KOMİSYON KONUŞMASI

BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ - Değerli arkadaşlar, bakın, 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtik. Bu sistem dünyada hiç olmayan bir sistem değil; dünyada çeşitli şekillerde uygulanan sistemler var, en başarılısı diye tarif ettiğimiz Amerika Birleşik Devletleri'ndeki. Orada da Parlamento ziyaretimiz sırasında, İç Tüzük çalışmaları çerçevesinde Cumhuriyet Halk Partisinden 2 arkadaşımız vardı; 4 siyasi parti grubundan ikişer milletvekilinden oluşan 8 milletvekiliyle yaptığımız ziyaretler vardı. Gezdiğimiz yerler, bir: Parlamenter sistem; İngiltere. İki: Yarı başkanlık sistemi; Fransa. Üç: Tam başkanlık sistemi; Amerika Birleşik Devletleri. İngiltere, Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri'nde Parlamentonun çalışma usul ve esaslarında esas itibarıyla komisyona çok ehemmiyet vermişler. "Komite" diyorlar her tarafta, Kıbrıs'ta da aynı şekilde "komite" diyorlar. Komisyonlarda büyük bir gayret var. Bürokrasi, komisyonun danışmanı gibi. Ama bakın, bir milletvekilinin veya bir senatörün, Temsilciler Meclisi üyesinin 1 milyon 250 bin dolarlık yıllık ödeneği var. Biz şurada yemek ikram edecek kadar Komisyonumuzun ödeneği yok.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Verilsin, karşı değiliz.

BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ - Bakın, bir milletvekilinin 1 milyon 250 bin dolar, 2013 yılındaki rakamlara göre... Bu, eleman, uzman çalıştırabiliyor. Ne oluyor? Vatandaş müracaat ediyor, kamuoyundan topladığı bilgileri alıyor, diyor ki: "Ben bir kanun teklifi hazırlıyorum." Bu kanun teklifine önce Temsilciler Meclisinden veya Senatodan taraftar topluyor, arkasından hükûmetle paylaşıyor ya da tersine gidiyoruz, bir konu hakkında kanun çıkarılması gerekiyor; hükûmet, Başkan veya ilgili bakan bu kanunu önce kamuoyuyla paylaşıyor, kamuoyunda paylaştıktan sonra sahiplenen bir senatör veya Temsilciler Meclisi üyesi istiyor. O üye bununla ilgili çalışmaları ilgili bakanlıkla yapıyor. Çünkü biz, kanun yapma tekniğine sahip birileri değiliz; bunun tecrübesini de almadık, okumadık; okumayla da olmuyor, tecrübeyle oluyor bu işler. Yani bunu, gelen şeyi alıyoruz, bakanlık diyor ki: "Benim böyle böyle bir ihtiyacım var, bunu sahiplenen milletvekili var mı?" diye soruyor. Önce o milletvekili -kendi partisinden veya başka partiden- ya vatandaştan gelen bilgiyi hükûmetle paylaşarak bu işi yapıyor ya da hükûmetten gelen bir isteği Parlamentoyla paylaşarak bu işi yapıyor. Yoksa biz bunu yapabilecek -hiç kimse bu kabiliyette değildir- tek başına bir kanunu ortaya çıkarabilecek kabiliyette olabileceğimizi tahmin etmiyorum, yazabilecek şeyde de değiliz. Çünkü her bir kanunun yazım... Bakın, siz ne güzel tavsiyelerde bulundunuz, Sayın Tanal çok güzel önermeler getirdi, eleştiriler koydu. Bizim arkadaşlar, sizler güzel şeyler söylediniz yani sonuçta ortaya çıkıyor.

Şimdi, burada esas olan, değerli arkadaşlar, bu usulün oturması için zihnimizin değişmesi gerekiyor. Bir: Hulusi Bey dün "tasarı" diye söyledi. "Ya, teklif hâline döndük." dedik. Onun dili alışmamış daha. Biraz önce Tahsin Bey konuşurken dedi ki: "Siz iktidar partisisiniz, biz ana muhalefet partisiyiz." Arkadaşlar, şu Anayasa'da iktidar ve ana muhalefet partisi yok, alışamadık. Biz 1'inci partiyiz, siz 2'nci partisiniz. Eskiden iktidar ve ana muhalefet partisinin Anayasa Mahkemesine iptal müracaatı yetkisi varken, şimdi 1'inci parti ve 2'nci partiye bu yetki verilmiş. Ama hâlâ alışamadık. Niye? Hulusi Bey "tasarı" diyor, ben dün uyarmama rağmen, bize sunarken uyarmama rağmen, tutanaklara baksın, yine "tasarı" diye söyledi. Tahsin Bey bizim bu şeyimizi eleştirirken hâlâ farklı şeyde diyor, "iktidar ve ana muhalefet partisi" diyor. Bunun geçmesi için, böyle yani dilimizi alıştıramadığımız şeyleri, sistemin oluşmadığı yönünde kanaat hâline dönüştürmemiz doğru değil. Ben şuna inanıyorum: Bu Anayasa değiştirilirken -ki Komisyonda teklif sahibi olanlardan biri bendim- siz de orada bununla ilgili eleştirilerinizi dile getiren arkadaşımız olarak, çok ciddiye aldığım, değer verdiğim, dikkatle izlediğim ama katılmadığım önermelerinizde, konuşmalarınızda da dinledim. Fakat samimiyetle söylüyorum, bu Anayasayı değiştirirken ben sistemin daha iyi olacağı kanaatindeyim. Eğer zihinlerimizi değiştirirsek, dilimizin alışkanlıklarını düzeltirsek bu sistemin çok iyi şekilde gideceğine inancım tamdır. "Bizim dilimizdeki tasarı" diye kalkıp da söylersek biz, "Ya, sen buna hâlâ 'tasarı' diyorsun kardeşim, Anayasa'nın farkında değilsin." dersen, veya "Sen 'iktidar ve muhalefet' diyorsun." dersen, böyle basit şeylerle birbirimizi eleştirip bu sistemin olumsuzluğunu anlatmaya çalıştığımız takdirde, doğru yolda gitmediğimizi ifade etmek istiyorum.

İkinci konu, söylemek istemiyorum ama Tahsin Bey, şu bacalarla ilgili kısım üzdü beni, açıklamanız hakikaten çok üzdü. Çünkü bakın, o bacalarla ilgili konuda ne anlaştık biz şubat ayında? Dedik ki: "Kasım ayında bunu yapalım." Doğru mu?

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Bir de şey dedik: "Biz Sanayi Komisyonu olarak sorumluluğu almayalım."

BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ - Müsaade edin, hayır.

Şubat ayında dedik ki: "Arkadaşlar, bu şeyle ilgili biz bir yıllık, bir buçuk yıllık öteleme yapıyorduk."

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Evet.

BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ - Niye bir buçuk yıllık öteleme yapıyorduk? Çünkü gelen bilgilerde kimi bir ay sonra 2020'nin Ocak ayında, kimisi 2020'nin Haziran ayında, kimi 2021'in Mart ayında bitecek şekilde gelmişti bize. Çok doğru bir teklifle, samimiyetle dediler ki Tahsin Bey ve arkadaşları: "Ya Başkan, bizim aralık ayının sonuna kadar yani 31/12'ye kadar hemen hemen on aylık bir zaman var, bu on aylık zamanı da biz uzatırsak yapmak isteyecek adamların da önünü kesmiş oluruz. Biz bunu çekelim, bir ders verelim, bir mesaj verelim ama kasımda bunu yapalım." dediler. Doğru mu?

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Doğrudur.

BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ - Abdurrahman Başkan şahit, Ahmet Akın orada, gitti, sizin yerinizde oturuyordu. Manisa Milletvekilimiz Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu'yla telefonla görüştük, o da şahit ama bu konuya değil, teyit etmek için. Manisa'daki madenlerle ilgili problem var, maden işçilerinin tazminatıyla ilgili. O tazminat sürecini -Ahmet Akın hemen yanımda, bakan da yanımızda, TKİ Genel Müdürü yanımızda- ifade ettik, dedik ki: "6 kişilik heyet gelsin, konuşuyoruz ve şubat ayında inşallah çözülecek bu iş." Ahmet Akın Bey derhâl Genel Başkanı aradı, dedi ki: "Böyle böyle." Vehbi Bey aradı. Sağ olsun Vehbi Bey, o gösterileri yapsınlar ama kamuoyunu rahatsız edici, taşkınlığa gidici bir şey olmasın diye bir çözüm yaptık. Oradaki aldığımız karar şuydu, işte şahidi: Biz bunu getirelim, filtre bacalarla ilgili kısmı unuttuk mu? Bakan Bey'le de konuştuk, Bakan Bey'den isteyen bizdik zaten. Komisyon olarak ben, Ahmet Bey, sizinle de paylaştık bu işi. Doğru mu?

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Doğrudur.

BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ - Paylaştık, "Getirelim." dedik. Fakat şöyle bir iş oldu: O gün biz "Tek madde hâlinde getirelim." dedik. Arkadaşlar İç Tüzük'te tek madde 3 madde hâlinde geliyor. Eğer gruplar bir anda bizim gösterdiğimiz ilgiyi, itibarı, sevgiyi, muhabbeti aşağıda herhangi bir şekilde kaybettikleri an, bizim buradaki bütün anlaşmalarımız güme gidiyor. Ben yaşayan biri olarak söylüyorum. Kulakları çınlasın, İdris Baluken ne kadar kavga edersek edelim hiç dönmezdi sözünden.

Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar, sonra denildi ki iyi niyetle: "Ya, Plan ve Bütçe Komisyonunda bir yasa var, torba yasa geliyor. Onun içine ilave edelim mi?" "Siz bilirsiniz." dedik. İlave edildi. Engin Özkoç Bey aşağıda, Genel Kurulda, konuşuluyor. Engin Bey ve bir kısım arkadaşlar, Zonguldak Milletvekili arkadaşımız Deniz Yavuzyılmaz, o arkadaşımız şiddetle itiraz ediyor; şöyledir, böyledir diye. Bize de geliyor, diyorlar ki: "Bu maddeyi çekmezseniz bu iş olmaz." Dedim ki: "Engin Bey, bak, -bir şey konuşuluyor o zaman, çok da hararetli bir şey var- bu maddeyle ilgili biz Komisyon olarak anlaştık, biz bunu çıkaracaktık, bir arkadaşlarla konuş, bu durumla ilgili direnme." dedim. O da aradı ilgili kişileri, kimi aradığını bilmiyorum. "Tamam." dedi. 48 veya 49'uncu maddesiydi o kanunun, hafızam iyi elhamdülillah, maşallah. O kanunun 49'uncu maddesiydi, kanun zaten 52 madde. Son maddeler, oraya geldik, o süreçte Engin Bey direncini de çekti ve bu kanun çıktı. Bu böyle oldu gitti. Onun için bu açıklamadan...

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Başkanım, bir laf attınız, söz hakkı doğdu.

BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ - Başkanım, Sevgili Tahsin Tarhan, bak, gazeteciler yok diye konuşuyorum ha.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Özgür Bey'e yapmayacaktın bunu Başkanım ya!

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Başkanım, mikrofonu açarsan...

BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ - Bak, ben hep -açıklık getireceğim- çok samimi olarak konuşuyorum ve burada hiçbir arkadaşım hakkında da aleyhte bir yerde de bir şey söylemem. Ama basın önünde bunu söyleyince biraz üzüldüm, hatta seninle özel mi konuşayım diye düşündüm. Ya, Tahsin Bey benim dostum, meslektaşım, sanayici adam ama siyaset kanına girmiş.