| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2596) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 12 .02.2020 |
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Şimdi, piyasaların güvenilirliği açısından, entegresi açısından böyle bir düzenlemeye kesinlikle ve kesinlikle ihtiyaç var. Dünya örneklerine baktığımızda, piyasaların gelişmesine baktığımızda da gelişme bu yönde. Fakat yasaların düzgün yazılması şart, doğru yazılması şart, anlaşılır olması şart, genel olması şart ama bu yeterli değil, bir de bunun uygulama zemini var. Yani ülkemizde son yıllardaki bazı meselelerin uygulamasına baktığımızda şüphe de zaten buradan çıkıyor.
Biraz önce epey aradım ama bulamadım, şu anda literatüre girmiş "spoofing" diye bir şey var. Zannedersem Londra'da yargılandı; 30-35 yaşında bir delikanlı evinde oturuyor, bilgisayarın başında menkul kıymetler piyasasındaki bir şirketin alım satımıyla ilgili olarak kendi IP numarasından bir teklif giriyor, arkasından bir müddet orada duruyor, fiyatı ona göre yükseltiyor, aynı -kendi- bilgisayarından o teklifi veyahut da talebi-arzı siliyor, karşısına geçiyor alıcı gibi ve dolayısıyla 70-80 milyon dolar para kazanmış ve de yakalanmış. Bu gerçekten manipülasyon ve bunların mutlaka önlenmesi gerekiyor, bu tür düzenlemelerin olması şart. Geçmişe baktığımızda, 2007'de ortaya çıkan krizle birlikte bankacılar da, finans kesiminde çalışanlar da sütten çıkma ak kaşık değil. Londra'da LİBOR faiz oranını manipüle ettiklerini biliyoruz, New York'ta döviz piyasasında FX piyasasının manipüle edildiğini biliyoruz ama orada otoriteler lafıyla uğraşmadılar bu işin, yanlışı hemen gördüler, üzerine gittiler, uzatmadılar "Sen, sen, sen; şu, şu, şu yanlışı yaptınız; al sana ceza." dediler ve tahsil edip kasalarına koydular. Bu, piyasanın güvenilirliği açısından şart ve doğru işlem ama sınırlarının iyi çizilmesi lazım. Biz kendi ülkemize baktığımızda, Gezi olayları sırasında ben Zafer Çağlayan'ın şunu dediğini hatırlıyorum: "Biz kimin ne yaptığını dakikası dakikasına biliyoruz, herkesin hakkından geleceğiz." Ne oldu? Otoriteler o günlerde işlem yapan herkese yazı gönderdi, herkesin hesap özetlerini istedi "Üzerinde çalışıyoruz." dedi. O günden bugüne bizim resmî otoritelerimizden topluma dönüp de, piyasaya "Evet, biz bu belgeleri istedik. Şu şu şu şahıslar, şu şu yanlışları yapmışlardır ve dolayısıyla da bunu bulduk, çıkardık, bunlara şu cezayı verdik." dediler mi? Böyle bir bilgimiz var mı? Yok. Aldılar attılar, kamuoyunu güya tatmin ettiler ve bu iş bitti. Eğer bulamadıysanız bile yine sorumluluğunuz var sizin. Çıkacaksınız, diyeceksiniz ki: "Biz şu şu belgeleri istedik, şu şu kişileri soruşturduk, inceledik, baktık bir şey çıkmadı, işlemler düzgün yapılmış." denilmesi gerekirdi. Ama maalesef böyle bir gelenek yok. Böyle bir gelenek de oluşturulmadı, oluşturulmadığı için kusura bakmayın ama şüpheyle yaklaşıyoruz, şüpheleniyoruz. Bu şüpheyi ortadan kaldırmak, yanlış da olsa bu algıyı temizlemek otoritenin görevi. TÜİK'in ürettiği bütün rakamlar yüzde yüz doğru olabilir, olması da gerekir ama şu anda doğru olmadığı konusunda bir algı var. TÜİK'in görevi bu algıyı silmek. Nereden geldi bu?
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Yardımcı olun.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Oluyoruz efendim ama...
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ama her seferinde şüpheleniyoruz diyorsanız birileri şüpheleniyor zaten.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Evet, o zaman o kaynağı, hesabı... Ayın hangi gününde hangi marketten aldığını bize söylesin, biz o zaman yardımcı olalım, diyelim ki " Evet, bu rakamlar doğrudur." diyelim.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Sayın Yılmaz ile Sayın Aydemir birbirinizi çok seviyorsunuz.
Evet, teşekkür ediyorum.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Hayır, ben arkadaşların yardımcı olmalarını istiyorum.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Bir saniye arkadaşlar, evet buyurun.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Dolayısıyla böyle bir düzenlemeye ihtiyaç var ve dediğim gibi şu andaki teknoloji de bu kadar... Yani burada söylenen, efendim arzı, talebi şöyle yönlendirmeye de müsait. Bu tür insanlar da var, çok da yetkin insanlar. Dolayısıyla piyasa düzenleyicisinin görevi bunları yapmak. Eline güç alıp o güç çerçevesinde de bunu önlemeye çalışmak toplumun yararına. Fakat bu düzenleme böyle olmaz. Dolayısıyla AB'nin öngördüğü düzenlemelerin kanun hâline getirilip bunun açık ve net olarak uzun da olsa buraya yazılmasında fayda var, Avrupa'nın yaptığı gibi yapalım bunu, keyfiliğe şey vermeyelim.