KOMİSYON KONUŞMASI

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) - Değerli Komisyon üyeleri, dün geneli üzerine değerlendirmeler yaptık, maddeler üzerinde uzun uzun tartışmalar yaptık. Özellikle Hocam Kaboğlu'nun Anayasa konusunda karşılaştırmaları, değerlendirmeleri çok anlamlıydı fakat geldiğimiz noktada fazla bir şeyin değiştiğini görmüyorum ben. Olayı sıvazlamadan ellemeye dönüştürdük. Yani artık sıvazlama müstehcen mi oluyor, argo mu oluyor? Elle kontrol etmenin ne farkı var, onu bilmiyorum. O noktaya geldik. Ben dün de geneli üzerinde bir değerlendirme yaptım. Bunun aslında nasıl başladığına bakalım. Yani bu kanun teklifi bir ihtiyaçtan değil arkadaşlar, siyasi kadrolaşmanın bir aracı olarak gündeme geldi. Bunun başlangıcı da AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan 2 Ocak 2020 tarihli açıklamasında "Artık şehirlerimizin dış güvenliğini surlar ve hendeklerle koruyamayacağımız, içerideki düzeni de sadece kolluk güçleriyle sağlayamayacağımız bir yere gelmiş durumdayız. Yeni fikirler geliştirilmeli." demiştir. Bu açıklama akabinde yardımcı kuvvet olarak bekçilerle ilgili yasal düzenlemenin Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirilmesi iktidarın kendi bekasını aradığını, kalkanlardan birini bulduğunu göstermektedir arkadaşlar. Elbette ki 2020 yılı bütçesi itibarıyla bir beka kalkanına ihtiyaç duyulması tesadüf değildir. Çünkü Türkiye halkları AKP iktidarının politikaları sebebiyle ciddi bir ekonomik ve siyasi krizin içerisine sürüklenmiştir. Bir yandan yoksulluk, işsizlik, gelir dağılımı, adaletsizlik, geçim sorunu gibi ekonomik krizlerin göstergeleri; diğer taraftan Kürtlerin, Alevilerin, kadınların, gençlerin demokratik hak taleplerine karşı iktidarın her türlü şiddet aracını devreye koyması siyasi krizleri tetikleyerek derinleştirmiştir. Çoklu krizler içerisinde olduğumuz bu dönemde iktidar kendi bekasının araçlarını üretmeye devam ederken bu özgün dönemi açıklayan raporlar ve kamuoyu araştırmaları Türkiye halkları açısından durumun vahametini ortaya koymaktadır. Kamuoyuna yansıyan ve yalanlanmayan devlet kurumlarının raporlarına göre Türkiye'de ciddi toplumsal gelişmeler baş göstermek üzeredir. Yoksulluğun korkunç seviyelere yükselmesi, işsizliğin artarak devam etmesi gibi ekonomik nedenlerle kimliklerin reddi üzerinden şekillenen hak talepleri patlama noktasına gelmiştir.

Yine, çok sayıda kamuoyu araştırmalarına göre Türkiye'de toplumsal gerilim ve ayrışmalar tarihte görülmediği kadar yüksek seviyelere çıkmıştır. Bu sosyolojik ve politik gerçeklere karşı iktidar, demokrasi ve adalet politikalarını devreye koymak yerine devletin şiddet ve ideolojik aygıtlarına daha çok sarılmakta, dolayısıyla toplumun güvenliği, adil yaşamı ve refahı değil kendi bekasını öncelemektedir. Bu kapsamda AKP, görevi dinî hizmet vermek olan Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden, yoksulluk ve şiddetin gündelik yaşamın en yakıcı sorunu olduğu günlerde "İsyan etmeyin." fetvaları vermektedir. Öte yandan ise bekçilik sistemini yardımcı kuvvet olarak örgütlemekte ve şiddet aygıtlarını tahkim etmektedir.

Nihayetinde karşı karşıya olduğumuz gerçek şudur: Bekçilik sisteminin kurumsallaşması ve yoğunlaşmasıyla birlikte toplum üzerindeki baskının artırılması, iktidarın bekasının korunması araçları oluşturulmakta, Türkiye'de hukuk devleti daha fazla aşındırılmakta, toplumsal taleplerin şiddetle bastırılması için zeminler yaratılmaktadır. Dolayısıyla, her bir maddesi bu çerçeveye hizmet eden kanun teklifinden ivedilikle vazgeçilmesi ve baskı yerine özgürlük, otoriterliğe karşı demokrasi, haksızlığa karşı adalet, ayrışmaya karşı birlikte yaşam, ayrımcılığa karşı eşitlik şiar edinilmelidir.

Bu anlamda, maddelerin içeriğini tek tek tartışmanın çok da faydasının olmadığını, bu yasa teklifinin geri çekilmesi gerektiğini dün de belirttim. Eğer bir güç oluşturulmak isteniyorsa, bu ülkede huzur ve demokrasi geliştirilmek isteniyorsa bu, hukuk devletiyle olur. Eğer biz dünyanın köy korucularını, bekçilerini de dâhil edersek, polisi, jandarmayı kattığımız zaman kişi başına düşen güvenlik gücü olarak en önde olan ülkelerden biriyiz ama ülkemizde huzur var mı? Biz bu güvenlikçi politikalarla hiçbir sorunu çözemeyiz. Sosyal hukuk devleti olmak için biz demokrasiyi geliştirme, eşit yurttaşlık temelinde herkesin hak ve taleplerini karşılamak zorundayız.

Teşekkür ederim.