KOMİSYON KONUŞMASI

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, İçişleri Bakanlığının değerli bürokratları, Sayın Bakan Yardımcısı; ben de konuşmama başlamadan önce Elazığ ve Malatya'da meydana gelen deprem münasebetiyle hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. İnşallah, deprem yarasının bir an önce sarılması temel arzumuz ve temennimizdir.

Değerli arkadaşlar, konuşmacıları dikkatle dinledim. Tabii yıllarca ben de idare içerisinde bekçilerle teşrikimesai içerisinde olan bir kişiyim. Burada farklı değerlendirmelerden ayrı olarak, bekçilerin Köy Kanunu'na tabi olmadığını, bunların mahalle statüsünde olan yerlerde yani kasabalarda, kasaba belediyelerinde, ilçe merkezlerinde ve il merkezlerindeki mahallelerde istihdam edildiklerini biliyoruz. 772 sayılı Kanun muvacehesinde böyle bir istihdam modeli geliştirilmiş durumda. Ancak ben konuya farklı bir yönden yaklaşmak istiyorum, o da şu: Anayasa'mızın 127'nci maddesi var, Sayın Kaboğlu da Anayasa'ya değinmişken, ben de bu maddeyi özellikle hatırlatmak isterim. Bu madde de yerel yönetimleri anlatan bir maddedir. Mahallî idareler il, belediye ve köy halkının mahallî mahiyette müşterek ihtiyaçlarını karşılayan tüzel kişiliklerdir, bu madde bu şekilde düzenleme yapıyor. Biz şimdi burada bu mahalle tanımını bu madde doğrultusunda nereye yerleştireceğiz? Bu, bir sorundur şu anda. Eskiden bu böyle değildi, eskiden hep bizim tahayyül ettiğimiz... Anadolu'da bir ilçe var, ilçenin belki kasabaları var, o ilçe merkezinde manevi, maddi değerleriyle, her anlamda bütün değerleriyle homojeniteyi kurmuş, birbirleriyle dayanışma içerisinde bir halk yaşıyor ve o halkın içerisinden bir bekçi orada görev yapıyor. Şimdi öyle bir mahalle kalmadı; ne Karadeniz'de kaldı ne Doğu'da kaldı ne Marmara'da ne Ege'de kaldı. Onun için mahalle hukuku diye bir hukuk da söz konusu değil. Belediye Kanunu'nda "hemşehri hukuku" diye bir madde var ama o hemşehriliğin ne anlama geldiği de artık tartışma konusu çünkü özellikle 30 büyükşehir belediyemiz var, bunların içerisinde nasıl bir "hemşehri hukuku" oluşturulabildiği de ayrı bir tartışma konusu. Bu itibarla, biz demek ki öncelikle bu Bekçi Kanunu'yla uğraşmak yerine önce belediyelere bir nizam verelim. Belediyelere niye nizam verelim? Çünkü buradan hareketle ancak mahalleyi oluşturabiliriz ve mahalle oluştuktan sonra da burada bekçi istihdam edebiliriz.

Çarşı ve mahalle bekçiliği kavramı -bir arkadaşımız da çarşıdan bahsederken "AVM'ler var." dedi- şimdi farklı bir boyutta. 21'inci yüzyılda bir Türk toplumu var ve şu anda bu ülkede fiilen yaşayan insan sayısı 90 milyona yakın Suriyeliler ve diğerleriyle birlikte. Şimdi böyle bir nüfus Türkiye'de barınıyor.

Burada benim dikkatinize sunduğum -127'nci maddeden sonra- biliyorsunuz 2012 yılında 6360 sayılı bir kanun çıktı. Bu kanun 2014 mahalli idareler seçiminden itibaren Türkiye'nin gündemine oturdu. Şimdi, büyükşehir belediyelerinin hudutları il hudutları hâline geldi. Dolayısıyla binlerce köy iptal edildi ve hepsi mahalle yapıldı. Devasa belediyeler vardı. Mesela benim ilim Mersin; Kızkalesi Belediyesi kışın 15 binden fazla nüfusu olan bir beldedir -şu anda belde diyorum, mahalleleri var veya kendisi mahalledir- yazın 100 bine yaklaşan nüfusu olan bir yer. Silifke Taşucu keza aynı şekilde. Mersin'in hemen merkezine yakın Huzurkent artık mahalle hâline geldi. Dolayısıyla ilçe yapamadığımız yerler mahalle oldu ve bu mahallelerin bazıları arz ettiğim gibi devasa büyüklükte. Şimdi siz Kızkalesi Belediyesine nasıl bekçi vereceksiniz? Burası 1.000 nüfuslu, 2.000 nüfuslu, maksimum 5.000 nüfuslu bir yerleşim yeri değil. Bunun yanında, köyü mahalle yapmışsınız; 50 nüfuslu, 100 nüfuslu, bugün mahalle olarak addedilen ama 2014'ten önce köy olan yerleşim birimleri var. Buraya nasıl bekçi vereceksiniz? Şimdi, bunların hepsi başlı başına soru.

Biz 6360 sayılı Yasa'nın çarpıklığını zamanında çok anlattık. Ben burada, evet, İYİ PARTİ adına konuşuyorum ama İYİ PARTİ'nin dışında AK PARTİ'li yetkililer, Cumhuriyet Halk Partili yetkililer, bürokratlar -müzahir olan arkadaşları da kastediyorum- bu kanunun yanlışlığını zamanında ifade ettiler ama zorla bu kanun çıkarıldı. İçişleri Bakanlığı da o zaman irade olarak bu kanunun çıkmaması yönünde ayak diredi ama zorla çıkarıldı. Türkiye'nin idari yapısını mahvetti bu kanun ve bugün belediye başkanlarını görüyoruz. Hangi belediye başkanı şimdi büyükşehirlerine bütünüyle hükmedebilir, Allah aşkına? Belediye, kendi içerisinde yani şehircilik bilimi açısından kent yerel yönetimidir.

Bir de şu anda 51 vilayette de özel idare var. Peki, bu 51 vilayette özel idare varken 30 vilayetteki özel idareyi 6360'la niye kaldırdınız? Bunun anlamı nedir? Buna hiçbir cevap yok, açıklık getirilemiyor. Bu itibarla, kendi kentinin imarına, temizliğine ve yaşayan hemşerilerinin geleceğine matuf yeni yerel yönetim politikaları uygulamakla görevli olan belediye başkanı, belediye meclisleri ve meclisten oluşan encümen bu konuda tamamen dağılmış durumda Türkiye'de; İstanbul da dağılmış durumda, Ankara da dağılmış durumda, 2014'ten bu yana dağılmış durumdalar. Herhangi bir çıkış yolu yok. Bundan çıkış yolunu bulmak ancak 6360 sayılı Yasa'nın getirdiği büyükşehirlerdeki yıkımı önleyici yeni bir kanun yapımından geçtiği tartışılmaz bir gerçektir.

Bu nedenle, 6360'dan sonra ben tekrar Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanun Teklifi'ne dönersem, bu kanunu Sayın Hilmi Dülger hazırlamış. Sayın Hilmi Dülger sadece bu kanunu hazırlama konusunda, kanun teklifi verme konusunda, bu konuda uzman bir şahsiyet değil; daha arz ettiğim bütün kanunları hazırlayacak kapasitede, bürokratlıktan gelme çok değerli bir arkadaşımızdır, Kilis Milletvekilini kast ediyorum. Ancak bunun niçin öncelendiğini ben anlayabilmiş değilim. Yani burada Emniyet teşkilatımızla ilgili Emniyet Teşkilatı Kanunu gibi, Vazife Salâhiyet Kanunu gibi, Emniyeti daha doğrudan ya da dolaylı ilgilendiren örneğin Karayolları Trafik Kanunu gibi birçok kanun var. Bütün bu kanunlar topluca ele alınıp daha modernize edilerek, bugüne uyarlanarak gerçekten Emniyet teşkilatını rahatlatacak bir kanuni düzenlemeyi Türkiye Büyük Millet Meclisi İçişleri Komisyonu yapabilir. Özellikle 1'inci partinin vekilleri teklif vererek hatta bizlerin de arzu ederlerse desteğini alarak bunu düzenleyebiliriz.

Niçin Bekçi Yasası geliyor şimdi? Zaten 1966 yılında çıkmış bu. Benim Emniyetle ilgili arz ettiğim mevzuata baktığımız zaman -işte önümdeki kitapta hepsi var- ta 30'lardan itibaren birçok yasa var. Bunlar niçin ele alınmıyor da Çarşı ve Mahalle Bekçileri Yasası'na böyle özellikle dikkat çekiliyor, bunu anlamış değilim. Şimdi, bekçiler, evet, bu genel kolluğun yardımcısı bir kolluk gücüdür yani bu doğru. "Özel kolluk" gibi sözler sarf edildi, özel kolluk değildir, özel kolluk başka bir şeydir teknik olarak ama burada demek ki bir bekçinin yetki alanını kapsayan o mahallenin ne olduğuna ilişkin bir hükmün de olması gerekirdi, yasada bu yok. Yani onu özellikle ifade etmek isterim.

Sayın milletvekilleri, bir de şuna dikkatinizi çekiyorum: Ben toplumda emniyet ve asayişin sağlanması açısından her zaman Jandarmamızın ve Emniyetimizin her yerde inanılmaz fedakârlıkla ve feragatle hizmet yaptığını müşahede edenlerdenim; sınır boylarında, şehirlerde, köylerde, kentlerde ama şu da bir gerçek ki başarılı olmanın sırrı yaya devriyesindedir, yaya devriyesi. Yani buna niye vurgu yapıyorum? Şimdi, Jandarmanın kendi görev talimatnameleri var. Onlar iki türlü devriye hizmeti yaparlar; bir, yaya devriyesi yaparlar, bir de motorize devriye vardır. Motorize devriye faillerin özellikle kaçmalarına da vesile olan bir yöntemdir. Pek de başarılı değildir ama önemli bir olay vukuunda tabi ki motorize devriye çıkarılabilir. Düzenli motorize devriye de çıkarılması faydalıdır toplumun asayişi açısından ama yaya devriyesi inanılmaz faydalıdır, çok faydalı. Hem Jandarma hem polis mahallelerde, şehir merkezinde yaya olarak yan yana sokaklarda, caddelerde görüldüğü zaman halkın devlete olan güveninin maksimum düzeyde arttığını bütün vatandaşlarımız bilir ve takdir eder. Onun için burada yardımcı kolluk gücü yani Jandarma ve Emniyete destek olacak olan bekçilerimizin de yüzde 100 bir nevi yaya devriyesi olduğunu dikkate aldığımızda bunun çok faydalı olacağını ifade etmek istiyorum.

Bir de çok isabetli bir şeydir bu bekçilerin sayısının arttırılması. Demek ki 90'lı yılların başından itibaren bekçi sayısında tedrici düşüş yaşanmış. Bugünlerde tekrar arttırılmasını desteklemek gerekir çünkü bekçiler görev alanları belirlenmek ve yetkileri de çok isabetli saptanmak şartıyla faydalıdır diye bunu da ifade etmek istiyorum.

Burada özellikle bu yeni belediyecilik sisteminden dolayı şehirlerin tamamen rant oburlarının eline teslim edilmesi, özellikle İstanbul'umuzun daha yirmi yıl önce sayısı 20'ye ulaşmayan gökdelen binalarının bugün 140'lara ulaşan gökdelenle siluetinin bozulması, keşmekeşe sokulması bekçiyle değil, ne yaparsanız yapın orada asayişi sağlamakta oldukça zor duruma itilmiş oluyor. Dolayısıyla, demek ki bekçiliğin yanında Emniyete, Jandarmaya, belediye yönetimine önem verme lüzumunu heyetinize hatırlatmak istiyorum. Ama bunun yanında -bitirmek üzereyim Sayın Başkanım- diğer taraftan, kanunun içeriği açısından Bakan onayının özellikle vurgulanması yerine, bu kişilerin mahallinde seçilecek kişilerden oluşacak olması nedeniyle bunun 772'deki gibi özellikle yeniden mülki makamlara terk edilmesini burada özellikle hatırlatmak istiyorum. Amirlerin kim olduğu konusunda, Emniyette amir belli, Jandarmada da onu ifade etmek en uygun olur. İlişik kesme yönünden İçişleri Bakanının onayına gerek yok ama bunun yanında, özellikle önleyici kolluk yetkisini konuşmacılar da özellikle vurguladı. Ben burada "Halka Yardım Görevi", "Önleyici ve Koruyucu Görev ve Yetkiler" ve "Durdurma ve Kimlik Sorma" başlıklı 3 bölümün aslında hepsini önleyici kolluk yetkileri kapsamında mütalaa ediyorum. Onun için burayı 2 başlık altında değerlendirmek daha uygun. Üçüncü başlık olarak da Adli Bölüm olabilir.

Başka görevlerde çalıştırma yasağı; mevcut kanunda çok zorunluluk hasıl olursa bekçilerin gündüz de istisnai olarak çalıştırılabileceğine ilişkin hüküm var, bunun korunmasında yarar var çünkü olağanüstü koşullar oluşabiliyor. Örneğin, deprem gibi, sel gibi, büyük yangınlar gibi, hatta seferberlik gibi durumlar olabilir. O durumlarda bu kapıyı açık bırakmak lazım ama sert bir şekilde de sınırlandırmakta yarar var. Yönetmelik konusu; çok fazla yönetmeliğe atıf var kanunda. Bunları en aza indirmenin uygun olacağını düşünüyorum.

Aslında diğer bir konu da -son olarak bunu ifade edeyim- bugüne kadar alınan bekçilerle ilgili birçok duyumlarımız oldu, sizler de biliyorsunuz. Şimdi, listeler hazırlanıyor, listeler veriliyor, usulen bir sınav yapılmış gibi oluyor ve o liste dışındaki bekçiler, bekçilik sınavına girenler kazandırılmıyor. Böyle bir yöntem yarın partizanlığa yol açar. Bir taraftan mahallenin huzurunu, emniyet ve asayişini düşünürken oraya partizan bekçi koyduğunuz zaman bekçi baba yerine partizan bekçi orada kendi borusunu öttürür.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - At bekçi.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Ve o zaman da daha büyük sıkıntılara yol açar diye düşünüyorum. Bunlara silah da tevdi ediliyor. Onun için, silahlı, genel kolluğa yardımcı bir kolluk gücü olarak düzenlenirken bunların herhangi bir siyasi partinin bir silahlı gücü olmasının önüne geçilmesini de burada hatırlatıyor, saygılar sunuyorum.