KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Hepinizi selamlıyorum. Sağ olun, çok yararlı konuşmalar yapıldı.

Şimdi, Tahsin Tarhan'dan başlayan konuşmalar şu ana kadar, Sibel Özdemir'e kadar çok yönlü olarak bu konunun değerlendirilmesini içeren konuşmalar oldu. Sayın Şahin Tin yok, galiba ayrıldı, ona bir yanıt verecektim. Onun saptaması da bu çalışma bakımından... Şimdi, Mahmut Tanal'a yanıtınızı vereceğinizi belirttiniz ama Tahsin Tarhan'ın açtığı kulvardan devam edebiliriz çünkü 38'inci madde, İç Tüzük madde 38 açık, şu anda bizim yetkimiz dâhilinde olan bir husus; bildiğiniz gibi "Anayasa'nın sadece ruhuna değil, metnine de aykırılığını denetler." diyor ve "Anayasa'ya uygun değilse reddeder." diyor.

Şimdi, ben bu konuya -tekrarlara düşmeden, elden geldiğince teknik bir konuşma yapacağım ama- biraz geniş açıdan yaklaşacağım. Hatta Sayın Cumhurbaşkanının geçen günlerde veya haftalarda Avrupa Birliği hedefini vurgulaması iradesini ortaya koyması biçimindeki açıklamasıyla başlayacağım. Bu beyan, kuşkusuz, benim Anayasa madde 104'ün devlet başkanlığı ve hükûmet yetkilerini 1 kişide birleştiren düzenlemeye karşı olduğum biçimindeki görüşümü değiştirmez ama mademki Anayasa yürürlüktedir, o zaman Cumhurbaşkanının sözlerine önem vermemiz gerekiyor. Şu bakımdan önemli bu: Biraz önce Sevgili Sibel Özdemir ayrıntılı olarak açıkladı, yirmi yıl öncesine gidelim sadece değinmek anlamında, sayın üyeler bunu çok iyi biliyorlar. 4 sütun üzerine oturmuştu Avrupa Birliği Kopenhag Kriterlerine Türkiye'nin yanıt vermesi -bütün devletler için- hukuk devleti, demokrasi, insan hakları, azınlık haklarına saygı dâhil olmak üzere ve 4'üncü sütun, işleyen bir piyasa ekonomisi, iktisadi liberalizm ya da piyasa ekonomisinin düzenlenmesi. Şimdi, biz 4'üncü sütun üzerindeyiz. Bu hazırlanan bu bakımdan çok çok önemli. Yani Türkiye için yaşamsal bir alanda bir yasa teklifi hazırlamış bulunuyorsunuz. Herhâlde bu 4'üncü sütunun da neresinde bilemiyorum ama özünde Rekabet Kurumu yer alıyor.

Bu bakımdan, bu konulara bu açıdan yaklaştığımız zaman, mesela hemen söyleyeyim: Acaba Cumhurbaşkanının haberi var mı? Yani Cumhurbaşkanının "Avrupa Birliğine üye olma irademiz vardır." biçimindeki açıklaması ile Rekabet Kurumunun yapılanma tarzı tamamen çelişiyor çünkü "Avrupa Birliğine giriş irademiz vardır." demek aslında Rekabet Kurumunun bir bağımsız idari otorite olarak düzenlenmesini gerekli kılıyor yani uzman ve özerk bir kuruluş olarak düzenlenmesini gerekli kılıyor. Bu da oluşumu itibarıyla, işleyişi bakımından, kararları bakımından.

Şimdi, bu açıdan bakıldığı zaman, tabii, Avrupa Birliğine yer yer yollama yapmışsınız, onun yanıtı verildi ama beni değil sadece, hepimizi düşündürtmesi gereken, böyle bir teklifte Anayasa yok. Yani bir kanun teklifi hazırlanıyor ve İç Tüzük madde 38 açık "Anayasa metnine ve ruhuna uygun olmak durumundadır." diyor, Anayasa madde 11 açık "Kanunlar Anayasa'ya aykırı olamaz." diyor fakat ne teklif gerekçelerinde ne madde gerekçelerinde hiçbir yerde "Anayasa" kavramına rastlayamadım, sanki anayasasız bir devlet söz konusu. Şimdi, bu açıdan, tabii, Tahsin Tarhan'ın ve diğer üyelerin "Bunu çekelim, bunu anayasal hâle getirelim." biçimindeki önerilerini ciddiye almamız gerekir. Ben eğer Sayın Şahin Tin gelmiş olsaydı ama herhâlde gelmeyecek Sayın Başkan...

BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ - Arkadaşlar o sorunuzu not alıyorlar, Şahin Bey gelirse ona iletecekler.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Şimdi, şöyle bir açıklama yaptı, dedi ki: "Muhalefet partilerine mensup olanlar kendi görüşlerini dile getirsinler, bu bizi bağlamaz." Hayır, burası aslında partilerötesi bir heyet. Zaten iktidar muhalefet ayrımı yok ki, bir hükûmet yok çünkü Türkiye'de. Dolayısıyla, bir komisyon, ben komisyona geldiğim zaman Türkiye milletvekilliğimi hatırlıyorum, Anayasa'nın "Partiyi, bir bölgeyi değil, bütün Türkiye'yi temsil ederler..." Şimdi, bu kadar önemli bir kanunu "Ben şu partiye mensubum, bu açıdan ele alacağım." diyebilir miyim? Böyle bir şey olabilir mi? E, kaldı ki yine Sayın Tin'e hatırlatmak gerekir, biz partilerimizin tüzüklerine bağlılık yemini etmedik ki, Anayasa madde 81'e göre Anayasa'nın üstünlüğüne ant içtik; bu bizi birleştiriyor. Farklılıklarımız olabilir ama bizi birleştiriyor. Yani Rekabet Kurulunun şu şekilde veyahut bu şekilde düzenlenmesi, biri der ki "7 kişiden oluşsun." bir başkası "11 kişiden oluşsun." ama hepimiz Rekabet Kurumunun bağımsız idari otorite biçiminde bir yapılanma tarzında örgütlenmesi gerektiği hususunda mutabık kalmalıyız. Bizim milletvekilliği statümüz, ortak andımız bunu gerekli kılıyor.

Birçok Anayasa maddesi zikredildi, ben hepsini zikretmeyeceğim, mesela Mahmut Tanal ayrıntılı olarak saydı. Değinilmeyenlere değineceğim ama değinildiği hâlde yine değineceğim madde 2. Şimdi, madde 2, Kopenhag Kriterleri, hukuk devleti, demokrasi, insan haklarına saygı dediğimiz zaman madde 2 akla geliyor ve bu da Rekabet Kurumu da piyasa ekonomisi de madde 2, hukuk devleti açılımının hukuki güvenlik ilkesinden yararlanması gerekiyor. Bunun mutlaka bu açıdan değerlendirilmesi gerekir.

Sayın Başkan, sayın teklif sahipleri; onun ötesinde, diğerlerine girmeden 2 önemli madde var ki bu 2 önemli maddenin ilgili kısımlarını okumadan geçemeyeceğim. Birincisi, madde 48, çalışma ve sözleşme hürriyeti, sadece ikinci fıkra: "Devlet, özel teşebbüslerin millî ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürütülmesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır." Acaba, burada yapılan bu düzenlemeyle, maddenin bu amir hükmü arasında ne ölçüde uyum var? İkincisi de bununla ortak payda teşkil eden ve bağımsız idari otoritelerin piyasa ekonomisi anlamında temelini oluşturan, çerçevesini oluşturan madde 167'dir, biraz önce Mahmut Bey değindi: "Devlet, para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alır; piyasalarda fiilî veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve kartelleşmeyi önler." İşte iki eksen madde, madde 2'den sonra bu alanı düzenleyen yasanın uygun olması gereken eksen madde.

Şimdi, bu açıdan yasanın bütünü, maddeleri üzerine kuşkusuz tartışılacak ama ben maddenin bütününü okuduğum zaman bu Anayasa'nın 2'den başlayan, 48 ve 167'nin ortak paydalarını oluşturan temel normlara uygun olarak yazılmadığını gözledim. Şimdi, bunlar içerisinde öyle bir madde var ki sadece bu değil, Anayasa'nın diğer maddeleri... Ben elli yıllık hukukçuyum diyeceğim yakında yani hukuk fakültesine girdiğim yıl 1970 olduğunu dikkate alırsak ama bunu okuyup "Neden bu kadar Anayasa yaptık?" diyorum. Madde 3: "Kurul, ihbar, şikâyet ya da Bakanlığın talebi üzerine veya resen Kanunun 4 üncü, 6 ncı veya 7 nci maddelerinin ihlal edildiğini tespit ederse, ilgili teşebbüs veya teşebbüs birliklerine rekabetin tesisi için yerine getirilmesi ya da kaçınılması gereken davranışları ve teşebbüslerin belirli faaliyetlerini yahut ortaklık paylarını ya da malvarlıklarını devretmeleri şeklindeki yapısal tedbirleri nihai kararında bildirir. Davranışsal ve yapısal tedbirler, ihlalle orantılı ve ihlalin etkili biçimde sona erdirilmesi için gerekli olmalıdır. Yapısal tedbirlere ancak daha önce getirilen davranışsal tedbirlerin sonuç vermediği hallerde başvurulur." Ben şimdi size bunun Anayasa madde 35'i, biraz önce zikrettiğim 48'inci maddeyi ve diğerlerini inkâr ediyor desem hafif kalır, o zaman Anayasa'yı kaldırın, Anayasa'yı kaldırın. Yani burada denilsin ki: "Türkiye'de bütün piyasa, bütün piyasa ekonomisi Rekabet Kurumunun istediği biçimde düzenlensin."

Şimdi, burada, sayın vekiller, sayın başkanlar, tabii ki Rekabet Kurumu üyeleri de var, onları tenzih ediyorum. Bizim arayışımız mademki yasa, yasada sorunlar vardı, o zaman herhangi biçimde daha iyisini, daha gelişmiş bir yasal düzenlemeyi yapmak olmalı yapacağımız hazırlık. O zaman neden bu kadar kural koyuyoruz, normlar hiyerarşisi öngörüyoruz, işte yönetmelik diyoruz. Tüzük, yasa, Anayasa, Anayasa'nın üstünlüğünü daha da ötesi, Avrupa Birliği, Avrupa Birliği müktesebatı içerisinde piyasa ekonomisi...

Yani, dürüst olalım, kendimizi aldatmayalım. Ben nasıl ki tek kişi yönetimine karşı olduğumu söyledim "Anayasa madde 104 Türkiye açısından sürdürülemezdir." dedim ama bu Anayasa yürürlükte iken o zaman Cumhurbaşkanının iradesinin de açıklamasının da devletin başı ve yürütmenin başı olarak önemli olduğunu dikkate alarak, bu onun iradesine aykırıdır. O zaman şöyle mi diyeceğiz: "Hayır, Cumhurbaşkanı Avrupa Birliğine giriş irademizi iş olsun diye söyledi." Bunu yapabilir miyiz? Bunu söyleyemeyeceğimize göre, Türkiye Cumhuriyeti adına konuştuğuna göre, o zaman bizim Avrupa Birliği kriterlerine yönelmemiz gerekir. Evet, kısmen Avrupa Birliğine yollama yapılmış burada ama onun da ne ölçüde örtüştüğü veya gerekli olduğu tartışıldı fakat anayasal açıdan baktığımız zaman bu Anayasa'nın belli maddelerine aykırılığın ötesinde esasında Anayasa'yı reddeden... Bana biri madde 3'ü açıklasın yani madde 3 niçin yazıldı? Bu bağımsız idari otorite yargı mıdır, bu yasama mıdır? Oysa bizim yasama olarak buradaki görevimiz, burada 4'üncü sütun olan piyasa ekonomisini düzenlemektir. Rekabet Kurumunun görevi ise denetlemektir. Rekabet Kurumunun verdiği kararlar üzerine, bazı vekiller değindi, yargısal denetimin yapılarak nihai hâle getirilmesidir. Ama şimdi biz burada Rekabet Kurumu ekseninde bir düzenleme yapar, bütün yetkileri ona verirsek o durumda bu tür düzenleme, denetleme ve yaptırım uygulama görevimizi yerine getirmemiş oluruz çünkü düzenlemeyi biz yaparız, denetlemeyi Rekabet Kurumu yapar, yaptırımı da yargı uygular. Sizin yazdığınız 3'üncü maddeyle o zaman Türkiye Cumhuriyeti'nde mahkemelere de gerek bulunmamaktadır şeklinde bir sonuca ulaşabiliriz.

Bu bakımdan, Sayın Başkan, benim amacım tabii ki burada konu çok netameli bir konu gerçekten, hepimizi ve ülkemizin geleceğini, gelecek kuşakları ilgilendiren bir konu daha fazla uzatmaksızın bunun Anayasa'ya açık aykırılığı nedeniyle eğer uygun görürseniz İç Tüzük madde 38 gereği birkaç vekil bunun yazılı olarak gerekçesini de sunabilir.

BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ - Hocam dinliyorum, aşağıdan şey varmış da...

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Ara verseydik o zaman.

BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ - Hayır, vermiyoruz.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Ben de orada konuşmacıyım, onun için ben de gideceğim ama keşke kalabilselerdi çünkü Sayın Başkan, siz çok hassassınız, bunu biliyoruz. Ben Mecliste yeniyim ama birçok vekil sizin müktesebatlığınıza yollama yaptı. Hani vekillerin böyle iktidar-muhalefet biçiminde anayasal temeli olmayan bir ayrım yaparak onların bizim konuşmalarımızı ciddiye almamaları aslında bu Komisyonun Meclis mutfağına gölge düşürücü bir...

BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ - Hocam, şöyle: Maalesef bir İç Tüzük var, bir de uygulamalar var biliyorsunuz. Şimdi mesaj geldi, komisyonlar çalışırken Türkiye Büyük Millet Meclisinde yoklama istenmiş, o yoklamada da belli sayıda milletvekilinin bulunması gerekiyor. Şimdi muhalefetin istediği yoklamada belli sayıda milletvekili olmadığından dolayı Genel Kurul kapanabilecek, Genel Kurulu kapatmamak için biz milletvekili arkadaşları aşağıya yolluyoruz. Aslında İç Tüzük'e "Komisyonlarda çalışan milletvekilleri Genel Kurulda var sayılır." diye hüküm koyarsak o zaman bütün problemleri çözmüş oluruz. Şimdi, sizi burada muhakkak arkadaşlarımız dinliyor yani ben iyi dinliyorum sizi, Anayasa konusunda söylediklerinizi ama Genel Kurul da çalışmak zorunda. Yani Sayın Kaboğlu'nu dinlerken Genel Kurul kapanırsa çok şey olur...

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Rica ederim, istirham ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ - Haydar Bey'e ayıp olur diyorduk.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sorun Kaboğlu veya bir başkası değil.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Ara verelim genel olarak.

BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ - Doğru.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sorun şu: Burada madem biz 15.00'te toplandık en azından saat 17.00'de bir saatlik bir ara... Hepimiz sağlık diliyoruz yani ama şu anda hepimiz tehlike altındayız.

BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ - Hocam, doğru. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri biraz önce bir şey söyledi. Hiç kimse İç Tüzük'e, parti tüzüğüne şey değil. Ama hem İç Tüzük hem Siyasi Partiler Kanunu bir grup güdüsünü ortaya koymuş. Sizin de grubunuzun bir sözcüsü var, o grup sözcüsü arkadaşımızla istişare çerçevesinde "Konuşmalar tamamlandıktan sonra ara verelim." dedik. Yani bütün milletvekilleriyle değil, komisyon başkanı arkadaşımızla, Sayın Tarhan'la bunu görüştük. Biraz sonra Sayın Katırcıoğlu'na söz vereceğim. Sayın Tanal bir buçuk dakikalık söz hakkı istiyor -ikinci söz hakkı- ona vereceğim. Ondan sonra bir ara vereceğim. Öyle anlaştık Hocam.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Evet, o zaman bitiriyorum. Bir an önce ara verebilmeniz için.

Şimdi, sonuç olarak bu yasanın, Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un aynı siyasal parti çoğunluğu iktidarda olmasına rağmen -on sekiz yıllık dönemde- hukuki istikrar kazanamamış, oysa beklenirdi ki gerçekten ciddi düzenleme yapılsın ve partinizin yönetimi altında istikrarlı bir piyasa ekonomisi düzenlemesi söz konusu olsun; bu yapılamamış. Şimdi buraya getirilene hani çok yönlü olarak değinildi farklı boyutlarıyla ama ben teknik açıdan baktım; bırakın bu alanda, bu hukuk disiplininde istikrar sağlamasını, Anayasa'nın -belirttiğim gibi- amir hükümleriyle açıkça çelişmektedir, aykırıdır, özellikle 3'üncü madde Anayasa'nın 35'inci maddesinin tümüyle inkârıdır, hatta bana göre bütün Anayasa'nın üstündedir. Bu nedenle benim önerim kısaca, bu metnin geri alınması ve Anayasa'ya uygun bir biçimde yazılması. O zaman, burada bulunan hazırun, teklif sahibi, Rekabet Kurumu üyeleri, onlar için de Türkiye için de çok daha sağlıklı bir düzenleme için adım atarız. Mademki Covid ortamında bunu dile getirdik, önemli şu hâlde. O zaman iki hafta geç olsun, ne olacak? Yani amaç eğer Avrupa Birliğine hukukun üstünlüğü ilkesi çerçevesinde ilerlemekse o zaman, biraz daha soğukkanlı ve gerçekten asgari bir biçimde hukuka saygılı bir yasa yapalım.

Teşekkür ederim.