KOMİSYON KONUŞMASI

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Şimdi aslında bütün bu tartışılan meseleler de asıl olarak, temel hak ve özgürlükler ile güvenlik kaygısının tartışılması meselesinin üzerinden yürümesi gerekir diye düşünüyorum. Sadece güvenlik gözüyle bakmak, sadece yakalanması gereken kişilerin yakalanması için ne gerekiyorsa o yapılır gözüyle bakmak aslında temel insan hakları, özel alanın ihlali gibi birçok ihlali de beraberinde getiriyor. Bu meselede bir denge gözetilmezse, ki bugün pratikte gerçekten gözetilmiyor, çok sıkı koşullara bağlamıyorsanız bir yetkiyi, bir karar alma hakkını, maalesef kötüye kullanımları çok açık görüyoruz. Yani, şu pratiğin olduğu bir ülkede bunu böyle çok rahat söylememek lazım: Arama kararını da insanların soramadığı bir ülkede "Ya, böyle olmaz." demeyin lütfen, insanlar polis eve geldiğinde arama kararını sorduğunda şiddete maruz kalıyor. Şimdi, siz arama kararını soramıyorsanız nasıl olacak da bu kadar "Keyfîlik olmayacak." diye bir iddiada bulunabiliyorsunuz. O nedenle burada, gerçekten temel haklar meselesi ile güvenlik meselesi tartışmasında bence ciddi koşullara bağlamak gerekir. Yani, bu böyle basit hâliyle buraya yazılamaz.

Diğer yakalama meselesinde de aslında benzer sorunlar var; çok keyfî ev aranıyor, içerisi aranıyor, kişi aranırken ev didik didik aranıyor. Ya, defterin arasında kişi mi arıyorsunuz? Ama defterin içindeki yazana bakıyor polis geldiği zaman ya da bilgisayarına el koyuyor. Yani bilgisayarına niye el koyuyorsunuz bir kişiyi aradığınız zaman? Yakın akraba ilişkisi de buna bir kriter olamaz. Benim evim kardeşimden dolayı gelip aranamaz, benim özel mülkümdür, özel hayatın gizliliği ihlalidir, kardeşim olması da bunu değiştirmez. Bu nedenle böyle bir kriter de olamaz. Çok sıkı tedbirlere bağlanmamış temel haklara müdahale edecek hiçbir düzenleme kabul edilemez.