KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Ben de Sayın Dülger'in önemli bir temasından hareketle sözlerime başlayacağım. Toplum sözleşmesine değindi. Tabii, çok önemliydi. İsmimi zikrettiğiniz için değil, çok önemliydi çünkü sizin değindiğiniz toplum sözleşmesini bu masaya uygulayacağım ben. Bu masaya uyguladığımız zaman Anayasa madde 81 karşımıza çıkıyor: "Andiçme." Yani burada tabii ki bunu okumaya gerek yok ama "...Anayasaya sadakattan ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine andiçerim." Şimdi, bizi buluşturan başlıca şey, anayasal ant, toplum sözleşmesi bu. Hangi partiye mensup olursak olalım "Anayasa'nın üstünlüğüne" diyoruz. O bakımdan, metinden "sıvazlama"yı çıkarmayı bir övünme meselesi olarak almayalım, belki bu şekilde çok açıkça Anayasa'ya aykırı olan hususların çıkarılmasını da bir ödev olarak, yükümlülük olarak addedelim. Biraz önceki konuşmanız bu bakımdan önemliydi.

Şimdi, benim burada bu 12'nci madde vesilesiyle değineceğim hususlar tam da buna işaret ediyor, bununla örtüşüyor. Bu bizim grubun verdiği öneriyi, değişiklik önerisini de aşan bir durum. Birçok hususa değinildi ama -hem Sayın İçişleri Bakanı Yardımcısı da buradayken- burada dikkat edin, birinci paragrafın ikinci cümlesi: "Emniyet ve asayişin gerektirdiği durumlarda haftada bir gün istirahat verilmek kaydıyla bu süre artırılabilir." Şimdi, birincisinde bu. Peki üçüncü paragrafın son cümlesi, ikinci cümlesi ise: "Güvenlik veya kamu düzeni ile görevi etkileyen zorunluluk hallerine ilişkin usul ve esaslar İçişleri Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle belirlenir." diyor. Şimdi, burada (3)'üncü fıkranın başında, burada kullanılan kavramlar (1)'incisinde "emniyet ve asayiş" diyor, (2)'ncisinde "güvenlik veya kamu düzeni" deniyor ve hem bu süreler belirleniyor. Biraz önce yapılan tartışmada, her ne kadar Mahmut Tanal 20'nci yüzyıla yollama yaptıysa da, tabii ki Lütfi Duran Hocadan sonra, Lütfi Duran Hocanın da katkısıyla, çok çaba gösterildi ve burada kullanılan kavramlar, kamu düzeni şu 3 ögeyle belirlenir: Güvenlik, sağlık ve dinginlik ögeleriyle. Ama "kamu düzeni" maddi bir kavramdır, bu nedenle sınırlı kavramdır, diyoruz.

Şimdi, bakıldığı zaman burada, "emniyet" demişiz, "asayiş" demişiz birinci paragrafta. Peki, üçüncü paragrafta ise "güvenlik veya kamu düzeni" demişiz. Aynı madde içerisinde 2 ayrı cümlede bu kadar farklı kavram olmaz. Tek bir kavram kullanalım. Bu birinci paragraftaki ikinci cümleye gerek yok. Eğer, bu maddeyi tutacaksak, o zaman üçüncü paragrafta "kamu düzenini etkileyen" diyelim ve bu kez Sayın İçişleri Bakan Yardımcısına hitap ediyorum: Bu belli zaten, kamu düzeninin zorunluluk hâlleri belli, bunu yönetmeliğe bırakmaya gerek yok. Kendinize çok fazla görev veriyorsunuz, altı ayda en az 12 yönetmelik. Burada bir cümleyle daha zorunluluk hâllerini ya da işte "olağanüstü durumlar" biçiminde ama bunlarda da, örneğin kırk saatse "Kırk sekiz saati geçemez." biçiminde bir kuralla doğrudan yasayla düzenleme yapmış olacağız. Hem de bu metni kendi içerisinde -sonuç olarak 6 cümlelik bir metin- tutarlı hâle getirmiş olacağız. Burada yazmayan husus "günlük çalışma saatleri esas alınarak" diyorsunuz. O zaman "gece bekçiliği" anlıyoruz, biz. Peki, gece bekçiliği olacaksa, kanunun adında niçin "gece bekçiliği" yok? Sadece bu maddeden anlıyoruz.

Son olarak, demek ki burada yapılması gereken "kamu düzeni" kavramını öne alalım ve "kamu düzeni" kavramına bağlı olarak zorunluluk hâlini belirtelim ve bu şekilde bir yönetmelik gereği de doğmasın, çünkü bu kadar kısa bir maddenin yazımında bunca farklı deyimler kullanıldığına göre yönetmeliğin içerisine neler konulabilir, doğrusu bu bir soru işaretidir. Bu bakımdan, lütfen, bunun düzeltilmesi için teklif sahibi olarak siz inisiyatif alın, tıpkı "sıvazlama" gibi demeyeceğim, tabii ki. Çünkü, o artık iyice bu işin, bekçilik kanununun önüne geçen bir kavram oldu ama bunu düzeltme şeyini gösterirseniz, toplum sözleşmesi referansınız pek makbul olur ve eleştiri de gerçekten somut eleştiri hedefine ulaşır diye düşünüyorum.