KOMİSYON KONUŞMASI

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Teşekkür ediyorum.

Değerli üyeler, milletvekilleri, bürokratlar ve basınımızın temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teklifle, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un güncellenmesinin ve Avrupa Birliği mevzuatıyla uyumlaştırılarak çağdaş düzeyin yakalanmasının, Rekabet Kurumunun aktif ve dinamik hâle getirilmesinin amaçlandığını görüyoruz. Taslakta "de minimis" "uzlaşma" ve "taahhüt" gibi yeni konseptlerin Türk rekabet hukukuna kazandırılacağı ve böylece daha etkili bir rekabet hukuk sisteminin yerleşmesinin sağlanacağı ifade ediliyor. Bununla birlikte, yapılan değişikliklerden bazılarının hukuki belirsizliğe yol açabileceğini ve özellikle yapısal tedbir uygulama yetkisi ile dijital verilerin toplanmasına ilişkin yetkinin tartışmalara yol açacağını belirtmek gerekiyor.

Madde 1'de Avrupa Birliğinin kendi kendine değerlendirme yöntemine uyumun daha belirgin hâle getirilmesi amaçlanmış. Ancak, kuruma muafiyet başvurularının etkin ve hızlı bir şekilde sonuca bağlanması adına Rekabet Kurumuna kesin bir süre tanınması uygun olacaktır, örneğin "Başvurular üç ay içinde sonuçlandırılır." gibi.

Yine, 3'üncü maddede mevcut kanunun 9'uncu maddesinde yapılan değişiklikle Rekabet Kuruluna başka yapısal tedbirler alma yetkisi veriliyor. Rekabet Kurulu artık kartel kuran firmaları ya da hâkim durumunu kötüye kullanan bir şirketi soruşturma yapıp tespit ettikten sonra idari para cezasının yanında yapısal tedbirler de öngörebilecek. Teklifteki ifadesiyle, firmalara rekabetin tesisi için yerine getirilmesi ya da kaçınılması gereken davranışları kararında belirtebilecek, firmaların belirli faaliyetlerini ve ortaklık paylarını ya da mal varlıklarını devretmelerini karar altına alabilecek. Bu devirler mülkiyet hakkına yönelik önemli bir müdahale olduğu için "Rekabet Kurulu bu tedbire ancak davranışsal tedbirlerin işe yaramaması hâlinde, ihlalle orantılı olarak ve istisnai olarak başvurabilecek." denilerek teşebbüslere hukuki bir güvence tanınıyor. Taslağın getirdiği bu yeniliğin Avrupa Birliği mevzuatına uyumla bir bağlantısı var mıdır? Avrupa Birliği mevzuatı, mülkiyet hakkına bir müdahale sayılabilecek bu duruma uygun mudur? Anayasa'nın mülkiyet hakkını düzenleyen 44'üncü maddesine uygun mudur?

Kurum eski Başkanı Profesör Aydın Ayaydın'ın konu hakkında basında yer alan ifadesi aynen şöyle: "Kurul üyelerinin tamamının Cumhurbaşkanı tarafından atandığı ve daha da önemlisi, görevlerinden alınabildiği bir rekabet otoritesine böylesine bir yetkinin tanınmasının serbest piyasa ekonomisi ve en önemlisi, yabancı yatırımcılar bakımından çok olumsuz bir sinyal olacağını değerlendiriyoruz ve bundan geri adım atılacağını umuyoruz. "

Yine, 4'üncü maddede, kartellerin ortaya çıkarılmasında yerinde inceleme yetkisi daha da artırılmakta. Firmaların rekabeti ihlal edip etmediklerinin tespitinde rekabet kurumları bilgi isteme ve yerinde inceleme yetkilerini kullanırlar, böylece şirketlerin yazışmaları ve e-postalarından rekabeti ihlal edip etmediklerini tespit edebilirler. Son yirmi yıl içinde şirketlerin yazışmalarının elektronik ortama kayması neticesinde bu incelemenin firmanın merkezinde sınırlı bir zaman içinde yapılması zorlaşmış ve Rekabet Kurumuna şirket bilgisayarlarının kopyalarını alarak daha sonra inceleme yetkisi tanınmıştır. Bu yetki, tabii ki rekabeti ihlal eden şirketlerin tespit edilmesi ve böylece serbest piyasa ekonomisinin işler kılınması için önemli bir araçtır fakat son dönemde gerek "kişisel verilerin korunması" ve gerekse "ticari sırların güven altında tutulması" önem kazanan yeni kavramlar olarak ortaya çıkıyor. Bu yüzden Rekabet Kurumuna böylesine kapsamlı bir yetki verilirken hem kişisel veriler hem de ticari sırlar için ilave güvencelerin sağlanması gerektiğini düşünüyoruz. Bu kapsamda, veri güvenliği, gizlilik ve kişisel verilerin yeterli düzeyde korunabilmesi ve hukuki güvenliğin sağlanabilmesi için ilgili Rekabet Kurumu personeli hakkında, kullandıkları yetkinin ağırlığıyla orantılı yaptırımların öngörülmesi isabetli olacaktır. Özellikle bilinçli veri ifşaları ve/veya sızdırmaları gibi durumlar karşısında cezai sorumluluklar belirlenmelidir.

8'inci maddede "Avrupa Birliği mevzuatı dikkate alınarak yeni getirilen 'de minimis' uygulamasıyla Rekabet Kurumu daha önemli ihlallere yoğunlaşabilecek." deniliyor. Rekabeti kayda değer ölçüde kısıtlamayan işlem ve eylemlerin Rekabet Kurumu tarafından soruşturulmaması anlamına gelen ve kaynağını Avrupa Birliği mevzuatından alan bu uygulama, pazar payı ve ciro gibi unsurları dikkate alıyor. Yönetmelikle belirlenecek pazar payı ya da cironun altındaki ihlal iddialarında Rekabet Kurumu konuyu soruşturma açmaksızın çözüme kavuşturabilecek. Tabii ki kartel niteliğindeki rakipler arasında fiyat tespiti, bölge veya müşteri paylaşımı ve arz kısıtı gibi açık ve ağır ihlaller ise kapsam dışında bırakılıyor.

Yine, Profesör Aydın Ayaydın'ın ifadelerini dile getireceğim: "Olumlu değerlendirdiğimiz bu yeni düzenlemeyi daha iyi hâle getirmek adına, belki soruşturulmayan ihlallerle ilgili tazminat haklarının saklı tutulması düşünülebilir. Çünkü Rekabet Kurumu tarafından küçük ve önemsiz görülen bir vaka, rekabet ihlalinden zarar gören örneğin bir KOBİ için çok hayati olabilir."

Teklifin 9'uncu maddesinde, vergide olduğu gibi uzlaşma imkânı ve taahhüt mekanizması hayata geçiriliyor. Mevcut düzende Rekabet Kurumu firmalar hakkında soruşturma başlattıktan sonra bunu sonuna kadar sürdürmek ve ihlal tespiti varsa Ceza Yönetmeliği'ne uygun olarak firmalara ceza vermek durumunda. Yine, Avrupa Birliğinde bizim Rekabet Kanunu'muz çıktıktan sonra benimsenen uzlaşma ve taahhüt mekanizmalarıyla hem rekabet kurumları hem de firmalar için oldukça uzun ve zahmetli soruşturma süreçlerinin taraflar arasında uzlaşmayla sona erdirilmesi hedefleniyor. Değişikliğin ilgili hükümleri bu mekanizmaları hayata geçirmeyi hedefliyor. Rekabet Kurumunun etkin çalışmasına yönelik bir adım olacağından bunu destekliyoruz.

Taslakla ilgili belki ilaveten tartışılması gereken husus, uzlaşma sonrası cezada indirimle ilgili belirlenen yüzde 25'lik limitin biraz daha yüksek belirlenerek daha motive edici hâle getirilmesi olabilir. Ayrıca, uzlaşmaya başvurmak için son tarih olarak soruşturma raporunun tebliğinden sonraki bir aşama belirlenebilir. Böylece firmalar kendileri hakkındaki iddiaları görerek daha isabetli bir karar verebilirler.

Saygılarımı sunuyorum.