KOMİSYON KONUŞMASI

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben, Sayın Hocamın bıraktığı yerden biraz devam etmek istiyorum. Özellikle, kanun metnindeki "güvenlik veya kamu düzeni ile görevi etkileyen zorunluluk halleri" diye devam ediyor. Şimdi, her şeyden önce şöyle bir ortak sözleşme yani Anayasa'dan itibaren şöyle baktığınız zaman, ilk etaptaki cümleler hep kamu düzenini, insan hak ve hürriyetlerine uygun olduğunu, bütün cümlelerde bunları görüyoruz. Hemen arkasında "ancak"la başlayıp mevcut olan ilkenin veya kuralın tam aksine bir hükümle karşı karşıya kaldığımız hususu Anayasa'nın bütün metinlerinde bu mevcut. Tabii, sadece Anayasa'daki metinlerle mi sınırlı? Hayır, kanunlarda, temel ceza yasalarında, Borçlar Yasası'nda ve birçok kanunda bu mevcut. Bunun benzer örneğini yine bu, 12'nci maddede görüyoruz. (3)'üncü fıkrada "Hiçbir şekilde çalışma süresi ve saatleri dışında çalıştırılamaz." diyor. Fakat hemen arkasından bir istisna getiriliyor. Bu istisna ise "güvenlik ve kamu düzeni" diye bu kavramla olumsuzluyor. Peki, bu ne anlama geliyor? Buna şu şekilde bakmak gerekiyor: Öncelikle kanun maddeleri, anayasa maddeleri soyut kavramlardır. Bunlara canlılık katan, bunları canlı hâle getiren de mahkemelerdir, hâkimin kendi uygulamasıdır. Bu "kamu düzeni ve güvenlik" mahkeme kararlarında nasıl vücut bulmuş birkaç tane başlıklar altında hemen belirteyim. Birinci madde, makul bir sebep olacak. Diğer bir madde, demokratik toplum düzenini askıya almayacak. Bir diğer madde, "ölçülülük" ilkesi olacak, belli bir ölçüde olacak, keyfî olmayacak ve mahkemelerin bu şekildeki yorumuyla kamu düzeni ve güvenlik ilkesi vücut buluyor ve bu şekilde canlı hâle geliyor.

Peki, buradaki mevcut olan bu cümle ne anlama gelecek? Bu şu anlama gelecek değerli arkadaşlar: Benzer bir durum, Terörle Mücadele Yasası'ndaki "terör" kavramıyla karşı karşıya kalıyoruz. Yani "kamu düzeni" dediğin zaman her şeyi içine atabileceğin ve her şeye uyarlayabileceğin, mevcut olan durumla karşı karşıya kalıyoruz. Ben, yine, başa döneyim. Çarşı ve mahalle bekçileri kanunu özel bir kanundur. Genel kolluk kuvvetlerine ilişkin olan kanunlar ise polis ve jandarmanın yetkilerini ve anayasal bir yapı olarak tanımlıyor. Buna gerek var mı? Bizce gerek yok bu kanundaki yapılan bu değişiklikle. Şimdi, yüz yıla yakın bir uygulamayla gelen Polis Vazife ve Sal?hiyet Kanunu'ndan kaynaklı çok ciddi şikâyetlerle karşı karşıyayız. Bakın, öyle uygulamalarla -ben, uygulamada avukatlık yaptım- öyle şeylerle karşılaştık ki, kolluk kuvvetleri önce işlem yapıyor sonra arkasından işlem yaptıktan sonra mahkeme kararı geliyor. Sulh ceza mahkemelerinin kararları uygulamadan sonra geliyor. Uygulama yapılıyor, hak ihlali meydana geliyor ve arkasından âdeta mahkemelere emir verircesine kararı kendi arkalarından geliyor. Dolayısıyla burada, bizim yapmamız gereken en önemli husus, demokratik bir toplum inşası için, demokratik bir toplum yapısının kurulması için çok zorunlu olan bir kanuni düzenleme değil, asla da olamaz. Niye değil? Çünkü doksan senedir bu temel kanunla asayişi sağlayan, mevcut olan olaylara müdahale eden ve bu uygulamaları sonucunda birçok mahkeme kararına konu olan ve genel anlamda gerek idare mahkemeleri ve gerekse hukuk mahkemelerinin verdiği onlarca, binlerce kararlar var ve bir şekilde bu düzenlemeleri ve bu uygulamaları da denetim altına alan uygulamalara tanık olduk ve biliyoruz.

Dolayısıyla, bizim, burada dile getirdiğimiz husus şudur: Bir bütün olarak ele aldığımızda yine Anayasa'ya aykırılık olduğunu düşünüyoruz. Hele hele çalışma süreleri anlamında da, şöyle bir çalışma hürriyeti açısından da baktığımız zaman da, yine bunun Anayasa'ya aykırı olduğunu düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.