KOMİSYON KONUŞMASI

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Efendim, şimdi, biz ülkede ara buluculuğa karşı değiliz ama ara buluculuğun kullanılacak olduğu alanları doğru tespit etmek gerekir. Önümüzde bir iş yargılamaları konusu var. Daha çok zayıf olan tarafların arabuluculuktan zarar gördüğü uygulamada çok net ortaya çıkan bir konu. Başka konular konuşulurken de dile getirdik. Aslında tüketici hukukunu düzenleyen mevzuatta tüketicinin hakkını koruyabileceği yollar çok net olarak yazılmış. Tüketici hakem heyetleri var, aynı zamanda tüketiciye ilişkin sivil kuruluşlar var. Tüketici satıcıyı ya da sağlayıcıyı aradığında ihtilaf öncesinde ya da bu kuruluşlar kararıyla girişimde bulunduğunda çoğu zaman bu sorunu çözebilir durumda da. Şimdi burada tüketicinin önüne başka bir maliyet daha geliyor. Bir arabuluculuk maliyeti. Özellikle cüzi satışlarda, şunlarda, bunlarda bunların aslında hak aramanın önüne engel olarak geleceği kesin görünüyor. "Tüketici mahkemeye başvurmadan önce arabulucuya başvuracak..." deniliyor. Bunlara gerek yok. Her konuda defalarca söyledik, burada meslektaşlarımız var, Avukatlık Kanunu'nun 35A maddesi var. Bu madde daha güçlendirilerek bu tip ihtilafların çözümü sağlanabilir. Tüketiciyi arabulucunun eline teslim etmek, özellikle meblağı çok büyük olmayan ihtilaflarda zayıf olan tarafın ezilmesini gerçekleştirecektir. Bu iş hukukunda budur, hâli budur şu anda. Etrafımızda faal avukatlık yapan arkadaşlarımız var, onlardan gelen talepleri dinlediğimizde güçlünün zayıfa karşı egemen olduğu bir sisteme dönüyor bu, özellikle emeğiyle geçinenler, özellikle bu tüketici hukukundaki gibi, günlük ihtiyacını karşılayacak bazı şeyleri satın alanlar açısından hak aramanın önünde çoğu zaman engel oluyor bu, hatta kabul etmeyeceği meblağları kabul etmek zorundalığı olarak önüne geliyor. Yani arabulucunun önüne gittiğinde birileri diyor ki: "Kardeşim, bu iş şöyle uzayacak, böyle uzayacak, şu kadar maliyeti olacak, falan olacak, filan olacak, 3'e razıysan 2'ye de razı ol, bu ihtilaf sona ersin." şeklinde. Ben bunu hak kaybına neden olan bir müessese olarak görüyorum bu durumlar için. Arabuluculuğun Türkiye'de gerekli olduğu konusunda hemfikiriz ama bu ihtilaflar açısından bir hak kaybı, zayıfın hakkının korunamamasına neden olabilecek bir sistem olduğunu ısrarla söylüyorum ve Avukatlık Kanunu'nun 35A maddesini tekrar tekrar tekrar tekrar bu Meclise hatırlatıyorum. Bu maddenin kullandırılmamasının nedenini anlamıyorum. Bu madde niye kullandırılmıyor çok net bir şekilde? Niye güçlendirilmiyor, niye bu ihtilaflarla ilgili mesela bu maddeye ön şart koymuyoruz? Her iki tarafın avukatı, işte, "Varsa taraflar bir araya gelir, bu işlevi yerine getirtirler" şeklinde bir dava ön koşulu olarak bunları neden koymuyoruz? Avukatlar var, taraflar var, arada bir de arabulucu var. Bizim aklımız yetmiyor, arabulucunun aklıyla uzlaşacağız diye bir müessese koyuyoruz. Bu kısımlar için bunun tehlike olduğunu söylüyorum, kayda geçmesini arzu ediyorum Mecliste çünkü önümüze bu gelecek. Bakın, ileride, Allah ömür verirse -biz oluruz, olmayız, bu partiler burada olurlar- bu partilerin biz ya da başka milletvekilleri gelecek, bunun yerine yeni bir hüküm getirmek için burada konuşacaklar çünkü biz bir sosyolojik meseleyle karşı karşıya kalacağız. Biz arabuluculuğu işlevli kılacaksak mesele bu ihtilaflar değildir, mesele daha çetrefilli, işte, tarafların daha profesyonel olabileceği, farklı şekilde bir araya gelerek çözüm arayacağı ihtilaflardır. Yoksa 200 lira, 300 liralık alım yapan insanı, işte, git, tüketici hakem heyeti de olmasın, 35A da olmasın, o da olmasın, aradaki hizmet sağlayıcıyla ya da satıcıyla olan ilişkin de sivil dernekler arasıyla kesilsin. Eee... Olacak olanı anlatıyorum. Buna razı değiliz, bunu doğru bulmuyoruz. Bunu tüketici sivil toplum örgütlerinin doğru bulmadığını da siz en az benim kadar biliyorsunuz, tüketicilerin de doğru bulmadığını biliyorsunuz. Bu maddeyle korunan menfaatin ne olduğunu açıklamanızı arzu ediyorum. "Bu maddeyle tüketicinin menfaati korunacak." derseniz ona aklımız uymaz, onu bir defa söyleyeyim. Yani, masraf yapacak, bir şekilde güçsüz olarak o masada oturacak, kendi avukatları varken, yine belki bir avukat -arabuluculukta burada avukat şartı da olmayabilir, bilemiyorum- belki bir başkası kanalıyla derdini anlatacak ve daha kötü bir çözüme razı olacak. Artık avukatlar mesleklerini hukukun bu ilkelerine uygun olarak yapabilir durumdalar Türkiye'de. Yani hukuk piyasası uzlaşı mantığını satın almış vaziyette. Taraf avukatları uzlaşamıyorsa arabulucunun önünde uzlaşacağınızı nasıl düşünüyorsunuz? Masraf yapacak, zaman kaybedecek, güçlünün güçsüzü ezdiği bir sisteme güçsüz tüketiciyi teslim edeceğiz. Eleştirim buna yöneliktir. Algılanmayı arzu ediyorum ama. Hani, bir muhalif eleştiriyor mantığıyla bakılmamasını... Hayatın içinden geliyoruz, siyasetçiyiz, önümüzde bunlara ilişkin eleştiriler var -tamamı eminim sizin önünüzde de var- siz de bu konuda baskı görüyorsunuz, ısrarcı olmamanızı arzu ediyorum.

Teşekkür ediyorum.