KOMİSYON KONUŞMASI

HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) - Çok teşekkür ederim Değerli Başkanım.

Çok değerli İnsan Hakları Komisyonumuzun üyeleri, kıymetli milletvekilleri, Çok Kıymetli Ceza ve Tevkifevlerimizin Genel Müdürü ve hâkim arkadaşlar, genel müdür yardımcılarımız, çok değerli basın mensupları, değerli İnsan Hakları Komisyonumuzun çalışanları ve raportör arkadaşlar; ben de sözlerimin başında hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Müsaade ederseniz, çok kısa bir değerlendirme yapıp sonra sizlerin mütalaasına ve müzakeresine konuyu açmak isterim. Sayın Başkanım gerekli açıklamaları söyledi, ben küçük bir çerçeve çizdikten sonra sizlerle beraber mütalaa yapabiliriz.

8-9 Kasım 2019 tarihlerinde Hükümlü ve Tutuklu Alt Komisyonu olarak önce Diyarbakır Cezaevine, daha sonra da Elâzığ Cezaevine gittik. Alt Komisyonumuzdaki tüm milletvekillerimizin gerçekten yapıcı tutumlarına, bu meselede parti rozetlerini bir kenara bırakıp "İnsanı yaşat ki insanlık yaşasın." prensibiyle davranmalarına ben sizlerin huzurunda teşekkür ediyorum. Gerçekten bu tavır Türkiye'deki siyasi kültürün, demokratik kültürün geldiği aşama bakımından önemlidir.

Bu vesileyle, söz almışken en son bizim toplantımızda yaşanan bir iletişim problemini de ifade etmek isterim. Belki yeri değil ama tutanaklara geçmesi bakımından önemli buluyoruz. Biz bundan on beş gün önce Düzce Cezaeviyle ilgili bir toplantı yaptık. Bu toplantıda, Milliyetçi Hareket Partisi Milletvekilimiz Sayın Memet Bülent Karataş Bey, toplantı kapandıktan sonra "Kişisel olarak, hani ben söz de almadım fakat bunu da ifade etmek isterim." şeklinde... Kendi aramızdaki bir sohbeti alıp ondan sonra gazetelerde çıkması doğru değildir çünkü bu, kendi aramızdaki bir sohbettir. Yani, tekrar, bunu ben doğru bulmadığımı çünkü "off the record" bir konuşmadır ve orada Memet Bülent Karataş Bey'in söylediği bir şey değildir yani zaten söz alacak olsaydı kendisi toplantı devam ederken söz alıp konuşurdu. Bunun farklı şekilde sunulması, takdim edilmesi doğru değildir. Memet Bülent Karataş Bey'le biz konuştuk, bilmeyen arkadaşlar için söyleyeyim, Memet Bey "Ben bu Komisyonun üyesiyim. Birtakım konular oldu, sizlerle görüştük ama bir ilerleme sağlayamadık. Bu konuyla ilgili hassasiyetinizi ve özeninizi istiyorum." dedi. Bunun farklı bir bağlamda dile getirilmesi doğru değildir. Ben, bunu dikkatinize tekrar arz etmek isterim.

Bir diğer husus: Gerçekten, Türkiye'de insan hakları alanında bir sessiz devrimin olduğunu görüyoruz. Tabii ki mevzi olarak, noktasal olarak birtakım ihlaller vardır. Sayın Başkanımız da ifade etti, biz bunlara karşıyız ve karşı olmaya devam edeceğiz çünkü gerçekten bu konu siyasetin üstünde bir konudur, topyekûn Türkiye'nin genel imajı ve saygınlığıyla ilgilidir. Dünyada da ülkelerin ekonomik kalkınmışlığı önemlidir ama cezaevlerindeki standartlar ve insanlara... Yani devlet-toplum ilişkisi, devlet-vatandaş ilişkisi insanların dünyadaki, ülkelerin dünyadaki konumunu göstermesi bakımından önemlidir.

Çok Değerli Başkanım, çok değerli milletvekillerim; bizim alt komisyonumuz çalışmalarına devam etmekte. Diyarbakır ve Elâzığ'dan sonra biz geçen hafta da Kırıkkale ve Keskin Cezaevine gittik. İnşallah önümüzdeki hafta tekrar başka bir cezaevi ziyaretimiz daha olacak. Buna Komisyonumuz ortak akılla karar veriyor ve bütün arkadaşların görüşlerini alarak, genellikle de oy birliğiyle kararlarımızı alıyoruz. Bu, güzel bir tutumdur. Ben, tekrar şükranlarımı arz etmek isterim.

Diyarbakır Cezaevi, Türk siyasal hayatında, Türk demokrasi tarihinde maalesef bir kara leke olarak duran bir cezaevidir. Burada çok değerli milletvekillerimiz var, bunları biliyorlar, malumu ilam etmek istemem ama yeri gelmişken 12 Eylül darbesi sonrası Diyarbakır 5 no.lu Cezaevinde yaşananlar gerçekten büyük bir dramdır, büyük bir trajedidir ve bununla da ilgili tarih hükmünü vermiştir ve burada yaşananlar, gerçekten kabul edilemez, bir insanlık suçudur. Bunu telin ediyorum. 1980 yılından 2020 yılına geldiğimizde, bugün Diyarbakır Cezaevinde bir işkence iddiasının olmaması "Bize işkence yapılıyor." şeklinde bireysel ya da toplu bir talebin olmaması Türkiye Cumhuriyeti devletinin topyekûn -sadece iktidar olarak değil- gerçekten aldığı mesafeyi göstermesi bakımından hepimizin -iktidar, muhalefet- gurur duyması gereken bir meseledir çünkü bu, sonuçta hepimizi ilgilendiren bir konudur. Bu noktada da yine, emeği geçen tüm Adalet Bakanlarımıza, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlerimize teşekkür ediyoruz.

Bugün geldiğimiz noktada... Hem Diyarbakır hem Elâzığ Cezaeviyle ilgili birkaç başlığı arz edip sonra mütalaalara geçebiliriz. Bugün itibarıyla, geldiğimizde, gerçekten cezaevlerindeki sıcak su meselesi çok çok önemli bir konu başlığı olarak karşımıza çıkmaktadır; kotalar ve bu suyun kullanılması. Bir diğer taraftan hastane sevkleri önemli bir konu başlığıdır. Diğer taraftan cezaevine gelişte, bazı cezaevlerinde ifade edilen "hoş geldin dayağı" şeklinde bir ifade, bir iddia oldu fakat biz bu konuyu takip ediyoruz. Gerçekten böyle bir şey var mı, yok mu? Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürümüz de buna cevap verecektir.

Genelde şöyle bir yaklaşım var: "Ben duydum." diyor. Örnek vereyim: "Yemekler kötü, yemeklerin içinden taş çıktı." diyor. "Peki, sizin yemeğinizde bir taş çıktı mı? diye soruyoruz kendisine. "Yok ama duydum, yan koğuşta böyle oldu." diyor. Bunları ben değerli heyetimizin takdirlerine sunmak isterim. Yani bir savunma psikolojisi içerisinde asla değiliz. Bu meselede her zaman komplekssiz davrandığımızı çok kıymetli Bakanımız, Başkanımız ifade etti.

Bir diğer önemli konu: Yine kitaplar ve kütüphanelerden faydalanma meselesi. Belki biraz magazinel bir konu ama Diyarbakır Cezaevinde, işkencelerle anılan bir cezaeviydi, bugün pembe odanın konuşuluyor olması dahi aslında bizim aldığımız mesafeyi görmek bakımından önemliydi. Yine Diyarbakır Cezaevinde yaşlı ve sağlık problemleri yaşayan bir vatandaşımız vardı, Sayın Genel Müdürümüzün ve Bakanlığımızın müdahil olmasıyla o vatandaşımızın o anlık sorunları çözüldü.

Yine, orada, aynı biçimde, görüş saatlerinin düzenlenmesiyle ilgili ve görüş saatlerinin daha uzun olmasıyla ilgili talepler vardı; cezaevi nakilleriyle ilgili ve uzak yerde durmak, aile görüşleriyle ilgili sıkıntılar vardı. Mesela, en son, Keskin Cezaevinde, gerçekten bir örnek olay olması bakımından çok çok önemsediğimiz bir konu var. Bizim İnsan Haklarını İnceleme Komisyonumuza dilekçe de yazmıştı. Bir vatandaşımızın Keskin Cezaevinde bulunurken ailesinin kendisini ziyarete, görüşe gelmesi anında bir kaza geçirmesi sonucu 2 evladını kaybetmiş olması ve yine ailesinden insanların çok ağır yaralanmış olması, kendisinin 3 defa intihara teşebbüs etmesi ve ağır psikolojik ilaçlar kullanması gerçekten önemli bir problem alanı olarak karşımızda durmakta.

Sayın Başkanım, sözlerimi toparlarken şunu ifade etmek isterim: Tabii ki cezaevinde birtakım mevzi sorunlar var, uygulamaya dair problemler var; biz bunların takipçisi olacağız fakat en önemlisi, bir arkadaşınız olarak dikkatimi çeken husus, belki Türkiye'nin tartışması gereken konu -çok iyi cezaevleri inşa edildi, sıcak su imkânları, odalar, görüş saatleri, bunlar tabii ki Türkiye Cumhuriyeti devletinin yüz akıdır, bunlar olsun ama- cezaevinin bir ıslahevine dönüşmesi konusunu, Değerli Başkanım, bu konuyu Türkiye için bir varoluşsal mesele olarak ben değerli heyetimizin gündemine takdim etmek isterim. Tabii, bu konular uzun, çok uzun uzun konuşabiliriz ama zaman sorunu var.

Ben, tekrar, değerli heyetinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Yine konular olursa zaten mütalaa edeceğiz.

Teşekkür ederim Hakan Başkanım.