| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 03 .04.2020 |
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Başlayacağım.
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Kamera mı hazır değil?
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Evet, izin vermediğiniz için yapamıyoruz. Mecburen kendimiz yapmak zorunda kalıyoruz.
Şimdi, ben bu tartışmaya ilişkin birkaç şey söylemek istiyorum. Evet, gerçekten herkes tedirgin farkındayız ama cezaevleri de toplum da tedirgin. Bunu ciddi ciddi tartışamazsak gerçekten adaletli bir İnfaz Yasası ya da neyse adı, bunu çıkaramazsak bazı insanlar için "ölüm" anlamına gelecek. O yüzden kritik bir noktada -evet gerekiyorsa bugün aldığımız görev gereği, bu milletin vekiliysek aldığımız görev gereği- burada, bu yasayı gerçekten düzgün tartışmalı ve iyi bir sonuçla çıkmalıyız. O nedenle, bu yasaya şuradan da bakarsak, kaç zamandır aslında corona riski var ama bugün geldi. İlan edildiği tarihi bile esas alsak aslında bundan daha önce idi biliyorsunuz bu meselenin gündeme gelmesi. Bugün geliyor olması bile arada zaman kaybını düşündüğümüzde ne kadar bir gecikme olduğunu bir düşünelim. Yani bu yasayı bugün getiriyor olmanın da aslında neden olduğunun açıklanması lazım. Eğer tedbir alınmak isteniyorsa çok gecikmiş bir yasal düzenleme. O yüzden tartışmaktan bugün kaçınmayalım diye öneriyorum. Şimdi, bu maddeye ilişkin gerçekten infaz hâkimliğinde bütün yetkilerin toplanıyor olmasının şöyle bir kaygısı var: Şimdi, şunu biliyoruz arkadaşlar: Yapılan anket çalışmalarına bir bakın, kamuoyu yoklamalarına bir bakın, gerçekten yargıya güvenin en düşük olduğu zamanlardan geçiyoruz. İnsanlara sorduğunuzda "Yargıya güveniyor musunuz?" dediğinizde, gerçekten büyük oranda bir güvensizlik sorunu var. Alınan kararların adil olmadığı, taraflı olduğu, birilerinin lehine kararların alındığı yönünde çok geniş bir kanı var. Bu her kesimden insanların üzerinde olan bir kanı.
Şimdi, o yüzden, burada bir değişiklik yapılacaksa -öncelikle değişiklik- gerçekten yargının bağımsız olacağı bir mekanizmanın üretilmesi gerekiyor. Önce bunu tartışabilmeliyiz ki ondan sonra infaz hâkimliğine getirip bu kadar yetki verilebilsin ama şimdi biz atama usulünün tümden iktidara bağlı olduğu, bütün mekanizmanın iktidar üzerinden yürüdüğü hatta iktidarın beğenmediği hâkim ve savcıyı görevden aldığı bir durumda gerçekten o zaman nasıl tarafsız olduğuna ikna olacağız? Hâkimlerin, savcıların seçim biçimi değişmediği sürece, bu hâliyle tek taraflı olduğu sürece verilen kararların adil olduğuna nasıl ikna olacağız? Şimdi, bir sürü yetkiyi burada toplamışız, mesela infaz hâkimliğinde toplamışız. Şimdi, o yüzden biz bu düzenlemelerin şu an buraya getirilmesinin doğru olmadığını... Düzenleme çünkü tek başına tartışılabilecek bir mesele değil. Aslında bununla bağlantılı çok fazla sayıda düzenlemenin konuşulması ve tartışılması gerekiyor. Bunları tartışmadığınızda sadece bunu getirdiğinizde aslında bir şeyi çözmemiş oluyorsunuz . O nedenle biz infaz hâkimliğine bu kadar yetki verilmesinin, yargının bağımsız olmadığının düşünüldüğü bir süreçte bu kadar yetkinin toplanmasını doğru bulmuyoruz. Bu madde, bu nedenle geri çekilmelidir diye düşünüyoruz.
Şimdi, infaz hâkimliği açısından önemli bir şey de iyi hâlin infaz hâkimliklerine son noktada bağlanmış olması. İyi hâl meselesi gerçekten çok ciddi bir sorun. Özellikle siyasiler açısından ya da bazen adliler açısından bile eğer cezaevi idaresiyle kapışıyorsanız, cezaevi idaresiyle ters düştüyseniz, -yani bu hukuken geçerli mazeretlerden de bahsetmiyorum- bir meselede sizden hoşlanmadılarsa, başka bir durum olduysa iyi hâlinizi yakıp sizi şartlı salıvermenizden yararlanmama koşullarına getirebiliyor. Şimdi, cezaevlerine bir bakın, birçok dosyaya bir bakın, böyle bir sonuçla karşı karşıya kalıyorsunuz. Ne kadar doğrudur bilemesek de yine de ben duyduğumuz için söylemek istiyorum, geçenlerde bir cezaevinde tutuklulara ilişkin şöyle bir tehdit savrulmuş: "Coronalı bir mahkûmu aranıza atarız, görürsünüz o zaman gününüzü." Şimdi, böyle bir tehdidi yapabilme gücünü nereden alıyor bu cezaevi yetkilileri? Şimdi, böyle bir ortamda insanların iyi hâllerinin gerçekten hukuka bağlı olarak adil bir şekilde değerlendirilip değerlendirilmediğine emin miyiz? Biz böyle olmadığını düşünüyoruz çünkü her nasılsa, siyasi mahpuslar açısından sürekli bir iyi hâl durumlarını yakan, üst üste disiplin cezalarıyla şartlı salıvermeden yararlanmasını engelleyen bir süreç yaşıyoruz aslında çok uzun bir zamandır. Size basit bir şey söyleyeceğim: Geçen, mala zarar vermekten disiplin cezası verilmişti. Neden? Kameranın üstü kapatıldığı için, peçeteyle kapatıldığı için. Sonuçta duruşması yapıldı, mala zarar verip vermediği tespit edilmemişti henüz dosyada, duruşmadan sonra ikinci duruşmada tespit tutanağı geldi, mala zarar verilmediği açıktı ve dolayısıyla, dosyada tabii ki disiplin cezası kaldırıldı. Ama şimdi bakın, cezaevi idaresinin verdiği karara bakın. Mala zarar verilip verilmediğini tespit etmemişsin henüz, nasıl mala zarardan dolayı böyle bir disiplin cezası verebiliyorsun? Şimdi, biz bu değerlendirmeye nasıl güveneceğiz?
Yine, burada infaz kurumlarına ilişkin idari gözlem kurullarının oluşma biçimleri de sıralanmış. İnfaz hâkimliğine gelmeden önceki kuruldan bahsediyoruz ve burada genel olarak da işte, bakanlıklar ve iktidar üzerinden bir kurul tanımı var. Mesela burada neden barolardan, insan hakları örgütlerinden birer temsilci bulunamıyor? "Daha adil olması açısından, tek taraflı kararlar verilmemesi açısından, objektif kararlar verilmesi açısından bu kurullara insan hakları örgütlerinin, baroların, kadınlara dair kararlarsa kadın kurumlarının dâhil edilmesi gerekmez mi?" gibi aslında çok fazla soru sorulabilir çünkü özellikle -dediğim gibi- siyasiler açısından bu iyi hâlli olma meselesi çok problemli bir alan, açık cezaevine çıkışları engelliyor, koşullu salıverilmeleri engelliyor ve aynı zamanda da disiplin cezalarıyla mahkûmların en doğal hakları olan dışarıdaki ailesiyle iletişim kurma, görüşme yapma hakları da engelleniyor. Bu nedenle bu tür düzenlemelerin yani bugün acil olan düzenlemeler dışında kalan düzenlemelerin geri çekilerek bir bütün olarak değerlendirilecek başka bir düzenlemede tekrar değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Teşekkürler.