KOMİSYON KONUŞMASI

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Aslında ben genel kaygılara katılıyorum çünkü uygulama ve buradaki amaçlanan ya da murat edilen şey ile sonuç arasında her zaman istenilen paralellik olmuyor, büyük bir açı farkı olabiliyor ve bazen bizim yorumlarımızla bu da gelişebiliyor. Şimdi, burada neyi arayacakları açık olmadığı için kolluk böyle yapacak. Şimdi, uygulamayı biliyoruz, uygulamadan gelen, avukatlık yapan arkadaşlar iyi bilir. Uygulamada çok böyle olmuyor, kolluğun aradığı şey kişiyken gelip telefonu alıyor, kurcalıyor, orada eşya araması yapmaya başlıyor, varsa bir notu oradan alıyor, işte, dedikleri gibi, tesadüfi bir delil bulmuş oluyor, hatta ortamı dinlemeye başlıyor kapının önünde, tacize dönen bir durum oluyor. Bir de nereyi arayacak? Bu da somut değil yani nasıl bir illiyet bağı kurulacak. Şimdi "Biz mahkemelere, hâkimlere güvenelim, sulh ceza hâkimleri bunun çerçevesini belirler." dersek burada uygulama açısından büyük bir farklılık olacak. Bu uygulamadaki farklılığı görüp bir sürü insan bu konuda mağdur olduktan sonra, bir içtihat çıkana kadar da işte, gidilecek 40 bin kişinin evi aranacak, belki bilmem kaç kişiyle ilgili usulüne uygun olmayan, aslında kurala uygun olmayan delil elde edilmiş olacak, hukuksuz delille davalar açılmış olacak, sonra bir içtihat oluşturulacak. O açıdan, ben bunun çok riskli bir madde olduğunu düşünüyorum ve uygulamada göreceğiz bunu. Onun için, bu uyarılar çerçevesinde daha net, daha somut, amacı belirleyen, kişi aranıyorsa kişiyi bulma... Yani "Sadece kişi aranır." Bunu net söyleyeceksiniz. Ya da çerçevesinden ötürü, nereyi arayacak? İşte, elini kolunu sallayarak "Ben bu kişiyi sizin evinizde de arayabilirim, ben orada olduğunu düşünüyorum." diyebilir somut bir şey olmadığı müddetçe. O açıdan, bu muğlak ifadelerle problem çıkacağını ben de düşünüyorum.