| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Sayıştayda açık bulunan 5 üyeliğin seçiminde adayların tanıtılması ve coronavirüs salgını nedeniyle Komisyonun yapması gerekenler hakkında görüşmeler |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 19 .03.2020 |
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; yani bu virüs salgınının olduğu günlerde insan umuyor ki birbirimizi daha iyi anlama zeminine sahibiz belki de çünkü bir dış düşman var yani birbirimizin düşmanı olmadığımızı hatırlatan bir şey bu ve dolayısıyla da bu düşmanla birlikte nasıl dövüşülür, nasıl mücadele edilir konusu gerçekten de toplum olarak hepimizin dâhil olması gereken bir süreci ima ediyor.
Bakın, ben size söyleyeyim, dün Meclis Genel Kurulunda da söylediğim bir görüşü burada da ifade etmek istiyorum. Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanının söylediği bazı cümleleri ki bazılarına katılmıyorum ama bazılarını ki şimdi söyleyeceğim dâhil olmak üzere önemli buluyorum. Yani şunu söylüyor Cumhurbaşkanı uzun bir zamandan beri ve diyor ki: "Dünya 5'ten büyüktür." "Dünya 5'ten büyüktür." Niçin söylüyor bunu? Çünkü gerçekten de baktığımızda 193 tane ülkenin olduğu bir dünyada 5 tane ülke hepsiyle ilgili karar verme hakkına sahip. Bu, kabul edilebilir bir durum değil bence. Dolayısıyla da Sayın Cumhurbaşkanının buna itiraz etmesini çok iyi anlıyorum ve destekliyorum da bu görüşü doğrusunu isterseniz fakat böyle düşünmeye başladığım zaman bir tutarsızlığın da olduğunu görüyorum. Arkadaşlar, Türkiye sadece AK PARTİ'lilerden oluşmuyor ki yani dolayısıyla, özellikle dışımızdan gelen bir düşmanla mücadele ederken doğrusunu isterseniz Parlamentoda temsil edilen bütün partilerin görüşlerinin alınacağı bir çerçevede yaklaşmamız lazımdı bu konuya. Fakat, yani alınmayın, darılmayın ama bir kibirlilik görüyorum, bir yukarıdan bakma görüyorum çünkü "Eşit değilmişiz." biçiminde bir davranış görüyorum. Bunu doğrusu kınıyorum ve Adalet ve Kalkınma Partisinden tanıdığım insanlara da yakıştıramıyorum açıkçası, çünkü, gerçekten buna itiraz etmek lazım. Tıpkı Tayyip Erdoğan'ın Birleşmiş Milletlerle ilgili söylediği söz ne kadar doğruysa şimdi söylediğim söz de o kadar doğrudur bence. Türkiye AK PARTİ'lilerden oluşmuyor, başka partililer de var. Dolayısıyla da böyle bir konuda yani dünyanın kaderini oylayan 5 üyenin karar verdiği bir dünyadan eğer hoşnut değilsek o zaman şunu açıkça söylememiz lazım: Türkiye'de de sadece ve sadece Parlamento varken, sadece yürütmenin, Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından yürütülen yürütmenin de, kendi dışındaki partileri, kendi dışındaki seçmenleri de dikkate alan bir yerden yaklaşması lazımdı diye düşünüyorum. Yani, şimdi, doğrusu bu çok temel bir eleştiri sizlere ama sizlerin bu temel eleştiriyi nasıl karşıladığınızı bilmiyorum, bilmek de isterim doğrusunu isterseniz. Ama, benim, Parlamentoda geldiğimden beri -yani, hep, zaman zaman sizler özellikle biliyorsunuz- buna razı değilim ben şahsen. Bunun akılcı bir yönetim olmadığı kanaatindeyim ve de etik de değil bence. Bu, yukarıdan bakan " Biz yaparız, söyleriz, siz ne yaparsanız yapın." diyen bir yaklaşım. Nitekim, ben burada çokça söyledim: Ortak bir şey yapmamız gerekirken "ortak bir şey yapıyor" duygusunu almıyorum ben burada. Burada herkes kendi kılıcını çekmiş, sanki karşıda düşman var onunla mücadele eder gibi bir pozisyon söz konusu. Bana bazıları diyorlar ki, Parlamentodaki daha yaşlı üyeler diyorlar ki "Senin buna alışman lazım." Hayır, ben buna alışmayacağım arkadaşlar. Bu, doğru değil çünkü. Bu, geleneksel olarak böyle olmuş olabilir ama bu yanlış bir şey. Biz, bu topluluğun insanlarıyız, seçilmiş insanlarıyız dolayısıyla da birbirimizle konuşabilmemiz lazım. Konuşamadığımız sürece birbirimizi anlayamayız ve tanıyamayız.
Teşekkür ederim.