| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2633) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 24 .02.2020 |
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sağ olun.
Sayın Başkan, değerli vekiller, sayın konuklar; hepinize tünaydın diyorum. Hoş geldiniz.
Ben bir ön sorun üzerinde duracağım, teknik konu. "Komisyonlar, kendilerine havale edilen tekliflerin ilk önce Anayasa'nın metin ve ruhuna aykırı olup olmadığını tetkik etmekle yükümlüdürler.
Bir komisyon, bir teklifin Anayasa'ya aykırı olduğunu gördüğü takdirde gerekçesini belirterek maddelerin müzakeresine geçmeden reddeder." İç Tüzük madde 38.
Bu tetkik yapılmadığı için -yemek dışında- şu ana kadar yaptığımız görüşmeler İç Tüzük'e aykırılık oluşturmaktadır. Niçin aykırılık oluşturmaktadır? Çünkü ilk fıkranın Komisyon için öngördüğü inceleme yükümlülüğü, teklif maddelerinin görüşülmesine geçilmeden ele alınması gereken bir ön koşul olarak düzenlenmiştir. Bu ön sorun çözülmeden Komisyon görüşmelere başlayamaz. Bu yükümlülük, Komisyonun münhasır yetki alanına girmektedir. Komisyon dışında başka kişi ve uzmanlar bu yetkiyi kullanamamaktadırlar. Komisyon teklif metnini Anayasa'nın sözüne ve özüne uygunluk açısından inceledikten sonra "devam" veya "ret" kararını verir. Bu ise bir ön karar şeklinde olmaktadır. Dolayısıyla görüldüğü gibi bu maddede yer alan ön koşul ve ön karar, tartışmaya açık olmayan, çifte yükümlülük ve gereklilik olarak karşımıza çıkıyor Komisyon açısından.
Komisyonun 3'üncü yükümlülüğü ise inceleme alanına ilişkindir. Anayasa'ya uygunluk hem sözü hem de özü açısından yapılmalıdır. Özellikle öze uygunluk anayasal yorum yöntemlerini beraberinde getirmektedir.
4'üncü ön koşul ise gerekçeli karar verme yükümlülüğüdür. "Ret" hâli değil sadece, "kabul" hâlinde de gerekçeli olarak karar vermelidir. Şimdi, bu, tabii, İç Tüzük'ün 38'inci maddesi esasen Anayasa madde 11'de yer alan "Kanunlar Anayasa'ya aykırı olamaz." kuralının güvencesi olarak düzenlenmiştir. Bu açıdan, bu bizim görüşmekte olduğumuz kanun açısından durum şudur: Tabii ki başta imza sahipleri olmak üzere, Komisyon Başkanı olmak üzere emeklerine teşekkür etmek gerekir fakat burada benim dikkat çektiğim ön sorun açısından da bu yasanın görünümüne bir göz atmak gerekiyor, şöyle ki: Belirttiğiniz üzere 21 yasa düzenleme konusu ediliyor fakat bunların 12'si 27'nci Yasama Döneminde toplam olarak 28 kez değiştirilmiş ve bu 28 kez yapılan değişiklikler Plan ve Bütçe Komisyonu dışında çok farklı komisyonlarda ele alınan, yapılan değişiklikler; kabul edilenler ve reddedilenler olmak üzere, muhtelif, şöyle ki: Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun 2 kez değiştirilmiş; 2'si de İçişleri Komisyonunda. Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu 4 kez değiştirilmiş ve bu 1'i Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda, diğer 3'ü Plan ve Bütçe Komisyonunda. Maden Kanunu 2 kez değiştirilmiş; 1'i Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda, diğeri ise bu Komisyonda. İşsizlik Sigortası Kanunu 2 kez değiştirilmiş, Plan ve Bütçe Komisyonunda. Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu yine 1 kez değiştirilmiş. Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun 3 kez değiştirilmiş ve bunlardan 1'i İçişleri Komisyonunda. Dernekler Kanunu 1 kez değiştirilmiş, İçişleri Komisyonunda. Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun 2 kez değiştirilmiş; biri Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu, biri burası. Nüfus Hizmetleri Kanunu 2 kez değiştirilmiş, İçişleri Komisyonunda her 2'si de. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 5 kez değiştirilmiş; Sağlık Komisyonu, İçişleri Komisyonu ve bu Komisyonda. İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun 1 kez değiştirilmiş, Adalet Komisyonunda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Buyurun.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Elektrik Piyasası Kanunu 3 kez değiştirilmiş; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ve 2'si burada. Şimdi, bu kadar çok kanunda, bu kadar çok komisyonda yapılan değişiklikler, aynı kanunla ilgili değişiklikler, kabul edilen ve edilmeyenler olmak üzere, şimdi bütün olarak torba şeklinde dolduruluyor ve Plan ve Bütçe Komisyonuna getiriliyor. Tabii ki bu açıdan bu 22'nci torba kanun, eğer biz uluslararası sözleşmeleri çıkaracak olursak yapmış olduğumuz, oylamış olduğumuz kanunların sayısı 43'tür bununla birlikte; sadece 21'i kod kanun, 22'si torba kanun biçiminde. Şimdi, torba kanun uygulaması, bu bakımdan, aslında, özellikle bu şekilde de uygulaması hem uluslararası hukuk açısından hem de bizim hukukumuz açısından Anayasa'ya aykırıdır. Anayasa'ya aykırıdır çünkü bu artık torba olmaktan da öteye geçmiştir. Öncelikle bir yasanın genel ve soyut norm olma özelliğini zedelemektedir. İkinci olarak ulaşılabilir, anlaşılabilir ve öngörülebilir biçiminde sıraladığımız yasaların temel özelliklerini, temel standartlarını ihlal etmektedir. Üçüncü olarak, anayasal normlar hiyerarşisini altüst etmektedir. Bu bakımdan torba kanun bizatihi Anayasa'ya aykırı iken bu şekilde bir, her şeyin Komisyonu olarak Plan ve Bütçe Komisyonunda bu yapım tarzı, bu aykırılığı açık hâle getirmektedir. Çünkü Plan ve Bütçe Komisyonu aslında bütçe nedeniyle iş yükü çok fazla olan bir Komisyondur, yılın iki ayında mesaisini tümüyle buna harcamaktadır ve bu ağır yükün karşısında diğer komisyonlardan parça parça toplanan maddeler yine bu Komisyona getiriliyor, bu Komisyonda ikide bir toplanılıyor ve esasen bu Komisyonun harcadığı emek ile örneğin bir Anayasa Komisyonunun işlevsizliği arasında, Meclis komisyonlarının nimet ve külfetleri açısından incelenmesi sonucunda tamamen birbirine zıt durumlar oluşmaktadır. Bu itibarla bu, sadece Plan ve Bütçe Komisyonunun varlık nedeni ve saygınlığına halel getirmemekte, aynı zamanda Plan ve Bütçe Komisyonu bir tür -biraz sonra değineceğimiz gibi, İçişleri Komisyonunda geri alınan derneklerle ilgili madde sorununda olduğu gibi- perdeleme işlevi gören bir Komisyona dönüştürülmektedir. Bu açıdan bu sadece hukuki açıdan değil, yerindelik açısından da, yasama faaliyeti açısından da son derece sakıncalı bir durumdur çünkü yasama mutfağı görmesi gereken bir yerin perdeleme işlevini üstleniyor olmasının -bilerek veya bilmeyerek, isteyerek veya istemeyerek- gerçekten kabul edilebilir bir tarafı bulunmamaktadır.
Şimdi, "Anayasa'ya aykırı." dedim. Hemen belki bazılarınız "Ama Anayasa Mahkemesinin kararı var bu konuda." diyeceksiniz. Evet, Anayasa Mahkemesi bu konuda karar verdi ama oy çokluğuyla verdi ve Anayasa Mahkemesinde "Torba kanun Anayasa'ya aykırıdır." diyen 4 üyenin yazmış olduğu karşı oy gerekçeleri esasen kararın kendisinden çok daha güçlüdür ve bunun başında Anayasa Mahkemesinin Sayın Başkanı Profesör Zühtü Arslan yer almaktadır. Dolayısıyla, şimdi bir önemli gerekçemiz var, özellikle Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini savunan üyelere hitap ediyorum, onların kendi tutarlılıkları açısından bunu söylüyorum: Anayasa Mahkemesi bu kararını 2017 Anayasa değişikliği öncesi verdi. Oysa 2017 Anayasa değişikliğinin yürürlüğe girmesinden sonra çok önemli bir paralel yasama faaliyeti oluştu, bu da CBK'ler yoluyla, Cumhurbaşkanlığı kararnameleri yoluyla ve eğer biz bir buçuk yılda yaklaşık bin maddeye imza attıysak Cumhurbaşkanının yaptığı düzenlemeler 2 bin maddeyi geçiyor. Şimdi, bu durum karşısında biz artık "Torba kanun nasılsa eskiden de vardı, dolayısıyla, bunun devamıdır." diyemeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Lütfen toparlayın.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Toparlıyorum.
Muhtemelen Anayasa Mahkemesine başvurduğumuz zaman tabii ki bu Anayasa değişikliğini ve yeni dönemin torba kanun uygulamasına, mantığına açık olmadığını da bir hukuki gerekçe olarak işlemek durumundayız. Ben şimdi Cumhur İttifakı'nın bu Anayasa değişikliğinin ruhuyla çeliştiği konusuna girecek değilim tabii zamansızlık nedeniyle ama esasen hukuki açıdan konu oldukça nettir ve belki bugünkü bu görüşme -1 yasaya 2 madde bile düşmüyor- 22 yasanın sıkıştırıldığı ve daha önceden -biraz önce belirttiğim gibi- çok sayıda yasada 28 kez değişiklik yapıldığı ve en azından 6-7 komisyona dağılan bu düzenlemelerin buraya toplanması ve bu Komisyonun araçsallaştırılması, kabul edilebilir olmanın ötesinde, Anayasa'ya aykırı bir durum oluşturmaktadır. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Sayın Başkan, 38'inci maddenin işletilmesini bir ön koşul olarak, hani siz Komisyon Başkanı olduğunuz için söylüyorum -ben bu konuda bir rapor yazıp bizim Genel Başkanlığa sunacağım- bütün komisyonlar için bu olmalıdır ama bu, Anayasa'ya aykırı uygulamaya sürüklenmeyelim, daha sağlıklı görüşürüz eğer bu ön sorunu şey yaparsak.
Sayın Başkan, bitiriyorum.
Maddelere girmeyeceğim ama bu genel sorunu mutlaka tartışmamız gerekir. Sayın üyelerin bu ön sorun hakkında, bir kısmı ad koymadan beyan ettiler ama mutlaka görüş beyan etmesi gerekiyor. Zira, başlangıçta dendi ki "Yasama analizi açısından bir zorunluluk bulunmamaktadır." Belki bulunmuyor ama anayasallık analizi açısından bir zorunluluk bulunuyor. Bunu yapmak lazım.
Bir cümle de deprem konusunda... Ben, bizim doğamızın, yasama meclisi üyesinin doğasının, bir deprem kanunu yaparak topluma yansıtılmasının uygun olacağını düşünüyorum. Çünkü deprem kanununu yaparsak bu konudaki Türkiye'nin de katıldığı uluslararası bilimsel çalışmalar, insan hakları açısından öncesinde yapılması gerekenler, esnasında yapılması gerekenler ve sonrasında yapılması gerekenler aşamalarıyla bir yasal düzenlemenin yapılması aslında partiler ötesi bir durumdur, bütün vekillerin bilgisine. Bu konuda bir girişim olursa ben bir nefer gibi çalışma sözünü de huzurunuzda veriyorum Sayın Başkan, çok değinildiği için. Bizim duamız yasayla olur, yoksa diğer dua özel hayatımıza ilişkindir.
Teşekkür ederim dikkatiniz için.