KOMİSYON KONUŞMASI

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekillerimiz, Komisyon üyelerimiz, değerli Yargıtayın, yürütmenin temsilcileri, üniversitelerden hocalarımız, çok kıymetli basın mensupları; bugün, ülkemiz ve dünya için gerçekten zor bir sürecin içinden geçiyoruz. Bu salgın hastalıktan bir an önce hem milletimizin hem ülkemizin hem de bütün insanlığın kurtulmasını Allah'tan niyaz ediyorum.

Beş yıldır milletvekiliyim, Adalet Komisyonunda görev yaptım, bu dönem de Anayasa Komisyonunda görev yapıyoruz; birçok kanunun hazırlanması süreçlerinde bulunduk ama son yedi sekiz aydır bu kanun çalışmalarının içinde bir kısım milletvekili arkadaşlarımızla, bürokrat arkadaşlarımızla bulunuyoruz; gerçekten, şimdiye kadar en zorlandığımız kanun teklifi diyebilirim. Çok zor, ayrıntılı, birbiriyle taban tabana zıt kamusal menfaatlerin, toplumsal çekişmelerin olduğu bir alanda bir kanun düzenlemesi yapıyoruz. Yaptığımız düzenlemeyle birlikte, kesinleşmiş olan ama infazı tamamlanmamış hemen hemen bütün dosyaları, bazen infazı tamamlanmış dosyaları bile yargının yeniden ele alacağı, iş yükünü de ciddi artıracak bir kanun teklifi.

Her kanunun bir amacı var. Niçin bu kanunu yapıyoruz? Hangi sorunları çözeceğiz? Hangi müesseseleri getiriyoruz? Hangi konularda daha iyiye nasıl gideceğiz? Bu kanunun temel amaçlarından biri şu: 1 Haziran 2005 yılında yürürlüğe giren 5237 sayılı Ceza Kanunu'muz, Ceza Muhakemeleri Kanunu'muz, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun; bu kanunların yürürlüğe girmesiyle hem temel maddi hukuktaki ceza miktarlarında hem de infaz miktarlarında çok ciddi artışlar oldu. Bunu birkaç suç açısından hem Komisyon üyelerimizin hem de kamuoyunun bilgisine sunmak istiyorum. Kasten adam öldürme suçunda kişi, eski Ceza Kanunu'yla ve İnfaz Kanunu'yla 9 yıl 7 ay hapis yatarken bugün 24 yıl yatıyor, 24 yıl ceza veriliyor. Nitelikli yaralamada 2 yıl 8 ayken 5 yıl 4 ay, uyuşturucuda 1 yıl 7 ay iken 6 yıl 8 ay, hırsızlıkta 5 ay iken 2 yıl, nitelikli dolandırıcılıkta 10 ay iken 2 yıl 8 sekiz ay, cinsel saldırı suçlarında 2 yıl 9 aydan 8 yıla, cinsel istismarda 4 yıldan 10 yıl 8 aya, terör örgütü üyeliğinde 4 yıldan 5 yıla yani terör örgütü üyeliğinin dışındaki diğer suçların infaz sürelerinde yüzde 100 ile yüzde 250 arasında artışlar oldu. Ayrıca, 2016 yılında istinaf mahkemelerinin de yürürlüğe girmesiyle birlikte hükümlerin hızlı bir şekilde kesinleşmesi ve kesinleşen hükümlerin infazından sonra tabii ki cezaevlerinde ciddi bir doluluk, kapasite artışı meydana gelmiş oldu. Bugün itibarıyla cezaevlerimizde 300 bin civarında tutuklu ve hükümlü var. Bunların yaklaşık yüzde 18'i tutuklu, geri kalanı hükümlü.

Biz, bu kanunla, mevcut sistemde temel bir değişikliğe gidelim arzu ettik. Mevcut kanun da iyi hâlliliği, özü itibarıyla cezaevine giren kişiye müddetname verildiğinde şu tarihte koşullu salıvermeniz, şu tarihte denetimli serbestliğiniz belirtiliyor ve son bir ayında iyi hâlliyse bu kişi otomatik olarak yararlanıyor. Yeni sistemde 89'uncu maddede düzenleme yapıyoruz, diyoruz ki: İdare ve gözlem kurulları oluşturalım, bu idare ve gözlem kurulları hükümlü hakkında -infaz hukuku tamamen hükümlüler açısından düzenlendiği için- her altı ayda bir rapor versin. Bu rapor o kişinin, içerideki hükümlünün âdeta bir karnesi olsun, bu karnesi ne kadar iyi olursa haklardan istifadesi o kadar kolay olsun ve bunların bütün süreçlerinde, infaz hâkimlerinin denetiminde olsun.

Yeni getirdiğimiz müesseselerde 4-5 tane madde çok önemli. Ceza ve Güvenlik Tedbirleri Kanunu'nun 14'üncü maddesindeki açık cezaevleri, 16'ncı maddesindeki hastalık nedeniyle ertelemeyi içeren ve raporları düzenleyen madde, 89'uncu maddesindeki güvenlik, idare ve gözlem kurulunun kurulması ve iyi hâllilik, 105/(a) maddesindeki denetimli serbestlik, 107'nci maddesindeki koşullu salıverme, 108'inci maddedeki "mükerrirler", 110'uncu maddedeki özel infaz düzenlemesi. Bu 6-7 madde bütün sistemin temeli. Az önce söylediğim gibi, eğer kişi iyi hâlliyse bütün süreçlerde, genel olarak üçte 2 olan koşullu salıverme oranını, 107'nci maddenin (2)'nci fıkrasındaki genel oranı ½'ye indiriyoruz, ve bundan da dörtte 5'ni -4/5'ini- eğer içeride geçirmişse 1/5 oranındakini de denetimli serbestlik için dışarı, cezaevinden çıkarıyoruz. Bir kişinin tabii denetimli serbestlikten yararlanması için açık cezaevinde olması lazım.

Hem koşullu salıvermeden açığa hem de açıktan denetimli serbestliğe çıkma yeni dönemde infaz hâkimlerinin görevinde. İnfaz hâkimlerini de artık daha genişletiyoruz, hem yetkilerin hem görev alanlarını. Yeni dönemde her ilde o ilin coğrafya sınırına göre bir infaz hâkimliği kurulacak, gerekiyorsa büyük ilçelerinde de o ilçenin coğrafyasına göre bir infaz hâkimliği kurulacak. İnfaz hâkimlerine başka bir görev verilmeyecek. Komisyon görüşmeleri ve ikili görüşmeler sırasında, ziyaretlerimiz sırasında, değerli milletvekili arkadaşlarımız, bu hâkimlerin mümkün olduğu kadar birinci sınıf kıdemli hâkimlerden olmasını, mümkünse bunun kanuna dercedilmesini arzu ettiler. Hem Hâkimler ve Savcılar Kuruluyla hem Adalet Bakanlığıyla yaptığımız görüşmelerde bunun kanun mesabesinde olmadığını, HSK'nin mutlaka bu konuyu dikkate alacağını, mümkün olduğu kadar birinci sınıf kıdemli hâkimlerle bu konunun düzenleneceğini belirttiler. Biz de böyle olmasını faydalı görüyoruz.

2/3 oranı demiştik. Bunun dışında 2/3'ler 1/2'ye indi, 3/4'lerden bir kısmı 2/3'e indi, bir kısmı yerinde durdu. Bizim açımızdan, az önce 2 Grup Başkan Vekilimizin de söylediği gibi, terör suçları önemlidir. Türkiye Cumhuriyeti gerçekten kırk yılı aşkın bir süredir PKK ve türevleri terör örgütüyle, son dönemde de DEAŞ, FETÖ gibi terör örgütleriyle çok ciddi yaşamsal mücadele yürütmektedir. Bir cezanın, müeyyidenin gücü ve etkisi içinden geçilen süreçlerle, yaşanılan yakın tehlikelerle doğru orantılı olarak düzenlenir. Avrupa'daki bir terörle mücadeledeki düzenleme ile Türkiye'dekini bire bir aynı görmek, aynı olmasını beklemek doğru olmaz. Zira, Türkiye'nin etrafındaki ateş çemberinin ne kadar büyük olduğunu hep beraber görüyoruz. Kaldı ki Avrupa bile, Fransa'daki en son terörle mücadele kanunundaki düzenlemede, çok az bir terör saldırısında hemen ne kadar kalıcı düzenlemeler yaptıklarını hep beraber gördük. İşte bu nedenle Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlarda bir farklılık düzenlemiyoruz. Görüşmeler sırasında muhalefet partisindeki milletvekili arkadaşlarımız ısrarla Terörle Mücadele Kanunu'nun 7/(2)'nci maddesindeki propagandayı, ayrıca terör örgütüne üye olmamakla birlikte ona yardım etmeyi içeren 314'üncü maddenin (3)'üncü fıkrası ile, 220'ye (7)'deki hükmün kapsam dışına çıkarılmasını söylediler ve bir kısım siyasal partiler de "siyasal suç" tanımlaması yaptılar. Ceza hukukumuzda "siyasal suç" diye bir tanım ve kavram söz konusu değildir. Suçlar ve cezalar var; devlet güvenliğinin aleyhine işlenen suçlar, kamu güvenliğinin aleyhine işlene suçlar, kamu idaresi aleyhine işlenen suçlar, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar belirlenmiş. "Siyasi suç" diye bir suç yok; terör suçları var, devlet güvenliği aleyhine işlenen suçlar var. Bu, hem bizim hukukumuzda hem de genel olarak uluslararası hukukta böyle. Bunu, efendim, "Hayır, bu böyle değildir, bu bir siyasal açıklamadır." dediğimizde, ilk derece mahkemesinin, istinaf mahkemesinin, en son 7188 sayılı Kanun'la temyize de açtığımız bu ifade özgürlüğü kapsamında düşünülen suçlarda Yargıtayın denetiminden ve en son Anayasa Mahkemesinin bireysel denetiminden de geçmiş bütün suçları hâlâ bir ifade özgürlüğü olarak görmeyi ben doğru görmüyorum. İşte bu kapsamda gördüğümüz suçları da biz muaf kıldık. Cinsel suçlarda kamuoyunda bu konuda ciddi bir hassasiyet var. Cinsel suçların tüm türlerinde hiçbir değişiklik yapılmadan -102, 103, 104, 105'inci maddeler- 3/4'te kaldı. Yine uyuşturucu imalatı ve ticareti suçları 3/4'te kaldı. Üç suç açısından.

Kısa kısa hemen, hangilerinde farklılık var, onları da sunmakta kamuoyunun bilgilenmesi açısından fayda var. Tüm suçlar 2/3'ten 1/2'ye, terör suçları 3/4'ten 3/4'e sabit, terör suçlarında çocuk 2/3'ten 2/3'e sabit, cinsel suçlar 3/4'ten 3/4'e sabit, cinsel suçların basit hâlleri 2/3'ten 2/3'e aynen devam, cinsel suçların çocuklar tarafından -faili çocuk olan, mağduru değil- faili çocuk olanlar 2/3'ten 2/3'e sabit, uyuşturucu ticareti 3/4'ten 3/4'e sabit, uyuşturucu ticareti çocuklar açısından 2/3'ten 2/3'e sabit, kasten öldürmenin süreli hâlleri 2/3'ten 2/3'e hem yetişkin hem çocukta aynen devam, işkence ve eziyet suçları 2/3'ten 2/3'e aynen devam, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak suçu 3/4'ten 2/3'e iniyor, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu çocuklar için 2/3'ten 2/3'e aynen devam, mükerrirler 3/4'ten 2/3'e iniyor.

Suç işlemek için örgüt kurma suçu temel cezası bugün iki yıldan altı yıla kadardır, Türk Ceza Kanunu'nun 220'nci maddesinin (1)'inci fıkrası. Biz, kamuoyunda mafya olarak da bilinen bu suçların son dönemde bilhassa tefecilik suçunu da işlediğini, bu suçla beraber yoğun bir şekilde toplumu rahatsız ettiğini dikkate alarak bu suçlarda iki-altı yılın az olduğunu, fiil ile ceza orantısının doğru kurulmadığını düşünerek temel cezalarını, iki yılı dört yıla, altı yılı da sekiz yıla çıkarıyoruz. Üyelik, (2)'nci fıkrayı ise, bir yılı iki yıla, üç yılı da dört yıla çıkarıyoruz. Böylece, orada bir kademe artırım yapıyoruz ki daha etkili müeyyide uygulayalım. Eğer bu çıkar amaçlı suç örgütü tefecilik yapıyor ise verilecek cezayı beş yıldan üst sınır altı yıla çıkarıyoruz ve bir kat da arttırıyoruz ki kamuoyu ve toplum, bu örgütlü suçla daha etkin bir şekilde mücadele edildiğini görsün diye. Tabii, denetimli serbestliğin diğer konularını Sayın Grup Başkan Vekillerimiz ayrıntılarıyla belirttiler.

Mükerrirler açısından bir konuya açıklık getirmekte fayda var. Toplumumuzda, kamuoyunda hep şu bilinir: "Aman infazı yanacak, aman dikkat edeyim, infazım yanmasın." Ciddi bir suç işleyen hükümlü, koşullu salıvermeyle çıktığında çok tedirgin olur ve çok doğru bir şekilde, Demokles'in kılıcı gibi, bu infaz süresi, kalan süre bunun üzerindedir ve kendisine çok dikkat eder. Bazen, bunu bilen suçun mağdur tarafı veyahut da diğer kişiler, hakaret gibi çok basit suçlarla bu kişiyi tahrik edip yeni bir kasıtlı suç işlemesini sağlayarak birinci suçtan tamamıyla yanmasına veyahut da daha başka, çok basit bir sebepten ortaya çıkan bir tartışmada, basit yaralamada, vesairede bile bu suçun tamamının yanarak çok ciddi, ağır toplumsal sonuçlar doğurduğu görülmektedir. Bu nedenle, eğer mükerrirde ikinci işlenen suçun 2 katı, daha fazla değilse birinci suçtan, yanan infazdan, o 2 katı kadar alınacak ve kişi burada bir nebze olsun çok ağır bir müeyyideyle karşılaşmamış olacak. Bunu özellikle belirtmekte fayda var.

Yeni kanunda, çocuklarımız açısından getirilen önemli değişiklikler, geçici maddede 12-15 yaş arasındakilerin bir gün yattığı üç gün sayılacak, 15-18 yaş arası olanlarınsa bir gün cezaevinde kaldığı iki gün sayılacak. Burada efendim, "15-18'i de üç gün sayabiliriz." fikri çok gündeme geldi. Ancak, arkadaşlar, saygıdeğer milletvekillerimiz, çok iyi biliyoruz ki maalesef bir kısım terör örgütleri ve çıkar amaçlı suç örgütleri yaşı küçük olması münasebetiyle çocukları bu suçlara sürükleme konusunda ciddi gayret sarf ettiği için, bu nedenle, bu konuda hassasiyet göstererek oradaki oranı daha fazla artırmamış olduk. Çocukların iki ayda bir olan anne, baba, kardeşleriyle yüz yüze, özel bir odada sarılarak görüşme, birbiriyle ilişkilerini artırmasını üç saatten yirmi dört saate kadar ve ayda bir olarak getiriyoruz. Bu, çocuklar için çok önemli. Çocuğun eğer yaş günü, özel günleri varsa onun kutlamasına ailesinin katılmasını, hafta sonunu çocuğun evinde geçirmesini de düzenliyoruz.

Yine, getirdiğimiz farklı bir düzenleme de infaz sırasında, denetimli serbestlikle, hükümlünün bir kamu kuruluşunda çalıştırılacaksa bu kamu kuruluşu barınmayı sağladığı takdirde orada kalmasını ve infazının da böylece yapılmasını, denetimli serbestliğinin de böyle devam etmesini arzu ediyoruz. Mesela, orman teşkilatının yangınla ilgili bir kulesi var. Hükümlü orada kalacak, hem çalışacak hem orman teşkilatı ona barınma imkânı sağlayacak ve böylece infazını da orada yapmış olacağız.

Az önce yaşlılar ve kadınlar için Sayın Grup Başkan Vekillerimiz konuştuğu için tekrara girmek istemiyorum.

Zor ama önemli bir düzenleme yaptık. Cezaevindeki sayıyı dikkate alarak, bu Covid-19'u dikkate alarak da Adalet Bakanlığımızın ciddi bir önerisiyle, 95'inci maddedeki izin müessesesini... Kanuni bir izinle, 31 Mayısa kadar, yaklaşık iki ay kadar kanunen izin veriyoruz ve ondan sonra da iki ay daha eğer bu pandemi devam ederse uzatma imkânı veriyoruz. Tabii, bu kişiler izne uymaz, kuralları ihlal ederse tekrar haklarında yakalama kararı çıkartılarak cezaevlerine yeniden geri dönüşleri sağlanacaktır.

Penoloji denilen infaz hukukunun amacı, hükümlüyü topluma yeniden kazandırmak, ıslah etmek, aile ve ilişkilerini güçlendirmek ve tekrar suçtan en az şekilde kalarak arındırıp yeniden topluma saygın bir insan olarak kavuşmasını temin etmektir. Bu kanunun amacı da bunu gerçekleştirme gayretidir. İnşallah buna muvaffak oluruz. Toplumumuzun her kesimini ilgilendiriyor, hiç kimse bu kanundan muaf değil. Herkesin başına her an bir suç gelebilir, basit bir trafik kazası gibi.

Trafik kazası demişken, taksirli suçu da söylemekte fayda var. Yeni sistemde, özel infazda "hafta sonu infaz" dediğimiz, cuma günü saat 19.00'dan pazar günü saat 19.00'a kadar, bir buçuk yıl kasıtlı suçlarda, taksirli suçlarda ölüm yoksa üç yıl... Hafta içi, pazartesi günü saat 19.00'da girecek, salı günü sabah 09.00'da çıkacak. Hafta sonu, dediğim gibi, cuma günü girip pazar günü çıkacak. Yeni sistemde bunları da getiriyoruz ki bu suçları, daha basit suçları hafta sonu, hafta içi infaz ederek, insanların işi ve ailesiyle de ilişkilerini koparmadan infazı tamamlayalım.

Bu kadar yeter, arkadaşlarımız da konuşacak. Eğer sorular olursa da bunları cevaplandırmayı arzu ederim. Beni sabırla dinlediğiniz için de hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim.