| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketi ile Türkiye Varlık Fonunun 2018 Yılı Mali Tabloları ve Faaliyetleriyle İlgili Denetim Raporlarının Sunulduğuna Dair Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi (3/1153) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 09 .06.2020 |
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Öncelikle, tüm Komisyon üyelerimizi, basın mensuplarımızı, tüm misafirlerimizi selamlıyorum. Yeni dönem inşallah ülkemiz için, memleketimiz için hayırlı olur.
Sayın Genel Müdürüm, ekibinizle birlikte hoş geldiniz. Sunumunuz için teşekkür ediyoruz.
Açıkçası, hakikaten Varlık Fonunun yöneticisi olarak güzel bir vizyon çizdiniz bize, bu konuda ben de teşekkür etmek istiyorum ama tabii, bazı eleştirilerimiz olacak. Sonuç olarak siz bu Kurumun başında görevlendirilmiş bir kamu görevlisisiniz, bu anlamda görevinizi elinizden geldiği kadar en iyi şekilde yapmaya çalıştığınızı görüyorum. Bunun altını çizerek sizin yapmış olduğunuz sunum üzerinden biraz değerlendirme yapacağım. Denetim raporuyla ilgili bazı söyleyeceğim şeyler olacak.
Türk denetim raporunun çok gecikmesiyle ilgili, hakikaten rapora baktığımız zaman çok yoğun bir yazışma, görüşme trafiği olduğunu gördük başlamasıyla bitirilmesi noktasında. Hatta geçen yılki toplantımızda 2018 raporuyla ilgili siz "Bir, bir buçuk ay sonra hemen gelecek ve bunu görüşeceğiz." demiştiniz. Demek ki o zaman çok iddialı konuşmuşsunuz bu konuda. O dediğiniz tabii, gerçekleşemedi ama en başta siz bu konuda sorumluluğu üzerinize aldığınız için ve durumu açıkladığınız için girmeyeceğim o detaylara.
Şimdi, Sayın Müdürüm, tabii, burada geçen sene bizleri aydınlattığınız konularda tekrar bir hatırlatma yaptınız Varlık Fonunun dayanaklarıyla ilgili, uluslararası örnekleriyle ilgili, özellikle Singapur, Malezya örneklerini verdiniz, kuruluş yılları, işte, onların değer toplamları üzerinden ama tabii burası Türkiye. Türkiye'deki Varlık Fonunu biraz daha farklı değerlendirmek gerekiyor gerçekten. Bir konuda katılıyorum size, "Bankacılık sektörünün toplam içindeki payının küçültülmesi, sigorta sektörünün büyütülmesi noktasında, sermaye sağlayıcı sektörlerin güçlendirilmesi..." dediniz. Bu konularda ben de olması gerekenin aslında bu olması gerektiğini düşünüyorum. Yani Varlık Fonunun kuruluş amacı, "Neden kuruldu?" "Merkez Bankasına paralel bir yapı kuruldu." gibi tartışmalara girmeyeceğim, bunları çok yaptık, bugünkü durum üzerinden bir değerlendirme yapacağım, o konudaki eleştirilerimiz de saklı hâlâ, onu da belirtmek istiyorum.
"Fitch Ratings kredi notu alındı." dediniz, onunla ilgili daha detaylı bilgi alabilir miyiz, sonuç nedir onu sormak istiyorum. Bir de, tabii, birtakım sektörlerin desteklenmesinden bahsettiniz. Buradaki birtakım sektörlerin desteklenmesi noktasına geldiğimiz zaman ben bir konuya dikkat çekmek istiyorum gerçekten. Petrokimya projeleri, maden projeleri, işte, yerli kömür, çeşitli projeler, tamam, bunlar çok güzel, belki çok vizyoner görünüyor. Ama tabii, burada bu projeleri gerçekleştirirken insan odağı, Türkiye'nin gerçekleri, çevre sorunları, bunlarla ilgili nasıl bir vizyonunuz olacak, nasıl bir bakış açınız olacak açıkçası bunu da merak ediyorum. Çünkü bu alanlarda yapılan yatırımlar Türkiye'de insan sağlığı ve çevre üzerindeki etkileri çok da fazla değerlendirilmeden hayata geçirildiği için çok ciddi sıkıntılar ve krizler yaşıyoruz bu noktada. Özellikle maden projeleriyle ilgili, açık söyleyeyim, tabii, diğer enerji projeleri de bunun içinde yani bizim geçen yaz tatilimiz, yazımız madenlerde, projelerde biraz protestolara destek vermekle geçti. Hakikaten insanların yaşam alanları ÇED raporları, olumlu ÇED raporlarıyla katledilerek bu yatırımlar yapılıyor, bu çok önemli. Bu, sizin nasıl baktığınız, nasıl bakacağınız. Yani yarın öbür gün başka maden arazilerinde sizlerle de karşı karşıya gelmeyelim açıkçası. Şimdi, tabii, burada sadece bu değil, çevre açısından değil, ben başka bir açıdan daha değerlendirmek istiyorum. Devlet hakkı: Yani özellikle ülkemizde yabancı şirketlere madenlerle ilgili çok fazla ruhsat veriliyor ve 2004 yılında getirilen bir değişiklikle, bu düzenlemeyle ürettiği madeni yurt içinde işleme koşuluyla devlet hakkının yüzde 50'sinden vazgeçmişiz biz. 28/2/2018 tarihinde getirilen değişiklerle de altın, gümüş ve platinle ilgili madenler için devlet hakkının yüzde 40'ından vazgeçmişiz. Şimdi, burada şöyle bir tabloyla karşı karşıya kalıyoruz gibi görünüyor: Madencilik sektörü tamamen özel şirketlere terk edilip devlet hakkı düşürülmüş, firmalara vergi, sigorta gibi alanlarda yapılan düzenlemelerde de kolaylıklar sağlanmış. Şimdi, siz Varlık Fonu olarak madencilik sektörü içerisine girdiğiniz zaman bunun ne kadar içinde, nasıl olacaksınız, bu yapılan yatırımlardan alacağınız katkı, devletin alacağı katkı ne olacak, beklentiniz nedir, belki bu konularda bizi biraz daha aydınlatmanız gerekiyor.
Yine, çevreyle ilgili, hakikaten o konuda da bizi aydınlatmanızı istiyorum. Çünkü bakın, daha yeni birkaç gün önce Eskişehir Sivrihisar Kaymaz'da bir protesto oldu. Ben size hemen onunla ilgili örnek olarak bir bilgi vermek istiyorum açıkçası. Kaymaz'da bir maden. Hangi maden? TMSF yönetimindeki Koza Altın İşletmelerinin işlettiği madende 2'nci siyanürlü atık barajı yapılmak isteniyor ve tabii, orada apar topar yazılan ÇED raporuyla jet hızında bir onay alınıyor. Tabii, bizim milletvekillerimiz, belediye başkanlarımız bu konularla ilgili orada basın açıklamaları yaptılar. Açıkçası bu konuya nasıl baktığınız çok çok önemli yoksa "Bu hakikaten bir furya da Varlık Fonundan mı gelecek bu konuda?" diye sormak gerekiyor.
Şimdi bir soru daha soracağım. Ben mi kaçırdım acaba, belki bahsetmiş olabilirsiniz sunumunuzda ama bir önceki sunumunuzda Rusya'yla ortak yatırım fonu kurmak üzere yola çıktığınızdan bahsetmiştiniz, toplam fon tutarı 900 milyon euro. Bu konudaki çalışmanız ne aşamada? Bu konuda da bilgi verebilirseniz sevinirim açıkçası.
Şimdi, tabii, konumuz 2018 raporları olduğu için ben o konuda da birkaç şeye değinmek istiyorum. Şimdi, teknik birkaç konuya değineceğim. Bir özel hukuk firmasına, Lexist diye bir firmaya bir görüş sorulmuş konsolidasyonla ilgili. Bu konsolidasyonla ilgili konuda Lexist firması şöyle bir görüş vermiş; çok uzun rapor, buradan bunu tek tek okursam uzun sürecek: "Bu açıklamalar doğrultusunda Türkiye Varlık Fonu AŞ'nin Türkiye Varlık Fonuna ait varlıklar bakımından kontrol gücüne sahip olmadığı ve bilançosunda bunları konsolide edemeyeceği değerlendirilmektedir." Sonra, Devlet Denetleme Kurulunun raporuna baktığımız zaman bu konuyla ilgili deniyor ki "Konuyla ilişkin olarak Lexist Avukatlık Bürosundan görüş alındığı tespit edilmiş, Türk Hava Yolları ve Borsa İstanbulun kontrol ettiği ancak portföydeki diğer şirketleri kontrol etmediği görüşü yer almaktadır. Diğer taraftan, şirket konuyla ilgili olarak 8/2/2018 tarihli yazısıyla Kamu Gözetimi, Garanti, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumundan konuya ilişkin görüşünü talep etmiş, KGK -kısaca öyle diyeyim- 23/2/2018 tarihli yazısıyla ilettiği görüşünde özetle Türkiye Varlık Fonunun portföyünde yer alan ve kontrolü bulunan grup şirketlerine konsolide etmesi gerektiğini iletmiştir." Tabii ki KGK görüşünün esas alınmasının uygun olacağı düşünülmüş buradan anladığım kadarıyla ve "Mali tablolar üzerinde bağımsız denetim, konsolide mali tablolar üzerinde bağımsız denetim gerçekleştirileceği üzerinde uzlaştığı görüşmüştür." deniyor. Şimdi, buradaki fikir ayrılığı neden kaynaklanıyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI İSMAİL FARUK AKSU - Sayın Emecan, tamamlayın.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Sayın Başkan, toparlıyorum.
Bu, acaba kanundaki bir belirsizlikten kaynaklı olabilir mi? Belki bir düzeltme yapılması gerekiyor orada. Bu konuda da bir aydınlatma yaparsanız sevinirim.
Yine, bağımsız denetim şirketinin denetim raporunda, tabii, bu BOTAŞ'ın -tek tek detayına girmeyeceğim şimdi- Türkiye Petrolleri Uluslararası Ticaret Limited Şirketi, Eti Maden ve PTT'yle ilgili çekinceleri ve kısıtlamaları var. Yani daha doğrusu "Gizlilik nedeniyle taraflarına ulaşamayan belgelerden dolayı denetim kanıtının elde edilememiş olması, örneğin Türkiye Petrollerinde finansal tabloların hazırlanmasına yönelik sorumluluğunu yerine getirdiğine ilişkin yazılı beyan sunmaması gibi, Eti Madenle ilgili tatmin edici kanaate ulaşılamamış gösterilen stok miktarlarıyla, PTT'yle ilgili 14 bin çalışanı için herhangi bir karşılık ayırmadığı görülmüş, yeterli uygun denetim kanıtı elde edilememiş." falan derken sonuç olarak deniyor ki raporda: "Grubun bağlı ortaklıkları BOTAŞ, PTT ve Eti Maden için 31 Aralık 2018 tarihiyle bağımsız denetçi raporu tarihi arasında gerçekleşen ve konsolide finansal tablolarda düzeltme veya açıklama yapılmasını gerektiren olayların konsolide finansal tablolara uygun şekilde yansıtılıp yansıtılmadığı konusunda yeterli ve uygun denetim kanıtı elde edilememiştir. Bağımsız denetim sırasında elde ettiğimiz bağımsız denetim kanıtlarının sınırlı olumlu görüşümüzün oluşturulması için yeterli ve uygun bir dayanak oluşturduğuna inanıyoruz." Şimdi, burada sınırlı olumlu bir görüş veriyor denetim firması. Varlık Fonunun özellikle dış kaynak elde etmek üzerine olan beklentisinin tabii ki bir güvene dayalı olduğunu da biliyoruz. Denetim raporunda sınırlı olumlu görüş verilmesi bu güveni zedelemez mi? Elbette ki zedeleyecektir. Yani yurt dışından Türkiye'ye bakış açısından Türkiye Varlık Fonuna... O zaman sizin bu çizmiş olduğunuz vizyonla Türkiye Varlık Fonunun... Hatta geçen sene şöyle de bir şey söylemişsiniz, çok kısa onu da hatırlatarak bitirmek istiyorum: "Devlet bütçesinin temettü yoluyla azalmayan bir kaynak yapısını koyabilme ve bunun devlet aklı olduğunu düşünüyorum." diye.
Şimdi, Sayın Müdürüm, burada asıl büyük sıkıntı, Türkiye Varlık Fonunun Türkiye'nin yönetim şeklinden dolayı verememiş olduğu güvenden dolayı belki de sizin çizmiş olduğunuz vizyona doğru giden yolda çok da hızlı yol alamayacağı şeklinde bir yorum yapabiliriz diye düşüyorum. Açıkçası, bence burada bu yapılan denetimlerden çok, en önemli sorun bu. Bugün Türkiye'de çok ilginç şeyler yaşıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI İSMAİL FARUK AKSU - Tamamlayın lütfen.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Son cümlelerim, bitiriyorum, belki bir daha söz almam.
OTURUM BAŞKANI İSMAİL FARUK AKSU - Buyurun.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Türkiye'de demokrasi ve hukuk adına sıkıntılı zamanlar geçiriyoruz uzun süredir ama son zamanlarda yaşadıklarımız biraz daha bu işin hız almaya başladığını gösteriyor açıkçası. Onlarca gazetecinin içeride hapis tutulması, özellikle ana muhalefet partisine yapılan siyasi saldırılar diyeyim ben, bizim gençlik kolları başkanımızın içeriye alınması, yöneticilerimizin içeriye alınması, milletvekillerinin milletvekilliklerinin düşürülmesi gibi olaylar Türkiye'nin dışarıya hiç de iyi bir fotoğraf vermediğini gösteren şeyler. Tüm bunlar bir kenarda dururken, denetim raporunda da sınırlı olumlu görüş verilmişken ben sizin işinizin çok zor olduğunu düşünüyorum açıkçası ve bazı sorduğum soruların da açıklamaya muhtaç olduğunu düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.