KOMİSYON KONUŞMASI

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Ben, bu az önceki şeyle ilgili aslında genel olarak yürüyen Arzu Hanım'ın da o "algı" diye söz ettiği tartışmaya, bununla ilgili birazcık, birkaç şey söylemek istiyorum.

Şimdi, ben KEFEK'in kâtip üyesiyim ama KEFEK'in attığı "tweet"lerden, ya da gerçekten Başkanlık Divanının dahi haberi olmadığını düşünüyorum. Şimdi, biz, mesela bir duruşmada birlikte oluyoruz ve o duruşmada aynı duyguları hissediyoruz. Ben, hatta son iki gündür Mecliste de aynı duyguları hissetmemizin... Bilmiyorum, hissediyor musunuz ama ben şiddete uğradığımızı düşünüyorum. Yani gerçekten orada bir kavga çıktığı zaman, en azından bu Komisyonun işte buna tavır alabilecek, bunu ifade edilebilecek bir hassasiyete sahip olduğunu, olması gerektiğini düşünüyorum ve bu yakınlığı hissetmek istiyorum burada konuşurken. Ama şimdi, bir şeyi gördüm, tesadüfen gördüm, o da yani birlikte takip ettiğimiz o Ceren Damar duruşmasında talihsiz bir şekilde ben KEFEK'i Twitter'dan takip etmeye başladım ve orada gördüğüm şey gerçekten bana kırıcı geldi. Çünkü biz hiçbir zaman "İstanbul Sözleşmesi'nin Etkin Uygulanması ve İzlenmesi Alt Komisyonunu HDP kurdu." diye bir açıklama yapmadık ama size şunu sunmak isterim: "12 Ocak 2016, İstanbul Sözleşmesinin Etkin Uygulanması Alt Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz." HDP olarak. "8 Mart 2016, İstanbul Sözleşmesi İzleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi ve gerekçesi ilişikte sunulmuştur." "30 Ekim 2018, İstanbul Sözleşmesinin Etkin Uygulanması, İzlenmesi Alt Komisyonunun kurulmasını arz ve teklif ederiz." 22 Ocak 2020 -en son olarak da- İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanmasıyla ilgili, Mecliste eğitim verilmesiyle ilgili şeyler...

Biz, tarihi kendimizden başlatmıyoruz, başlatmadık. Yani bu ülkede AK PARTİ olmadan, hatta Anavatan Partisi, DYP, CHP olmadan kadın mücadelesi vardı, feminist mücadele vardı. Yani Osmanlı'da da vardı, Nezihe Muhiddinler vardı, Fatma Aliyeler vardı, sonrasında da yani 80'lerde sadece benim dâhil olduğum, o zamandan başladığım bir mücadele bugüne kadar geldi.

(2006/55) sayılı Başbakanlık Şiddetin Önlenmesi Genelgesi var, Tayyip Erdoğan Başbakanken, o zaman. Şimdi, gerçekten, burada Arzu Hanım SİR'le ilgili "Daha en başında bu cümleyi kurdukları hâlde bu lafı ediyorsunuz ve algı yaratıyorsunuz" diye derse, inciniriz. Çünkü biz, 4320 sayılı Kanun'dan beri -o zaman sizin partiniz yoktu, 1990'lardan bahsediyorum- yani 4320 sayılı Şiddetin Uygulanması Kanunu'nda hâkimlerin neler söylediğine tanık olduk, savcıların neler yaptığına tanık olduk, hâlâ da tanık oluyoruz ve o yüzden uyarıyoruz, yarın bir toplantı yapacaksınız ve "Sosyal İnceleme Raporlarını kanıt olarak, delil olarak sunmamalarını lütfen hâkimlere söyleyin." diye uyarıyoruz. Bunu kim için yapıyoruz biz? Ya da kalkıp da işte İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanmasını "Evet, bunu gerçekten hayata geçirdik." derken, "Halkların Demokratik Partisi olarak geçirdik, ne mutlu bize." diye mi yapıyoruz? Böyle bir şeyimiz yok. O yüzden, ben gerçekten kalkıp hani bu şekilde basın duyurusu yapılması ve özellikle işte "Halkların Demokratik Partisinin önerisi gibi sunmaları üzüntü vericidir." demenizden üzüntü duyduğumu ifade etmek isterim. "Bu konu ne bir partinin ne de birkaç kişinin uhdesindedir." demişsiniz, aynen öyle. Yani bizim de burada yapmaya çalıştığımız zaten bu. Ne İYİ PARTİ'nin ne işte CHP'nin ne HDP'nin ne AK PARTİ'nin uhdesinde değildir, bunun arkasında güçlü bir kadın hareketi de vardır ve kadınlar bunun için mücadele ediyorlar, yani ediyoruz, yani ölmeyelim diye. Yani biz o Mecliste de yumruk yememeliyiz, kusura bakmayın, bunun için de bir şey yapmalıyız yani. Belki ortak bir açıklamayı orada yapmalıyız. Yani o Vahit Bıçak denen avukatın karşısında yaşadığımız hissiyatı, belki Meclis sıralarında da yaşamalıyız. Yani biz "kadın dayanışması" derken, üfürüp havaya attığımız bir cümle değil bu yani, sokağa atmıyoruz bunu, Meclisin içerisine de atıyoruz bu cümleyi ve bunun aynı zamanda arada bir de karşılık bulmasını bekliyoruz. Yani bizim Komisyon çalışmalarını mümkün olduğunca nezaketle ve iyi yürüttüğümüzü düşünüyorum, hep beraber yani bunu yapıyoruz. Umarım, buna aynı şekilde devam ederiz. Dediğim gibi, birazcık da burada yapılan çalışmalar özellikle o sosyal medyada paylaşılırsa -yani burada olanlar ve bütün Komisyonun da biraz bilgisi olarak- daha iyi olur diye düşünüyorum, daha ortaklaşılan bir şey olur.

Bir de Parlamentoda cinsiyetçiliği ele alan bir tutum belgesi hazırlanması ve konferans düzenlenmesi de... Bunu biz mi yaparız veya bunu daha sonraki hedeflere mi alırız, ne yaparız? Ama birilerinin milletvekili olurken en azından gerçekten o tutum belgesini imzalaması gerekir diye düşünüyorum. Yani kimse kabul etmezse de etmesin, "Etmedi." deriz. Yani gerçekten bize getiriyorlar, imzalatıyorlar bazı örgütler. Mesela, işte: "İnsan haklarını saygılı mısın?" "Şunu yapıyor musun, yapmıyor musun?" Değilsem, eleştirsinler, eleştiri hakkına sahip olurlar. Biz de bunu, en azından bir farkındalık yaratmak için aslında yapabiliriz yani bu tutum belgesini bir kamuoyuna açmakta fayda var diye düşünüyorum. Bazı şeylerimiz var, sonraya kalmasın diye çünkü mayısta komisyonlar...

BAŞKAN CANAN KALSIN - Temmuzda.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Temmuzda mı ? O zaman isterseniz... Yani gene de biz bu toplantıda verelim ama sadece başlık olarak söyleyeyim ben kendiminkini, Dilan Vekilimiz kendisininkini açıklasın. Daha önce verdiğimiz şeylerdi zaten, bugün özellikle çok daha can yakıcı bir gündem de oldu. Bu, Türkiye'deki göçmen kadınların ve kız çocuklarının sorunlarının araştırılması ve bunların önlenmesi için gereken tedbirlerin saptanması alt komisyonunun kurulmasını biz teklif ediyoruz. Bir de kadın yoksulluğunun nedenlerinin araştırılması ve kadın yoksulluğuna karşı alınacak önlemlerin saptanması alt komisyonunun kurulmasını arz ve teklif ediyoruz. Bu 2 komisyonu daha önce vermiştik zaten İstanbul Sözleşmesi kurulduğu zaman.

Dilan Vekilimize de söz verirsek...

Teşekkürler.