KOMİSYON KONUŞMASI

RAFET ZEYBEK (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bir "yargı reform paketi" diye bir yasa teklifimiz var ama tabii ki bunun içerisinde arkadaşlar ısrarla belirttiler yani bizim de desteklediğimiz olumlu maddeleri de var, değişiklikler de var ama buna lütfen hiç kimse reform falan demesin. Yani her zaman yapılabilen usule ilişkin teknik düzenlemeler yapılıyor, birkaç yıldır yargıda reform çalışmaları yapılıyor, açıklanıyor ama şimdiye kadar gelen tekliflerin hiçbirinde reform yoktur.

Bu reformları önceki yıllarda da yaptık biz. Ben hiç unutmuyorum, 2009 yılında "yargıda reform paketi" adı altında çok büyük çalışmalarla bir teklif geldi ama yargıya hiçbir şey katmadı, daha doğrusu o düzenlemeler yargıya güveni arttırmadı, azalttı, yani niye azaltılıyor? O zaman sorun sadece yasalardan kaynaklanmıyor bizde. Sorun uygulamadan kaynaklanıyor. Ne uygulama? Yani şunu hepimiz biliriz: Demokrasinin asla vazgeçilmezi kuvvetler ayrılığıdır, kuvvetler ayrılığı yoksa demokrasi demenin anlamı yoktur. Hukuk devletinin vazgeçilmezi de bağımsız yargıdır. Bunu sağlayamadığımız sürece ne kadar yasa yaparsak yapalım, ne kadar değişiklik getirirsek getirelim, bunlar ne kadar olumlu olursa olsun, Türkiye'de yargıya güveni de artıramayız, adalet de dağıtamayız. O zaman, tabii ki bu teklifler gelsin ama gelin işte iktidar milletvekilisiniz, bağımsız yargı için yapılması gereken bir teklif verdik, siz de verin; gelin birlikte ya bağımsız olsun. Yani şu istenmiyor Türkiye'de.

Bakın, yargı bağımsızlığının önceliklerinden biri önce evet adalet isteyeceksiniz yani bağımsız bir yargı isteyeceksiniz, bu zorunluluk. Bu inanç olacak. Yani bana adalet değil, herkese adalet, herkesin yararlanacağı bir kanun. "Bize hizmet etsin de gerisi umurumda değil" diyorsanız boşuna bu çalışmaları yapmayın yani öyle derim, hiç gerek yoktur.

Şimdi, arkadaşlarım değindi, hakikaten temel nokta eğer bağımsız yargıysa ki odur bunun için gereken çalışmaları, gereken teklifleri buna Anayasa değişikliği dâhil, yasa değişiklikleri dâhil, bunu başaramıyorsak değerli arkadaşlarım, bu tekliflerin, bu yasal değişikliklerin yargıya hiçbir katkısı olmayacaktır, hiçbir katkısı olmayacaktır. Ha, olumludur, olur yani olumlu, şimdiye kadar yapılan değişiklikler hep olumsuz muydu? Ama olumsuz olanları değiştiremediğimiz sürece bunlar anlam ifade etmiyorlar. Bunun için bakın, 2009 yılındaki reformlardan bir yıl sonra 2010 yılında bir Anayasa değişikliği yaptık, yargıyı FETÖ'ye, o zaman hizmet hareketi cemaate teslim ettik. Bakın, Türkiye'de yargının kırılma noktasıdır o 2010 Anayasa değişikliği. Yani, orada 2 madde değiştirildi zaten 2 madde için referandum yapıldı, birisi Hâkimler Savcılar Kurulunun diğeri de Anayasa Mahkemesinin değişiklikleri. Hepimiz şunu gördük, hepimiz de biliyoruz. Evet, o zaman yargıyı FETÖ hâkimiyeti altına almadı mı, aldı. Bu görülmüyor muydu, görülüyordu. Yani ben o dönemde cumhuriyet savcısı olarak görev yapıyordum, siyaset yapmadık ama hiç olmazsa teknik insanlara ya da inanın tanıdığım eşim dostum olan AK PARTİ'li siyasetçilere "Yapmayın bunu." dedim, yapmayın. Bakın, bu cemaatin kontrolü altına sokmayın bu yargıyı, bu yargı milletinse bunu etmeyin, sonuç bu olacak, oldu mu değerli arkadaşlar, oldu. O zaman hatta bak...

OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Anayasa mahkemesinin iptali oldu.

RAFET ZEYBEK (Antalya) - Ya, o Başkanım yapmayın yani şimdi o olmasaydı olmayacak mıydı? Onların planları yapıldı, o Anayasa değişikliği Amerika'dan geldi, teklif oradan geldi. Bunu görmezseniz, bakın 2011 yılında ben dedim ki "Bu yargı bir cemaatin kontrolü altında, bunu yapmayın." Siyasiler şunu söylüyordu o zaman "Yargı bağımsız ve tarafsızdır." Bugün de siyasiler diyor, bir kısım siyasiler "Yargı tarafsız ve bağımsız."

Değerli arkadaşlar, 2010 yılında yapılan Anayasa değişikliğiyle yargı FETÖ'ye teslim edilmişti. O yanlış görüldü, 2010 yılında yapılan Anayasa değişikliğiyle de yürütmeye teslim edildi. Şunu eğer kabul etmezseniz, "Evet yargı şu anda yürütmenin kontrolü altında." diyemiyorsanız bu yasalarla boşuna uğraşmayın, hiçbir şeyi değiştiremezsiniz, yargıya güveni artıramazsınız, adalet dağıtamazsınız,. Dağılmadı, dağıtılmıyor şu anda adalet. Yani bazılarına dağıtılıyor tabii, isteğe göre dağıtılıyor ama talimatla adalet dağıtılır mı? Talimatla dağıtılıyor adalet, talimatla. Talimat bekliyor, hâkim, savcılar inanın talimat bekliyorlar. Bir soruşturma için bakın, en son, Serik'te belediye başkanının rüşvet almasıyla ilgili, 2 tane bakanımız, Sayın Dışişleri Bakanı ve Kültür ve Turizm Bakanı "rüşvet aldı." Yani 2 tane bakan diyor ki " Serik Belediyesi rüşvet aldı." Açıklıyorlar, aslında biliyorlar da kimin aldığını ya da kimin verdiğini biliyorlar. Biz hemen soru önergeleri verdik, yargıyı göreve davet ettim ben dedim ki "Arkadaş, 2 tane bakan rüşvet aldı ey belediye başkanı diyor, ne duruyorsunuz?" kılı kıpırdamadı. İnanın o savcılar ki basın açıklaması da yaptım. Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı bir hareket yani rüşvet var dedim, o rüşvet. Rüşveti devlet meşrulaştırabilir mi? Yargı eğer rüşveti görmüyorsa nasıl adalet dağıtacak, nasıl görev yapabilecek? Daha hâlâ bir şey yok, hâlâ hiçbir şey yapılmadı. Hâlâ duruyor, bir ay oldu o rüşvet, 2 bakan biliyor, yargı oturuyor, İçişleri Bakanı oturuyor, diğer Kültür ve Turizm Bakanı oturuyor falan.

Şimdi, gerçi bunları maddelerde daha detaylı açıklayacağım yani yargının taraflı olduğunu, taraf olduğunu belgeleriyle söyleyeceğim ama şunu ısrarla belirtmek istiyorum: Bugün Hâkimler ve Savcılar Kurulu tamamen yürütmenin organı gibi çalışıyor, Hâkimler ve Savcılar Kurulu şu anda yürütmenin bir organıdır. Yani "Anayasa'da şöyle yazdı, böyle yazdı." değil... Yani, o Anayasa değişikliğiyle işte "yüksek" kelimesi çıkarıldı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluydu; hakikaten isabetli bir değişiklikti o yani yüksek olmadığı görüldü. Gerçi Yüksek Seçim Kurulundaki "yüksek"i de değiştirmek gerekiyor. Şimdi, ya, inanın, bu Kurul -işte, biraz önce söyledim, belgelerini sunacağım- yürütmenin organı olabilir mi? Üst Kurul bu bir de, hâkimler ve savcıların üst kurulu; yürütmenin organı gibi çalışırken siz "Ya, biz yargıda reform yapıyoruz; bakın, işte, yargının güvenini artıracağız, bağımsızlığını artıracağız, tarafsızlığını artıracağız..." Değerli arkadaşlarım, ya, bunlarla böyle bağımsızlık, tarafsızlık artar mı? Bakın, o şeyi onun için söylüyorum; önce inanacağız, "Herkes için adalet." diyeceğiz, ondan sonra gelin, bakın, en kısa zamanda siz teklif edin, hazırlayın yani "Yargıyı nasıl bağımsız kılarız?" diye... Onunla ilgili dedim ben, kanun tekliflerimizi verdik biz ama siz getirin de biz destek olacağız, bakın, destek olacağız. Yani, bugün iktidarda siz olursunuz, yarın bir başkası olur. Bu yargı iktidarın değildir, yargı milletindir yani millet adına karar verir. Yani, gelin, bugün "Bizim işimize böyle geliyor." diye düşünmeyin; gelin, hep birlikte bunu değiştirelim. Bunu değiştiremezsek... Hem Anayasa'yı değiştirelim hem yasal düzenlemeleri değiştirelim. Yani, o zaman buraya çıkın, aslanlar gibi deyin ki: "Biz reform yaptık." Evet, gelin, reform yapalım ama 2010 yılında yaptığımız reform değil, 2017 yılında yaptığımız reform değil. Bakın, 2009 yılındaki o reformda çok iddialıydık; peşinden 2011'de, 2012'de, 2013'te reformlar yaptık yargıda. Her yaptığımız reformdan sonra yargıya güven aşağı aşağı gitti. Resmî olarak "yüzde 30" deniyor da gerçekte yüzde 20'lerde yargıya güven. Ya, reform yapıyoruz, yargıya güven düşüyor; nasıl oluyorsa bu? Oysa reformlar kalıcı şeylerdir.

OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Toparlayabilir miyiz Sayın Zeybek?

RAFET ZEYBEK (Antalya) - Toparlayacağım Başkanım daha.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, 2004 yılında, biliyorsunuz, o zaman, işte, Türk Ceza Kanunu'nda, usul kanunlarında falan çok ciddi değişiklikler yapıldı; hiç unutmuyorum, işte, İnfaz Yasası da değişti. Şartlı tahliye şeyi vardı öncesinde, 1/2'sini yani yarısını yatan şartlı tahliye oluyordu. "Böyle şey mi olur?" diye o dönemin siyasileri... "Ya, bu İnfaz Yasası suç işlemeyi engellemiyor, bunda reform gerekiyor." dediniz, dediler -belki sizler yoktunuz- 2/3'ünü yani üçte 2'sini yatacak... Değiştirildi, "reform" dendi ona. Ya, daha işte bir ay önce İnfaz Yasası değişikliği yaptık, tekrar ta 2004 yılındakine döndük, yani "Üçte 2'si yerine bu sefer gene yarısını yatsın..." Buna da "reform" dedik. Yani, şimdi, ona da "reform" diyoruz, dönüyoruz 2004 yılına, o "reform"; şimdi, 2020 yılında bu da "reform." Nasıl oluyorsa? Yani, bunlar reform falan değil; bunlar hesapsız kitapsız, günübirlik, öyle isteklere göre yapılan düzenlemeler. Bunlar çözüm değil yani bunu ısrarla söylüyoruz, böyle yapmayalım. Yani, bunlarla bu ülkede yargıyı hiçbir yere götüremeyiz, adalet dağıtamayız. Yani, hepimiz biliyoruz, eğer bir ülkede adalet yoksa devlet çöküyor; yani, yok... Yani, devleti çökertmeyelim. Yani, inanın, bu devlet çökerse hepimizin çocukları altında kalır, sizin çocuklarınız da altında kalır. Bu devlet yaşasın ama adaletle yaşasın, hukukla yaşasın. Bunu sağlayamıyorsak öyle "Ya, işte, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda bir değişlik yaptık..." Yap, ne olacak ki yani? Vallahi ben çok önemsemiyorum. Açıkçası maddeleri tek tek okudum, inceledim de; çok olumlular da var ama çok önemsemiyorum yani. Çok çok zorunlu olan bir şey değil. Daha doğrusu bu maddeleri, bu değişikliği, bu kanunu kim uygulayacak? Hâkimler uygulayacak. Kim uygulayacak? İşte avukatlar uygulayacak -hadi bu hukuk usulü olunca belki savcılar girmeyecek ama- ya da savcılar uygulayacak. Ee kim bunlar, kim hâkim, savcı kim? Yürütmenin talimatı altında görev yapan insanlar. Nasıl uygulayacak bunu? Kendi kafasına göre uygulayacak. O nedenle ısrarla söylüyorum. Ya gelin, bunları yapalım ama şu yargıyı bağımsız kılacak düzenlemeleri de yapalım ki bir reform olsun hem de kalıcı bir reform olsun. Türkiye'nin gelecekte yaşayacağı o çok ciddi sorunları birazcık azaltsın yani bir adalet dağıtsın. Bunu sağlayabilelim.

Sayın Başkan, aslında bu konuda çok not almıştım, uygulamaya ilişkin ama hakikaten saat de geçti.

OTURUM BAŞKANI YILMAZ TUNÇ - Maddelerde de konuşacağız Sayın Zeybek. Teşekkür ediyoruz.

RAFET ZEYBEK (Antalya) - Yani, orada bu şeyleri değerlendireceğim. Teşekkür ediyorum.