KOMİSYON KONUŞMASI

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sevgili arkadaşlar, şimdi, özelleştirme niçin yapılır, bunun mantığına bakmak lazım önce. Özelleştirme, maliyetleri düşürmek ve kaliteli hizmet vermek için yapılır. Eğer üretimse daha iyi üretim yapabilmek, teknolojiyi artırmak için yapılır özelleştirme.

Şimdi, biz elektrik dağıtım şirketlerine baktığımızda bunun bu şekilde olmadığını görüyoruz.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - İstihdamı da artırmak için yapılır.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Özelleştirme istihdamı artırmak için yapılmaz. Daha çok teknolojiye yatırım yapılır. İstihdam da teknolojiyle beraber düşer. Niteliğini, kalitesini yükseltir, öyle diyeyim. Ama, birçok şey söyleyebiliriz, şimdi özelleştirmenin mantığını anlatacak değiliz ama niye buradan girdim? Çünkü yeni özelleştirildiği için dağıtım şirketleri, buradan girdim. Bana göre, belki, dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesi doğru değildi. Diyeceksiniz ki hemen "Devletçi bakıyorsunuz." Hayır, eğer özelleştirmek istediyseniz Tahakkuk ve tahsilatı özelleştirseydiniz ve yine dağıtım ve iletim devlette kalmalıydı. Niye bunu söylüyorum? Yaşadığımız için söylüyorum.

Bakın, bir işi yönetmek, normal zamanlarda bir başarı değildir yani TEDAŞ Genel Müdürü normal zamanlarda TEDAŞ'ı yönetiyorsa buna "A, ne kadar başarılısın." demek doğru değildir veya işte, ülkeyi yöneten Başbakanından, Cumhurbaşkanından, bir şirketi yöneten CEO'dan, herkesten örnek verilebilir. Ne zaman yöneticilik vasıfları ortaya çıkar? Kriz anlarında ortaya çıkar yani en çok ihtiyaç duyulan an bir yöneticinin krizi iyi yönetebilmesidir yani yöneticilik vasıflarının artı koyacaksan üzerine krizi iyi yöneteceksin.

Geçen gün Türkiye'de bir olay oldu. Ne var? Doğa şartları nedeniyle birçok bölgemizde kar yağışı etkili oldu. Kar yağışı etkili olduktan sonra kıyamet koptu Türkiye'de. Şimdi, bir, bu kar yağışıyla beraber eksikleri gördük. Neydi eksikler? Benim Kocaeli bölgesinde, SEDAŞ'ın bölgesinde Türkiye'ye en çok -şimdi Bursa gibi biraz milliyetçilik yapacağım- vergi veren ikinci yer, tahakkuku da en çok yapılan, yüzde 100, İstanbul'dan önceki il.

BAŞKAN - Kütahya'yı geçiyor musunuz siz tahsilatta?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Tabii, tabii. Her şey de geçiyoruz biz, böyle bir iliz biz.

Hâlen 10 bin tane ağaç direk var. Biraz evvel yine konuştum, buraya gelmeden evvel, elektrik iletim hatlarımızın yirmi beş-otuz yıllık olduğundan bahsediliyor. Bunu bilen, oradan emekli olan uzman bir arkadaştan alıyorum. Bu sonuçları aldığım zaman bu vakayla karşılaştığımızda ki ben çocukluğumda da hatırlıyorum, TEK'te de olduğumuzu hatırlıyorum, zaman zaman Türkiye'de dönem olarak böyle kar yağar on senede bir, on beş senede bir bu şekilde kar yağar ve sıkıntılı süreç başlar. Eskiden başka bir şey vardı arkadaşlar, bu kadar sıkıntıya girmiyordu. Elektriği kestiğinizde, kesildiğinde, problem çıktığında dert o kadar büyük olmuyordu. Bir lambayla, "idare lambası" dedikleri o gazlı lambayla, lüks lambayla hayatı idame ettiriyorduk.

Şimdi, Kocaeli gibi bir yerde veya Sakarya gibi bir yerde insanların yüzde 70'ten fazlası doğal gazla ısınıyor. Doğal gazla ısınabilmesi için elektriğe ihtiyaç var. Sıfırın altına düşmüş ısı. Yaşlılar var, benim 100 yaşında babaannem var yatıyor, ısıtmak için canımız çıktı. Bebek var, çocuk var, hamile kadın var, hasta var, var da var, evin bütün şeyi onunla dönüyor. Okullar tatil edildi iki gün, kar kalktı ortadan ama elektrik veremediğin için SEDAŞ, Kocaeli'nde neredeyse bir haftaya yakın okullar tatil edildi çünkü okuldaki ısınma sistemi doğal gazlı ve elektriğe bağımlı sonuçta. Yani, hayatımızın tüm alanlarını elektriğe bağlamışız. Bu, konut tarafını, insan tarafını ilgilendiren yönü. Peki, sanayi? Sanayide göz kırptığınız zaman milyonlarca liralık zarar yazıyor sanayide. Benim çalıştığım endüstri şirketine baktığım zaman on dakika elektrik verilemesin sekiz saat ayağa kalkmıyor, on saat ayağa kalkmıyor, binlerce liralık bir üretim kaybı oluşuyor.

Şimdi, diyeceğiz ki: "Ya, biz buraları özelleştirdik." Daha kaliteli hizmet edecek bunlar diye bir beklenti içine girdik ama yaptıkları tek bir iş var, para toplamak. Ha, bu arada başka bir şey daha oluyor, atlamayayım, benim de başıma geldiği için söylüyorum, evdeki tüm elektronik cihazlarınız gidiyor arkadaşlar. Benim evimde televizyonum, buzdolabım ve kombim gitti. Kombim gitti, şimdi, daha dün tamir edebildiler. Geçen hafta evimde kalamadım ben. Teşekkür ediyorum TEDAŞ'a, Enerji Bakanlığına ve SEDAŞ'a teşekkür ediyorum, yirmi sene sonra annemin evinde kaldım. Ha, gitmediğimden değil, ben her gidişimde mutlaka uğrarım onlara ama dışarıda yatmam genelde, yirmi sonra bunların sayesinde annemin evinde kaldım. O da çok memnundu, babaannem çok memnundu, annem çok memnun oldu, babam çok memnun oldu, teşekkür ediyoruz. Ama, gerçekten, çok acı bir noktaya geldik. Özelleştirmeyle beklentilerin dip yaptığı bir noktaya geldik.

Şimdi, yatırımları elektrik dağıtım şirketlerine bırakmışlar. Baktığınız zaman, geçen, bundan iki ay önce, Kocaeli'ne Enerji Bakanı da geldi, "25 milyonluk yatırım yaptık." dedi. Yatırımı Enerji Bakanlığı yapmadı tabii, SEDAŞ yaptı, SEDAŞ da vatandaştan, benden kesiyor, yatırımı da bana yaptırıyor. Yani, o faturamın üzerine onu koyuyor, yatırımı da bana yaptırıyor. Peki, yatırımı yaptı da ne oldu böyle yani benim daha önce karşılaşmadığım olaylar niye gerçekleşti? Mehmet Bey'e katılıyorum, kimseye ulaşamıyorlar, bize ulaşıyorlar, bir ton da küfür yiyoruz, Allah'tan iktidar partisi milletvekili değiliz, siz bizden fazla küfür yemişsinizdir. Enerji Bakanını aradım, sabah on birde aradım, gece on birde döndü, 40 gazeteci vardı döndüğünde, tesadüf, Çalışan Gazeteciler Günü'ydü, orada aradı, "Ne yapalım, şu anda 24 bölgede böyle bir durum var." dedi. Peki, Sayın Bakanım, 24 bölgede varsa, 81 il var, 81 ilin 24'ünde bu mevcutsa...

Ben şunu biliyorum, eleman yetmediğini biliyorum çünkü normal şartlara göre, yaz aylarına göre, normal hava şartlarına göre planlanmış bir eleman bulunduruyor özel sektör. Demiyor ki benim acil işlerde veya beklenmeyen durumlarda devreye sokacağım bir kriz planı yapılmamış, şirketin kasasında kriz anında ne yapacağına dair bir plan yapılmamış. Diyor ki: "Ben 30, 40, 50, 100 -neyse biliyorum tabii eleman sayısını- elemanla ben bu işi götürürüm." E, kriz çıktı, çok fazla kar yağdı, sel oldu, afet oldu. Bakın, yine, Bilim, Sanayi Bakanı Fikri bey şunu söyledi bizim kentte: "Depremde bile bu kadar elektrik kesilmedi. İki gün elektrik kesintisi yaşadık depremde, üçüncü günü elektriğimiz verilmişti." Depremde bile, binaların çöktüğü, direklerin devrildiği, taş taş üzerinde kalmadığı Marmara depreminde -en yoğun yaşayan bölge Gölcük, benim evimi de daha sonra yıktılar- bile böyle bir elektrik kesintisi yaşanmadı. Şimdi, bu niye? İki, üç şey var.

Bir: maliyetleri düşürecek. Çünkü, özel sektörün kazancı sabit. Kilovatsaat üzerinden, tarife üzerinden bir para alıyor. Doğru mu? Ne yapacak? Aynı Soma'da olduğu gibi maliyetleri düşürecek birtakım çalışmalar yapmak zorunda. Maliyetler düşülecek denildiğinde işverene, kim olursa, hangi sektör olursa olsun birinci öncelik insan kaynakları gelir. Nasıl insan kaynaklarının maaşlarını aşağıya çekerim, ne kadar az personelle çalışırım o zaman benim maliyetlerim düşer. Adam haklı, para kazanacak bu işten. Devlete, millete vergi vermek için yapmıyor bu işi, üretim yapayım, istihdam sağlayayım, aman beni alkışlasınlar diye yapmıyor. Ben nasıl daha çok para kazanırım diye yapıyor ve bunu da aynen bu şekilde yaptıkları için de nedir? Bir: İnsan kaynakları yeterince bulundurulmuyor.

İki: Yatırım bunlara bırakıldığı için yatırımda öncelikli bölgeler yani değişmesi gerekenler, düzeltilmesi gerekenler, yirmi beş senede değişmesi gereken iletim hatlarının değişmediği, direklerin değişmediği alanlar biraz siyasi baskılarla yatırım programına alınıyor. Yani, Haydar Akar talep ederse biraz da siyasi baskı yaparsa benim bölgem yatırım planına alınacak. Şimdi, size söyleyeceğim bölgemi, umarım, SEDAŞ'a talimat verirsiniz, "Burayı halledin." dersiniz, bir daha elektrik kesilmez ama diğer vatandaş ne olacak?

ZİVER ÖZDEMİR (Batman) - Her şeyi konuşma, bize de bırak biraz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Tamam, bırakayım, yine bana az konuş diyeceksiniz.

Üç: Bakım maliyetleri. Kazanacağı bir diğer para da bakım maliyetleri özel sektörün. Şimdi, bakım maliyeti ne demek? Trafoların bakımını yapacak, direklerin bakımını yapacak, iletim hatlarının bakımını yapacak, ağaçları kesecek. Ben eskiden görürdüm, TEK'in aracı gelirdi, ellerinde bazen makas, bazen motorlar olurdu, dalları keserlerdi. Ben, özelleşti ondan sonra bir gün görmedim civarda bu dalların temizlendiğini, ağaçların bu işe sıkıntı yaratacağı konusunda, problem olacağı konusunda görüş bildirip bu işleri yapmıyorlar diyeyim kısaca. Biraz kısaltayım çünkü arkadaşlarım da biraz konuşalım diyorlar.

SCADA sistemi doğru bir sistem tamam ama SCADA sistemiyle ilgili -şimdi genele geçiyorum- şeyler yapılmış diğer iletim dağıtım şirketlerinden. Siz bu işi Avrupa'dan, AYB'den para alarak, Dünya Bankasından kredi alarak yapıyorsunuz, onlar bu yatırımları yapıyorlar ve daha sonra size ödüyorlar bu yatırım karşılığı özel şirketler, yani dağıtım şirketleri.

Ben şunu sormak istiyorum: Son beş yılda, yani kredinin alındığından bu yana, kurumlar bizdeyken yani dağıtım şirketleri bizdeyken ve daha sonra ne kadar tahakkuk ettirildi bunlara? Ne kadarını bunlar ödediler? Bu tabloyu istiyorum ben sizden.

TEDAŞ GENEL MÜDÜRÜ MÜKREMİN ÇEPNİ - Ona yazılı cevap vereceğiz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Tamam, bu tabloyu istiyorum, onu da söylemiş olayım bu arada.

Evet, aydınlatma komisyonu kurmuşsunuz. En büyük problemlerden bir tanesi bu kentteki, size de çok şikâyet geldiğini biliyorum aydınlatmayla ilgili. Özellikle, bizim orada siteler falan böyle çok. TOKİ'nin yaptığını özel site olarak değerlendirip oradaki aydınlatmalar kaldırılıyor. Yani, özel dağıtım şirketleri tarafından... TOKİ yapmış, herkese açık ama bir... Örneğin, bizde Yahya Kaptan denen bir bölge var, orada TOKİ'nin binaları var ama oradaki aydınlatmayı özel sektör kesiyor. "Siz sitesiniz, özellikle aydınlatmayı kendiniz yapacaksınız, bir saat koyacaksınız." deyip halka açık bir alanın aydınlatmasını kesiyor. Niye SEDAŞ bölgesinde yani Sakarya ve Kocaeli'de bu komisyon kurulmadı? Bunu da merak ediyorum. Kurulup bu problemler niçin çözülmedi?

"Denetim yapıyoruz." diyorsunuz, çok merak ediyorum, denetimde neleri denetlediğinizi de maddeler hâlinde bana bildirirseniz... Bunları, gittiğiniz illerde "Bu özel dağıtım şirketlerini denetliyoruz." diyorsunuz, bunları da sizden talep ediyorum.

Şimdi, kayıp kaçağa da geleyim. Kayıp kaçakta da Türkiye ortalamasının ve Avrupa ve dünya ortalamasının altında.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - Altında mı?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Biz Kocaeli olarak altındayız, Avrupa Birliğinin altındayız, belki yanlış söylüyorsam düzeltirler.

BAŞKAN - Yani, Kütahya'dan sonra demek istiyor aslında.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Tamam, peki, öyle yapalım.

Altındayız, bize Türkiye'nin tüm kaçağı ödetiyorsunuz, kabul.

Sizden şunu istiyorum ben: Kayıp var, onu biliyoruz, biraz sonra TEİAŞ var, TEİAŞ'ın içinde yüzde 3 standart, belli küsuratta kayıplar öngörülmüş, biz 6 küsurdayız. Dedik ya "Türkiye'nin kaçağını ödüyoruz." diye, ben kayıp ve kaçağı ayırarak yine son beş yılda, bizdeyken de, bizden sonra da kayıp kaçak adetleri nelerdir? Bunları istiyorum sizden.

Devam ediyorum, arıza adetlerini istiyorum sizden. Bu arıza adedinin süreye vurumunu istiyorum sizden. Son beş yılda nasılız, nereye geldik? Yani, şunu merak ediyorum: Özelleştirmeyle birlikte daha mı ileri gittik yani daha mı kaliteli hizmet alıyoruz, daha mı yaşamımızı kolaylaştırdı elektrik işleri, yoksa daha mı kötüye gittik? Bunu hep beraber tespit edelim diyorum burada.

Evet, arkadaşlarım biraz çok konuştum diye kızıyorlar bana. Burada atladığım bir şey varsa bakayım, sonra devam ederim gerekirse.

ZİVER ÖZDEMİR (Batman) - Yok, biz senin eksiklerini tamamlarız, onun için diyorum.

BAŞKAN - Yirmi dakikada özetlediniz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Saatime baktım, daha yedi dakika olmuş.

Peki, teşekkür ediyorum, sağ olun.