KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, önce bir düzeltme yapmam gerekir. Biraz önce "Demokrasi budur, çoğunluk kimdeyse onun oyu belirleyici olur." diye... Üzgünüm ama demokrasi müzakeredir, müzakereci demokrasi. Dolayısıyla "Kim çoğunlukta ise onun iradesi kabul edilir." demek demokrasi değildir.

Şimdi, tabii, ben Anayasa'dan bakacağım ama kısmen Anayasa'dan baktığımı... Filiz Hanım dedi ki: "Bu bir kişi isteği üzerine yapılan bir yasadır." Anayasa tapınılası değil, benimki fetişizmi değil ama bir kişi fetişizmi ve Anayasa fetişizmi arasında bir tercih yapmak gerekirse madde 81 gereği Anayasa'nın üstünlüğüne yollama yapmamız gerekir diye düşünüyorum. Bir yasa nasıl yapılmaz anayasa açısından? İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan bir muameleye kimse tabi tutulamaz.

Şimdi, buradaki haysiyet tabii ki bizim haysiyetimiz değil. Sayın Vekilin biraz önce yaptığı konuşma, diğer konuşmalar birbirimizi hâliyle kırmak durumunda, haysiyeti rencide ediyoruz ama beni esasen üzen biz kendi haysiyetimizi düşünmediğimiz için, aslında yaptığımız yasa nitelikli olmayacağı için Türkiye toplumunun, yurttaşlarımızın haysiyetini de düşünmüyoruz çünkü bu tür mekânlarda yapılan bu kargaşa ortamında anayasal kavramları yerli yerine oturtmakta zorluk çekiyoruz, oturtamıyoruz.

Şimdi ben size bu madde çerçevesinde sadece iki madde örneğini vermekle yetineceğim. Biri 19'uncu madde, öbürü de 20'nci madde. Her ikisi buna giriyor. Buradaki ayrıntılara ben girmeyeceğim tabii ki, yeniden bu maddenin okunmasına girmeyeceğim ama bu maddede dört ayrı eylemin olduğunu görüyoruz. Durdurma, kimlik sorma, arama, alıkoyma...

Şimdi, bekçiye tanınan bu dört eylem özellikle Anayasa'nın 19'uncu ve 20'nci maddelerine aykırılık oluşturmaktadır yoksa Sayın Başkan sizin bir öncekinden önceki konuşmanızda 7'nci maddeyi açıklama tarzınıza, o kısma girmeyeceğim şimdi. Hani 6'dan 7'ye atladınız, açıkladınız çünkü madde biraz karışık yazılmış olmakla birlikte aşamalı aşamalı yazılmıştır ancak hani "durdurma ve kimlik sorma" deniyor fakat niçin başlığına "arama ve alıkoyma" sözcükleri yazılmadı, doğrusu onu anlayabilmiş değilim ama bir de sizin, özellikle hani çoğunluğun oyları fazla olan sizin kendinize Cumhur İttifakı dediğiniz, ama bu şekilde biz çoğunluktayız, oylatırız dediğiniz, benim de o nedenle "monokratik ittifak" dediğim şeyin yaklaşımı şu: Sıvazlama çıktı. Peki, iyi de dilediği gibi dışarıdan arayabilir, mahrem yerlerini aramasını önleyen, elini sürmesini engelleyen bir durum yok ki. Pekâlâ elini mahrem yerine de sürebilir, "Burada da bir şey var." diyebilir. Şimdi bu açıdan bakıldığı zaman hani biz sıvazlamayı çıkardık, ne iyi, bakın, ileri bir adım attık ama esasen el sürme, dilediği yere elini koyma serbestliği ortadan kaldırılmış değil. O bakımdan bunu bütün olarak okuduğum zaman bir madde 19, kişi hürriyeti ve güvenliği suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla ve bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hâllerde hâkim kararıyla tutuklanabilir, hâkim kararı olmadan yakalama ancak suçüstü hâlinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde yapılabilir. Bunun şartları kanunda gösterilir.

Şimdi, burada suçüstü hâli, gecikmesinde sakıncası bulunan durumlar burada gösterilmemiştir. Gösterilmediği sürece Anayasa madde 19 fıkra üçe aykırılık oluşturacaktır, oluşturmaktadır şu andaki yazım tarzıyla.

Şimdi ikinci bir konu arama konusu. Arama konusu da madde 20 fıkra ikiye girmektedir. Özel hayatın gizliliği, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olmak olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde de kanunla yetkili kılınmış mercinin yazılı emri bulunmadıkça, o nedenle biz 2'nci maddede ısrarla durduk. "Hiyerarşik amir kimdir, bunu niçin yazmaktan kaçınıyorsunuz?" dedik. Önceki yasaya sıkça yollama yaptığınız hâlde önceki yasada yazılı olan hiyerarşik amiriyeti buraya taşımamakta ısrar ettiniz.

Şimdi, burada olmadıkça, kanunda yetkili kılınmış mercinin yazılı emri bulunmadıkça, kimsenin üstü özel kâğıtları ve eşyası aranamaz, bunlara el konulamaz, yetkili mercinin kararı yirmi dört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim kararını el koymadan itibaren kırk saat içinde açıklar, aksi hâlde el koyma kendiliğinden kalkar.

Şimdi, bu maddeleri okuduğumuz zaman Anayasa bile görüldüğü üzere oldukça açık, ayrıntılı bir biçimde aramanın, tutmanın, yakalamanın koşullarını koymuş bulunuyor. Kaldı ki ilk konuşmamda belirttiğim gibi, burada tekrara düşmemek adına yine girmiyorum, 19'uncu maddenin beşinci fıkrasında ve üstelik 2017 değişikliği, bakın, yani bizim sonuna kadar karşı olduğumuz değişiklikte aldığı biçim, yakalanan veya tutuklanan kişi tutuklama yerine en yakın mahkemeye gönderilmesi için gerekli süre hariç en geç kırk sekiz saat şeklinde bir kayıtla başlıyor. Peki hâkim önüne çıkarılır, bu kırk sekiz saati hesaplarken sizin bekçinin tuttuğu, kaç saat olduğu belirsiz olan süre, hani dedik ya, koyun süreyi, Anayasa bile süreyi koymuş, kaç saat tutabilir? Üç mü altı mı? O süre buna dâhil olacak mı olmayacak mı? Bunlar çok teknik konular. Yoksa söz kalabalığı değil. Anayasa'nın açık hükmü.

Şimdi, bu açıdan bakıldığı zaman hiçbir biçimde beni "sıvazlama" deyiminin çıkartılmış olması teselli etmiyor. Zaten bu bir teselli konusu değil, bu teknik bir konudur ve sadece arama, mahrem yerlerini bile acaba silahı mı var, burada bir bıçak mı var, bilmem ne, pekâlâ bunu engelleyecek bir durum yok Anayasa dışı bir şekilde. Bu konuda tabii ki uyarma görevimizi yapacağız, Anayasa Mahkemesine taşıma konusunda emek harcayacağız ama ben bizim emeğimize yazık olacak demiyorum. Anayasa Mahkemesinin çok daha önemli davalara harcayacağı zamandan, emekten Anayasa Mahkemesini aslında bu tür... Burada biz Anayasa bekçisi olduğumuz hâlde, Anayasa'ya sadakat yemini ettiğimiz hâlde, "Anayasa'ya aykırı değildir." diyemeden buna "evet" oyu kaldırmak beni esasen bir vekil olarak, bir yurttaş olarak son derece üzmektedir. Bunu sizinle paylaşmış oluyorum.

Teşekkür ederim.