| Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 110 Milletvekilinin Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2875) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 02 .06.2020 |
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli Komisyon üyeleri, değerli bürokratlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, şu ana kadar yapılan bütün konuşmalarda teknik ve hukuksal anlamda yasanın ne kadar sıkıntılı olduğu ortaya kondu. Ben Avrupa Birliği Uyum Komisyonu üyesiyim Sayın Başkan. Sizin Komisyonunuza geçen aylarda gelen ürün güvenliğiyle ilgili yasanın yine bizim Avrupa Birliği Uyum Komisyonuna tali komisyon olarak gönderilmemesini eleştirmiştim ve bundan sonra da o süreçten sonra da Meclis Başkanlığına sordum. 27'nci dönemde 2.691 tane kanun teklifi Meclis Başkanlığına sunulmuş. Bunlardan 1.984 tanesi de tali komisyonlara havale edilmiş. Ancak sadece Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda 2 tane kanun teklifi görüşülmüş. Yani 1.984 tane tali komisyonlara havale ediliyor, sadece 2 tane kanun teklifi... Bu da Mecliste bu dönem gerçekten -tali komisyonların görüş, öneri, raporlarının- nitelikli yasa yapma açısından ne kadar geriye gittiğimizi ortaya koyuyor. Bunu da rakamlarla ben ortaya koymuş oldum.
Sayın Tanal, Avrupa Birliği Uyum Komisyonunun kuruluş amacını kanundan bize açıkladı. Evet, Komisyonun zaten kuruluş amacı: Farklı ihtisas komisyonlarında görüşülen kanun tekliflerinin Avrupa Birliği müktesebatının hukuksal mevzuatına uygun olup olmadığını kendi Komisyonumuz teknik olarak görüşecek ve sizlere görüş bildireceğiz. Ama biz bunu gerçekten bu dönem gerçekleştiremiyoruz. Bu da Meclisin işlevsiz hâle gelmesi, Komisyonların işlevsiz hâle gelmesi hatta birçok komisyon üyesinin de bu konuda bilgi sahibi olmadığını ve bizlerin Avrupa Birliğiyle ilgili temaslarımızda da bu konularda bırakın kanun teklifini, bilgi sahibi dahi olamadan o sürece dahil olacağımızı ortaya koyuyor. Bunu tekrar ben sizin bilginize sunuyorum.
Kanuna geldiğimiz zaman, evet, Mecliste Avrupa Birliği Uyum Komisyonu... Çünkü kanunun gerekçesine baktığımız zaman temel gerekçesi AB mevzuatına uyum.
BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) - Hepsi de öyle değil ama.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Genel gerekçe bunun üzerine.
BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) - Hepsi öyle değil, milleti yanıltmayalım.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Zaten sorun da bu, 4 tanesini getirmişsiniz, geri kalanlar, Sayın Bakan, kadrolarla ilgili bir düzenlemeye gitmiş yani Avrupa Birliğinin -birazdan söyleyeceğim- ilerleme raporlarında bizden beklediği değerlendirmeler tam manada, yapılamadığı gibi, hatta sorunlar da var. Avrupa Birliği müktesebatıyla çelişecek olan konuları da getiriyoruz bu defa. Bunu tekrar dikkatinize sunuyorum, bunun gerçekten dikkate alınması gerekiyor.
Evet, şöyle ki Avrupa Birliği Komisyonunda görüşülmüyor, bu muazzam bir eksiklik, artı sivil toplum kuruluşları var. Ben İktisadi Kalkınma Vakfına sordum -eskiden Başbakanlığa bağlı kurum- uzmanların, başkanının bilgisi yok bu kanundan. TÜSİAD var, sanayi odaları var, ticaret odaları var, gerekli akademisyenler var, Rekabet Kurumunun... Çünkü teknik bir alan bu alan. Oradaki görüş ve önerilerle, AB uzmanlarıyla birlikte bir öneri geldi mi, bir görüş geldi mi? Bunları da tekrar bilginize sunmak istiyorum.
Yasa teklifine baktığımız zaman, evet, temel gerekçe, gerçekten muazzam bir gerekçe yazılmış, işte AB üyelik müzakereleri bakımından muazzam bir önem veriliyor yasaya. Ama değerli milletvekilleri, Avrupa Birliği üyelik müzakerelerimizde aşama kaydedebilmek için Avrupa Birliğindeki temel ve yapısal sorun alanlarında bir ilerleme kaydetmek gerekiyor. Bunlardan bir tanesi güçler ayrılığı ilkesi, bağımsız işleyen, özel kurumsal yapılar. Ki bu yasanın temeli bağımsız işleyen bir piyasa ekonomisini güvence altına almak. Bunun da temel koşulu özerk ve bağımsız işleyen kurumsal yapılar özellikle ekonomiyle ilgili alanlarda. Bunlar da ciddi bir tahribat ortada, Rekabet Kurumu da bunlardan bir tanesi. Hukukun üstünlüğü alanında ciddi kaygılar var hâlâ, temel haklarda var, güçler ayrılığı dedim, demokrasi. Bunlarda bu temel sorunlar, yapısal sorunlar ortadayken Rekabet Kurumunda da ilerleme raporlarında ortaya konulan, kurumun en temel, en eksik ve ciddi anlamda çözülmesi gereken sorunu, özerkliği ve bağımsızlığı sorunu. Bütün kurulun, kurul üyelerinin 2018'den sonra Cumhurbaşkanlığı tarafından atanıyor olması ciddi bir sorun olarak ortada duruyor. Bu konuda ciddi bir ilerleme kaydedilmesi gerekiyor. Ki Avrupa Birliği müktesebatının çok önemli politikalarından bir tanesi rekabet politikası ve rekabet hukuku, özellikle üyelerin ilk Ortak Pazarı kurmalarından itibaren kabul edilmiş bir yasa. Daha sonra tek pazara geçmeleri ve bizim de bu sürece müdahil olmamız bildiğiniz üzere Gümrük Birliği Anlaşması yani 1/95 sayılı ortaklık kararıyla biz taahhütte bulunuyoruz, hukuksal olarak rekabet politikamız zaten hukukun kabul edilmesi. Kurumun kurulması da bu süreci takip ediyor. E, biz yirmi yılı aşkın süredir gümrük birliğinde zaten bir aşama kaydedemedik, siz de bakanlık yaptınız Sayın Bakan, bu süreçte hiçbir düzenleme yapılmadı rekabet politikasıyla ilgili, Bakanlığınız döneminde de yapılmadı yani gecikmeli yapmamız gereken konular hiç gündeme gelmedi. Kadük kalan yasalar var.
E, şu an yapılması gereken nedir? Gerçekten Avrupa Birliğinin bizden beklediği, bütün o siyasallaşmadan uzak, çağdaş, modern normlarda bir rekabet politikasını oluşturmak ama biz şu an bunu yapmıyoruz, bundan uzak bir yasa teklifi var önümüzde. Özellikle bağımsız denetleyici kurumların en önemlilerinden biri olan Rekabet Kurumu... Çünkü görevi piyasadaki o işleyen pazar ekonomisini yani rekabeti etkin kılmak, kuralları koymak, o kuralları korumak olan Rekabet Kurumu, maalesef siyasallaşmış bir yapıda gözüküyor şu an. Gerekli müdahaleyi yapamadığını ve maalesef hukuk güvenliğinden de uzaklaştığını görüyoruz biz ve en önemlisi -birazdan değineceğim- 4 tane alanda bir düzenlemeye gidiliyor bu yasada Avrupa Birliği'nin bizden istediği. Kadrolarla ilgili bir düzenleme var yani 16 madde, yürürlük maddelerini çıkarıyorum, 4 madde Avrupa Birliği, 7-8 madde de kadroyla ilgili düzenleme. Orada da bizden beklenen gerekli düzenlemeyi yapmıyoruz biz. Avrupa Birliği raporu; kurumun başkan ve üyelerinin ilgili kamu kurumlarının katılımı olmaksızın Cumhurbaşkanı tarafından doğrudan atanması, bu kurul üyeleri için eğitim ve sektör deneyimi konusunda mesleki niteliklere ilişkin spesifik şartların bulunmamasının kurulun bağımsızlığına zarar verdiğini tespit etmiş.
Şimdi, bu böyleyken kadroyla ilgili maddelere bakıyoruz, ne nitelik ne liyakat ne de belirli özellikler sıralanmış, ucu çok açık kadro tahsisleri var. Yasada "Kamu kaynaklarını en verimli, en etkin şekilde kullanacağız." diyorsunuz, yeni kadrolar getirmişsiniz. Yeni kadroları başka kadrolara atıyorsunuz, başkan yardımcılığı getiriliyor. Ya, bakın, kurumun nitelikli ve verimli çalışmasını sağlamak için uyarmış bizi "Eğitim ve sektör konusunda bilgi sahibi olan uzmanlar, araştırmacılar..." Biz bunları yapmadığımız gibi uzmanlık tezini de kaldırıyoruz. Kimler nasıl atanacak, ucu çok açık. "Tebliğ çıkaracak." deniliyor. Kim çıkaracak bu tebliği, nasıl çıkaracak, kurallar ne olacak gibi birçok, işte kurumdan başka kuruma geçiyor, işte tazminat hakkı... Ya burada benim görüşüm, bir kadroyla ilgili acil çözülmesi gereken konular var, onlar getirilmiş, 4 tane de Avrupa Birliğiyle ilgili madde getirilmiş.
Diğer bir konu, etkin işleyen bir piyasa ekonomisi. Bakın, mutlaka dikkatinizi çekmiştir Sayın Bakan, siz de Ticaret Bakanlığınız döneminde yakından incelemişsinizdir, Avrupa Birliği raporlarında; "2018'den sonra Türkiye'de etkin işleyen piyasa ekonomisinin varlığından ciddi endişe duyuluyor." deniliyor. Neden? Çünkü yeni Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi diye... "Resmî makamlar tarafından fiyat oluşumuna müdahale, döviz kullanımına getirilen kısıtlamalar, politika tedbirlerinin piyasanın işleyişini olumsuz yönde etkilemesi, Hükûmetin kilit sektörlerde fiyat belirleme mekanizmaları gibi, tüketici fiyat endeksleri sepetindeki müdahaleleri, bağımsız denetleyici kurumlar, Merkez Bankası, Rekabet Kurumu atamalarını bir kişinin yapması, bunların hepsi etkin işleyen piyasa ekonomisine zarar veriyor." diyor. Yani, burada "Türkiye hukuki belirlilikten, öngörülebilirlikten ciddi anlamda uzaklaşıyor." diyor. Bunlar ciddi sorunlar olarak duruyor ve bu yasa, bunların hiçbirine cevap vermiyor maalesef.
3'üncü madde var bakın. Avrupa Birliğiyle ilgili yaptığımız düzenlemelere gelince "de minimis kuralı" var. Önce 3'üncü maddeyi söyleyeyim, 3'üncü madde bütün sözcülerin dile getirdiği... Diyor ki: "İhbar, şikâyet ya da bakanlığın talebi üzerine resen işte davranışsal tedbir yani rekabeti bozucu eylemlerde bulunursa şirketler, Rekabet Kurumunun temel görevi onlara soruşturma açmak, tespit etmek, uyarmak, gerekirse tazminat alanına göre..." Burada diyor ki: "Bunları yapmazsa ortaklık paylarını, mal varlıklarına devretmeleri gibi yapısal tedbirlere gidilir." Bakın, hiçbir Avrupa Birliği ülkesinde ve Avrupa Birliği müktesebatında bu tür bir yapısal tedbir yok. Rekabet kurumları, rekabeti bozucu eylemleri tespit eder ve onları önler. Hiçbir şirketin kurumsal yapısıyla ilgili bir lağvetme, mal varlığının devredilmesi falan böyle bir durum yok, bu Avrupa Birliği yasasına aykırı, bu mevzuata aykırı, bu geri dönecektir. Bu maddeyi bizim çekmemiz gerekiyor. Zaten var olanları düzeltmiyoruz, en azından daha da çok tahrip etmeyelim. Bunu gerçekten çekmemiz gerekiyor. Böyle çok spesifik ortaklık paylarını, mal varlıklarını... Bütün müktesebatı inceleyelim birlikte, bütün Avrupa Birliği ülkelerinin bireysel rekabet politikalarını inceleyelim böyle bir madde yok, bunun kesinlikle geri çekilmesi gerekiyor. Bu, Avrupa Birliğine uyumla ilgili değil. Zaten bu maddeler Avrupa Birliğine katılmak gibi bir irade olmadığını ortaya koyuyor. Ne komisyonda görüşülüyor, maddeler de zaten beklenen düzenlemeleri yapmıyor.
"De minimis kuralı"na gelince, burada Avrupa Birliğine uyum açısından... Değerli milletvekilleri "de minimis..." Avrupa Birliğinin rekabet politikası 5 başlıktan oluşuyor. Biz bunlardan sadece 3'ünü uyguluyoruz, 2 tanesi devlet yardımları ve özelleştirmeler. 2 tane ciddi temel sorun alanını biz uygulamıyoruz piyasalarımızda. Devlet yardımlarının bir alt başlığı, bir fıkrası "de minimis kuralı" yani üye devletler, Avrupa Birliği açısından baktığımızda, belli şirketlere -işte üç yıl demişler- belli bir süre boyunca belli bir miktarda yardımda bulunabilir ve bu inceleme konusu olmuyor. Yani Rekabet Kurumunun daha etkin çalışması, her vakanın komisyona iletilmemesi gibi. Şimdi, bakın, bizim, devlet yardımları konusu rekabet politikamızda yok ve bu Avrupa Birliği raporlarında çok ciddi eleştirilen bir konu. Yani, devleti Avrupa Birliği rekabet politikası bir özel şirket, bir teşebbüs olarak görüyor rekabet açısından ve devletin yapmış olduğu müdahalelerin incelenmesi gerektiğini söylüyor. İlerleme raporu burada Türkiye için diyor ki: "Türkiye'deki Devlet Desteklerinin İzlenmesi ve Denetlenmesi Hakkındaki Kanun, Avrupa Birliğiyle uyumlu noktaya getirilmelidir. Ancak siz bunu yapmadığınız gibi bir de bu İzleme Ve Denetleme Genel Müdürlüğünü de lağvettiniz. Yani, devlet desteklerinin, devletin piyasaya müdahale ettiği ya da belli ürün gruplarını desteklediği, belli şirketlere yapmış olduğu desteklerin incelenmesi gerekiyor, bunu da Rekabet Kurumunun yapması gerekiyor." Burada ciddi bir açıklık vardır. Bunun, bu tür düzenlemenin bu yasada olması gerekiyordu, bu büyük bir eksiklik. Bunu yapmayıp "de minimis"i sadece kısmen almak... İşte "Yasa, Avrupa Birliği uyum yasası bağlamında bir yasadır." diye getiriliyor. Asıl bizden istenen konuyu yapmıyoruz biz. Devlet yardımları konusunda bir ilerleme yapmıyoruz biz, bunu yapalım "de minimis"i yapmak yerine. Bunu çok ciddi oturup çalışıp Avrupa Birliğinin tam da bizden istediği devlet izleme ve denetleme mekanizmasını kuralım. Bu müdürlüğü artık biz lağvediyoruz zaten, bizi de uyarıyorlar bu konuda. Bu konu gerçekten önemli.
Diğer bir madde, Avrupa Birliği uyum maddesi; dijital veriler. Evet, Avrupa Birliği ülkeleri teknolojinin de gelişmesiyle beraber şirketlerin yazışmalarının ve teknolojik anlamda on-line noktaya ulaşması... Bir düzenleme yapabiliriz ama biz burada da yine o şirket bilgilerini güvence altına almıyoruz. Yani, o uzmanlar eğer rekabeti ihlal edici bir durum ortaya çıkarsa o verileri tespit edebilir ama ilk etapta gidip verilere el koyma gibi bir durum olmaması gerekiyor. Ki bu da Avrupa Birliğinin... Yine, bu Mecliste benim de Parlamentoda bulunduğum dönemde, 26'ıncı Dönemde çıkardığımız Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'yla çelişik. Burada da sorun yaşayacağız yani Avrupa Birliği bunu da bizim önümüze koyacak, diyecek ki: "Sizin uzmanlarınız gidip bir şirketin bütün verilerine el koyamaz, ancak bir ihlal tespiti olursa, rekabete aykırı bir eylem varsa bunu yapabilir ve o uzmanla ilgili, o sırları güvence altına alacak bir mekanizma kurmanız gerekiyor." Böyle bir mekanizma kurmanız gerekiyor." Böyle bir mekanizma yok. Maddeye göre, doğrudan gidip defterlerini, fiziki ve elektronik ortam ile bilişim sistemlerinde tutulan her türlü verilerini ve belgelerini inceleyebilir, bunların kopyalarını ve fiziki örneklerini alabilir. Şimdi, biz Türkiye'de öyle vakalar gördük ki bu, şirketler açısından doğal olarak güvenilir ortamdan uzaklaşılacak bir sürece neden olacaktır. Bu maddede, 4'üncü maddede yani AB uyumu açısından getirdiğiniz maddede büyük sıkıntı vardır; bunun da düzeltilmesi gerekiyor.
Ancak, dediğim gibi, en temelde bağımsızlık ve özerklik, Kurulun yapısının oluşumu, teşekkülü noktasında ciddi sorun vardır. Yani şu 2019 raporu, bu kanun geçtikten sonra bu yıl hazırlanacak rapora bakalım birlikte bu kanunun nasıl bir etkisi olacak? Hiçbir etkisi olmayacak, artı daha da büyük eleştiriler olacak. Burada 3 ve 4'üncü maddelerin... Sayın Bakan, siz de Ticaret Bakanlığı yaptınız, Avrupa Birliği sürecinin ticaret, rekabet ve ekonomi politikaları açısından ne kadar ciddi olduğunu... Sadece Avrupa Birliğini ilgilendiren değil; bizim ülkemizin refahı, vatandaşlarımızın yaşam standartları, ekonomimizin gelişmesi, kalkınması noktasında önemli yasalardır bu yasalar; hiçbir siyasete, hiçbir politikaya araç edilecek unsurlar değildir. Bizlerin de bireysel görüşleri değildir bu. Objektif, evrensel, hukuk güvenliği sağlayan kuralları uygulamamız gerekiyor yasalarda. Bizim veya sizin veya şahsınızla ilgili yasalar değildir bu yasalar; vatandaşlarımızın refahı, ekonomimizin gelişmesi, kalkınmamız açısından çok değerli yasalardır.
Madem rekabet hukukumuzda ciddi bir yasal düzenleme yapıyoruz; bunu, bu Meclisin gerçekten bütün vatandaşların beklediği ve AB noktasında da bir aşama kaydedeceğimiz ve 2020 raporunda rekabetle ilgili sıfır sorun ve Türkiye'nin gerçekten ilerleme kaydettiği bir yasayı belki hep birlikte yapabiliriz diye düşünüyorum. Ciddi kaygı veren maddelerin gerçekten -geri mi çekilebilir artık İç Tüzük gereği- tekrar bir mutabakatla -ya da bir alt komisyon mu toplanır- görüşülerek detaylı, uzmanların da görüşü alınarak düzeltilmesini ben önerilerinize sunuyorum.
Sayın Başkan, tahammülünüz için teşekkür ediyorum. Komisyon üyesi olmamakla beraber AB Uyum Komisyonu üyesi olarak görüşlerimi belirtmek istedim.
Teşekkür ederim.