| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 128 Milletvekilinin; Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 03 .06.2020 |
ALPAY ANTMEN (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, AKP grubuna mensup bazı milletvekillerimiz tarafından Meclis Başkanlığına sunulan Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifini Komisyonumuzda görüşmeye başlıyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifi 63 maddeden oluşan yine bir torba kanundur. Öncelikle, torba kanun olması nedeniyle her zaman beyan ettiğimiz üzere bu teklifin kanun yapma tekniğine uygun olarak hazırlanmış bir teklif olmadığı açıktır. Kanun teklifi 9 ayrı kanunda değişiklik yapıyor, bunları ileride tek tek inceleyeceğiz ama teklifin bütününe bakıldığında, öncelikle hukuk yargılamalarında ön inceleme müessesesinin yargılama süresi konusunda yarattığı sakıncaları giderme iddiasıyla hazırlandığı ama bunun yerine usul hukukumuzda yeni karmaşalara neden olacağı ve buna namzet olduğu açıktır. Öncelikle belirtmek gerekir ki teklifin mahkemelerin yargı çevresi hakkındaki hükümleri, Anayasa'da hükme bağlanan ve yargılamaya esas olması gereken "doğal hâkim" ilkesiyle bağdaşmamaktadır.
Yine, hukuk yargılamaları için de SEGBİS sisteminin getirilmek istenmesi yargılamaya hâkim olması gereken "yüz yüzelik" ilkesine de uygun değildir, mahkeme salonlarını boşaltarak adalet dağıtamazsınız.
Önümüze getirilen pek çok hüküm 2011 yılında Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yasalaşması çalışmalarında üzerinde tartışılmış ve fakat mahzurları nedeniyle Kanuna alınmayarak deyim yerindeyse tarihin çöplüğüne atılmış hükümlerdir.
Yine, teklifin maddeleri, yeni Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun uygulanmasında salt yargı makamlarının gözüyle ortaya çıkan aksaklıkların, sözde aksaklıkların düzeltilmesine yönelik hükümler içermekte olup teklif savunmayı temsil eden barolar ve avukatlarla yeterince tartışılarak hazırlanmış bir teklif değildir. Tabii ki teklifte son derece yerinde maddeler de vardır ama öncelikle bizim görevimiz eleştirel açıdan bakmak ve hataları düzeltmek olmalıdır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 1 Ekim 2011 yılında yürürlüğe girmesinden bu yana, bu taslakla birlikte tam 19 ayrı değişiklik yapılmıştır. Bu değişiklikler Kanunun ruhunu, sistematiğini ve amacını bozmuştur, bozmaya da devam etmektedir. Bugüne kadar Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda yapılan değişikliklerin çoğu "reform" adı altında ve yargılamanın hızlandırılması amacıyla yapılmışsa da bu değişiklikten sonra yargının hızlanması mümkün olmamış, sorunlar da çözülememiş, hatta bazen daha da ağırlaşmıştır. İstinafta bekleyen dosyalar, Yargıtayda yıllarca raflarda çürüyen dosyalar bütün avukatların, hak sahiplerinin, davalıların ve davacıların malumudur.
Arkadaşlar, Komisyondayız.
OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Evet, sessiz.
ALPAY ANTMEN (Mersin) - Bu kadar tecrübeden sonra sadece kanun değişikliğiyle yargının hızlandırılamayacağının anlaşılması beklenirken ve yargının bir kısmında çok temel diğer sorunlar ortada iken sadece kanun değişikliği yaparak yargının hızlanması düşüncesi beyhude bir çaba olmaktan öteye gitmeyecektir. Hatta bir kanuna henüz yeni yeni alışmaya başlarken yeniden değişiklik yapılması karşısında mevzuat karışıklığı sebebiyle farklı sorunlar doğmaya başlamıştır.
Arkadaşlar, kanun yapmak ciddi bir iştir. Yargıda yapılan değişikliklerle beklenen amaç, makul sürede yargılamanın sağlanması ise öncelikli olarak bugüne kadar çözülmemiş olan sorunlardan işe başlanması gerekmektedir. Bu sorunlardan ilki, hukuk fakültelerindeki eğitimin ele alınması ve artık yeni hukuk fakültesi açılmamasıdır. Daha da önemlisi, yargının en büyük sorunu yargıç bağımsızlığının sağlanmaması, bilakis, yürütmenin olabildiğince yargıyı ve yargıçları hegemonyası altına almaya çalışmasıdır. Özellikle FETÖ'cü hâkim ve savcıların yargıdan ayıklanmasından sonra son dört yılda mesleğe alınan hâkim ve savcıların hukuk nosyonlarının tartışmalı olması, sözlü sınav faciası ve özellikle AKP il ve ilçe teşkilatlarında görev yapmış avukatların hâkim ve savcı yapılarak yargıda hızlanan kadrolaşma çabası yargıyı iyice yürütmeye bağlı hâle getirmektedir. HMK mühendislerinden olan akademisyenler Hakan Pekcanıtez, Oğuz Atalay ve Muhammet Özekeş bu teklifi değerlendirdikleri makalelerinde "Öneride ciddi katkı sağlayacak değişiklikler olmadığı gibi geriye gidiş de vardır. Örneğin, avukatlar ve savunma lehine yapılan bazı düzenlemelerden vazgeçilmektedir. Ön inceleme gibi HMK'da çok temel bir kurumun yapısıyla oynanmakta, zaten titizlik gösterilmeyen uygulamaya kapı açılmaktadır. Belki de en önemli örneklerinden biri, istinafları pratikte istinaf olmaktan çıkartıp küçük temyiz ve küçük Yargıtaylar oluşturma anlamına gelecek düzenlemelerdir. Yani, özetle, aslında usul hukukunda bazı konularda neler yapılmamalı dense, âdeta onlar yapılmaya çalışılmaktadır.
Mevcut kazanımı artırmak ve güçlendirmek şeklinde değil, geriye doğru gidiş, yanlış uygulamaları meşrulaştırma ve onlara kanuni zemin hazırlama şeklinde öneriler yer almaktadır. Taraf vekilleri ile yargının diğer bileşenlerinden çok, mahkeme odaklı bir öneri sistemiyle karşı karşıya kaldığımızı görüyoruz. Bu düzenleme önerileri, hak arayan taraf ve onların vekillerinin menfaatlerini koruyan ve hak aramayı kolaylaştıran değil, mahkemelerin bakış açısıyla sözde iş yükünü azaltmaya yönelik ancak bu yapılırken de hak aramanın, sağlıklı yargılamanın ikinci plana itildiği bir öneri silsilesidir. Hatta belirli yerlerde engelli koşu alanı oluşturularak hak arayanların bu engelleri ayrıca aşması gerekecektir. Oysa hak arama ve adalet erişimine engel çıkarma değil, bu koşu alanını mümkün olduğunca engelsiz ve tehlikesiz, koşularak mesafenin belirli olduğu bir hâle getirmek gerekmektedir." diyorlar. Bu bir yardım çığlığıdır.
Bakın, açıkça, teklifi hazırlayan milletvekili arkadaşlarımıza sormak istiyorum: Bu 63 maddelik teklifi hazırlarken, kanunu yazan 2011'deki akademisyenlerden hangisiyle görüştünüz ya da bir görüş alışverişinde bulundunuz mu?
Önerilerin bütününe bakıldığında, taraf menfaatlerini korumaktan çok mahkemelerin -açıkça söylüyorum, otuz yıllık bir avukatlık geçmişim olduğu için söylüyorum- yanlış uygulamalarına kapı aralayan, onların daha az usulle bağlantılı olacak işlemler yapması sonucunu doğuracak bir yola gidildiği görülmektedir. Teklif sahibi arkadaşlarımız bunu amaçlamamaktadırlar elbette ama yargı ve yargıç ağzıyla hazırlanan tekliflerde avukat ve savunma nazara alınmadığı zaman bu sonuç kaçınılmaz olacaktır.
"Her hâkimin ayrı bir usulü var." şeklinde uygulamadaki sözün tezahürü sonucunu doğuracak değişiklikler yapılmaktadır. Oysa, medeni yargının temelinde tasarruf ve taraflarca getirilme ilkesi hâkimdir. Dava tarafların davasıdır, illa bir şey yapılacaksa taraf ve vekillerini yargılamada etkin kılacak ve onların haklarını kullanmalarını sağlayacak hükümler üzerinde durulmalıdır. Bu konuda da ileriye gidici önlemler alınmalıdır.
Yargılama ciddi bir iştir, yargılama hâkimlerin dahi keyfine bırakılabilecek bir husus değildir.
Teklifte değiştirilen maddelere ve değişiklikte izlenen yönteme bakıldığında bunların bir kısmının hem kanun tekniği hem de temel yorum ilkeleri gibi temel noktalarının sorunlu olduğu görülmektedir. Bazı değişiklikler uygulamada istikrar kazanmış olan ve artık tereddüt edilmeyen hususlarda kanun maddesi hâline getirilme çabasıdır ki buna gerek yoktur. Bazı değişiklikler kazuistik bir metot içinde yapılmıştır, bu da yüz yıllardır kullanılmayan bir yöntemdir. Bazı maddeler zaten açık olan hükümlerin tekrar açıklanmasına yöneliktir. Bazı değişiklikler yeteri kadar tartışılmamış, hükümlerin tercihi biçimindedir. Yapılan değişiklikte, uygulamanın yanlışlarının düzeltilmesinden çok, uygulamadaki bazı yanlış alışkanlıkları kanunun içine taşıma şeklinde bir yaklaşım göze çarpmaktadır. Yapılan değişikliğin yeterince tartışılmadığı ve titizlik gösterilmediğinin bir göstergesi de cümle ve ifadeler, gerekçeye yansıyan çelişkiler ile bazı maddelerin düzenlenmiş biçimi ve şekli ile sistematiğidir. Bunlara ayrıca ayrıntılı örnek de verilebilir.
Teklifteki düzenlemede ilginç ve bugüne kadar çok da rastlanmayan bir değişiklik yönteminin de uygulandığı görülmektedir. Bazı maddelerde, maddelerin veya fıkraların yeri değiştirilerek uygulamadaki sorunun çözüleceği şeklinde gerekçe oluşturulmuştur. Düzenlemede sistematik ve kanun estetiği diyeceğimiz yapının da bozulmaya başladığı görülmektedir. Yani, uzun lafın kısası, şu an tartıştığımız kanun değişiklikleri salt yargı ve yargıç gözüyle Hukuk Muhakemeleri Kanunu sisteminin berhava edilmesinden başka bir şeye yaramayacaktır.
1500'lü yıllarda, Kanuni Sultan Süleyman zamanında Türk yargı sistemini incelemeye gelen bir kardinal bakıyor ki medeni yargılama usulünde Türk kadıları, yargıçları sorunun ana kaynağına iniyor, onu müşahhaslaştırıyor ve çözüyorlar. Diyor ki: "İşte, yargı Osmanlı'da bu şekilde." Sizin bazı maddeleriniz veya bu yaklaşım, Türk hukukunu beş yüz yıl geriye götürecek bir yaklaşımdır.
Bakın, hukuk yargılamasında, usul hukukunda siyaset olmaz, yapılacak hatalar doğrudan doğruya hak kaybına neden olur ve vatandaşlarımızın adalete olan güvenini, inancını -ki kaldıysa- yok eder.
Çok önemli bir madde, 18'inci maddeyle Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 151'inci maddesi değiştirilmek isteniyor. Ben bu kanunu yazan milletvekili hukukçu arkadaşlarımızın aslında bunu yargıçların talebiyle mi yazdıklarını ya da yürütmenin yargının aleniyetini yok etmek anlayışıyla mı kaleme aldığını anlamak istiyorum. Hepimiz avukatlık yaptık. Duruşmada hâkim, davacı, ve davacı vekilleri dışında diğer avukat arkadaşlarımız da ya sırasını beklerken ya da toplumsal davalarda gözlemci olmak için veya avukat hak ihlallerini önlemek için duruşma salonunda bulunurlar. Siz bir hâkime, yirmi üç yaşındaki bir çocuğa, kendini o yerin -tırnak içinde söylüyorum- kralı zanneden bir çocuğa bu yetkiyi verirseniz sağa bakanı dışarı atar, sola bakanı dışarı atar, oraya kendini gözlemlemeye geleni dışarı atar, avukatı dışarı atar -ben vatandaşlardan vazgeçtim- ve böylece siz adalette de yargılamada da barışı yok edersiniz.
Maddeler üzerinde tek tek konuşacağız. Umarım bu Komisyonun Adalet Komisyonu olduğunu hatırlarız ve en azından bu teklifin gerçekten Türk hukuk yargılamasına yakışır bir şekilde Meclis Genel Kuruluna sunulması sağlanır diyor iyi çalışmalar diliyorum.