 35. Asliye Ceza Mahkemesi ve Mardin 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin vatandaşın çarşı ve mahalle bekçilerinin kimlik sorması konusundaki ısrarı sonucunda çarşı ve mahalle bekçilerinin kimlik sormaması gerektiğine yönelik verdiği kararlar var. Çarşı ve mahalle bekçilerinin sosyal yaşamda sebep olduğu rahatsızlığa dair burada mahkemenin kararları bir kanıt olarak sunulmuş ve ek olarak, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları çarşı ve mahalle bekçilerinin kimlik sorarken takındığı üslup ve davranışlarından duydukları bazı rahatsızlıkları sosyal medya aracılığıyla ve görsel medyada zaman zaman paylaşmış. Bütün bunların yeniden bir tartışmaya yol açmayacak şekilde, kanunun tüm maddelerinin ve tüm sözcüklerin, tek tek -az önce burada belirttiğim hususlar da dâhil, sıvazlama da dâhil- düzenlenmesi gerekiyor.
Şimdi, 1982 Anayasası'nın 34'üncü maddesinin birinci fıkrasında toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı yer alıyor. "Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir." diyor. Kanun koyucu daha sonra bunu "Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlandırılabilir." şeklinde Anayasa'ya eklemiş ve bu sınırlamayı da yorumlama görevini idareye vermiş. Şimdi bugün bu sınırlama durumu bile tartışılırken mahalle ve çarşı bekçilerinin anayasal bir hak olan gösteri ve yürüyüş hakkını engellemek amacıyla hangi önleyici tedbirleri, nasıl alacağı sorusunun cevabı burada net olarak bulunmuyor. O nedenle, bu idareye ve kolluk kuvvetinin inisiyatifine bırakılmayacak kadar toplumsal düzeyde hassas olan bir konunun sınırlarının net olarak çizilmesi gerekiyor.
İlave olarak; Anayasa Mahkemesi ve İnsan Hakları Mahkemesinin vermiş olduğu bazı kararlar var, birçok kararı var. Bunlara göre, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı demokratik bir toplumun sağlam temeller üzerine oturması için bir ön koşul niteliğinde. Genel kolluk kuvvetinin müdahalesinin bile evrensel norm ve Anayasa'yla sorgulandığı bir süreçte, polisin yetkilerinin çarşı ve mahalle bekçilerine ucu açık ve sınırlandırılmamış bir şekilde verilmesi uzun vadede Anayasa Mahkemesine kadar gidebilecek hak ihlallerini veya yeni tartışmaları doğurabilecek.
Şimdi 7'nci maddede geçen bu oturma ve kimlik sorma hakkı var. Buna göre bu tartışmaya baktığımızda, bekçiler sadece burada geçen bir maddeyle bu hakkı kullanmamalılar. Eğer kullanacaksa mutlaka kanunla bunun sınırlanması gerekiyor. Bekçiler polisler gibi bu yetkilerini kullanırken hâkim ve mülkî amirin onayını almalılar. Özetle; polis bile hâkim onayıyla kimlik sorar ve savcılık onayıyla üst araması yaparken, bekçilere kanun ve yönetmelikle bu hakkı vermek sıkıntı yaratacak öyle duruyor.
Şimdi yine madde 6'nın (b) fıkrasında yer alan "görev bölgeleri içinde bulunan konut, işyeri ve araçlar gibi malların korunmasında sahipleri tarafından noksan alınan tedbirleri tamamlattırmak" ifadesi var, bu da tartışmaya açık. Biz biliyoruz ki hukuk gereğince meşru şekilde sahip olunan ve kullanılan mülkiyetler üzerindeki haklar ve tasarruflar yalnızca mülkiyet sahiplerini ait. Vatandaşların özel mülkiyetleri onların rızalarından bağımsız bir şekilde korunamaz. Dolayısıyla, çarşı ve mahalle bekçileri vatandaşları ancak uyarabilirler. Buradaki "gerekli tedbirleri tamamlattırmak" ifadesiyle tam olarak neyin kastedildiği daha detaylandırılmalı ve "noksan tedbirlerin tamamlanmasına yönelik uyarılarda bulunmak" şeklinde değiştirilmesi gerektiğini dikkate sunmak istiyorum.
Yine, bana göre önemli bir madde daha var burada, 15'inci madde. 15'inci maddede diyor ki: "Jandarma Teşkilatında istihdam edilen çarşı ve mahalle bekçilerinin Jandarma Hizmetleri Sınıfına dâhil edilmesi" öngörülmekte 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na göre. Ancak maddeyle, ayrıca, 2803 sayılı Jandarma Teşkilat Görev ve Yetkileri Kanunu'nda yapılan düzenlemeyle emniyet ve jandarma teşkilatlarında istihdam edilecek çarşı ve mahalle bekçilerinin özlük ve mali hakları açısından farklılık oluşmaması, aynı görev ve yetkileri haiz personel arasında yeknesaklık sağlanması öngörülmektedir." Ben şahsım adına bunu doğru buluyorum. Ancak daha önce de dile getirdiğim bir başka husus var, onu burada, hazır bu teklif 15'inci maddede dile getirilmişken, İçişleri Bakanlığımızın da yetkilileri buradayken dile getirmek istiyorum. Bizim şu anki sistemde jandarma alay komutanı, sahil güvenlik ve emniyet müdürleri aynı kuruma bağlandılar ve hepsi şehrin güvenliğini sağlıyorlar. Bölgeleri farklı ama sorumluluk alanları sonuç olarak aynı, ücretlendirmede durumları farklı. Herhangi bir jandarma albayı 4800, 5800 ek göstergedeyken 1'inci sınıf emniyet müdürleri ve il emniyet müdürleri de dâhil olmak üzere ek göstergesi 3600 ve ciddi bir maaş farkları var. Hani, burada bekçileri aynı özlük haklarına kavuştururken aynı şeyin, bu yapılanmanın da yapılması gerektiği hususunu da dile getirmek istedim.
Şimdi sonuç olarak açıkça görülmekte ki, kanun teklifinin birçok maddesinde yardımcı olmak eylemi fazlasıyla geniş bir şekilde yorumlanmış ve incelemekte olduğumuz bu kanun teklifi, görevi kötüye kullanma, orantısız güç kullanma veya kolluk kuvvetleri arasında yetki çatışması gibi bazı istenmeyen vakalara neden olabilir. O yüzden, az önce bahsettiğim hususların ve burada bahsedilen hususların tek tek belirtilmesi ve ona göre bir düzenleme yapılması gerekiyor ve aynı zamanda, polisimizin, jandarmamızın kamu nezdindeki itibarına da gölge düşürmemek adına aradaki farkın, az önceki soruların iyi bir şekilde cevaplandırılması lazım, "Aynı hak ve yetkilerle donatılacaksa o zaman bekçiye ne gerek var?" sorusuna mahal bırakılmaması lazım.
Son olarak; yine yetkiler için herhangi bir sınırlama bulunmamakta, ucu açık ve kişinin inisiyatifine bırakılan bir alan oluşturulmakta.
Özetle: Komisyon üyelerine, bu kadar geniş yetkilerle donatılacak, az önce söylediğim gibi, "Çarşı ve mahalle bekçileri varken polise ne gerek var?" sorusu ortadan kaldırılmalı ve bunun kamuoyuyla paylaşılması gerekiyor.
Ben son olarak: Aslında güvenlik demokrasinin olmazsa olmaz bir parçası ve en önemli aracı. Demokrasinin çeşitli tanımları yapılıyor. Güvenlik için daha doğruyu ve en iyiyi aramak elbette çağımızın gereği. Burada bunu yaparken yeni tartışmalara yol açacak sonuçlara varmaması gerektiği hususunun altını çiziyorum. Churchill'in bir tanımlaması var, diyor ki: "Sabah 5'te, alacakaranlıkta eğer kapınızı çalan sütçüden başkası değildir diyorsanız işte o demokrasidir." Benim çocukluğumda, apartmanlarda, anahtarların üzerinde bırakıldığı, mahalle bekçisinin herkesi tanıdığı bir çocukluk dönemleri ve güvenlik ortamlarında yaşamışız, çok da şanslıymışız. İlerleyen ve yeni çağa uyum sağlayan, yenileşme yolunda giden Türkiye'de kanunların düzenlenmesi, yapılması elbette bize de buradaki düşen görev ama hem toplum nezdinde hem buradaki Komisyon üyelerini millet vicdanında rahatlatacak şekilde bu sorunların giderilerek bu kanunun düzenlenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.